Danıştay Kararı 11. Daire 2008/12387 E. 2010/3301 K. 16.04.2010 T.

11. Daire         2008/12387 E.  ,  2010/3301 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2008/12387
Karar No: 2010/3301

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı): … Kaymakamlığı
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İsteğin Özeti : … İdare Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, davalı idare tarafından aleyhe olan kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyizen bakılan dava Sendika Şubesi adına açılmış ise de; davayı açan vekilin, Sendika Genel Merkezini temsile yetkili olduğu görüldüğünden davanın Sendika Genel Merkezi adına açıldığının kabulü gerektiği, ancak uyuşmazlığın niteliği itibarıyla davanın, Sendikanın taraf olduğu hukuki ilişki nedeniyle ortak çıkarların korunması için açtığı bir dava olmadığı gibi, 4688 sayılı Kanunun 19. maddesinin (f) bendinde düzenlenen ”sendika üyesine hukuki yardım” kapsamında değerlendirilmesine de olanak bulunmamaktadır.
Bu nedenle, … Devlet Hastanesinde laboratuvar ve röntgen teknisyeni olarak görev yapan personelin, acil serviste fiilen çalışarak veya nöbet tutmak suretiyle verdikleri hizmetler nedeniyle, riskli birimler için öngörülen döner sermaye ek ödeme katsayısından yararlandırılmaları istemiyle davacı Sendika Şubesi tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile eksik ödenen tutarın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle davacı Sendika adına açılan davanın ehliyet yönünden reddi gerekirken işin esasını inceleyerek hüküm kuran İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava; … Devlet Hastanesinde laboratuvar ve röntgen teknisyeni olarak görev yapan personelin, acil serviste fiilen çalışarak veya nöbet tutmak suretiyle verdikleri hizmetler nedeniyle, riskli birimler için öngörülen döner sermaye ek ödeme katsayısından yararlandırılmaları istemiyle davacı Sendika Şubesi tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile 2007 yılı ekim ayından itibaren eksik ödenen tutarın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince; döner sermaye ek ödemelerinin niteliği itibarıyla personelin fiilen çalışarak katkıda bulunduğu hizmetler karşılığında ödenmesi gereken tutarlar olduğu, bu nedenle, acil olarak sevkedilen hastalara acil serviste ve nöbet tutmak suretiyle laboratuvar ve röntgen teknisyenlerince verilen hizmetlerin karşılığı olarak Sağlık Bakanlığı’na Bağlı Sağlık Kurum ve Kuruluşlarında Görevli Personele Döner Sermaye Gelirlerinden Ek Ödeme Yapılmasına Dair Yönetmelik hükmü ile belirlenen katsayı üzerinden ek ödeme yapılması gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline, davalı idareye başvurudan itibaren hesaplanacak ek ödeme farkının yasal faiziyle birlikte ödenmesine, başvurudan öncesine ilişkin istemin ise süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesi kararının iptal ve kabule ilişkin kısmının, hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenip bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 3. maddesinin (f) bendinde, sendika; kamu görevlilerinin, ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar olarak ifade edilmiş; 7. maddesinin (j) bendinde, sendika şubelerinin nasıl kurulacağının, görev ve yetkilerinin, genel kurulların toplantılarına ve kararlarına ilişkin usul ve esaslar ile şubelerin temsil şeklinin sendika tüzüğünde belirtilmesinin gerekli olduğu belirtilmiş, “Sendika ve Konfederasyonların yetki ve faaliyetleri” başlıklı 19. maddesinin (f) bendinde ise, sendika ve konfederasyonların kuruluş amaçları doğrultusunda üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya mirasçılarını, her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde temsil edeceği veya ettireceği, dava açabileceği ve bu nedenle açılan davalarda taraf olabileceği hükme bağlanmıştır.
4688 sayılı Kanun’un 19. maddesinin (f) fıkrası uyarınca kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşlarının üyeleri hakkında tesis edilen bireysel işlemlere karşı dava açıp açamayacakları konusunda Danıştay Dairelerince verilen kararlar arasındaki aykırılığı gideren Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 3.3.2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararında; ”4688 sayılı Kanun’un 19/f maddesi, sendika ve üst kuruluşlarının, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla davacı ve davalı oluş sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde temsil etmek ve dava açma hakkı tanımaktadır. Bu bağlamda kanun koyucu 19/f maddesi ile sendika ve üst kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını temsil etme ve ettirme yetkisi ile donatmaktadır. Buna göre, söz konusu maddenin sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil temsil bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla kanun koyucu, getirdiği bu düzenleme ile, idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu vermektedir.
Gerek metindeki terimlere bağlı olarak maddenin yorumu, gerekse madde gerekçesi ile konuya ilişkin tarihsel süreç ve mevzuatımızda yapılan değişiklikler dikkate alındığında, kamu görevlileri sendika ve üst kuruluşlarının, sendika üyesi olan kamu görevlisinin isteği üzerine, statüsü ve bu statüsünden kaynaklanan hak, yükümlülük, görev ve sorumlulukları ile atama, nakil, disiplin ve personel hukukuna ilişkin diğer düzenlemelere dayalı olarak, üyeleri hakkında tesis edilen bireysel (subjektif) işlemlere karşı, üyelerini temsilen avukatları aracılığıyla dava açabilecekleri ve bu nedenle açılan davalarda taraf olabilecekleri sonucuna ulaşılmaktadır.” ifadelerine yer verilmiştir.
Bu bağlamda, 4688 sayılı Kanun’un 19. maddesinin (f) bendi uyarınca kamu görevlileri sendikaları ve üst kuruluşlarının, üyelerinin hak ve menfaatlerini ihlal eden bireysel işlemlere karşı ancak üyelerinin verdiği yetki doğrultusunda onlar adına ve de üyelerini temsilen avukat aracılığı ile davada taraf olma yetkilerinin bulunduğu görülmektedir.
Öte yandan, kamu görevlileri sendikalarının, üyelerini temsilen dava açma yetkileri bulunmakla birlikte, bu yetkinin sendika şubeleri tarafından kullanılabilmesi için, sendikanın tüzüğünde, şubelerin görev ve yetkileri arasında bu hususun açıkça düzenlenmesi gerekmektedir.
Türkiye Sağlık ve Sosyal Hizmetleri Kamu Görevlileri Sendikası Tüzüğünün 20. maddesinin (23). bendinde, üyelerini temsilen çalışma hayatında mevzuattan, sözleşmelerden, örf ve adetten doğan hakları ile ilgili şahıs ve kuruluşlarla görüşmelerde bulunmak, anlaşmalar yapmak, mahkemelerde dava açmak, bu sebeple açılan davalarda husumete ehil olmak, sulh olmak, ibra etmek Sendika Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri arasında sayılmış ise de bu konuda sendika şubelerine dava açma yetkisi verilmediğinden anılan Sendikanın … Şubesinin dava açma yetkisi bulunmamaktadır.
Bakılan dava, Türkiye … Sendikası … Şubesi adına açılmış ise de; davayı açan vekilin, Türkiye … Sendikası Genel Merkezini temsile yetkili olduğu görüldüğünden davanın Türkiye … Sendikası Genel Merkezince açıldığının kabulü gerekmektedir.
4688 sayılı Kanunun 19 maddesinin (f) fıkrasına göre sendika ve üst kuruluşlarının, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyeleri hakkında tesis edilmiş bireysel işlemlere karşı üyelerini yargı organları önünde temsil etme yetkisi bulunduğu gibi, doğrudan taraf oldukları hukuki ilişkilerden dolayı ve tüm üyelerin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaate dayalı çıkarlarının korunması için de yargı organları önünde temsil yetkisi bulunmaktadır.
Bakılan uyuşmazlıkta, davacı Sendikanın … Devlet Hastanesinde çalışan laboratuvar ve röntgen teknisyenleri hakkında tesis ettirdiği işleme karşı açtığı dava, kendi adına açılmış bir dava, diğer bir deyişle taraf olduğu hukuki ilişki nedeniyle tüm üyelerin ortak çıkarlarını korumak için açılan bir dava olmadığı gibi, 4688 sayılı Kanunun 19. maddesinin (f) bendinde düzenlenen ”sendika üyesine hukuki yardım” kapsamında değerlendirilmesine de olanak bulunmamaktadır. Zira sendika ve üst kuruluşlarının; üyeleri hakkında tesis edilmiş olan bireysel işlemlere karşı, üyelerin verdiği yetki doğrultusunda ve üyeleri temsilen avukatları aracılığı ile dava açma ve açılan davada taraf olma hakkı bulunmaktadır.
Öte yandan, davacı Sendikanın, üyelerinin tamamının ortak çıkarlarını korumak amacıyla temsil etme yetkisi bulunmakta ise de, üyelerinin hak ve menfaatlerinde birlik olmayan dava konusu işleme karşı Sendika adına dava açma ehliyeti de yoktur.
Bu durumda, davacı Sendika tarafından açılan davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasını inceleyerek hüküm kuran İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davalı idare temyiz isteminin kabulü ile Mahkeme kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, 16.4.2010 tarihinde gerekçede oyçokluğu ile karar verildi.

