Danıştay Kararı 11. Daire 1999/2824 E. 1999/4339 K. 18.11.1999 T.

11. Daire         1999/2824 E.  ,  1999/4339 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1999/2824
Karar No : 1999/4339

Kararın Düzeltilmesini İsteyen : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Maliye Bakanlığı – ANKARA
(Galata Vergi Dairesi Müdürlüğü-İSTANBUL )
İstemin Özeti : Yükümlü adi ortaklığın 1988 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda salınan cezalı katma değer vergisinin, aynı raporla saptanan ve indirilemeyen katma değer vergisinden mahsup edilmesi yönündeki istemin reddi üzerine yapılan düzeltme şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davayı; 2577 sayılı Kanunun 11. maddesinde, ilgililer tarafından idari dava açılmadan önce, idari işlemin kaldırılmasının, geri alınmasının, değiştirilmesinin veya yeni bir işlem yapılmasının üst makamdan, üst makam yoksa işlemi yapmış olan makamdan idari dava açma süresi içinde istenebileceği, bu başvurmanın işlemeye başlamış olan dava açma süresini durduracağı, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, isteğin reddedilmesi veya reddedilmiş sayılması halinde dava açma süresinin yeniden işlemeye başlayacağı ve başvurma tarihine kadar geçen sürenin de hesaba katılacağının belirtildiği, aynı Kanunun 7. maddesinde ise, dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış, vergi mahkemelerinde otuz gün olduğunun hükme bağlandığı, dosyada bulunan belgelerin incelenmesinden, inceleme raporu ile 1988 yılı Aralık dönemiyle ilgili olarak iadesi öngörülen tutarın diğer vergi borçlarına mahsubu talebiyle 24.1.1994 gün ve 3140 kayıt nolu dilekçe ile Galata Vergi Dairesi Müdürlüğü’ne başvuruda bulunulduğu, istemlerinin reddine ilişkin 16.2.1994 gün ve 3670 sayılı yazının tebliği üzerine de, 29.3.1994 tarihinde İstanbul Defterdarlığı’na, 4.11.1994 tarihinde de Maliye Bakanlığı’na şikayet yoluyla müracaat edildiğinin anlaşıldığı, oysa sözü edilen kanun hükümlerine göre, vergi dairesince tesis edilen 16.2.1994 gün ve 3670 sayılı ret işlemi üzerine Maliye Bakanlığı’na şikayet yoluyla işlemin iptal edilmesi için başvurulması ve altmış günlük süre içinde cevap verilmemesi halinde de otuz gün içinde dava açılmasının icap ettiği, ancak olayda gerek söz konusu sürenin, gerekse 2577 sayılı Kanunun 10. maddesinde 4001 sayılı Kanunun 5. Maddesiyle yapılan değişiklik hükmüne istinaden davacıya dava açmak için tanınan altı aylık azami bekleme süresinin de dolduğunun anlaşılması karşısında, 8.9.1995 tarihinde açılmış olması nedeniyle süreaşımı yönünden reddeden … Vergi Mahkemesi kararına yönelik temyiz başvurusunun reddine ilişkin Danıştay Onbirinci Dairesinin 23.2.1999 gün ve E:1997/1749, K:1999/760 sayılı kararının; şikayet başvurusunun 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 124. maddesine göre yapıldığı, ayrıca mahsup talebiyle verilen dilekçenin 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülerek düzeltilmesi istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : Karar düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından istemin reddi gerekeceği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’ün Düşüncesi : Dosyanın incelenmesinden, yükümlü adi ortaklığın 1988 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda, işi terk nedeniyle indirilemeyen katma değer vergisinin iadesi gerektiğinin önerilmesine karşın vergi dairesince bu konuda herhangi bir işlem yapılmaması ve inceleme raporu doğrultusunda tarhı öngörülen cezalı katma değer vergisi üzerinde tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılması nedeniyle yargı yoluna başvurma imkanı kalmayan yükümlü adi ortaklığın, iadesi önerilen katma değer vergisi alacağının, uzlaşma sonucunda kesinleşen vergi borcundan mahsup edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca idari makamlara yapılan başvuru olduğu sonucuna ulaşıldığından, tesis edilen olumsuz işleme karşı vergi mahkemesinde dava açılmayarak düzeltme-şikayet yoluna gidilmesi ve altı aylık yanıt bekleme süresinin geçirilmesi nedeniyle davalı idarece ihdas edilen 13.7.1995 tarihli