Danıştay Kararı 11. Daire 2009/8782 E. 2010/3752 K. 04.05.2010 T.

11. Daire         2009/8782 E.  ,  2010/3752 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2009/8782
Karar No : 2010/3752

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 5434 sayılı Kanunun 49. maddesinin son fıkrası uyarınca işin esasının incelenmesi gerekçesiyle istemin kabulü ile Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Davacının babasından dolayı almakta olduğu adi malüllük maaşının vazife malullüğü maaşına çevrilmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali talebiyle açılan davada, mahkemece verilen süre ret kararı davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
5434 sayılı Yasanın 49. maddesinde vazife malullüklerinin, doğdukları tarihten itibaren en çok bir yıl içinde, iştirakciler veya bunların ana, baba, koca, çocuk, kardeş veya kurumları tarafından yazı ile Sandığa bildirileceği, bildirilmediği taktirde bu malullüklere uğrayanlar hakkında (Adi malullük) hükümlerinin uygulanacağı, aynı maddenin son fıkrasında ise, yukarıdaki süreleri geçirenlerden, T.C.Emekli Sandığına yazı ile başvuranlara, vazife malullüklerini belgelemeleri ve müstehak olmaları şartıyla müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren vazife malullüğü aylığı bağlanacağı belirtilmiştir.
Yukarıda yer alan düzenlemelerden anlaşılacağı üzere vazife malulü sayılabilmek için malullüğün hem vazifenin yapıldığı sırada meydana gelmesi hem de vazifeden doğmuş olması gerekmektedir.
Bu durumda bahsi geçen yasal düzenleme uyarınca davacının durumu irdelenerek Mahkemece esas hakkında karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı nedeniyle reddinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile davanın süre aşımından reddine yönelik Mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince dosyanın tekemmül ettiği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeden işin gereği görüşüldü:
Dava; davacının babasından dolayı almakta olduğu adi malüllük aylığının vazife malülllüğü aylığına çevrilmesi için yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, ölenin dul ve yetimleri hakkında vazife malüllüğü hükümlerinin uygulanmasına imkan bulunmadığına yönelik 25.12.1969 gün ve … sayılı kararın davacıya 06.01.1970 tarihinde tebliği üzerine altmış gün içinde dava açılması gerekirken 1998 yılında Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na eklenen hükümden yararlandırılması gerektiğinden bahisle 18.05.2009 tarihinde yapılan başvurunun reddi üzerine açılan dava süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
Davacı tarafından, Mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu öne sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. maddesinde, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde 60 gün olduğu belirtilmiş, 10. maddesinde ise ilgililerin, haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, 60 gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde, konusuna göre Danıştay, idare ve vergi mahkemelerinde dava açabilecekleri, 60 günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde, 60 günlük sürenin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren 60 gün içinde dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 49. maddesinin 1. fıkrasında, vazife malüllüklerinin doğdukları tarihlerden itibaren en çok bir yıl içinde, iştirakçiler veya bunların ana, baba, karı, koca, çocuk, kardeş veya kurumları tarafından yazı ile Sandığa bildirileceği, bildirilmediği takdirde bu malüllüklere uğrayanlar hakkında (adi malüllük) hükümlerinin uygulanacağı; 2. fıkrasında, erler için bu müddetin bir buçuk yıl olduğu; 3. fıkrasında, bu müddetler, hastalıklarının sebep ve mahiyetleri dolayısıyla haklarında (vazife malüllüğü) hükümleri uygulanacaklar için 47’nci maddede sözü geçen müddetlerin sonunda, hastalıklarının tedavisi imkansız olduğu anlaşılanlar için buna ait olarak verilen raporlarında yazılı tarihlerden, esirlik ve gaiplik hallerinde bu hallerin sona erdiği tarihlerden başlayacağı; 4. fıkrasında, haklarında adi malüllük muameleleri uygulananların bu tarihten itibaren bir yıl içinde malüllüklerinin vazife malüllüğü olduğunu yazı ile Sandığa bildirerek muamelenin düzeltilmesini isteyebilecekleri kurala bağlanmış, aynı maddeye 1.4.1998 tarih ve 4354 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile eklenen son fıkrada ise, yukarıdaki süreleri geçirenlerden, T.C. Emekli Sandığına yazı ile başvuranlara, vazife malüllüklerini belgelemeleri ve müstehak olmaları şartıyla müracaat tarihlerini takip eden aybaşından itibaren vazife malüllüğü aylığı bağlanacağı, bunlara geçmiş süreler için aylık, aylık farkı ve emekli ikramiyesi veya farkı ödenmeyeceği belirtilmiş bulunmaktadır.
Aktarılan bu Yasa hükmüyle; vazife malüllüğü aylığı bağlanabilmesi için yapılacak başvurular için süreler öngörüldüğü, ancak belirlenen sürelerde başvuramayanların haklarının zayi olmaması için istisna getirildiği açıktır. Nitekim, 5434 sayılı Kanun’un 49. maddesinin son fıkrası incelendiğinde, bu maddede öngörülen sürelerde vazife malüllüğü aylığı bağlanması için başvurmayanlara herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın T.C. Emekli Sandığına yazılı başvurmaları ve şartları taşımaları şartıyla vazife malülü aylığı bağlanabileceği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, 5434 sayılı Kanun’un 49. maddesinde belirtilen koşulların varlığı durumunda, vazife malüllüğü aylığı bağlanması istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 10. maddesine göre idareye her zaman başvurulabileceği ve istemin reddi yönünde tesis edilen işleme karşı dava açma süresi içinde dava açılabileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu itibarla, davacının çeşitli tarihli başvuruları sonucu davalı idarece tesis edilen 10.06.2009 tarihli işlemin, dava dilekçesinde belirtildiği üzere 10.06.2009 tarihinde davacıya tebliği üzerine 17.06.2009 tarihinde açılan işbu davanın süresinde olduğu anlaşıldığından, İdare Mahkemesince işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken davanın süre aşımı yönünden reddedilmesinde usul hükümlerine uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmediğinden …. harcın istemi halinde davacıya iadesine 04.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.