Danıştay Kararı 11. Daire 2002/332 E. 2005/1557 K. 22.03.2005 T.

11. Daire         2002/332 E.  ,  2005/1557 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2002/332
Karar No : 2005/1557

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacı) : …
Karşı Taraf (Davalılar) : 1-T.C. Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü-ANKARA
Vekili : …
2-Sağlık Bakanlığı-ANKARA

İsteğin Özeti : … Merkez 1 No’lu Sağlık Ocağında ebe olarak görev yapan davacının 18 yaşını ikmalden önce hizmette geçirdiği sürelerin, emekliliğe esas hizmet sürelerinin hesaplanmasında değerlendirilmemesine yönelik 12.5.2000 tarihli Sağlık Bakanlığı işlemi ile 26.7.2000 tarihli Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü işleminin, 18 yaşından önce evlenmek suretiyle reşit olduğundan 18 yaş öncesi hizmetinin de emeklilik süresinin hesabında dikkate alınması gerektiği ileri sürülerek iptali istemiyle açılan davayı; 657 sayılı Kanunun 40. maddesinde, genel olarak 18 yaşını tamamlayanların devlet memuru olabileceği, bir meslek veya sanat okulunu bitirenlerin en az 15 yaşını doldurmuş olmak ve Türk Medeni Kanununun 12. maddesine göre kazai rüşt kararı almak şartıyla devlet memurluklarına atanabileceklerinin hüküm altına alındığı, 5434 sayılı Kanuna 1425 sayılı Kanunla eklenen ek 21. madde ile de bir meslek veya sanat okulunu bitirenlerden, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kazai rüşt kararı almak suretiyle Emekli Sandığına tabi ve öğrenimleri ile ilgili görevlere atananların, 12. maddede yazılı 18 yaşını bitirme şartı aranmaksızın bu Kanunla tanınan haklardan faydalanacaklarının kararlaştırıldığı, bu hükümler uyarınca 18 yaşından önce ve kazai rüşt kararı almaksızın 6.3.1980 tarihinde göreve başlayan davacının 18 yaşının altında geçen sürelerinin fiili hizmetten sayılmasına hukuken imkan bulunmadığı, her ne kadar davacı 27.10.1980 tarihinde evlenmek suretiyle reşit olduğu için ayrıca kazai rüşt kararı almasına gerek olmadığını ileri sürmekte ise de Türk Medeni Kanununun 11. maddesindeki evlenmenin kişiyi reşit kılacağı yolundaki düzenleme, kişinin medeni haklarını kullanmasına yönelik bir husus olduğundan davacının bu iddiasına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle reddeden … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının; daha önce kazai rüşt kararı verilmesi istemiyle açtığı davanın, 22.12.1982 tarihli mahkeme kararıyla, evlenme nedeniyle zaten reşit olduğu gerekçesiyle reddedildiği, dolayısıyla kazai rüşt kararı almaksızın çalışmaya başladığı gerekçesiyle verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Davalı idarelerce, davacı temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.
Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
İdare mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür. … İdare Mahkemesince verilen … günlü, E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe, hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep de bulunmadığından temyiz isteminin reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına, 22.3.2005 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

(X) AZLIK OYU : 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu’na 1425 sayılı Kanunla eklenen Ek 21. maddede “Bir meslek veya sanat okulunu bitirenlerden, Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre kazai rüşt kararı almak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına tabi ve öğrenimleri ile ilgili görevlere atananlar hakkında, 5434 sayılı Kanunun 12 nci maddesinde yazılı 18 yaşın bitirilmiş olması şartı aranmaz” hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 12. maddesine istisna olarak getirilen bu hüküm ile bir meslek veya sanat okulunu bitirip, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına tabi ve öğrenimleri ile ilgili bir göreve atananların kazai rüşt kararı almak kaydıyla bu kanunla tanınan haklardan faydalanmaları amaçlanmıştır.
Türk Medeni Kanunu’nun 11. ve 12. maddelerinde reşit (ergin) olmanın onsekiz yaşın doldurulması, evlenme ve onbeş yaşını dolduran küçüğün kendi isteği ve velisinin rızasıyla mahkeme kararı ile mümkün olabileceği öngörülmüştür. Doğurduğu hukuki sonuçlar açısından bu hallerden herhangi birinden dolayı reşit olmanın farkı bulunmamaktadır. Diğer bir deyişle fiil ehliyetinin mevcudiyeti açısından sadece reşit olmak yeterli olup, reşitliğin hangi nedenle gerçekleştiğinin önemi bulunmamaktadır.
Bu durum karşısında yasa koyucunun Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile tanınan haklardan sadece reşit olanların yararlanmasını amaçladığı gözetilmeden ve reşitliği “kazai rüşt” hali dışında “evlenme” ile kazananların Ek 21. madde hükmünden yararlanamayacağından hareketle verilen mahkeme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Belirtilen nedenle davacının evlenme tarihi itibariyle reşit (ergin) olduğundan ve ek 21. madde uyarınca bu tarihten itibaren geçen hizmetlerinin emekliliğe esas hizmet süresinden sayılması gerektiğinden idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle çoğunluk kararına katılmıyorum.