Danıştay Kararı 11. Daire 2012/8090 E. 2013/9118 K. 25.10.2013 T.

11. Daire         2012/8090 E.  ,  2013/9118 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2012/8090
Karar No: 2013/9118

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : Davanın görev yönünden reddine ilişkin kararını bozan Danıştay Onbirinci Dairesinin kararına uyulmak suretiyle … İdare Mahkemesince verilen … tarihli ve E:…; K:… sayılı kararın; davacı tarafından, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Dosyadaki belgelerin incelenmesinden sağlam olarak askerlik hizmetine başlayan ve terhisine yakın bir tarihte vefat eden davacının oğlunun, ölümüne neden olan rahatsızlığının teşhis ve tedavi süreci ile birlikte değerlendirilmesinden, vazifesinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmış olup, aksi yöndeki kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, davacı tarafından, askerliğini yaparken vefat eden oğlundan dolayı vazife malulü aylığı bağlanması için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacının oğlunun … İli … İlçe Jandarma Komutanlığında jandarma er olarak bu görevi ifa etmekte iken rahatsızlanması nedeniyle sevk edildiği … Hastanesince beyin tümörü teşhisi konularak 22.7.2002 tarihinde … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine sevkedildiği, burada 24.7.2002 tarihinde yapılan ameliyatı sonrasında 27.7.2002 tarihinde vefat ettiği, aynı tarihli “ölü muayene ve otopsi tutanağında” vefatın beyin tümöründen kaynaklandığının belirtildiği, davacının oğlunun ölümü nedeniyle tarafına vazife malüllüğü aylığı bağlanması talepli başvurusunun, ölüm olayında görevin neden ve etkisinin bulunmadığı yolundaki raporu gerekçe gösterilerek reddedildiği, Mahkemelerinin 28.3.2012 tarihli ara kararı ile dava dosyasında yer alan sağlık raporları ve diğer belgeler esas alınarak, davacının oğlunun ölüm olayının, askerlik vazifesinden kaynaklanıp kaynaklanamayacağının sorulması üzerine, … Eğitim ve Araştırma Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümü Eğitim ve İdari Sorumlusu … tarafından hazırlanan 25.4.2012 tarihli raporda, adı geçenin beyin tümörü nedeniyle vefat ettiğinin kesin olduğu ve bu durumunun askerlik hizmeti vazifesinden kaynaklanmadığının belirtildiği, bu durumda, davacı tarafından oğlunun ölüm olayının görevinin neden ve etkisiyle meydana geldiğini kanıtlayıcı bilgi ve belge sunulamaması ve sözü edilen rapordaki görüş dikkate alındığında, ölüm olayının beyin tümöründen kaynaklanıp, bünyesel olduğu ve askerlik vazifesinin neden ve etkisiyle meydana gelmediği sonucuna varıldığı, bu nedenle tesis edilen işlemde hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
Davacı Mahkeme Kararının hukuka aykırı olduğunu öne sürmekte ve temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir .
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 56. maddesinde, muvazzaf, yedek ve gönüllü erlerin silah altında bulundukları esnada veya celp ve terhislerinde (Serbest sevkler dahil) sevkleri sırasında, Yedek Subay Okulu öğrencilerinin gerek okulda, gerek okuldan evvelki hazırlık kıtasında vazife malûlü olmaları halinde, kendilerine, öğrenim durumlarına göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 36 ncı maddesinde tespit edilen giriş derece ve kademe tutarlarının, daha önce Devlet Memuriyetinde bulunmuş olanlardan kazanılmış hak aylıkları veya emekli keseneğine esas aylıklarının, sözü edilen giriş derece ve kademe tutarının üzerinde olanlara bu aylıklarının emeklilik gösterge tablosunda karşılığı olan derece ve kademe tutarının, %70’i üzerinden aylık bağlanacağı, bu suretle bağlanacak aylıklarına, maluliyet derecelerine göre, 55 inci maddede gösterilen nispetlerde zam yapılacağı kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 45. maddesinde ise, Kanun’un 44 üncü maddesinde yazılı malûllüğün; iştirakçilerin vazifelerini yaptıkları sırada vazifelerinden doğmuş olması; vazifeleri dışında kurumların verdiği herhangi bir kuruma ait başka işleri yaparken, bu işlerden doğmuş olması; kurumların menfaatini korumak amacıyla bir iş yaparken o işten doğmuş olması(maksadın ilgili kurumlarca kabul edilmesi şartıyla); fabrika, atölye ve benzeri işyerlerinde, işe başlamadan evvel iş sırasında veya işi bitirdikten sonra, o işyerinde husule gelen ve yine o işyerinin mahiyetinden veya çalışma konusundan ileri gelen kazadan doğmuş olması durumunda; buna vazife malûllüğü ve bunlara uğrayanlara da vazife malûlü deneceği hükmüne yer verilmiştir.
