Danıştay Kararı 11. Daire 1997/2307 E. 1999/781 K. 24.02.1999 T.

11. Daire         1997/2307 E.  ,  1999/781 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1997/2307
Karar No: 1999/781

Davacılar : 1- …
2- …
Vekili : …
Davalı : Maliye Bakanlığı-ANKARA

Davanın Özeti : 1.4.1997 gün ve 22951 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 256 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin iptali istemine ilişkindir.
Savunmanın Özeti : İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : Dava; … Odaları Birliği ve … tarafından 256 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliğinin iptali istemiyle açılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Bilgi verme” başlıklı 148 nci maddesinde, “Kamu idare ve müesseseleri, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişiler Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların istiyecekleri bilgileri vermeye mecburdurlar. “Devamlı bilgi verme başlıklı 149.maddesinde, “Kamu idare ve müesseseleri ile gerçek ve tüzel kişiler vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ve vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecburdurlar. “hükümleri yer almıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; 1.4.1997 gün ve 22951 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 256 sıra numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile bilanço veya işletme hesabı esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerine daha önce Vergi Usul Kanununun 148. ve 149. maddeleri uyarınca 249 sayılı Genel Tebliğ ile getirilen bildirim verme zorunluluğunun kapsamının serbest meslek erbabını da içerecek şekilde genişletilerek bildirimlerin mükelleflerin katma değer vergisi bakımından bağlı bulundukları vergi dairesine verilmesinin öngörüldüğü anlaşılmıştır.

