Danıştay Kararı 11. Daire 2008/6908 E. 2010/5831 K. 28.06.2010 T.

11. Daire         2008/6908 E.  ,  2010/5831 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2008/6908
Karar No: 2010/5831

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı): …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
İstemin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın; davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 121. maddesi hükmü ile, idareye, yersiz ve fazladan ödediği meblağları ilgilisinden herhangi bir yargı kararı olmaksızın re’sen istihkaklarından kesmek suretiyle geri alma yetkisi tanınmış olmakla birlikte, idareye tanınmış olan bu cebri icra yetkisi, yapılmış bulunan yersiz ödemenin geri alınmasının ancak yersiz ödeme yapılan kişinin istihkakına yönelik olabileceği noktasında sınırlanmaktadır. Kendisine yersiz ve fazladan ödeme yapılan ilgilinin ölümü halinde idare, yapmış olduğu ödemeleri ancak adli yargı yerinde genel hükümlere göre ilgilinin mirası reddetmemiş olan yasal mirasçılarına karşı yönelteceği icra takibi veya dava ile aramak durumunda olup; ölmüş bulunan ilgiliden dolayı dul veya yetim aylığı alan kişilerin aylıklarından, 5434 sayılı Kanun’un 121. maddesi hükmüne dayanarak re’sen cebri icra yetkisi kullanmak suretiyle kesinti yapma olanağı bulunmamaktadır.
Bakılan davada; davacının eşine vefat ettiği tarih olan 5.8.2006’ya kadar sehven (3600) ek gösterge uygulanmak suretiyle yersiz olarak fazla emekli aylığı ödendiği, bu yanlışlığın davacıya dul aylığı bağlanması sırasında fark edilerek 12.9.2006 tarihli işlem ile davacı adına, vefat eden eşine yapılan fazla ödemelerin borç çıkartıldığı görüldüğünden, yukarıda açıklandığı üzere vefat etmiş olan ilgiliye yapılan fazla ödemelerin 5434 sayılı Kanun’un 121. maddesi hükmü uyarınca davacının dul aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesine yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığından, davayı reddeden İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, eşinden dolayı dul aylığı alan davacı adına, vefat eden eşine hatalı olarak yüksek ek gösterge uygulanmak suretiyle fazla emekli aylığı ödendiğinden bahisle, 1.9.2001 ila 31.8.2006 tarihleri arasında geriye doğru 5 yıl için yersiz ödenen aylık tutarları toplamı 16.187,54 TL’ nin borç çıkartılması ve aylıklarından 1/4 oranında kesilerek tahsil edilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’nun 121. maddesi hükmü uyarınca davacının vefat eden eşinin hatalı olarak yararlandığı ek gösterge rakamı nedeniyle yersiz ödenen aylık farklarının borç çıkarılarak emekli aylıklarından 1/4 oranında kesilmek suretiyle tahsil edilmesine ilişkin işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafından, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek Mahkeme kararının temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
5434 sayılı Kanun’un 121. maddesinde :” Her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla yapılan ödemeler, ilgililerin varsa sonraki her çeşit istihkaklarından hüküm alınmaksızın kesilmek suretiyle geri alınır. Ancak ilgili, Sandıkça yapılan bu muamelenin yersizliği hakkında Danıştay’da dava açabilir.
Herhangi bir nedenle Sandık tarafından ilgililere istihkaklarından fazla veya yersiz olarak yapılan ödemelerin, bu hatalı işlemlerin düzeltildiği tarihten geriye doğru hesap edilecek beş yıllık tutarları tahsil edilir. Tahsilin ne şekilde yapılacağı yönetmelikle düzenlenir.” kuralına yer verilmiştir.