şikayet başvurusunun reddine ilişkin işleme karşı dava açma süresi; son gününün çalışmaya ara verme süresine rastlaması nedeniyle 2577 sayılı Yasanın 8/3. maddesine göre ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağından, şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle 8.9.1995 tarihinde açılan davayı süreaşımı yönünden reddeden vergi mahkemesi kararında yasal isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 54. maddesinin (c) fıkrasına uygun görüldüğünden Danıştay Onbirinci Dairesinin 23.2.1999 gün ve E:1997/1749, K:1999/760 sayılı kararı kaldırıldıktan sonra işin esası yeniden incelendi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7/1. maddesinde, dava açma süresinin özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştay’da ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gün olduğu, aynı maddenin 2. fıkrasında ise bu sürelerin vergi, resim ve harçlar ile benzeri mali yükümler ve bunların zam ve cezalarından doğan uyuşmazlıklarda tebliğ yapılan hallerde veya tebliğ yerine geçen işlemlerde tebliğin yapıldığı tarihi izleyen günden başlayacağı hükmüne yer verilmiş, 8/3. maddesinde, de bu Kanunda yazılı sürelerin bitmesinin çalışmaya ara verme zamanına rastlaması halinde, bu sürelerin ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
Yine aynı Yasanın 10. maddesinde, ilgililerin haklarında idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılması için idari makamlara başvurabilecekleri, altmış gün içinde bir cevap verilmezse isteğin reddedilmiş sayılacağı, ilgililerin altmış günün bittiği tarihten itibaren dava açma süresi içinde konusuna göre Danıştay’a, idare ve vergi mahkemelerine dava açabilecekleri, altmış günlük süre içinde idarece verilen cevap kesin değilse ilgilinin bu cevabı, isteminin reddi sayarak dava açabileceği gibi kesin cevabı da bekleyebileceği, bu takdirde dava açma süresinin işlemeyeceği, ancak bekleme süresinin başvuru tarihinden itibaren altı ayı geçemeyeceği, dava açılmaması veya davanın süreden reddi hallerinde altmış günlük süresinin bitmesinden sonra yetkili idari makamlarca cevap verilirse, cevabın tebliğinden itibaren altmış gün içinde dava açabileceği hükme bağlanmıştır.
Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 122. maddesinde, mükelleflerin vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini vergi dairesinden yazı ile isteyebilecekleri, 124. maddesinde de vergi mahkemesinde dava açma süresi geçtikten sonra yaptıkları düzeltme talepleri reddolunanların şikayet yolu ile Maliye Bakanlığına müracaat edebilecekleri açıklanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, 31.12.1988 tarihinde işini terk eden yükümlü adi ortaklığın 1988 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda yüklenilen ancak indirilemeyen katma değer vergisinin iadesinin önerildiği, ayrıca inceleme raporunda tarhı öngörülen katma değer vergisi üzerinde varılan tarhiyat öncesi uzlaşma nedeniyle, katma değer vergisi iade alacağının uzlaşma sonucunda kesinleşen vergi borcundan mahsubu talebiyle 24.1.1994 tarihinde vergi dairesine başvurulduğu, söz konusu istemin reddine ilişkin 16.2.1994 tarihli işleme karşı dava açma süresi geçtikten sonra 29.3.1994 tarihinde defterdarlığa yapılan başvurunun da 27.9.1994 tarihinde reddedildiği, bunun üzerine 4.11.1994 tarihli dilekçe ile Maliye Bakanlığına şikayet başvurusunda bulunulduğu, söz konusu talebin reddine ilişkin 13.7.1995 tarihli işlemin iptali istemiyle 8.9.1995 tarihinde vergi mahkemesinde dava açıldığı anlaşılmıştır.
Vergi uyuşmazlıklarının idari çözümleri arasında yer alan düzeltme, vergilendirme işlemlerindeki bir kısım sakatlıkların giderilmesi amacıyla Vergi Usul Kanununda düzenlenmiş idari bir süreçtir. Vergi hatası türlerinden birini yapısında taşıyan sakat bir vergilendirme işlemine karşı yargı yoluna gidilebilineceği gibi bu hata vergi dairesince re’sen ya da yükümlünün başvurusu üzerine düzeltilebilinir. Düzeltme başvurusu vergi dairesince reddedilen yükümlü şikayet yoluna da gidebilir. Şikayet başvurusu da reddedildiği takdirde ret işlemine karşı dava açılabilinir.
