11. Daire 2010/3824 E. , 2012/4574 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2010/3824
Karar No: 2012/4574
Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … gün ve E:…, K:… sayılı kararın; davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Davacı hakkında tesis edilen işlemde 5434 ve 2330 sayılı Yasa hükümlerine uygunluk bulunmadığından kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49′ uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince 2577 sayılı Yasa’nın 17/2 maddesi uyarınca duruşma yapılmasına gerek görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Dava, davacının askerlik görevini yapmakta iken ölen oğlundan dolayı aylık bağlanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 7.3.1997 tarihli işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İdare Mahkemesince; Danıştay Onbirinci Dairesinin bozma kararına uymak suretiyle davacının oğlunun ölüm olayının görevinin sebep ve etkisiyle meydana gelmediği, aynı birlikte görev yapan uzman çavuşun silahından çıkan kurşun ile kazaen vurulması sonucu meydana geldiği, bu nedenle 5434 sayılı Kanun’un 72. maddesine göre aylık bağlanması talebinin reddine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından Mahkeme Kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
5434 sayılı TC Emekli Sandığı Kanunu’nun işlem tarihinde yürürlükte bulunan 72. maddesinin 4049 sayılı Kanunla değişik son fıkrasında, “Bu Kanun’un 64. maddesinin (a,b,c,d ve e) fıkralarında açıklanan durumlardan dolayı veya 3.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Kanun ile bu Kanuna ek 2566 sayılı Kanun kapsamında mütalaa edilen görevler nedeniyle geri dul ve yetim bırakmadan hayatlarını kaybetmiş bulunan iştirakçilerle bunlardan aylık almakta iken ölenlerin baba veya analarına muhtaç olup olmadıklarına bakılmaksızın ölüm tarihini takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanır. Babaya bağlanan aylık ana ve babaya eşit olarak paylaştırılarak ödenir. 3.11.1980 tarih ve 2330 sayılı Kanun ile bu Kanuna ek 2556 sayılı Kanun kapsamında mütalaa edilen görevler nedeniyle bağlanan aylıklar Bakanlar Kurulu kararıyla iki katına kadar çıkartılabilir. Bu halde Sosyal Güvenlik Kurumlarınca bağlanan aylık ile ödenen aylık arasındaki fark hazineden tahsil edilir.” kuralına yer verilmiştir.
Öte yandan, 2330 sayılı Kanun’un 1. maddesinde ise “Bu kanunun amacı; barışta güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve tahkikle görevli olanların bu görevlerinden dolayı ya da görevleri sona ermiş olsa bile yaptıkları hizmet nedeniyle derhal veya bu yüzden maruz kaldıkları yararlanma veya hastalık sonucu ölmeleri veya sakat kalmaları halinde ödenecek nakdi tazminat ile birlikte bağlanacak aylığın ve bu yüzden yaralanmaları halinde ödenecek nakdi tazminatın esas ve yöntemlerin düzenlenmesidir.” hükmüne yer verilmiş, aynı Kanun’ un 2/a maddesinin 2 nolu alt bendinde ise, bu Kanun’un iç güvenlik ve asayişin korunması veya kaçakçılığın men, takip ve tahkiki konularında görevlendirilen silahlı kuvvetler mensuplarını kapsadığı belirtilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacının oğlunun askerlik görevini yapmakta iken aynı birlikte görev yapan uzman çavuş tarafından kazaen vurulması sonucu öldüğü, söz konusu ölüm nedeniyle babası tarafından aylık bağlanması istemiyle yapılan başvurunun dava konusu işlemle; ölüm olayının 2330 sayılı Kanun kapsamında olmadığı gerekçesiyle reddi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İlgililere 2330 sayılı Kanun kapsamında aylık bağlanabilmesi, güven ve asayişi korumak, kaçakçılığı men, takip ve soruşturma ile görevlendirilen personelin bu görevlerinden dolayı yani görevlerinin sebep ve etkisi nedeniyle vefat etmelerinin söz konusu olduğu durumlarda mümkün olmaktadır Olayda, davacının oğlunun ölümü askerlik görevini yaptığı yerde görevli bir uzman çavuşun şaka ile doğrulttuğu silahının dikkatsizlik ve tedbirsizlik sonucu ateş almasından meydana geldiği çekişmesiz ise de, ölenin silahlı kuvvetler mensubu olması, birliğinin olağanüstü hal bölgesinde, iç güvenlik harekatında bulunması karşısında ölüm olayının 2330 sayılı Kanun kapsamında kaldığının kabulü gerekmektedir.
Bu nedenle davacı hakkında tesis edilen işlemde ve davanın reddi yolundaki İdare Mahkemesi kararında hukuka uygunluk görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, 20.6.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.