Danıştay Kararı 11. Daire 2006/171 E. 2006/4684 K. 10.10.2006 T.

11. Daire         2006/171 E.  ,  2006/4684 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2006/171
Karar No : 2006/4684

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) :…
Karşı Taraf (Davalı) : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı
(Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü) – ANKARA
Vekili : …
İsteğin Özeti : … ili … ilçesi halk kütüphanesinde memur olarak görev yapmakta iken, sakatlığı sebebiyle 5434 sayılı Yasanın 39/j maddesi hükmü uyarınca emekli edilmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali üzerine emekliye ayrılan ancak, söz konusu iptal kararının Danıştay Onbirinci Dairesince bozulması üzerine tekrar göreve başlatılan davacının, bu şekilde yararlandığı emekli aylıklarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararıyla, mahkeme kararlarının temyiz merciince bozulması halinde, kararın hukuksal sonuçlarının ortadan kalkacağının tabii olduğu, buna göre, davacının emekliye ayrılmasına dayanak olan iptal kararının Danıştay Onbirinci Dairesince temyizen incelenerek bozulması üzerine, emeklilik işleminin iptal edilerek emekli aylıklarının adına borç çıkarılmasında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine hükmedilmiştir. Davacı tarafından, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Dosyanın incelenmesinden, … ili … ilçesi halk kütüphanesinde memur olarak görev yapan davacının, sakatlığı sebebiyle 5434 sayılı Yasanın 39/j maddesi hükmü uyarınca emekli edilmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin Emekli Sandığı işleminin iptali üzerine emekliye ayrıldığı ancak, söz konusu iptal kararının Danıştay Onbirinci Dairesince bozulması üzerine tekrar göreve başlatıldığı, emekli olarak geçirilen 15.8.2000 – 31.8.2003 tarihleri arasındaki döneme ilişkin emekli aylıklarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açtığı davada, idare mahkemesince; mahkeme kararlarının temyiz merciince bozulması halinde, kararın hukuksal sonuçlarının ortadan kalkacağının tabii olduğu gerekçesiyle verilen ve davanın reddine ilişkin bulunan kararın temyizen incelenerek bozulmasının istenildiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, ilgililerce, haklı olduklarını iddia ettikleri bir konuda ve bu inançla hakkında bir işlem yapılması istemiyle yapılan başvuruların reddine ilişkin olarak tesis olunan idari işlemlerin yargı kararıyla iptalini müteakip, iptal kararının hukuki sonuçlarından yararlanılmakta iken, temyiz merciinde söz konusu iptal kararının bozulmasına karar verilmesi veya bozma kararına uyularak ilk derece mahkemesince davanın reddedilmesi hallerinde, iptal kararının hukuksal sonuçlarının bütünüyle ortadan kalkıp kalmayacağı, diğer bir anlatımla, somut olayda olduğu gibi iptal kararına dayalı olarak idarece yapılmış olan emekli aylığı ödemelerinin istirdadı yoluna gidilip gidilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Anayasanın 2 nci maddesinde, Türkiye Cumhuriyetinin hukuk devleti olduğu vurgulanmış, 36 ncı maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiş, 138 inci maddesinin son fıkrasında, yasama ve yürütme organları ile idarenin, mahkeme kararlarına uymak zorunda oldukları, bu organların ve idarenin mahkeme kararlarını hiçbir şekilde değiştiremeyeceği ve bunların yerine getirilmesini geciktiremeyeceği öngörülmüştür. Buna uygun olarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28 inci maddesinin 1inci bendinde, “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre idare, gecikmeksizin işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecburdur.” denilmek suretiyle idarenin yargı kararlarını aynen ve gecikmeksizin yerine getirmesi zorunluluğu bir kez daha vurgulanmıştır.
Bu anayasal ve yasal düzenlemeler dikkate alındığında, idarelerin, yargı kararlarına uygun olarak davranmaları ve bu kararları yasada öngörülen sürede yerine getirmek zorunda oldukları, yargı kararı lehine olan kişilerden de, yargı kararının sonuçlarından yararlanmak için, karara karşı başvurulacak kanun yollarının tüketilmesinin beklenilmesinin istenilemeyeceği açıktır.
Memur olarak görev yapan davacı tarafından, sağlık kurulu raporuyla sakat olduğu belgelendirilip, 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanununun 39/j maddesinde öngörülen asgari hizmet yılını da tamamladığı öne sürülerek yapılan emeklilik talebinin reddine ilişkin işlemin yargı kararıyla iptali üzerine, iptal kararının bir gereği olarak emekliye ayrıldığı, ayrılış tarihinden itibaren emeklilik statüsüne girdiği ve emekli aylıklarının da bu statünün bir gereği olarak ödendiği açıktır. İptal kararının bozulması ve daha sonra davanın reddedilmiş olması, yapılan bu ödemelerin davacı yönünden haksız bir edinim oluşturduğu düşünülemez. Çünkü emekli aylıklarının ödendiği dönemde, ödemelerin dayanağı vardır ve bu dayanak, idare mahkemesince verilmiş olan iptal kararıdır.
