Danıştay Kararı 11. Daire 2006/3170 E. 2009/4191 K. 21.04.2009 T.

11. Daire         2006/3170 E.  ,  2009/4191 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No: 2006/3170
Karar No: 2009/4191

Davacı : …
Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
Vekili : …
Davanın Özeti : Eşinden dolayı dul aylığı alan ve 4.7.2000 tarihinde evlendiğini davalı idareye bildirmeyen davacıdan, 1.8.2000- 31.3.2006 tarihleri arasında yersiz olarak ödendiği ileri sürülen toplam 39.924,29.- TL’ nın geri istenilmesine ilişkin işlem ile bu işlemin dayanağı olan T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihkaklarından Fazla veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesinin iptali istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihkaklarından Fazla veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin, 5434 sayılı Kanunun 121. maddesine dayanılarak hazırlandığı, eşinden dolayı dul aylığı alan ve evlendiğini davalı idareye bildirmeyerek Sandığı zarara uğratan davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek kanuni dayanağı bulunmayan davanın reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Borçlar Kanunu ve İcra İflas Kanunu gibi mevcut hukuksal düzenlemelerde ve yerleşik yargısal içtihat ve uygulamalarda çeşitli nedenlerle emekli aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsili gereken alacakların, kişilerin bireysel ve toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için zorunlu gereksinmeleri karşılamaya yetecek en az miktar belirlenerek, aylığın bu miktar dışında kalan bölümü üzerinden tahsili yoluna gidildiği görülmektedir.
Bu durumda, davacının kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayacak en az miktar dikkate alınmadan sözkonusu alacağın davacının emekli aylığının tamamından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline olanak veren dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesi ve bu maddeye dayanılarak tesis olunan bireysel işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle, dava konusu bireysel işlem ile dayanağı Yönetmelik hükmünün iptali yolunda karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : Davacıya yersiz ödenen aylıkların istirdadına ilişkin işlem ile dayanağı T.C.Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihkaklarından Fazla veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 8.maddesinin iptali istenilmektedir.
5434 sayılı Sayılı Emekli Sandığı Kanununun 121.maddesinde,her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla yapılan ödemelerin, ilgililerin, varsa sonraki her çeşit istihkaklarından hüküm altına alınmaksızın kesilmek suretiyle geri alınacağı hükmüne yer verilmiş, bu hüküm uyarınca düzenlenen Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihkaklarından Fazla Veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesinde, “Sandıktan emekli, adi malüllük, vazife malüllüğü aylığı ile birlikte dul aylığı da almakta iken evlenen ve bu durumunu sandığa zamanında bildirmeyerek kendisine yersiz ve haksız ödeme yapılmasını sağlayan kişiler adına çıkartılan borç; ödeme tarihi itibariyle hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte kendisine ödenecek her çeşit istihkak ve aylıklarının tamamından mahsup suretiyle tahsili edilir.” hükmü öngörülmüştür.
Yürürlükteki mevzuat ve yerleşik yargısal içtihatlara göre, ekonomik hayatın bir gereği olarak borç-alacak ilişkilerinden doğan haciz uygulamalarında, borçlusunun borcunu karşılayacak miktarın üzerinde bir varlığa sahip olmaması halinde borcuna karşılık yapılacak cebren tahsil işlemi aşamasında, borçlunun hayatını idame ettirebilecek bireysel ve toplumsal ihtiyaçlarına yetecek düzeyde asgari miktarın gözönünde bulundurulması gerektiğinden, bu durum dikkate alınmadan yapılacak böyle bir uygulamanın, insan ve toplum hayatının sürdürülebilirliğine ve aynı zamanda hak ve adalet ilkelerine uygun düşmeyeceği aşikardır.