İdari işlemlerin hukuka uygunluk karinesinden yararlanmasının doğal bir sonucu olarak, idarenin tesis ettiği işlemleri re’sen icra etme yetkisi kural olarak bulunmaktadır. İdare, tesis ettiği işlemleri, herhangi bir yargı merciine başvurup karar almaya ihtiyaç duymadan, salt sahip olduğu kamu kudretini kullanarak yerine getirmeye yetkilidir. Ancak bazı idari işlemlerin re’sen icra edilebilmesi için idarenin, işlemin muhatabı olan kişinin fiziki veya mal varlığı üzerinde cebri tedbirlere başvurması, kuvvet kullanması gerekebilir. İşte bu tür sonuçlar doğuran idari işlemleri uygulayabilmek için kural olarak idarenin re’sen cebri icra yetkisi bulunmamaktadır. Zira idarenin cebir kullanması Anayasa tarafından güvence altına alınan kişi hürriyetine ve mülkiyet hakkına müdahale anlamına gelir. Böyle bir müdahalenin hukuka uygun olmasını sağlayacak yegane şart ise idareyi bu yönde açıkça yetkilendiren bir yasanın varlığı halidir.
Dosyanın incelenmesinden, 14.3.1963 tarihinde Sosyal Sigortalar Kurumu Konya Sigorta Müdürlüğünde memur olarak göreve başlayan davacının eşinin, bir süre müfettişlik görevinde bulunduktan sonra genel idare hizmetleri sınıfında şef kadrosuna atandığı, genel idare hizmetleri sınıfında müdür olarak görev yapmakta iken 16.3.1993 tarihinde isteği üzerine emekliye ayrıldığı ve 1.1.1995 tarihinden itibaren (3600) ek gösterge rakamı uygulanmak suretiyle emekli aylığı bağlandığı, bilahare 5.8.2006 tarihinde vefat etmesi üzerine davacıya (3000) ek gösterge rakamı uygulanarak dul aylığı bağlandığı, davacının eşine sigorta müfettişleri için öngörülen (3600) ek gösterge rakamının sağlığı boyunca sehven uygulandığı bu aşamada fark edilerek, işlem tarihinden geriye doğru 5 yıl hesap edilmek suretiyle 1.9.2001 ila 31.8.2006 tarihleri arasında davacının merhum eşine yersiz ödenen aylık tutarı toplamı olan 16.187,54 TL’ nin davacı adına borç çıkartılması ve aylıklarından 1/4 oranında kesilerek tahsil edilmesine ilişkin işlemin tesis edilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
5434 sayılı Kanun’un 121. maddesi ile, idareye, yersiz ve fazladan ödediği meblağları ilgilisinden herhangi bir yargı kararı olmaksızın re’sen istihkaklarından kesmek suretiyle geri alma yetkisi tanınmış olmakla birlikte, idareye tanınmış olan bu cebri icra yetkisi, yapılmış bulunan yersiz ödemenin geri alınmasının ancak yersiz ödeme yapılan kişinin istihkakına yönelik olabileceği noktasında sınırlanmaktadır. Anılan düzenlemede yersiz ve fazladan ödeme yapılan ilgilinin ölümü halinde Sandık alacağının ne şekilde tahsil edileceği hakkında bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu halde, idare yapmış olduğu ödemeleri ancak adli yargı yerinde genel hükümlere göre ilgilinin yasal mirasçılarına karşı yönelteceği icra takibi veya dava ile aramak durumunda olup; ölmüş bulunan ilgiliden dolayı dul veya yetim aylığı alan kişilerin aylıklarından, 5434 sayılı Kanun’un 121. maddesi hükmüne dayanarak re’sen cebri icra yetkisi kullanmak suretiyle kesinti yapma olanağı bulunmamaktadır.
Bakılan davada, davacının eşine vefat ettiği 5.8.2006 tarihine kadar sehven (3600) ek gösterge uygulanmak suretiyle yersiz olarak fazla emekli aylığı ödendiği, bu yanlışlığın idarece davacıya dul aylığı bağlanması sırasında fark edilerek 12.9.2006 tarihli işlem ile davacı adına vefat eden eşine yapılan fazla ödemelerin borç çıkartıldığı görüldüğünden, vefat etmiş olan ilgiliye yapılan fazla ödemelerin yukarıda yer verilen yasa hükmü uyarınca davacının dul aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsil edilmesine yönelik olarak tesis edilen dava konusu işlemde ve bu işleme karşı açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, davacı temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, 28.6.2010 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.
(X) KARŞI OY:
Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar İdare Mahkemesi kararının bozulmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığından, temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz.