Danıştay Kararı 11. Daire 1999/1497 E. 2000/3435 K. 20.09.2000 T.

11. Daire         1999/1497 E.  ,  2000/3435 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1999/1497
Karar No : 2000/3435

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : Liman Vergi Dairesi Müdürlüğü – İÇEL
İstemin Özeti : 1996 işlemlerinin incelenmesi sonucu sahte fatura kullanmak suretiyle haksız yere katma değer vergisi indiriminde bulunduğu saptanan yükümlü şirket adına yanı yılın Mayıs – Temmuz dönemleri için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi salınmıştır. … Vergi Mahkemesi … gün ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dosyanın incelenmesinden, dava konusu vergi/ceza ihbarnamesinin 27.11.1998 gününde davacı şirkete tebliğ edilmesine karşın 30 günlük süre geçirildikten sonra 5.2.1999 tarihinde dava açıldığı anlaşıldığından süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar vermiştir. Yükümlü tarafından, davanın süreaşımı nedeniyle reddedilmesinin yasaya uygun olmadığı çünkü süresinde uzlaşma talep edildiği, istemin reddine dair kararın tebliğinden itibaren Vergi Usul Kanunu’nun Ek 7. maddesi uyarınca süresinde dava açıldığı ileri sürülerek kararın bozulması istenilmiştir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’in Düşüncesi : 1996 yılı, Mayıs-Haziran ve Temmuz dönemleri için yapılan kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açılan davanın süreaşımı nedeniyle reddine ilişkin vergi mahkemesi kararının davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
2577 sayılı Yasanın 7. maddesinin 1. fıkrasında: “Dava açma süresi, özel kanunlarda ayrı süre gösterilmeyen hallerde Danıştayda ve idare mahkemelerinde altmış ve vergi mahkemelerinde otuz gündür.” hükmü yer almaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 4008 sayılı Kanunla değişik Ek 1. maddesinde, ikmalen, resen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi cezalarının tahakkuk edecek miktarları mevzuunda, idarenin, bu bölümde yer alan hükümler dairesinde mükellefler veya cezaya muhatap olanlarla aşağıda yazılı hususlarda uzlaşabileceği, ancak, kaçakçılık suçu cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezanın uzlaşma mevzuu yapılamıyacağı hükme bağlanmış, Ek 5. maddesinin 3. fıkrasında yapılacak müzakereler sonucunda tarafların anlaşmaya varmış olmaları halinin “uzlaşmanın vaki olması” 4. fıkrasında ise mükelleflerin uzlaşma komisyonu davetine icab etmemesi, komisyona geldiği halde uzlaşma tutanağını imzalamaması veya ihtirazi kayıtla imzalamak istemesi halininde “uzlaşmanın temin edilememesi” olduğu ifade edilmiştir.
Her iki haldede uzlaşma tutanağının bir örneğinin ilgiliye verilmesi ya da üç gün içinde tebliğ edilmesi öngörülmüştür. Aynı bölümde yer alan Ek 7. Maddenin 1. fıkrasında mükellef veya ceza muhatabının uzlaşma vaki olmadığı takdirde dava açabileceği kuralına yer verilmiştir.
Uzlaşmanın amacının vergi tarh eden idare ile vergiyi ödeyecek olan yükümlünün uyuşmazlık çıkarmadan anlaşabilmelerini sağlamak olduğu gözönünde bulundurulduğunda, kanun koyucunun uzlaşma davetine katılan ancak uzlaşamayan yükümlü ile yasal engellerden dolayı uzlaşma istemi reddedilen (ki bu durumda “uzlaşmanın temin edilememesi hali sözkonusudur.) yükümlü arasında dava yoluna başvurma bakımından bir farklılık yaratmak istediği söylenemez. Nitekim Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulu’nun 23.10.1986 günlü, E:1986/2, K:1986/2 sayılı kararı da “Uzlaşmanın vaki olmaması kavramı Ek 5. maddede uzlaşmanın temin edilememesi halleri olarak belirtilmiş olan hususları da kapsadığından daha önce dava açılmamış ise uzlaşmanın temin edilememesi hallerinde de Ek 7. Maddede belirtilen koşullarla dava açılabileceği” yolundadır.