Olayda, eşinden dolayı dul aylığı alan ve evlendiğini davalı idareye bildirmeyen davacıya ödenen toplam tutarın, kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayacak en az miktar dikkate alınmadan emekli aylığının tamamı üzerinden mahsup edilmek suretiyle tahsili yoluna gidilmesine ilişkin dava konusu işlem ve bu durum gözetilmeden düzenlenen dayanağı Yönetmelik hükmünde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Belirtilen nedenlerden dolayı, dava konusu bireysel işlem ile dayanağı Yönetmelik hükmünün iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu’nun 121. maddesinde; her ne suretle olursa olsun istihkaklarından fazla yapılan ödemelerin, ilgililerin, varsa sonraki her çeşit istihkaklarından hüküm altına alınmaksızın kesilmek suretiyle geri alınacağı; her hangi bir nedenle Sandık tarafından ilgililere istihkaklarından fazla veya yersiz olarak yapılan ödemelerin, bu hatalı işlemlerin düzeltildiği tarihten geriye doğru hesap edilecek beş yıllık tutarlarının tahsil edileceği, tahsilin ne şekilde yapılacağının yönetmelikle düzenleneceği hükmüne yer verilmiş, anılan hükme dayanılarak 2.10.1998 günlü, 23481 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihaklarından Fazla veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesinde; Sandıktan emekli, adi malullük, vazife malullüğü aylığı ile birlikte dul aylığı da almakta iken evlenen ve bu durumunu Sandığa zamanında bildirmeyerek kendisine yersiz ve haksız ödeme yapılmasını sağlayan kişiler adına çıkartılan borcun ödeme tarihi itibarıyla hesaplanacak kanuni faizi ile birlikte kendisine ödenecek her çeşit istihkak ve aylıklarının tamamından mahsup edilmek suretiyle tahsil edileceği, borcun tamamı tahsil edilmeden ilgiliye herhangi bir ödeme yapılmayacağı belirtilmiştir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 71. maddesinde; aylıklar, ödenekler, her çeşit ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama bağlı olmayan nafakalar, emekli aylıkları, sigorta ve emeklilik sandıkları tarafından bağlanan gelirlerin kısmen hacz olunabileceği, ancak hacz olunacak miktarın bunların üçte birinden çok dörtte birinden az olamayacağı, asgari ücreti aşmayan aylık gelirlerin onda birinden fazlasının hacz olunamayacağı, İcra İflas Kanununun 83. maddesinde, maaşlar, tahsisat ve her nevi ücretler, intifa hakları ve hasılatı, ilama müstenit olmayan nafakalar, tekaüt maaşları, sigortalar veya tekaüt sandıkları tarafından tahsis edilen iratların, borçlu ve ailesinin geçinmesi için icra memurunca lüzumlu olarak takdir edilen miktar tenzil edildikten sonra hacz olunabileceği, ancak hacz olunacak miktarın bunların dörtte birinden az olamayacağı hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, eşinden dolayı dul aylığı alan ve 4.7.2000 tarihinde evlendiğini davalı idareye bildirmeyen davacıya 1.8.2000- 31.3.2006 tarihleri arasında yersiz olarak ödendiği ileri sürülen toplam 39.924,29 TL’ nın 2006/Temmuz döneminden itibaren anılan Yönetmeliğin 8. maddesi uyarınca emekli aylığının tamamından mahsup edilmek suretiyle tahsili yoluna gidileceğinin 1.6.2006 tarihli işlemle bildirildiği ve davanın bu bildirim üzerine anılan işlem ve dayanağı düzenlemenin iptali istemiyle açıldığı anlaşılmaktadır.