Buna göre, düzeltme-şikayet yoluna başvurabilmek için ortada düzeltilmesi gereken sakat bir vergilendirme işlemi bulunması ve bu işleme karşı vergi mahkemesinde dava açma süresinin geçirilmiş olması gerekmektedir.
Diğer taraftan, 213 sayılı Yasada bir bütün olarak düzenlenen düzeltme-şikayet başvurusu sonucunda dava açabilmek için, düzeltme talebinin reddedilmesi üzerine şikayet yoluna başvurularak söz konusu prosedürün tamamlanması gerekecektir. Başka bir deyişle düzeltme-şikayet mekanizması sonucunda açılacak iptal davasının konusu şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlem olacaktır.
Düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan başvuruların reddedilmesi üzerine bu işleme karşı dava açabilmek için öncelikle düzeltme ve şikayet koşullarının oluşması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle 213 sayılı Yasanın 117. ve 118. maddelerine göre bir hata yapılarak mükelleflerden fazla veya eksik vergi istenmesi suretiyle ortada bir vergi hatasının olması ve yapılan bu hataya karşı vergi mahkemelerinde dava açma süresinin geçirilmiş olması halinde, düzeltme ve şikayet yoluyla yapılan başvuruların reddedilmesi üzerine dava açma hakkı doğacaktır. Eğer ortada Yasanın tanımladığı şekilde bir vergi hatası yoksa veya vergi hatası oluşmuş ancak vergi mahkemesinde dava açma süresi geçmemişse düzeltme ve şikayet yoluna başvurarak bir uyuşmazlık yaratmak söz konusu değildir.
Bu itibarla, yükümlü adi ortaklığın 1988 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda, işi terk nedeniyle indirilemeyen katma değer vergisinin iadesi gerektiğinin önerilmesine karşın vergi dairesince bu konuda herhangi bir işlem yapılmaması ve inceleme raporu doğrultusunda tarhı öngörülen cezalı katma değer vergisi üzerinde tarhiyat öncesi uzlaşmaya varılması nedeniyle yargı yoluna başvurma imkanı kalmayan yükümlü adi ortaklığın, iadesi önerilen katma değer vergisi alacağının, uzlaşma sonucunda kesinleşen vergi borcundan mahsup edilmesi istemiyle yaptığı başvurunun 2577 sayılı Yasanın 10. maddesi uyarınca idari makamlara yapılan başvuru olarak değerlendirilmesi usul hukukuna uygun bir yorum olacaktır.
2577 sayılı Yasanın 10. maddesine göre yapılan başvuru üzerine tesis edilen 16.2.1994 tarihli işleme karşı vergi mahkemesinde dava açma süresi geçirildikten sonraki, 29.3.1994 tarihli başvuru her ne kadar defterdarlık makamına yapılmışsa da, bu başvurunun 213 sayılı Yasanın 122. maddesi uyarınca vergi dairesine yapılan düzeltme başvurusu olarak değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Söz konusu başvurunun; 2577 sayılı Yasanın 11. maddesinde belirtilen üst makamlara başvuru olarak değil, aynı yasanın 10. maddesi uyarınca yapılan başvuru üzerine idarece tesis edilen işlem nedeniyle 213 sayılı Yasada düzenlenen düzeltme başvurusu olduğu tartışmasızdır.
Düzeltme başvurusunun reddine ilişkin 27.9.1994 tarihli işleme karşı 213 sayılı Yasanın 124. maddesi uyarınca Maliye Bakanlığı’na 4.11.1994 tarihinde yapılan şikayet başvurusu üzerine davalı idarece 19.12.1994 tarihli yazı ile verilen yanıtın kesin olmaması nedeniyle bu işleme karşı dava açılmamakla birlikte, 2577 sayılı Yasanın 10. maddesinde belirtilen altı aylık yanıt bekleme süresi ile dava açma süresi geçirildikten sonra davalı idarece 13.7.1995 tarihinde verilen olumsuz yanıtla oluşan işleme karşı dava açma süresi; son gününün çalışmaya ara verme süresine rastlaması nedeniyle 2577 sayılı Yasanın 8/3. maddesine göre ara vermenin sona erdiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılacağından, şikayet başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle 8.9.1995 tarihinde açılan davayı süreaşımı yönünden reddeden vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 18.11.1999 tarihinde oybirliği ile karar verildi.