Dosyanın ve temyiz dilekçesi ile eki belgenin incelenmesinden 1996 yılı, Mayıs, Haziran ve Temmuz dönemlerine ilişkin kaçakçılık cezalı tarhiyatın 27.11.1998 tarihinde tebliği üzerine 7.12.1998 tarihinde yalnızca kaçakçılık cezası için uzlaşma başvurusunda bulunulduğu, uzlaşma komisyonunun 17.12.1998 gün ve 1998-651-743 sayı ile 213 sayılı Yasanın 4008 sayılı Yasa ile değişik Ek 1. maddesi gereğince uzlaşma kapsamına girmeyen başvurunun reddine karar verdiği, bu kararın 25.1.1999 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine 5.2.1999 tarihinde kaçakçılık cezalı tarhiyatın iptali istemiyle dava açıldığı anlaşılmıştır.
Belirtilen durum karşısında davanın katma değer vergisi tarhiyatının iptali istemiyle açılan bölümünde süreaşımı bulunduğu, kaçakçılık cezasının iptali istemiyle açılan bölümün ise 213 sayılı yasanın Ek 7. maddesinin 4. fıkrasında öngörülen (15 gün) süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Vergi mahkemesince, yukarıda belirtilen hususlar gözönüne alınmak suretiyle karar verilmek üzere temyize konu kararın bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Tetkik Hakimi …’ın Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık 1996 yılı işlemleri incelenen yükümlü şirket hakkında düzenlenen rapora dayananılarak adına salınan kaçakçılık cezalı katma değer vergisinden doğmuştur.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 7. maddesinde, vergi mahkemelerinde dava açma süresinin, özel kanunlarında ayrı süre gösterilmeyen hallerde otuz gün olduğu, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun Ek 7. maddesinde, müddeti içinde uzlaşma talebinde bulunan mükellef ve ceza muhatabının uzlaşma talep ettiği vergi veya ceza için, ancak uzlaşma vaki olmadığı takdirde uzlaşma tutanağının tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde dava açma yoluna gidebileceği, aynı Kanunun uyuşmazlığın ait olduğu dönemde yürürlükte bulunan ek 5. maddesinde, uzlaşma komisyonlarının uzlaşma müzakeresine başlamadan önce, talebin dördüncü Ek maddeye uygun şekilde ve müddeti içinde yapılıp yapılmadığını ve uzlaşmanın komisyonun yetkisi içinde bulunup bulunmadığını inceleyeceği, talebin usulüne uygun şekilde yapılmadığını veya uzlaşmanın yetkisi dışında bulunduğunu tespit ederse esasa geçmeden talebi reddedeceği belirtilmiş, Ek 1. maddesinde ise, kaçakçılık suçu cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve cezanın uzlaşma konusu yapılamayacağı hükme bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden dava konusu kaçakçılık cezalı katma değer vergilerine ait ihbarnamelerin 27.11.1997 tarihinde yükümlü şirkete tebliğ edilmesi üzerine 7.12.1998 tarihinde sadece kaçakçılık cezasına ilişkin olarak uzlaşma talebinde bulunulduğu ve bu uzlaşma talebinin de kaçakçılık cezasının Vergi Usul Kanununa 205 sayılı Kanunun 22. maddesiyle eklenen uzlaşma mevzuuna ait bölümün Ek 1. maddesinde değişiklik yapan 4008 sayılı Yasanın 22. Maddesi gereğince uzlaşma kapsamına girmediği gerekçesiyle reddedildiği, bu kararın 25.1.1999 tarihinde tebliğ olunduğu ve bunun üzerine 5.2.1999 tarihinde kayda giren dilekçe ile salınan katma değer vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasının kaldırılması istemiyle dava açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda anılan ve uyuşmazlığın ait olduğu dönemde yürürlükte bulunan Vergi Usul Kanunu’nun Ek 1. maddesi uyarınca kaçakçılık cezalısına ilişkin olarak yükümlü şirketin uzlaşma talep etme hakkının bulunmaması ve bu talebinde dava açma süresini durdurmaması karşısında sadece usulüne uygun olarak bu yola başvurulmuş olması yukarıda belirtilen Ek 7. madde hükmüne göre 15 günlük ek sürede yükümlüye dava açma hakkı vermez.
Bu durumda 27.11.1997 tarihinde tebliğ olunan ihbarnameye karşı yasal süresinden sonra 5.2.1999 tarihinde açılan davanın mahkemece süreaşımı nedeniyle reddedilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.
Açıklanan nedenle, temyiz isteminin reddine, … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararın onanmasına, …-lira karar harcının temyiz isteminde bulunan yükümlü şirketten alınmasına 20.9.2000 gününde oybirliği ile karar verildi.