Danıştay Kararı 11. Daire 1998/2473 E. 1998/3849 K. 10.11.1998 T.

11. Daire         1998/2473 E.  ,  1998/3849 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1998/2473
Karar No : 1998/3849

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Karşı Taraf : … Vergi Dairesi Müdürlüğü
İstemin Özeti : … Tarım Ürünleri İth. İhr. San. Ltd. Şirketi’nin 1991 yılına ilişkin vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:… K:… sayılı kararıyla; Vergi Usul Kanunu uyarınca hisse devir sözleşmesinin vergi dairesini bağlamayacağı, dolayısıyla davacının borçlu şirketin hisselerini devraldığı tarihten önceki dönemlere ait vergi borçlarından sorumlu tutulamayacağı yolundaki iddiasına itibar olunamayacağı, bu nedenle yargı kararlarıyla kesinleşen vergi borçlarının şirketten tahsil olanağının kalmadığının saptanması üzerine davacı adına düzenlenen ödeme emrinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35. Maddesine uygun olduğu gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davacı tarafından, 16.9.1991 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmesiyle şirkete ortak olduğu, ilgili dönemde şirketle ilişkisinin bulunmadığı ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Savcısı …’nun Düşüncesi : Uyuşmazlık, şirket ortağı ve kanuni temsilci tarafından, ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden vergi mahkemesi kararının bozulması isteğinden ibarettir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 35 inci maddesinde “limited ortaklıkların ödenmiyen ve tahsil imkanı bulunmıyan amme borçlarından dolayı ortaklar vaz ettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulurlar.” hükmü yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, ödeme emri ile takip edilen amme alacağının ait olduğu dönemde yükümlü şirketin ortağı ve yöneticisi olduğu anlaşılmıştır.
Anılan madde hükmü uyarınca, mükellef şirketten tahsil imkanı bulunmayan kesinleşmiş amme alacaklarının şirket ortağı sıfatı ile davacıdan tahsili bu şirkete ödemeyi taahhüt ettiği sermaye miktarı ile sınırlıdır.
Vergi Dairesinin şirket ortağı sıfatı ile davacı hakkında borçlu şirketten tahsil edilemeyen amme alacağının anılan 35 inci madde uyarınca ortak sıfatı ile taahhüt ettiği sermaye miktarı ile sınırlı takip yaptığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenle; kanuni temsilcinin yerinde görülmeyen temyiz istemi reddedilerek temyiz konusu vergi mahkemesi kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmüştür.
Tetkik Hakimi …’nin Düşüncesi : Limited şirketlerde kamu alacağının şirketten tahsil olanağı kalmadığının saptanması halinde öncelikle verginin ilişkin olduğu dönemde müdürlük yapanlardan aranılması gerektiği, tahsil edilememesi durumunda ise konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlıklarına gidilebileceği hususları nazara alındığında, kamu alacağının ilgili dönemde şirket müdüründen tahsili cihetine gidilip, sonuç alınamadığına dair bir tespit yapılmadan, konulan sermaye tutarında davacının takibata tabi tutulmasına ilişkin ödeme emrinde isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüyle vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, … Tarım Ürünleri İth. İhr. San. Ltd. Şirketi’nin 1991 yılına ilişkin yargı kararlarıyla kesinleşen vergi borçlarının tahsili amacıyla şirket ortağı sıfatıyla davacı adına 6183 sayılı Kanunun 35. maddesi uyarınca düzenlenen ödeme emrinden doğmuştur.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle, küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiş, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun Limited şirketlerde idare ve temsil yetkisini düzenleyen 540. maddesinde ise limited şirketlerle ilgili olarak aksi kararlaştırılmış olmadıkça, ortakların hep birlikte müdür sıfatıyla şirket işlerini idareye ve şirketi temsile mezun ve mecbur oldukları, aynı Kanunun “Temsil Salahiyeti” başlıklı 542. maddesinde de, müdürlerin haiz oldukları temsil salahiyetinin şümul ve tahdidi hakkında anonim şirketin idare meclisine dair olan 321. madde hükmünün tatbik olunacağı öngörülmüştür.
Öte yandan, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun “Limited ortaklarının amme borçları” başlıklı 35. maddesinde ise, limited ortaklıkların ödenmeyen ve tahsil imkanı bulunmayan amme borçlarından dolayı ortakların vazettikleri veya vaz’ını taahhüt eyledikleri sermaye miktarında doğrudan doğruya mesul ve bu kanun hükümleri gereğince takibata tabi tutulacakları hükme bağlanmıştır.
Yukarıda yer alan yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, limited şirketten tahsil olanağı bulunmayan amme alacağının, öncelikle kanuni temsilciden (müdürden) aranılması gerektiği, kanuni temsilcilerden tahsil edilememesi halinde de konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortakların mal varlığından tahsili cihetine gidilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda, davacının … Tarım Ürünleri İth. İhr. San. Ltd. Şirketi’nin ortağı …’tan 16.9.1991 tarihli hisse devir ve temlik sözleşmesi ile hisse satın alarak şirket ortağı sıfatını kazandığı ve şirket müdürlüğüne getirildiği, buna ilişkin keyfiyetin ise 25.10.1991 tarih ve 2889 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edildiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda, şirketten tahsil olanağı kalmadığı saptanan kamu alacağının, öncelikle kanuni temsilcilerin mal varlıklarından aranılması, buna rağmen tahsil edilemediği takdirde de konulan sermaye ile sınırlı olmak üzere ortakların takibe alınması gerekirken, ilgili dönemde kanuni temsilci sıfatı taşımadığı ihtilafsız olan davacının koymuş olduğu sermaye tutarında takibata tabi tutulmasına ilişkin ödeme emrinde isabet görülmemiştir.
Diğer yandan, 6183 sayılı Yasanın mükerrer 35. maddesi 2.6.1995 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu madde hükmünün yürürlük tarihinden önceki dönemlere ilişkin vergi borçları dolayısıyla uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin kabulüyle, …. Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 10.11.1998 gününde oybirliği ile karar verildi.