Danıştay Kararı 10. Daire 2023/1226 E. 2023/1113 K. 09.03.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2023/1226 E.  ,  2023/1113 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2023/1226
Karar No : 2023/1113

DAVACILAR : 1- …, 2- … , …, 49- …
VEKİLLERİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı / ANKARA

İSTEMİN_ÖZETİ : 27/03/2002 tarih ve 24708 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliği’nin, 07/01/2023 tarih ve 32066 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesi ile değiştirilen ek 5. maddesinin 1. fıkrasının (ı) bendinin 1. cümlesinde yer alan “yıllık sözleşme yapmak suretiyle ilgili branşta ruhsatı bulunan” ibaresinin, “Özel hastaneler, ilgili branştaki toplam kadro sayısının üçte birini aşmayacak şekilde hekimle sözleşme yapabilir.” şeklindeki 2. cümlesinin, 3. cümlesindeki “sözleşme yaptığı hastanelerin birinde” ibaresinin, “Muayenehane hekimiyle yapılan sözleşmenin taraflarca imzalanmış nüshası, özel hastane tarafından SKYS’ye eklenir ve müdürlüğe gönderilir.” şeklindeki 5. cümlesinin, dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesiyle değiştirilen Geçici 20. maddesindeki “sözleşme yapacakları hastanenin birinde” ibaresinin hukuka aykırı olduğundan ve ayrıca Geçici 20. maddenin noksan düzenleme nedeniyle iptali ve yürütülmesinin durdurulması istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesine uygun bulunmayan dava dilekçesinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca hazırlanan Tetkik Hakiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra, davacıların yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin dava dilekçesi öncelikle 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendi gereğince anılan Kanun’un 5. maddesine uygun olup olmadığı yönünden incelenerek gereği görüşüldü:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 3. maddesinde, idari davaların, Danıştay, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi başkanlıklarına hitaben yazılmış imzalı dilekçelerle açılacağı; dilekçelerde tarafların ve varsa vekillerinin veya temsilcilerinin ad ve soyadları veya unvanları ve adreslerinin, davanın konusu ve sebepleri ile dayandığı delillerin gösterileceği belirtilmiş; 5. maddesinin 1. fıkrasında da, her idari işlem aleyhine ayrı ayrı dava açılacağı; ancak aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile dava açılabileceği kurala bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 14. maddesinin 3. fıkrasının (g) bendinde, dilekçelerin 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden inceleneceği; 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde ise, 14. maddenin 3/g bendinde yazılı hâlde otuz gün içinde 3. ve 5. maddelere uygun şekilde yeniden düzenlenmek veya noksanları tamamlanmak üzere dilekçelerin reddine karar verileceği kuralına yer verilmiştir.
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören yasa koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak aramaktadır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla, idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idari işlemlerin; ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceği kabul edilmektedir.
Taraf ilişkisinin kurulması için gerekli olan kişisel, meşru ve güncel bir menfaat ilgisinin varlığı, davanın niteliğine ve özelliğine göre idari yargı yerlerince belirlenmekte, davacının idari işlemle ciddi ve makul, maddi ve manevi bir ilişkisinin, hukuken korunması gereken bir menfaat bağının bulunması dava açma ehliyeti için gerekli sayılmaktadır.
Öte yandan 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesi uyarınca, birden fazla şahsın müşterek dilekçe ile dava açabilmesi için davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunması zorunludur.
Uyuşmazlıkta; dava dilekçesi ve ekleri incelendiğinde, plastik rekonstrüktif ve estetik cerrahi alanında uzman hekim olarak görev yaptıkları belirtilen davacıların bir kısmının hâlihazırda kamuda, bir kısmının ise özel hastanelerde mesleklerini icra ettikleri görülmektedir.
Bu haliyle, çalışma durumları göz önünde bulundurulduğunda, davanın çözümlenmesi noktasında farklı hukuki değerlendirmeye tabi tutulacak olan davacıların hak ve menfaatlerinde iştirak bulunmadığından müşterek dilekçe ile dava açabilmelerinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, dava dilekçesinin bu yönden 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 5. maddesine uygun olmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 15. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendi uyarınca bu kararın tebliğinden itibaren (30) otuz gün içinde 5. maddeye uygun şekilde yeniden düzenlenecek dilekçelerle, gerekli harç ve masrafları yatırılmak suretiyle Dairemiz nezdinde ayrı ayrı dava açmakta serbest olmak üzere DAVA DİLEKÇESİNİN REDDİNE, 2577 sayılı Kanun’un 15. maddesinin 5. fıkrası hükmüne göre dilekçenin reddi üzerine yeniden verilecek dilekçelerde de aynı yanlışlıklar yapıldığı takdirde davanın reddedileceğinin davacılara duyurulmasına, yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına, istemleri hâlinde kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcı ile artan posta ücretinin davacılara iadesine, 09/03/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.