Danıştay Kararı 11. Daire 2006/232 E. 2006/1710 K. 14.10.2006 T.

11. Daire         2006/232 E.  ,  2006/1710 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2006/232
Karar No : 2006/1710

Temyiz İsteminde Bulunan (Davalı) : Bayındırlık ve İskan Bakanlığı – ANKARA
Karşı Taraf (Davacı) : …
Vekili : …
İsteğin Özeti : Erzurum ili ve çevresinde 25-28 Mart 2004 tarihlerinde meydana gelen depremlerde taşınmazında oluştuğu ileri sürülen ve idarece tespiti yapılmayan hasarın adli yargı yerinde ağır hasarlı olarak tespit edilmesi üzerine davacı tarafından idareye başvurularak hak sahibi sayılması isteminin reddine ilişkin işlem ile idarece tesis edilen hasar tespit kararının iptali istemiyle açılan davada, davalı idarenin usule ilişkin itirazlarını ciddi görmeyip, yapıda meydana gelen hasar durumunun tespiti amacıyla mahallinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen biilirkişi raporunda, taşınmazda oluşan hasarın depremden kaynaklandığı ve orta hasarlı olduğunun tespit edildiği, orta hasarlı yapıdan dolayı davacının hak sahibi sayılması gerektiği, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde yasal isabet görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemi iptal eden … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; mevzuatta öngörülen şartlara haiz olmayan veya usule uygun başvuruda bulunmayan ilgililerin hak sahibi sayılmalarına yasal imkan bulunmadığı, hasar tespit raporlarının objektif ve bilimsel kriterler esas alınarak düzenlendiği ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanunun 13. maddesine 29.5.2003 gün ve 4864 sayılı Yasanın 1. maddesiyle eklenen fıkrada “Yapılacak asıl işlemlere esas olmak üzere fen kurulları tarafından düzenlenen teknik mahiyetteki hasar tespit raporlarına mahalli ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde itiraz edilebilir ve hasar tespit raporları ancak asıl işlemlerle birilikte dava konusu edilebilir. Gayrimenkulleri kesin bir şekilde hasarsız olarak tespit edilenlerin veya gayrimenkullerinin hasar tespiti hiç yapılmayanların, yargı yoluna gitmeden önce, mahalli ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde ilgili idareye başvurmaları”nın zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Anılan hükümle hasar tespit raporlarına 30 gün içinde ilgililerin itiraz etmelerine olanak tanınmış olup, bu raporlara karşı doğrudan dava açma hakkı bulunmamaktadır. İlgililerin hasar tespit raporu nedeniyle doğrudan menfaatlerini etkileyen hak kaybı veya hak kazanımı şeklinde, yıkım, hak sahipliğinden yararlanma veya yararlanmama gibi bir işlem söz konusu olduğunda, hasar tespit raporu ile asıl işleme ancak birilikte dava açılabilecektir. Ayrıca maddede gayrimenkulleri kesin bir şekilde hasarsız olarak tespit edilenlerin veya hiç hasar tespiti yapılmayanların yargı yoluna gitmeden önce, mutlak surette mahalli ilan tarihinden itibaren otuz gün içinde idareye başvurmaları zorunluluğu getirilmiş, idareye başvurulmadığı takdirde, asıl işlemle de olsa yargı yoluna başvurulması önlenmiştir. Bu hükmün getirilişindeki temel amaç, afetten hemen sonra idareye taşınmazın gerçek hasar durumunu tespit ettirmek, yapılacak yardımlar ve alınacak tedbirler konusunda idareyi harekete geçirerek, yasada öngörülen usulü bir şekilde başlatmaktır.
