Danıştay Kararı 11. Daire 1997/2550 E. 1999/224 K. 26.01.1999 T.

11. Daire         1997/2550 E.  ,  1999/224 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1997/2550
Karar No: 1999/224

Temyiz İsteminde Bulunan : Hocapaşa Vergi Dairesi Müdürlüğü-ANKARA
Karşı Taraf : …
Vekili : …

İstemin Özeti : Yönetim kurulu üyesi olduğu Anonim Şirketin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla davacı adına ödeme emri düzenlenmiştir. … Vergi Mahkemesi … gün ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olayda davacının ödeme emri ile istenilen vergi borçlarının ait olduğu dönemde şirketin yönetim kurulu üyesi olduğu, ancak ilgili dönemde vergilendirmeye ilişkin ödevleri ihmal ettiği yolunda bir saptama yapılmadığı, matrah farkının daha sonraki tarihlerde yapılan vergi incelemesi ile bulunduğu, matrah farkının bulunuş tarzı ve miktarına o dönemde kanuni temsilci olmayan davacının müdahale etme olanağının bulunmadığı, ayrıca söz konusu vergi borçlarının vade tarihinde de davacının yasal sorumluluğunun bulunmadığı ve dolayısıyla vergilerin ödenmemesi nedeniyle kendisine atfedilecek bir kusuru bulunmadığının anlaşıldığı, bu durumda şirkete ait vergi borcunun davacıdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinde yasaya uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrinin iptaline karar verilmiştir. Vergi dairesince, ödeme emrinin yasal olduğu ileri sürülerek mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 49. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen nedenlerden hiçbirisine uymayıp Vergi Mahkemesince verilen kararın dayandığı hukuki ve yasal nedenler karşısında, anılan kararın bozulmasını gerektirir nitelikte görülmemektedir.
Açıklanan nedenle temyiz isteminin reddi ile vergi mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar, 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 1. fıkrasında sayılan bozma nedenlerine uymadığından, temyiz isteminin reddi ile kararın onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, davacının kanuni temsilcisi olduğu … A.Ş.’nin 1987 yılı Ağustos dönemine ilişkin ödenmeyen vergi borçlarının tahsili amacıyla 6183 sayılı Kanunun mükerrer 35 inci maddesi uyarınca davacı adına düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ihmalleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacaklarının kanuni ödevlerini yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Madde hükmünün incelenmesinden, tüzel kişinin vergi borcu nedeniyle kanuni temsilcinin sorumlu tutulabilmesi için kamu alacağının tüzel kişinin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilememiş olması gerektiği gibi tüzel kişilerde kanuni temsilcilerin sorumluluğunun, kanuni temsilci olarak görevde bulundukları dönemlere ilişkin olarak dikkate alınması gerekir.
6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 317. maddesinde anonim şirketlerin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı, yönetim kurulu üyelerinin hangi hallerde sorumlu tutulacağını belirleyen 336. maddesinde ise, maddede dört bent halinde sayılanlar yanında gerek kanunun, gerekse esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği görevlerin kasden veya ihmal sonucu yapılmamasından hem şirkete, hem de münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiş bulunmaktadır.
Dolayısıyla vergi incelemesi daha sonraki bir dönemde yapılmış olsa dahi sorumluluk, incelemenin yapıldığı değil verginin ait olduğu döneme ilişkin olacağından, matrah farkının daha sonraki bir dönemde tespit edilmesi bu sorumluluğu ortadan kaldıracak hukuki bir neden olarak düşünülemez.
Öte yandan, vergi incelemesi sonucunda yükümlü şirkete ait matrah farkının bulunmuş olması, diğer bir anlatımla eksik beyanda bulunulduğunun veya mal ve hizmet teslimi sonucu katma değer vergisi tahsil edildiği halde vergi dairesine ödenmediğinin tespiti, yükümlü şirketin vergi ile ilgili ödevlerinin eksiksiz olarak yerine getirilmediğini gösterir ki, bu da kanuni temsilcilerin şirkete ait vergisel yükümlülükleri kasten veya ihmal sonucu yerine getirmedikleri anlamını taşır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının Tasfiye Halinde … A.Ş. nin 21.2.1989 tarihine kadar yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı anılan tarih itibarıyla bu görevden ayrıldığı, ödeme emri ile istenilen 1987 Ağustos dönemine ilişkin amme alacağının davacının yönetim kurulu üyesi olduğu döneme ilişkin bulunduğu, şirket hakkında yapılan yasal takiplerin sonuçsuz kalması ve dolayısıyla amme alacağının şirketin tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmadığının anlaşılması üzerine davacı adına söz konusu ödeme emrinin düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda yukarıda açıklandığı üzere davacının sorumluluğu yönetim kurulu üyesi olduğu dönemlere ilişkin ve dava konusu amme alacağının da bu döneme ait olduğu tartışmasız bulunduğundan, vergi borcunun daha sonraki tarihlerde yapılan vergi incelemesi ile bulunduğu ve davacıya atfedilecek kusurun bulunmadığı gerekçesiyle ödeme emrini iptal eden vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne … Vergi Mahkemesinin … gün ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen hususlar gözönüne alınmak suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına 26.1.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.