Bu itibarla, davacının emekliye ayrılmasına dayanak olan idare mahkemesi kararının temyiz merciince bozulması; davacının emeklilik statüsünün sona erdirilerek, tekrar göreve başlatılması sonucunu yaratacağından, bozmaya konu iptal kararının uygulanması suretiyle girilen emeklilik statüsünün bir gereği olarak yararlanılan, diğer bir ifadeyle iptal kararına dayalı olarak ödenen emekli aylıklarının istirdadını doğurmaz.
Her ne kadar yargı kararının uygulaması sonucunda davacı emekliye ayrılmış, başka bir deyimle davacının emekliye ayrılmasında idarenin bir kusuru bulunmamakta ise de, kendine özgü olarak gelişen somut olayda davacının da bir kusuru bulunmamaktadır.
Diğer taraftan, yargı mercilerinin, hukuk kurallarının yorumu ve uygulanmasındaki isabetsizlikleri sonucunda meydana gelen külfetlerin, anayasal güvence altında bulunan hak arama özgürlüğünü kulanan ilgililer üzerinde kalması, hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır.
Bu durumda, davacının emekliye ayrılmasına ve bu buna bağlı olarak emekli aylıklarının ödenmesine dayanak oluşturan iptal kararının, temyiz merciince bozulması üzerine, ödenen emekli aylıklarının dayanaksız kaldığından bahisle, davacı adına borç çıkarılarak istirdadı yoluna gidilmesine dair dava konusu işlemde ve bu işlemin iptali istemiyle açılan davanın reddi yolundaki idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulüyle … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine, 10.10.2006 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) KARŞI OY
Dava, … ili … ilçesi halk kütüphanesinde memur olarak görev yapmakta iken, sakatlığı sebebiyle 5434 sayılı Yasanın 39/j maddesi hükmü uyarınca emekli edilmesi yolundaki başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali üzerine emekliye ayrılan ancak, söz konusu iptal kararının Danıştay Onbirinci Dairesince bozulması üzerine tekrar göreve başlatılan davacının, bu şekilde yararlandığı emekli aylıklarının adına borç çıkarılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.
T.C. Anayasasının 138. ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 28. maddeleri hükümlerine göre, idare, bir işlemin iptaline ilişkin yargı kararına uymaya ve bu kararın amaç ve kapsamı doğrultusunda işlem tesis etmeye ya da eylemde bulunmaya mecburdur.
Olayda, davacının emekliye sevkedilmemesine ilişkin işlemin idare mahkemesince iptal edilmesi üzerine, idarece bu kararın gereğinin yerine getirildiği ve davacının anılan idare mahkemesi kararının sonucu olarak ve isteği üzerine emekliye ayrıldığı, durum böyle olunca söz konusu iptal kararının Danıştay’ca bozulması ve buna bağlı olarak kararın hukuksal sonuçlarının ortadan kalkması nedeniyle davacının tekrar göreve başlatılmasının yasal bir zorunluluk olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Mahkeme kararlarına karşı kanun yoluna başvurulması halinde, bu başvuruyu inceleyecek olan yargı merciince kararın bozulmasına karar verilebileceği ihtimalinin, davanın taraflarınca öngörülebilir bir husus olduğu açıktır. Bu itibarla davacının, emekliye sevkedilmemesi yolundaki işlemin iptaline ilişkin mahkeme kararı, şekli anlamda kesinlik kazanmadan, diğer bir ifadeyle bu karara karşı yapılacak kanuni başvuru yolları henüz tükenmeden kararın sonuçlarından yararlanılmasının, kararın bozulmasıyla geçmişe yönelik olarak ortadan kalkacağı tabidir.
Her ne kadar davacının emekliye ayrılmasında bir kusuru bulunmamakta ise de, olayda idarenin de bir kusuru bulunmamaktadır. Zira ilgililerin haklarını ihlal edici bir işlem ya da eylemden ötürü idarenin sorumluluğundan bahsedebilmek için, ortada idarenin hukuka aykırılığı mahkeme kararıyla saptanmış bir işleminin veya hizmet kusuru ya da kusursuz sorumluluk esasına dayandırılabilecek bir durumunun bulunması gerekir. Olayda ise böyle bir durumun söz konusu olmadığı açıktır.
Bu durumda, davacının emekli edilmesine dayanak olan iptal kararının Danıştay Onbirinci Dairesince bozulması üzerine, dayanaktan yoksun kalan emekli aylığı ödemelerinin davacı adına borç çıkarılmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle idare mahkemesi kararının belirtilen gerekçeyle onanması gerektiği oyu ile, kararın bozulması yönündeki çoğunluk kararına katılmıyorum.