5434 Sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen 56. maddesi ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu’nun ilgili maddeleri ışığında, erler için vazife malullüğü için aranılan ”vazifeden doğma halinin” daha geniş kapsamlı düşünülmesi gerekmektedir. Zira erlerin, eğitim, manevra ve iç hizmetin gerektirdiği görevleri haricinde, belli bir disiplin içerisinde, kendi insiyatifleri olmaksızın, tespit edilen yerlerde bulunmaları zorunlu olduğundan, 5434 Sayılı Yasa’nın 48. maddesinde öngörülen yasak eylemleri işlememek ve kendi kusurlu ve kasıtlı hareketleri dışında meydana gelen kazalarda yararlanmaları ve ölmeleri durumunda haklarında Yasa’nın vazife malulüğü ile ilgili hükümlerinin uygulanmasını gerektirmektedir. Yine erlerin her türlü tıbbi tedavisi, İç Hizmet Kanunu ve İç Hizmet Yönetmeliğinde belirtilen esaslara uygun şekilde askeri sağlık birimlerince yerine getirildiğinden ve erlerin bu sağlık hizmetlerinin sunumu sırasında kendi tercihleri ile istedikleri sağlık biriminde veya istedikleri bir zamanda tedavi olma gibi bir şansları bulunmadığından, bu tür askeri sağlık hizmetlerinin de askerlik görevinin bir parçası olarak askerlik hizmetinden ayrı düşünülmemesi sonucunu doğurmaktadır.
Olayda, davacının oğlunun askerlik hizmetine sağlam olarak başladığı, baş ağrısı, halsizlik, mide bulantısı şikayetleri için önce sinüzüt tedavisi, daha sonra da psiklojik tedavi gördüğü, ancak bu tedavilerden sonuç alınamaması üzerine terhis edilmesine yaklaşık 1,5 ay kala ailesinin yanına gitmek üzere kendisine izin verildiği, burada durumunun kötüleşmesi nedeniyle kendi imkanları ile gittiği özel bir hastanede beyninde ur olduğunun tespit edilmesi üzerine, kıtasına geri dönerek, … Hastanesine, oradan da … Üniversitesi Tıp Fakültesine sevk edildiği, bu Hastanede geçirdiği operasyon sonucu vefat ettiği, İlçe Jandarma Komutan Vekilinin 31.7.2002 tarihli yazısınında da, komutanlıkları emrinde görevli olan erin, görev yaptığı süre içerisinde baş ağrısı, halsizlik, mide bulantısı şikayetleri ile müteakip defalarca hastaneye sevk edildiğinin, yapılan muayene sonucu sinüzüt teşhisi konduğunun ancak tedavinin sonuç vermediğinin belirtildiği dosyanın incelenmesinden anlaşılmıştır. Davacının oğlunun, yukarıda özetlenen hastalık ve tedavi sürecinin birlikte değerlendirilmesinden; askere sağlam olarak alındığı, görevi sırasında rahatsızlanması üzerine tedavi gördüğü, ancak tedaviden sonuç alınamadığı, terhis edilmeyerek askerlik hizmetine devam ettiği, durumunun ağırlaşması nedeniyle verilen izin döneminde gittiği özel hastanede hastalığının teşhis edildiği, bu arada terhisine yaklaşık 1,5 ay kaldığı, olayda kendi hatası veya kusurlu bir davranışının da olmadığı göz önünde alındığında vazife malulü olduğu kanaatine varılmış olup, aksi yolda tesis edilen işlemde hukuki isabet görülmemiştir.
İdare Mahkemesince, davacının oğlunun beyin tümörü nedeniyle öldüğünün kesin olduğu ve hastalığının bünyesel olması nedeniyle ölüm olayının askerlik hizmeti vazifesinden kaynaklanmadığı, rahatsızlanması nedeniyle sevk edildiği Konya 100 Yataklı Hava Hastanesince beyin tümörü teşhisi konularak … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde ameliyatı sonrası vefat ettiği belirtilmiş ise de, davacının rahatsızlığının Konya 100 Yataklı Hava Hastanesine sevk edildiği tarihten çok önce başladığı, defalarca hastaneye sevk edildiği halde sinüzüt teşhisi ile tedavi gördüğü, daha sonra psikolojik tedaviye devam edildiği, beyin tümörü teşhisinin ise ilk kez, izinli iken kendi imkanlarıyla gittiği özel bir hastanede konulduğu, askerlik hizmeti süreci içerisinde hastalığının teşhis ve tedavi edilemediği, 13.3.2001 tarihinde başladığı askerlik hizmetine terhisine yaklaşık 1,5 ay kalmasına kadar devam ettiği dikkate alındığında rahatsızlığının bünyesel olması olanaklı olmakla beraber, ölüm olayının askerlik hizmeti görevinden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmış ve davanın reddine ilişkin kararda hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının BOZULMASINA, dosyanın yeniden bir karar verilmek üzere Mahkemeye gönderilmesine, kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (onbeş) gün içinde Danıştayda karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/10/2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.