Danıştay Kararı 11. Daire 1996/5119 E. 1997/3571 K. 15.10.1997 T.

11. Daire         1996/5119 E.  ,  1997/3571 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONBİRİNCİ DAİRE
Esas No : 1996/5119
Karar No : 1997/3571

Temyiz İsteminde Bulunan Taraflar :
1- … Sanayi Mamülleri Pazarlama A.Ş. ( Tasfiye Memuru … )
2- … Vergi Dairesi Başkanlığı
İstemin Özeti : Yükümlü şirket adına inceleme raporuna istinaden 1990/Ocak-Mart ve Mayıs-Aralık dönemleri için kaçakçılık cezalı katma değer vergis tarh edilmiştir. ….Vergi mahkemesi … gün ve E:…, K:… sayılı kararıyla; ara kararıyla getirilen belgelere göre şirketin 27.4.1993 tarihinde Ticaret Sicilinde kaydının olmadığı ve hukuki varlığının sona erdiği, inceleme raporunun 10.12.1993 tarihli inceleme yazısına dayandığı, şirket tüzel kişiliğinin sona ermesinden sonra gerçekleştirilen inceleme sonucu yapılan tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin şirket adına düzenlenemeyeceği, tüzel kişiliği sona eren şirketin temsilinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle tasfiye memuru tarafından açılan davayı ehliyet yönünden reddetmiştir. Taraflar, temyiz dilekçelerinde davanın tasfiye memuru sıfatıyla açıldığını, tasfiye memurunun aynı zamanda 1990 yılında yükümlü şirketin yetkili yönetim kurulu üyesi olduğunu iddia ederek mahkeme kararının bozulmasını istemektedirler.
Savunmanın Özeti : Savunma verilmemiştir.
Danıştay Savcısı …’un Düşüncesi : Uyuşmazlık, Aralık 1990 yılında tasfiyeye girip 27.4.1993 tarihinde tasfiye işlemleri sonuçlandıktan sonra 10.12.1993 günlü inceleme yazısına istinaden şirketin 1-3,5-12/1990 dönemlerine ilişkin işlemleri incelenerek düzenlenen 13.4.1995 günlü inceleme raporuna dayanılarak yapılan cezalı tarhiyata karşı şirket adına tasfiye memuru sıfatıyla açılan davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kararın bozulması istemine ilişkindir.
Şirketin 27.4.1993 tarihinde tasfiyesi ile şirketin hukuki varlığı sona ermiş ise de,bu durum şirketin sona ermesinden önceki dönemlere ait işlemlerden o dönemde şirketi temsile yetkili olan kişilerin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
Aksi uygulama geçmiş dönemlere ait kamu alacağının tahsilini imkansız kılacağından idarece zamanaşımı süresi içinde her zaman defter ve belgeler istenerek inceleme yapılması mümkündür.
Olayda da, defter ve belgeler tasfiye memuru olan davacıdan istenerek incelenmiş ve bulunan matrah farkı üzerinden şirket adına ihbarname düzenlenerek davacıya tebliğ edilmiş bulunduğundan, ilgili dönemde yönetim kurulu üyesi daha sonrada tasfiye memuru olan davacının dava açmakta menfaati olmadığını söylemek mümkün değildir.
Ancak: Davanın, şirket temsilen yönetim kurulu üyesi sıfatıyla açılması gerekmekte ise de davacının ihtilaflı dönemlerden sadece Aralık 1990 döneminde tasfiye memuru olduğu ve bu eksikliğin 2577 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin 1 inci fıkrasının d bendi uyarınca düzeltilmesinin mümkün bulunduğu diğer dönemlerde ise Yönetim Kurulu üyesi sıfatını taşıması nedeniyle davacının yönetim kurulu üyesi olarakda dava açma iradesini taşıdığı anlaşıldığından, kanuni temsilci olarak hukukunu etkileyen işleme karşı açılan davanın ehliyet yönünden reddi yolunda verilen kararda isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle işin esası hakkında karar verilmek üzere temyiz isteminin kabül edilerek, temyiz konusu vergi mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
Tetkik Hakimi …’nin Düşüncesi : Uyuşmazlık, 27.4.1993 tarihinde tüzel kişiliği sona eren şirket adına, 1990 yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu muhtelif dönemler için tarhedilen cezalı katma değer vergisinden doğmuştur.