Öte yandan, 7269 sayılı Yasanın 28. maddesine 29.5.2003 gün ve 4864 sayılı Yasanın 2. maddesiyle eklenen değişik birinci fıkra hükmünde, ” Bu Kanundan faydalanmak suretiyle inşaat kredisi verilmesini yada bina yaptırılmasını isteyenlerin Bayındırlık ve İskan Bakanlığınca yapılacak yardıma ilişkin olarak mahalli ilan tarihinden itibaren iki ay içinde mahallin en büyük mülki amirine yazılı başvuruda bulunmaları ve taahhütname vermeleri zorunludur. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı bu süreyi bir ay uzatmaya yetkilidir. Bu müracaatın yapılmasında hasar tespit raporlarında yer alan hasar oranlarına bakılmaz” denilmektedir.
Bu hükümle, ilgililere hasar tespitinden bağımsız olarak talep ve taahütname vermek suretiyle asıl işlem olan hak sahipliği talebinde bulunma imkanı sağlanmış, asıl işlemle ilgili ve idarece belirlenen hasar tesbit raporlarına göre hak kayıpları önlenmek istenmiştir.
Ayrıca, 7269 sayılı Yasanın 29. maddesi uyarınca hazırlanan Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkındaki Yönetmelik Hükümleriyle de, afet sebebiyle, kendilerine bina yapılacak veya inşaat kredisi verilecek malik ve hissedarlarla, ebeveyni ile birlikte oturan evli kişilerin hak sahipliği yönünden tayin ve tespiti düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerle, idarece kanunda ve yönetmelikte öngörülen çerçevede gerçek anlamda hak sahibi olma koşullarına haiz olanların tespitine imkan tanınmış, haksız yere hak sahibi olunması önlenmek istenmiştir. Bunun da gerçekleştirilmesi için, ilgililerin yasal ve ek süreler için de talep ve taahhütname vermesi, idarenin de bu talep ve taahhütnameleri mevzuatta öngörülen çerçevede değerlendirerek işlem tesis etmesi, söz konusu işlemin ilgililer aleyhine sonuç yaratması durumunda da ilgililerin istemeleri halinde bu işlemleri idari yargıda dava konusu etmeleri gerekmektedir.
Aksi takdirde, idareye, talep ve taahhütname vermeden yasa ve yönetmelikte öngörülen usule uymadan dava konusu olayda olduğu gibi yapılan başvurunun hak sahipliği için talep ve taahhütname vermek suretiyle yapılan başvuru olarak değerlendirilmesine yasal imkan bulunmamaktadır.
Dava dosyası ile Dairemize intikal eden aynı nitelikteki uyuşmazlıklarla ilgili dava dosyalarında yer alan bilgi ve belgelerin birlikte incelenmesinden, Erzurum ve çevresinde 25-28 Mart 2004 tarihlerinde meydana gelen depremlerde ilk kesin hasar tespit listelerinin 14.4.2004- 17.5.2004 tarihleri arasında mahallinde ilan edildiği, 12.4.2004- 10.6.2004 tarihleri arasında da ilgililere hak sahipliği için 2 aylık talep ve taahhütname verme süresi tanındığı, davacının belirlenen süreler içinde talep ve taahhütname vermeden, taşınmazın hasarlı olduğunu adli yargıda tespit ettirdikten sonra idarece yapılan hasar tespitine ilişkin işleminin hatalı olduğundan ve kendisinin de hak sahibi kabul edilmesi gerektiğinden bahisle adli yargı yerinde yaptırılan tesbite göre hak sahibi sayılması amacıyla idareye yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının yukarıda hükümlerine yer verilen mevzuatta öngörülen usule uygun olarak yasal süreler içerisinde idareye zorunlu olarak yapılması gereken başvurularını yapmadan, doğrudan adli yargı tespit kararı üzerine idarece yapılan hasar tesbitine ilişkin işleminin hatalı olduğundan bahisle adli yargı yerinde yaptırılan tesbite göre hak sahibi sayılması amacıyla idareye yaptığı başvuru sonucu tesis edilen ve adli yargı yerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen hasar tesbit raporuna göre idarece yapılacak bir işlem olmadığı yolundaki işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığından, dava konusu işlemin iptaline ilişkin idare mahkemesi kararında usul ve mevzuata uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine 10.4.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.