Danıştay Kararı 11. Daire 1997/3142 E. 1999/619 K. 11.02.1999 T.

11. Daire         1997/3142 E.  ,  1999/619 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1997/3142
Karar No: 1999/619

Temyiz İsteminde Bulunan : …
Vekili : …
Karşı Taraf : Beyoğlu Vergi Dairesi Başkanlığı-İSTANBUL

İstemin Özeti : Yeminli mali müşavir olan davacının, işlemlerini yürüttüğü … Şirketi hakkında düzenlediği tasdik raporuyla ihracatta haksız katma değer vergisi iadesi alınmasına neden olduğu görüşüyle, haksız iade alan şirket adına yapılan cezalı tarhiyat tutarında vergi ve cezanın, 3568 sayılı Kanun’un 12 inci maddesinde öngörülen müteselsil sorumluluk esasına göre tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir.
… Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararıyla; 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun 12. maddesinde, yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumlu oldukları, tasdikin doğru olmaması halinde tasdikin kapsamı ile sınırlı olmak üzere ziyaa uğratılan vergilerden ve kesilen cezalardan, mükellefle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlulukları bulunduğunun hükme bağlandığı, anılan Kanun hükmünün verdiği yetkiye dayanılarak yürürlüğe konulan Yeminli Mali Müşavirlerin Tasdik Edecekleri Belgeler, Tasdik Konuları, Tasdike ilişkin Usul ve Esaslar hakkında Yönetmeliğin 20. maddesinde de, tasdik konusu ile ilgili olarak Bakanlıkça yayımlanan tebliğlerle belirlenen hususların, tasdik kapsamı içinde mutlaka araştırmayı ve incelemeyi gerektiğinin açıklandığı, yine aynı Kanun hükmü uyarınca sorumluluğun yerine getirilmesi bakımından Borçlar Kanunu’nun “Tam Teselsül” hükümleri uygulanacağından, idarenin alacağın tahsili için sorumlulardan yalnız birisine başvurabileceği, bu durumda, tasdik raporuyla haksız yere vergi iadesine neden olduğunun vergi inceleme raporu ile saptanması üzerine, ziyaa uğratılan vergi ve cezanın tahsili amacıyla müşterek ve müsteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına düzenlenen ödeme emrinde yasal isabetsizlik görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından, müvekkili adına tarh ve tahakkuk işlemi yapılmadan ödeme emri düzenlenemeyeceği, tasdik raporunun usul ve yasaya uygun olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’un Düşüncesi : Düzenlediği tasdik raporuyla haksız yere katma değer vergisi iadesine sebebiyet verdiği ileri sürülen yeminli mali müşavir olan davacı adına ihbarneme düzenlemeden, haksız iade edilen vergi ve buna bağlı olarak kesilen cezanın doğrudan ödeme emri ile istenilmesinde isabet görülmediğinden, ödeme emrinin onanması yolundaki mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince 2577 sayılı Kanunun 17. maddesi
uyarınca duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, düzenlediği tasdik raporuna dayanılarak ihracat istisnası nedeniyle katma değer vergisi iadesi alan ihracatçı firmanın, muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullandığının anlaşılması üzerine, söz konusu iadenin tahsili amacıyla müşterek ve müteselsil sorumlu sıfatıyla yeminli mali müşavir olan davacı adına ödeme emri düzenlenmesinden kaynaklanmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 22. maddesinde, tahakkukun, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi şeklinde tanımlandığı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 55. maddesinde de, amme alacağını vadesinde ödemeyenlere, 7 gün içinde borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları lüzumunun bir ödeme emri ile tebliğ olunacağı belirtilmiştir.
Yukarda yer alan Kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, ödeme emri düzenlenebilmesi için amme alacağının ödenmesi gereken bir safhaya, diğer bir ifadeyle tahsil edilebilir bir aşamaya gelmiş olması gerektiği, bununda alacağın tarh ve tebliğ aşamalarından geçirilerek tahakkukunun sağlanmasıyla gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır.
Olayda ise, düzenlediği tasdik raporuyla haksız yere katma değer vergisi iadesine sebep olduğu belirtilerek, haksız iadeden yararlanan şirket adına yapılan cezalı tarhiyat tutarında vergi ve ceza, yeminli mali müşavir olan davacı adına tarh ve tebliğ edilmeden, doğrudan doğruya ödeme emri ile tahsil edilmek istenmiştir.
Diğer taraftan, 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu’nun yeminli mali müşavirlerin yaptıkları tasdikin doğruluğundan sorumlu olduklarını hükme bağlayan 12. maddesinde, haksız iadeye konu verginin 6183 sayılı Yasa uyarınca doğrudan doğruya ödeme emri ile takibe alınacağından bahsedilmediği gibi, müşterek ve müteselsil sorumluluğun hukuki mahiyeti gereği, müteselsil sorumlu olan davacının borcununda iadeden yararlanan asıl borçlunun (mükellefin) tabi olduğu usule göre takibi gerekir. Bu usulün de söz konusu verginin öncelikle tarh ve tebliğ aşamalarından geçirilmesi olduğu açıktır. Zira müteselsil sorumlu olanın, asıl borçlu tarafından ileri sürülebilecek iddia ve savunmaları idareye karşı ileri sürebilmesi de, verginin tarh ve tebliğ edilmesine bağlıdır. Ancak bu şekilde, yeminli mali müşavirlerin yargı mercileri önünde iddia ve savunma haklarını kullanmalarına olarak sağlanmış olur.
Bu durumda, yeminli mali müşavir olan davacı adına ihbarname düzenlenmeden, doğrudan ödeme emri düzenlenmesinde isabet bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına 11.2.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.