Danıştay Kararı 10. Daire 2022/894 E. 2023/8 K. 09.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2022/894 E.  ,  2023/8 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2022/894
Karar No : 2023/8

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): 1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, murisleri …’ın 30/01/2010 tarihinde davalı idarenin personeli tarafından vurulması üzerine hayatını kaybettiği, kamu görevlisinin görevinden kaynaklanan zararlardan dolayı idarelerin sorumlu olduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık … ve … için 150.000,00 TL maddi (miktar artırımı sonrası … için 230.000,00 TL, … için 2.000,00 TL olmak üzere toplam 232.000,00 TL maddi), her bir davacı için ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 60.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan dava sonucunda, Danıştay Onuncu Dairesinin 15/03/2016 tarih ve E:2013/2360, K:2016/1392 sayılı kararına uyulmak suretiyle verilen … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; Mahkemelerinin daha önceki kararının temyiz incelemesi üzerine Danıştay Onuncu Dairesinin 15/03/2016 tarih ve E:2013/2360, K:2016/1392 sayılı kararı ile bozulması nedeniyle bozma kararına uyularak, olayda, görev kusuru niteliğinde hizmet kusuru bulunduğu, davacılar murisi …’ın da % 50 oranında kusurunun söz konusu olduğu, …’ın ölümü ile davacılardan eş … ve oğul …’ın destekten yoksun kaldıkları, oğul … reşit olduğundan destekten yoksun kalmadığı, bu nedenle dosyaya sunulan hesap raporu doğrultusunda … için 188.078,50 TL, … için 1.044,92 TL destekten yoksun kalma tazminatı ödenmesi gerektiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabülüne, kısmen reddine, davacıların maddi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile … için 188.078,50 TL maddi tazminatın, 137.070,00 TL’lik kısmı yönünden davalı idareye başvuruda bulunulan 13/05/2010 tarihinden itibaren, 51.008,50 TL’lik kısmı yönünden miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 10/03/2021 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, bakiye maddi tazminat isteminin reddine, … için 1.044,92 TL maddi tazminatın davalı idareye başvuruda bulunulan 13/05/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine, bakiye maddi tazminat isteminin reddine, …’ın maddi tazminat isteminin reddine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulü ile … için 10.000,00 TL, … 10.000,00 TL, … için 10.000,00 TL manevi tazminatın, davalı idareye başvuru tarihi olan 13/05/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacılara ödenmesine, bakiye manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :Davacılar tarafından, hükmolunan tazminatın olayın vehameti ile uyuşmadığı, hükmedilen manevi tazminatın düşük takdir edildiği, maddi tazminatın da zararın giderimini sağlamaktan uzak olduğu, kusur indiriminin adaletsiz sonuç doğurduğu iddialarıyla; davalı idare tarafından ise, orman muhafaza memurunun görev alanının dışında kişisel husumet sonucu davaya konu olayın gerçekleştiği, olayın meydana geldiği mahallin orman koruma sınırı dışında olduğu, idari görevin icrasından bahsedilemeyeceği, ceza mahkemesindeki kusur oranının tam yargı davasında esas alınamayacağı, idareleri yönünden kusur incelemesi yapılmadığı ve buna yönelik raporun dosyada yer almadığı, ölüm olayından sonra davacıların aktif ve pasif döneme ilişkin gelirlerinin olup olmadığının SGK’dan sorulmadığı, manevi tazminata hükmedilirken kusur oranının gözetilmediği, fahiş tazminata hükmedildiği, ihbara ilişkin taleplerinin dikkate alınmadığı iddialarıyla temyize konu kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI:Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Tarafların temyiz istemlerinin kısmen kabulü ile Mahkeme kararının maddi tazminata ve faiz başlangıç tarihine ilişkin kısımlarının bozulması, manevi tazminata ilişkin kısmının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosyanın tekemmül ettiği görülmekle davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
30/01/2010 tarihinde Edirne İli, Uzunköprü İlçesinde davacılar murisi …’ın da aralarında bulunduğu at arabalı grubun … Köyü istikametinde bulunan ormana doğru giderken olayın faili …Orman İşletme Müdürlüğü orman muhafaza memuru kadrosunda görev yapan … tarafından görüldüğü, şahıslara geri dönmeleri, ağaç kesmemeleri için uyarıda bulunulduğu, sonrasında çıkan tartışmada … ve davacılar murisi …’ın balta ile …’in üzerine yürüdükleri, akabinde …’in açtığı ateş sonucu … ve davacılar murisi …’ın vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Olay sonrası müteveffanın eşi ve çocukları olan davacılar tarafından maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle yapılan 18/05/2010 tarihli başvurunun davalı idarece cevap verilmeyerek reddedilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
Olay sebebiyle orman muhafaza memuru … hakkında yürütülen ceza yargılaması sonucunda, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile suçu sabit görülerek kasten adam öldürme suçundan müebbet hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kavgayı kimin başlattığı tespit edilemediğinden haksız tahrik indirimi uygulanmak suretiyle hapis cezası ile cezalandırıldığı, bu kararın Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği görülmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalardır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Ayrıca, kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlenilen ödevin ve yürütülen hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendilerine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, yaptıkları eylem ve kusurların, idareden ayrılamaması nedeniyle görevle ilgili olarak işlenen “görev kusuru” niteliğinde hizmet kusurunu oluşturmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A)Temyize Konu Kararın Manevi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne, Kısmen Reddine Yönelik Kısmının İncelenmesi :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın bu kısmı hukuka uygun olup, tarafların temyiz dilekçelerinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyize Konu Kararın Maddi Tazminat İstemlerinin Kısmen Kabulüne Kısmen Reddine Yönelik Kısmının İncelenmesi:
İdare Mahkemesinin olayda ceza yargılaması neticesinde …’in 15 yıl hapis cezası ile cezalandırıldığı, dolayısıyla …’in kusuru yanında davacılar murisi …’ın da kusurunun söz konusu olduğu, her iki tarafın da takdiren % 50 oranında kusurlu olduğu yönündeki değerlendirmesi Dairemizce de isabetli bulunmuştur. Bu bakımdan hükmedilen maddi tazminatın hesaplanmasına yönelik değerlendirmeye geçilmelidir.