(X) KARŞI OY
Dava, … Devlet Hastanesinde laboratuvar ve röntgen teknisyeni olarak görev yapan personelin, acil serviste fiilen çalışarak veya nöbet tutmak suretiyle verdikleri hizmet nedeniyle, riskli birimler için öngörülen döner sermaye ek ödeme katsayısından yararlandırılmaları yolunda davacı Sendika Şubesi tarafından yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile 2007 yılı ekim ayından itibaren eksik ödenen tutarın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyleTürkiye … Sendikası … Şubesi tarafından açılmıştır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu’nun 3/f maddesinde; Sendika, kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzelkişiliğe sahip kuruluşlar olduğu ifade edilmiş, 19/f maddesinde ise Sendikaların üyelerin idare ile ilgili sorunlarında ortak hak ve menfaatlerinin izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinde üyelerini veya mirasçilarının yargı organı önünde temsil etme, dava açma ya da açılan davalarda taraf olma yetkilerinin olduğu hükme bağlanmıştır.
Sendika şubelerinin ise tüzel kişilikleri bulunmadığından davada taraf olma ya da dava açma ehliyetleri bulunmamaktadır. Sendika üyelerinin menfaatlerini ilgilendiren konularda tüzel kişiliğe ve dava ehliyetine sahip olan Sendika Genel Merkezi tarafından dava açılması zorunludur.
Uyuşmazlıkta, taraf olma ehliyeti bulunmayan sendika şubesi tarafından dava açıldığından ehliyet yönünden redde karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esasını inceleyen İdare Mahkemesi kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği görüşü ile çoğunluk kararına katılmıyoruz.