Danıştay Kararı 11. Daire 2007/6930 E. 2007/7002 K. 25.09.2007 T.

11. Daire         2007/6930 E.  ,  2007/7002 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2007/6930
Karar No: 2007/7002

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalı): Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

İsteğin Özeti: Serbest avukat olarak çalışan davacının, 22.7.2007 tarihinde yapılacak Genel Seçimle yenilenecek Türkiye Büyük Millet Meclisinin halen üyesi olan milletvekillerine 15.7.2007 tarihinde üç aylık dönem için peşin olarak ödenek ve yolluk ödenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açıltığı dava sonunda …İdare Mahkemesi …gün ve E:…, K:…sayılı kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde idari dava türlerinin belirlendiği, aynı maddenin 1/a bendinde iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlandığı, buna göre iptal davası açılabilmesi için gerekli olan “menfaat ihlali” koşulunun ancak, kişisel, güncel ve meşru bir menfaatin bulunması halinde gerçekleşeceği, başka bir ifade ile, iptal davasına konu olan işlemin davacıyı etkilemesi, davacının kişisel menfaatini ihlal etmesi, işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir ilişkinin olması gerektiği, salt vatandaşlık sıfatının davacıyla hukuka aykırı olduğu öne sürülen işlem arasında menfaat ilgisi kurulması için yeterli olmadığı, bu durumda, dava konusu işlem ile davacı arasında belirtilen anlamda bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı, davacının kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği ve dava konusu işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir menfaat ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar vermiştir. Davacı tarafından, kararın usule mevzuata aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

