Danıştay Kararı 11. Daire 2001/4552 E. 2004/2026 K. 30.04.2004 T.

11. Daire         2001/4552 E.  ,  2004/2026 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 2001/4552
Karar No : 2004/2026

Temyiz İsteminde Bulunan (Davacılar) : …
Vekili : …
Karşı Taraf (Davalı) : Başbakanlık – ANKARA
İsteğin Özeti : 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle … ili, …, … mevkii, … Sitesinde bulunan konutların yıkılması sonucu yakınlarını kaybeden davacılar tarafından, davalı idarenin kurtarma faaliyetlerinde ve koordinasyon çalışmalarında yetersiz kaldığı, bu nedenle büyük bir manevi çöküntü yaşadıkları öne sürülerek 6 milyar manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada, … İdare Mahkemesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 12 ve 11. maddeleri uyarınca incelenen olayda, kurtarma faaliyetlerinin yetersizliği sonucu uğranılan zararın idarenin doğal afetlere karşı plan ve programının olmaması, diğer bir ifadeyle önceden hazırlanmış idari düzenlemelerinin bulunmamasına dayandırıldığı, dolayısıyla idarenin bu nitelikteki yükümlülüklerinin zamanında yerine getirilmemesi nedeniyle kurtarma faaliyetlerinde yetersiz duruma düşmesi sonucu oluşan zararın temelinde idari işlemlerin yattığı ve bunun da deprem ile ortaya çıktığı, bu itibarla 17.8.1999 tarihinden itibaren işlemeye başlayan 60 günlük dava açma süresi içinde dava açılması veya 2577 sayılı Yasanın 11. maddesi uyarınca aynı süre içinde davalı idareye başvurulması gerekirken, bu süre geçirildikten çok sonra yapılan başvuru üzerine açılan davanın süre aşımı nedeniyle incelenme olanağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddi yolunda verilen … gün ve E:…, K:… sayılı kararın bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Tetkik Hakimi : …
Düşüncesi : 17.8.1999 tarihinde meydana gelen depremde yakınlarını kaybeden davacıların, davalı idarenin kurtarma faaliyetlerinde yetersiz kalması ve bu nedenle zamanında ve gereği gibi müdahalelerde bulunmaması nedeniyle uğradıkları ileri sürülen manevi zararın, idari işlemden değil idari eylemden kaynaklandığı anlaşıldığından, idare mahkemesince 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca davanın süresinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekeceğinden, davanın süre aşımı nedeniyle reddi yolunda verilen kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı : …
Düşüncesi : 17.8.1999 tarihinde meydana gelen deprem nedeniyle …, …, … mevkii, … sitesinde bulunan konutun yıkılması sonucunda eşini kaybeden davacı, kurtarma faaliyetleri ve koordinasyonda yetersiz kalındığını ileri sürerek 6.000.000.000 lira manevi zararın tazmini istemiyle açtığı davayı süre aşımı nedeniyle reddeden İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek bozulmasını istemektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 13. maddesi idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerekir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek halinde altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir hükmünü getirmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, 17.8.1999 tarihinde meydana gelen depremde idarenin kurtarma faaliyetlerinde koordinasyonlu bir çalışma yapamaması dolayısıyla bu eylemi nedeniyle de can ve mal kaybına neden olunması nedeniyle manevi tazminat isteminde bulunulduğu anlaşıldığından dava açma süresinde 2577 sayılı yasanın 13. maddesi hükmünün nazara alınması gerekmektedir.
Bu durumda ise davanın yasal süresi içinde açıldığı anlaşıldığından, davayı süre aşımı nedeniyle reddeden temyize konu idare mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü kanununun 13. maddesinde, “idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka bir suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabilir” hükmü yer almaktadır.
Anayasa’nın 125. maddesinin 1. fıkrasında, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında; idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
Bir idari işlem veya bir idari sözleşmenin uygulanması durumunda olmayan, idarenin her türlü faaliyetlerinden veya hareketsiz kalmasından, araçlarının kullanımından, taşınır ve taşınmaz mallarının veya tesislerinin işletilmesinden dolayı oluşan zararları idari eylem sonucu oluşan zarar ve buna yolaçan eylemi de sonuç olarak idari eylem kavramı içerisinde kabul etmek gerekir.
Olayda davacıların, depremde yakınlarını kaybetmeleri nedeniyle uğradıklarını ileri sürdükleri manevi zararı, davalı idarenin deprem sonrasında yapması gereken kurtarma faaliyetlerinin ve koordinasyon çalışmalarının yetersizliğine dayandırdıkları, dolayısıyla manevi zarar, söz konusu hizmetlerin geç veya hiç işlememesi şeklinde oluşan fiil ve hareketlerle somutlaştığından, bu şekilde oluştuğu ileri sürülen zararın idari işlemlerden değil, idari eylemlerden kaynaklandığı sonucuna ulaşılmaktadır. Durum böyle olunca, olayda idarenin hareketsizliği söz konusu olmakta ve böylelikle öğretide de kabul edildiği gibi, idarenin bu hareketsizliğinin “olumsuz eylem” olarak kabulü gerekmektedir.
Bu durumda, uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın, idarenin olumsuz eyleminden kaynaklandığı sonucuna ulaşıldığından, idare mahkemesince 2577 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca davanın süresi içinde açılıp açılmadığının değerlendirilmesi ve bu sonuca göre uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmesi gerekirken, davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle … İdare Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 30.4.2004 tarihinde oybirliği ile karar verildi.