İptali istenilen genel tebliğ ile 213 sayılı Kanunun 148. ve 149 uncu maddeleri ile yaratılan hukuki durumundan farklı bir hukuki durum yaratılmadığı için, hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik meydana gelmemiştir. Çünkü tebliğde öngörülen bilgi verme zorunluluğu kanun koyucu tarafından yukarıda anılan maddelerde öngörülmüştür. Aynı Kanunun 152 nci maddesi uyarınca Maliye Bakanlığınca oluşturulan vergi istihbarat merkezinde kullanılmak üzere bu bilgilerin istenildiği, istenen bilginin özelliği nedeniyle mükelleflere tebliğ yoluyla ilanen duyurulduğu, doldurulacak formların daktilo veya elle düzenlenmesinin mümkün olduğu, mükelleflerin, tebliğde istenen bilgileri çıkartmakta karşılaşacakları güçlükler gözönünde bulundurularak bildirimlerin verilme süresinin uzatıldığı, muhasebelerini bilgisayar destekli olarak tutmakta olan ve bildirimlerini disket ile vermek isteyen tüm mükellefler için format hazırlanmak suretiyle bilgi vermek için oluşacak fiili güçlüklerin de ortadan kaldırıldığı görülmüştür.
Dava konusu genel tebliğde V.U.K.nun 148. ve 149 uncu maddelerinde yer alan Maliye Bakanlığının mükelleflerden bilgi isteme yetkisine aykırılık görülmediğinden, tebliğde vergi hukukuna aykırılık söz konusu değildir.
Yukarıda açıklanan nedenle davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.
Tetkik Hakimi …’in Düşüncesi : İptali istenilen Genel Tebliğ ile 213 sayılı Kanunun 148. ve 149. maddeleri ile yaratılan hukuki durumdan farklı bir durumun yaratılmadığı görüşüyle Maliye Bakanlığınca anılan kanun maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 256 sıra nolu Genel Tebliğ’de kanuna aykırılık görülmediğinden davanın reddi gerektiği düşünülmüştür.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Maliye Bakanlığınca çıkarılarak 1.4.1997 tarih ve 22951 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 256 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ile 249 sıra nolu Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği uyarınca” Katma Değer Vergisi Beyannamelerine İlişkin Yıllık Bildirim” vermek yükümlülüğünde olan ve bilanço veya işletme hesabı esasına göre defter tutan mükellefler için getirilen “Bilanço Esasına Göre Defter Tutan Mükellefler İçin Yıllık Faaliyet Bildirimi” ve “İşletme Hesabı Esasına Göre Defter Tutan Mükelleflerin Defter Kayıtlarına Esas Teşkil Eden Belgelerine İlişkin Bildirim” verme zorunluluğu kapsamına serbest meslek kazanç defteri tutan serbest meslek erbabının da dahil edilerek söz konusu bildirimlerde bazı değişiklikler ve ilavelerin yapıldığı, buna göre bir vergilendirme dönemi içinde yaptıkları faaliyetlere ilişkin olarak mükelleflerden, vergi incelemelerinde kullanılabilir nitelikte olan bazı bilgilerin istenildiği, istenilen bilgilerin türüne, niteliğine, bilgi vermek zorunda olanlara ve bildirimin verilme zamanına ilişkin olarak açıklamaların yapıldığı, davacılar tarafından ise, söz konusu tebliğin Kanuna aykırı düzenlemeler yapılmak suretiyle hukuk düzeninde yeni durumlar yaratılarak kamu yararına aykırı sonuçlar ortaya çıkarıldığı ileri sürülerek söz konusu tebliğin iptalinin istenildiği anlaşılmaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun “Bilgi verme” başlıklı 148. maddesinde, kamu idare ve müesseselerinin, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerin Maliye Bakanlığının veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların isteyecekleri bilgileri vermeye mecbur oldukları belirtilmiş, aynı Kanunun “Devamlı bilgi verme” başlıklı 149. maddesinde ise, kamu idare ve müesseseleri (kamu hizmeti ifa eden kurum ve kuruluşlar dahil) ile gerçek ve tüzel kişilerin vergilendirmeye ilişkin olaylarla ilgili olarak Maliye ve Gümrük Bakanlığı ile vergi dairesince kendilerinden yazı ile istenecek bilgileri belli fasılalarla ve devamlı olarak yazı ile vermeye mecbur oldukları hükme bağlanmıştır.
Genel tebliğlerle yapılan düzenlemeler, idarenin hukuki tasarruflarının bir bölümünü oluşturmaktadır. İdare kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak ülke genelinde uygulamada birlik sağlamak ve idarenin işleyişini düzenlemek amacıyla kanun, tüzük ve yönetmeliklere aykırı olmamak koşuluyla genel düzenleyici işlem yapmaya yetkilidir. Bu işlem genel tebliğ, genelge, karar v.b şeklinde olabilir.
İptali istenilen genel tebliğ ile Maliye Bakanlığı yukarıda anılan kanun maddeleri hükümlerinin kendisine verdiği yetkiyi kullanmış, 249 seri nolu Genel Tebliğ ile getirilen bilgi verme zorunluluğu kapsamına serbest meslek erbabını da dahil etmiştir. Dolayısıyla 249 seri nolu Genel Tebliğ ile yaratılan hukuki durumdan farklı bir durum yaratılmadığı gibi hukuk düzeninde herhangi bir değişiklik de meydana gelmemiştir.
Diğer taraftan, bir konu hakkında gelecekte nasıl gerçekleşeceği bilinemeyen muhtemel durumlar için bilgi istenemeyeceğinden, düzenlemenin yapıldığı an itibarıyla mükellefler tarafından gerçekleştirilmiş somut durumlara ilişkin olarak bilgi istenilmesi doğal olduğundan, söz konusu Genel Tebliğ ile geçmişe yönelik düzenleme yapıldığından söz edilemez.
Anılan Genel Tebliğ ile bildirim verme zorunluluğu öngörülmüş, ancak aynı zamanda bildirim formları Maliye Bakanlığınca özel olarak düzenlenerek vergi dairelerine dağıtılmak suretiyle katma değer vergisi beyannamesi vermek zorunda olan mükelleflerin böylece durumdan haberdar edilmeleri sağlanmıştır.

Dolayısıyla bilgi davacılardan tebliğ ile istenildiğinden, yazı ile istenilmemiş olması nedeniyle hukuka aykırı olduğu yolundaki iddialarında da bu bakımdan isabet bulunmamaktadır. Zira anılan 148. ve 149. maddelerde yer alan “yazı” dan amaçlananın vergi mükelleflerinin tek tek bilgilendirilmesi ve istemin bireysel işlemle yapılması olduğu anlaşıldığından, yukarıda sözü edilen her mükellef için doldurulması öngörülen formların da bu amacı sağladığını söylemek mümkündür.
Bu durumda, 256 sıra nolu Genel Tebliğ Kanuna aykırı olmadığından dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar söz konusu tebliğin iptalini gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, …- lira karar harcının davacılardan alınmasına 24.2.1999 gününde oybirliği ile karar verildi.