Danıştay Kararı 11. Daire 2007/5041 E. 2010/1082 K. 15.02.2010 T.

11. Daire         2007/5041 E.  ,  2010/1082 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2007/5041
Karar No: 2010/1082

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar :
1. (Davalı) : Milli Savunma Bakanlığı … İşletme Başkanlığı
Vekili : …
2. (Davacı) : …
Vekili : …
İsteğin Özeti : … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davacı vekili tarafından davalı idarenin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuş olup, davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçelerinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, tarafların temyiz istemlerinin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçelerinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemlerin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dava, … Anonim Şirketinde sözleşmeli personel olarak çalışmakta iken bu kurumun özelleştirilmesi nedeniyle davalı idareye nakledilen davacının, parasal hakları ile ilgili olarak açtığı davada verilen karar gereği kendisine ödenen parasal haklar ile davalı idarece karşılanan yargılama giderlerinin, anılan kararın Danıştay tarafından bozulması ve İdare Mahkemesince bozma kararına uyulması nedeniyle kanuni faizi ile birlikte geri ödenmesi, ödenmediği takdirde hukuki işlemlere başlanılacağının bildirilmesine dair işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
İdare Mahkemesince, davacıya yargı kararı gereği ödenen tutar ile yargılama giderinin asıllarının geri istenilmesine ilişkin dava konusu işlemin bu kısmında hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın bu kısmının reddine, yargı kararı gereği ödenen tutardan yasal faiz istenilmesi yönünde tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin bu kısmının ise iptaline karar verilmiştir.
Davacı vekili tarafından, yargı kararı ile ödenen tutara faiz işletilemeyeceği yönünden dava konusu işlemin iptalini istedikleri halde İdare Mahkemesince istemleri dışında yargı kararıyla ödenen tutarın geri istenilmesine ilişkin kısmı hakkında da hüküm kurulduğu, davalı idare vekili tarafından ise dava konusu işlemin idari davaya konu edilebilir nitelikte bulunmadığı ileri sürülmekte ve aleyhlerine olan hüküm fıkraları yönünden temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesi 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
Öte yandan, aynı Kanunun “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin 3. fıkrasında, dilekçelerin, Danıştayda daire başkanının görevlendireceği bir tetkik hakimi, idare ve vergi mahkemelerinde ise mahkeme başkanı veya görevlendireceği bir üye tarafından, görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, … yönlerinden sırasıyla inceleneceği, 15. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem bulunmaması halinde davanın reddine karar verileceği kuralı yer almıştır.
Dosyanın incelenmesinden, … Anonim Şirketinde sözleşmeli statüde görev yapmakta iken, kurumunun özelleştirilmesi sonucu davalı idareye 613 sayılı Kanun Hükmünde Kararname uyarınca naklen atanan davacı tarafından, … ilişiğinin kesildiği tarihten, anılan KHK’nin Anayasa Mahkemesince iptali üzerine yeniden düzenlenen 4636 sayılı Kanun uyarınca atamasının yapıldığı tarihe kadar geçen süre zarfında sözleşmeli personele yapılan ücret artışlarından yararlandırılması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan ücret farklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar veren İdare Mahkemesi kararının, Danıştay Onbirinci Dairesinin 27.1.2004 günlü ve E:2003/2018, K:2004/372 sayılı kararı ile bozulması ve İdare Mahkemesince bozma kararına uyularak davanın reddedilmesi üzerine, yargı kararı gereği daha önce yapılan ödemenin ve yargılama giderlerinin yasal faizi ile birlikte 30 gün içinde ödenmesi, bu talep yerine getirilmediği takdirde davacı hakkında hukuki işlemlere başlanılacağının bildirildiği ve davacı tarafından bu bildirime yönelik olarak 16.11.2005 tarihli taahhütname imzalandığı ve bu bildirimin iptali istemiyle temyize konu davanın açıldığı anlaşılmakla birlikte, dava konusu edilen işlemin, idarece adli yargı yerinde açılacak davanın hazırlığını teşkil eden bir ön işlem niteliğinde bulunduğu açıktır. Bu durumda, özel hukuk kuralları uyarınca adli yargıda açılacak dava sonucu çözümlenebilecek bir uyuşmazlığın başlangıcına ilişkin bildirim niteliğinde bulunduğu anlaşılan ve idari davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliği taşımayan işlemin iptali istemiyle açılan davanın incelenmeksizin reddi gerekirken, işin esasına girilerek davanın kısmen reddine ve dava konusu işlemin kısmen iptaline karar veren idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle, taraflar temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesince verilen kararın bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemeye gönderilmesine, 15.2.2010 tarihinde, oybirliği ile karar verildi.