Savunmanın Özeti: Temyiz istemin reddi ile kararın onanması gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi: …
Düşüncesi: 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde iptal davaları için öngörülen subjektif ehliyet koşulunun, Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak yorumlanarak saptanması ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde anlaşılması, hukuk Devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesi ilkesinin sağlanmasına uygun düşecektir. Başka bir ifade ile subjektif ehliyetin, 125. maddenin 4. fıkrasında belirlenen ve yargı denetimi dışında tutulan işlemler dışında, yargı kısıntısı yaratacak biçimde yorumlanamayacağı açıktır. Aksi halde, dava konusu olayda olduğu gibi, idari işleme karşı bu işlemden yararlananlar tarafından iptal davası açılabileceğinin kabul edilmesi halinde, açılacak iptal davasında menfaat ihlali oluşmayacağından, bu davalarda subjektif ehliyet nedeniyle idari işlemin hukuki denetim dışında kalması sonucu doğacaktır. Böylece her iki durumda da, subjektif ehliyet bulunmadığının kabul edilmesi nedeniyle idari işlemlerin hukuki denetiminin iptal davaları yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.
Buna göre, Danıştay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, iptal davalarında dava konusu edilen idari işlemler ile davacılar arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi bulunması gerekmekle birlikte, subjektif ehliyet sorunu nedeniyle bir kısım işlemlerin hukuki denetim dışında kalma olasılığının bulunduğu durumlarda, menfaat ihlalinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde yorumlanması zorunludur.
Buna durumda, 2709 sayılı Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrası ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükümlerinin, subjektif ehliyet koşulunun sağlanması açısından yeterli olduğunun kabulü gerektiğinden, davanın ehliyet yönünden reddine karar veren idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 22.7.2007 tarihinde genel seçimle yenilenecek Türkiye Büyük Millet Meclisinin halen üyesi bulunan 550 milletvekiline 15.7.2007 tarihinde üç aylık maaş (ödenek ve yolluk) tutarının ödenmesi kararının iptali talebiyle açılan davada mahkemece verilen ehliyet ret kararı davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2709 sayılı Anayasanın ” Yargı yolu ” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, 4. fıkrasında da yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu hükümlerine yer verilmiş 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasında idari dava türleri sayılarak. aynı fıkranın (a) bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu ifade olunmuştur.
2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinde menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarında subjektif ehliyet şartı menfaat ilişkisine, aynı maddenin (b) bendinde ise, hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarında dasubjektif ehliyet şartı hakkın muhtel olmasına dayandırılmıştır.
Buna göre, Danıştay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, iptal davalarında dava konusu edilen idari işlemler ile davacılar arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi bulunması gerekmekle birlikte, subjektif ehliyet sorunu nedeniyle bir kısım işlemlerin hukuki denetim dışında kalma olasılığının bulunduğu durumlarda, menfaat ihlalinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde yorumlanması zorunludur.
Bu durumda, 2709 sayılı Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrası ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükümlerinin, subjektif ehliyet koşulunun sağlanması açısından yeterli olduğunun kabulü gerektiğinden, davanın ehliyet yönünden reddine karar veren idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince davalı idare savunmasının alınması suretiyle dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, serbest avukat olarak çalışan davacının, 22.7.2007 tarihinde yapılacak Genel Seçimle yenilenecek Türkiye Büyük Millet Meclisinin halen üyesi olan milletvekillerine 15.7.2007 tarihinde üç aylık dönem için peşin olarak ödenek ve yolluk ödenmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; dava konusu işlem ile davacı arasında bir menfaat ilişkisinin bulunmadığı, davacının kişisel bir menfaatinin ihlal edilmediği ve dava konusu işlem ile davacı arasında ciddi ve makul bir menfaat ilgisi bulunmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı Yasanın 15/1-b maddesi uyarınca davanın ehliyet yönünden reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
2709 sayılı Anayasanın ” Yargı yolu ” başlıklı 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu, 2. fıkrasında, Cumhurbaşkanının tek başına yapacağı işlemler ile Yüksek Askeri Şuranın kararlarının yargı denetiminin dışında olduğu, 4. fıkrasında da yargı yetkisinin idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu hükümlerine yer verilmiştir.
Diğer taraftan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinin 1. fıkrasında idari dava türleri sayılarak. aynı fıkranın (a) bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış, aynı maddenin 2. fıkrasında ise, idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Buna göre, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinin 1. fıkrası (a) bendinde menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacak iptal davalarında subjektif ehliyet şartı menfaat ilişkisine, aynı maddenin (b) bendinde ise, hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davalarında dasubjektif ehliyet şartı hakkın muhtel olmasına dayandırılmıştır.
Öte taraftan, 2577 sayılı Yasanın 31/1. maddesinde ehliyet konusunda Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa atıfta bulunulmuş, bununla dava açma ehliyeti (objektif ehliyet şartı) amaçlanmıştır. Bu itibarla, idari yargı yerlerinde dava açabilmek için genel (objektif ) ehliyet koşulu yanında idari dava türlerine göre değişen (subjektif) ehliyet şartına da sahip bulunmak gerekmektedir.
Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında, iptal davalarında subjektifehliyet ; bu davaların içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri dikkate alınarak, idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemler ile meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davası açılabilme yeteneği olarak kabul edilmiştir. Buna göre iptal davalarında aranan menfaat ilişkisi, davacı ile iptali talep edilen idari işlem arasında kurulacak makul ve gerçek bir ilişkiyi ifade etmektedir. Bu ilişki, subjektif bir hakkın ihlal edilmesi gibi güçlü ve açık bir bağlantıya dayanabileceği gibi, davacının idari işlemle belirli bir çerçeveye girmesine de dayanabilecektir. Bu nedenle, idari yargı yeri tarafından, menfaat ilişkisinin her davada o davaya özgü olarak saptanması gerekmektedir.
Yukarıda yer verilen 2709 sayılı Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrası ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesi hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, iptal davalarının hukuki sonucunun idarelerin hukuka uygun hareket etmelerinin sağlanması, hukuka bağlı idare ve hukuk Devleti ilkesinin gerçekleştirilmesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Bu nedenle, 2577 sayılı Yasanın 2. maddesinde iptal davaları için öngörülen subjektif ehliyet koşulunun, Anayasanın 125. maddesinin 1. fıkrasına uygun olarak yorumlanarak saptanması ve idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde anlaşılması, hukuk Devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesi ilkesinin sağlanmasına uygun düşecektir. Başka bir ifade ile subjektif ehliyetin, 125. maddenin 2. fıkrasında belirlenen ve yargı denetimi dışında tutulan işlemler dışında, yargı kısıntısı yaratacak biçimde yorumlanamayacağı açıktır. Aksi halde, dava konusu olayda olduğu gibi, idari işleme karşı bu işlemden yararlananlar tarafından iptal davası açılabileceğinin kabul edilmesi halinde, açılacak iptal davasında menfaat ihlali koşulu oluşmayacağından, bu davalarda subjektif ehliyet nedeniyle idari işlemin hukuki denetim dışında kalması sonucu doğacaktır. Böylece her iki durumda da, subjektif ehliyet bulunmadığının kabul edilmesi nedeniyle idari işlemlerin hukuki denetiminin iptal davaları yoluyla gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır.
Buna göre, Danıştay’ın yerleşik içtihatları uyarınca, iptal davalarında dava konusu edilen idari işlemler ile davacılar arasında meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi bulunması gerekmekle birlikte, subjektif ehliyet sorunu nedeniyle bir kısım işlemlerin hukuki denetim dışında kalma olasılığının bulunduğu durumlarda, menfaat ihlalinin idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek biçimde yorumlanması zorunludur.
Bu durumda, yukarıda yer verilen açıklamalar da gözönünde tutularak, olayda 15.7.2007 tarihinde milletvekillerine üç aylık dönem için peşin olarak yapılan ödenek ve yolluk ödemelerinin kamu gelirlerinden karşılanan kamu harcaması niteliğinde ve davacının da, vergi mükellefi olmasının subjektif ehliyet koşulunun sağlanması açısından yeterli olduğunun kabulü gerektiğinden, davanın ehliyet yönünden reddine karar veren idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile …İdare Mahkemesince verilen …günlü, E:…, K:…sayılı kararının uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmek üzere bozulmasına, 25.9.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.