Olayda, tarhiyatın dayanağı olan inceleme raporu eki tutanak tasfiye memuru ve 1990 yılında yönetim kurulu üyesi olan … tarafından imzalandığı, defter ve belgelerin adı geçen kişiden istendiği, ihbarnamelerin şirket adına düzenlenerek, uyuşmazlık döneminde yönetim kurulu üyesi olan ve daha sonra da tasfiye memurluğunu üstlenen şirketi temsile yetkili …’e tebliğ edildiği anlaşılmakta olup, 213 sayılı Yasanın 10.ve 114.maddeleri göz önüne alındığında, zamanaşımı süresi dolmadan şirket adına tarhiyat yapılabileceği yasal açıdan mümkündür.
Dolayısıyla, uyuşmazlık döneminde yönetim kurulu üyesi olan ve daha sonradan tasfiye mumurluğu görevini yapan kişinin yükümlü şirket adına tarhedilen vergi ve kesilen cezaya karşı dava açma ehliyetine sahip olduğunu kabul etmek gerektiğinden davayı ehliyet yönünden reddeden mahkeme kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle mahkeme kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onbirinci Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlık, 1990 yılı Aralık ayında tasfiyeye giren ve 27.4.1993 tarihinde ticaret sicilinden kaydı silinerek, hukuki varlığı sona eren yükümlü şirket adına 1990/Ocak-Mart ile Mayıs-Aralık dönemleri için kaçakçılık cezalı katma değer vergisi tarh edilmesinden doğmuştur.
213 sayılı Yasanın 10.maddesinin 1.fıkrasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, aynı maddenin son fıkrasında ise tüzelkişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmayacağı hükmü yer almıştır.
Aynı yasanın 137.maddesinde, bu kanuna veya diğer kanunlara göre defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek ve tüzel kişilerin vergi incelemelerine tabi olduğu, 377.maddesinde ise mükellefler ve kendilerine vergi cezası kesilenlerin tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, yükümlü şirketin 28.12.1990 tarihinde tasfiyeye girdiği, tasfiye memurluğuna şirket yönetim kurulu üyesi …’in getirildiği, 27.4.1993 tarihinde tasfiye işlemlerinin sonuçlanarak şirketin hukuki varlığının sona erdiği, 10.12.1993 gün ve 22-4379/1-4709 sayılı inceleme yazısıyla şirketin 1990 yılı defter ve belgelerinin incelemeye alındığı, inceleme sonucunda düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin tasfiye memuru ve 1990 yılından yönetim kurulu üyesi olan …’e tebliğ edildiği, davanın da adı geçen kişi tarafından açıldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda açıklanan yasa hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden tüzel kişilerin vergiye ilişkin ödevlerinin kanuni temsilcileri tarafından yerine getirileceği, tüzel kişiliğin tasfiye edilmiş olması halinde bile tasfiyeden önceki dönemlere ait ödevlerden yasal temsilcilerin sorumlu olacağı, tüzel kişiler adına dava açma hakkının da yasal temsilciler vasıtasıyla yerine getirileceği sonucuna ulaşılmaktadır.
Olayda, yükümlü şirketin tasfiyesinin 27.4.1993 tarihinde sonuçlanarak hukuki varlığını sona ermişse de, bu durum şirketin sona ermesinden önceki dönemlere ait vergi ilişkin ödevlerden dolayı, o dönemde şirketi temsile yetkili olan kişinin sorumluluğunu ortadan kaldırmayacağı gibi şirketi temsile yetkili kişi olarak şirket adına dava açma hakkını da ortadan kaldırmaz.
Bu durumda, 28.12.1990 tarihine kadar şirket yönetim kurulu üyesi, bu tarihten sonrada tasfiye memuru olan şahıs tarafından 1990/Ocak-Aralık dönemlerine ilişkin cezalı katma değer vergisi tarhiyatının terkini istemiyle şirketin tüzel kişiliği sona ermeden önceki “yasal temsilcisi” sıfatıyla açtığı davada işin esasının incelenmesi gerekirken, davanın ehliyet yönünden reddedilmesinde yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, taraflar temyiz isteminin kabulüne, ….Vergi Mahkemesinin … tarih ve E…., K:… sayılı kararının bozulmasına 15.10.1997 gününde oybirliği ile karar verildi.