6183 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanununda yer alan düzenlemelerde ve yerleşik yargısal içtihat ve uygulamalarda çeşitli nedenlerle emekli aylığından kesinti yapılmak suretiyle tahsili gereken alacakların, bireysel ve toplumsal yaşamın sürdürülebilmesi için kişilerin zorunlu gereksinmelerini karşılamaya yetecek en az miktar belirlenerek, aylığın bu miktar dışında kalan bölümü üzerinden tahsili yoluna gidildiğinden davacının kendisinin ve ailesinin geçimini sağlayacak en az miktar dikkate alınmadan sözkonusu alacağın davacının emekli aylığının tamamından kesinti yapılmak suretiyle tahsiline olanak veren dava konusu Yönetmeliğin 8. maddesi ve bu maddeye dayanılarak tesis olunan bireysel işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğünce İlgililere İstihkaklarından Fazla veya Yersiz Olarak Yapılan Ödemelerin Tahsili Hakkında Yönetmeliğin 8. maddesi ile bu düzenleme uyarınca tesis edilen bireysel işlemin iptaline , Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı harçtan muaf olduğundan yargı harcı tutarı olan …-TL’nin davacıya iadesine, …-TL posta giderinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, 21.4.2009 tarihinde yargı harcı tutarının davacıya iadesine ilişkin hüküm fıkrası yönünden oyçokluğu, diğer yönlerden oybirliği ile karar verildi.

(X) AZLIK OYU
5502 sayılı Kanunun 36. maddesinde Sosyal Güvenlik Kurumunun taraf olduğu davaların harçlardan müstesna olduğu belirtildiğinden, Kurum tarafından açılan davalar sebebiyle Kurumdan harç talebinde bulunulamayacağı gibi Kurumun davalı konumunda bulunduğu davalarda celsenin ertelenmesine Kurum temsilci veya vekilleri sebebiyet vermiş olsalar dahi Kurumdan celse harcı alınamayacağı, keza kurum avukatlarının tasdik ettikleri vekaletname suretleri nedeniyle Kurumca suret harcı ödenmeyeceği ve davanın aleyhine sonuçlanması nedeniyle Kurum tarafından temyiz isteminde bulunulması halinde temyiz başvuru harcı istenemeyeceği konusunda duraksamaya yer yoktur.
Ancak, Kuruma karşı açılan ve Kurum aleyhine sonuçlanan davalarda 2577 sayılı Kanunun 24. maddesinin (f) bendi ve 31. maddesinin yollamada bulunduğu Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre hesaplanarak, harçlar da dahil olmak üzere davacı tarafça dava nedeniyle yapılan tüm giderlerin haksız çıkan taraftan alınması esasına dayalı olarak Kuruma yükletilen yargılama giderleri içinde yer alan harçların Kuruma tanınan istisna hükmü ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Başka bir anlatımla, davada haksız çıkması nedeniyle Kuruma yükletilen yargılama giderleri içinde yer alan harç tutarının Kurum tarafından karşı tarafa ödenmesi Kurumun mahkeme kararı ile harç mükellefi haline getirildiği anlamına gelmez.
Zira, Harçlar Kanununun 11. maddesinde yargı harçlarını davayı açan veya harca mevzu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle mükellef olduğu hükmüne yer verilmesi nedeniyle davacı tarafından dava açılırken ödenen harçlar davanın davacı lehine sonuçlanmasıyla birlikte harç olma niteliklerini yitirerek, haksız çıkan tarafa yükletilmesi gereken yargılama giderlerinin bir parçası haline dönüşür.
Bu itibarla, yargılama giderleri içinde yer alan harçlar Kurumdan harç mükellefi olduğu için değil, davada haksız çıktığı ve yargılama giderlerini haklı çıkan tarafa ödemeye mahkum olduğu için alınır.
Kuruma karşı dava açılması sırasında davacıdan tahsil edilen harcın davada haklı çıkan davacıya iade edilmesi durumunda ise hakkında kanunla tanınmış herhangi bir istisna veya muafiyet hükmü bulunmayan ve davayı açtığı anda harç mükellefi konumuna gelen davacının kanundan doğan mükellefiyetinin yargı kararı ile ve kanun hükmü aşılarak fiilen kaldırılmasının söz konusu olacağı ve böyle bir uygulamanın da Harçlar Kanununa aykırılık teşkil edeceği açıktır.
Belirtilen nedenlerle yargılama giderleri arasında yer alan harçların davalı Kuruma yükletilemeyeceğine ilişkin hüküm fıkrası yönünden karara katılmıyorum.