Davacıların uğradıkları destekten yoksun kalma zararlarının belirlenebilmesi için bilirkişi tarafından aşağıda belirtilen şekilde hesaplama yapılması gerekmektedir.
Aktif dönemde işlemiş dönem zararı, desteğin ölüm tarihinden bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, desteğin aylar itibariyle aldığı asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) dikkate alınarak desteğin yaşasaydı her bir davacıya ayıracağı destek tutarı davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin hesaplanmayacağı da dikkate alınmalıdır.
Aktif dönemde işleyecek dönem zararı, bilirkişi raporunun düzenlendiği tarihten desteğin yasal emeklilik yaşını dolduracağı tarihe kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde de, desteğin aylar itibariyle alabileceği asgari geçim indirimi (AGİ) dahil net asgari ücret (2022 yılına kadar AGİ dahil, 2022 yılından sonra AGİ hariç olmak üzere) dikkate alınarak, desteğin yaşasaydı alacağı aylık üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı davacıların destekten yoksun kalma zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Pasif dönemdeki zararı, desteğin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarih ile TRH 2010 tablosuna göre belirlenecek muhtemel ömrünün sonuna kadar olan dönemi ifade eder. Bu dönemde, yasal emeklilik yaşını tamamladığı ve yasal emekli olma koşullarına sahip olduğu farz edilen desteğin alacağı emekli aylıkları üzerinden her bir davacıya ayıracağı destek tutarı davacıların destek zararını oluşturmaktadır. Bu dönemdeki zarar kalemlerinin -fiilen gerçekleşmemiş olması nedeniyle- peşin sermaye değerlerinin (her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontaya tabi tutulmak suretiyle 1/kn formülü uygulanarak) dikkate alınması gerekmektedir.
Davacılara ödenecek destekten yoksun kalma tazminatı hesaplanırken desteğin kendisine ve desteğin vefat tarihinde hayatta olmaları kaydıyla bakiye ömürlerinin sonuna kadar anne ve babasına da pay ayıracağı hususu dikkate alınmalıdır. Bu paylaşım yapılırken desteğin kendisine 2 pay, eşine 2 pay, çocuklarının her birine 1’er pay, anne ve babasına 1’er pay ayrılarak tazminat miktarının hesaplanması gerekmektedir.
Bunun yanında, her anne ve babanın çocuğuna belli bir yaşa kadar (yüksek öğrenim görmediğinin tespiti halinde 18 yaş, yüksek öğrenim göreceği kabul edildiği takdirde 25 yaş, evlenmiş ise evlendiği yaş) destek olacağının kabulü gerektiğinden, müteveffanın desteğinden yoksun kalan çocuklarının destek süreleri dosyada davacı olup olmadıklarına bakılmaksızın belirtilen durumlar yönünden yapılacak tespite göre hesaplanmalıdır.
İdare Mahkemesince, her ne kadar davacıların uğradıklarını ileri sürdükleri maddi zararın tespiti amacıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmışsa da, bu inceleme sonucunda hazırlanan ve karara dayanak alınan 31/01/2020 havale tarihli bilirkişi raporunun, dosyada davacı sıfatları olmasa da müteveffa yaşasa idi anne ve babasına da destek olacağı varsayımında bulunulduğundan, müteveffa …’ın babası … (vefat ettiği 02/06/2020 tarihine kadar olan) ve annesi … için destek payının hesaplanmamış olması nedeniyle hükme esas alınması mümkün değildir.
Bilirkişice yeniden yapılacak hesaplamada, davacı eşin medeni durumunda herhangi bir değişiklik olup olmadığı araştırması yapıldıktan sonra AYİM tarafından kullanılan eşin evlenme ihtimali tablosu gözetilerek evlenme şansı oranı ve destek süresinin yeniden belirleneceğinde duraksama bulunmamaktadır.
Bu durumda, temyize konu kararın maddi tazminata ilişkin kısmında hukuka uyarlık bulunmamakta olup, İdare Mahkemesince, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, yeniden yaptırılacak bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenecek rapora göre davacıların maddi tazminat istemleri hakkında yeni bir karar verilmesi gerekmektedir.
Diğer taraftan, temyize konu kararın hüküm fıkrasında davacı … ile ilgili maddi tazminat isteminin reddine yer verildiği görülmekte ise de; dava dilekçesinde davacı … için maddi tazminat talebinde bulunulmadığı, anılan davacı için yalnızca manevi tazminata hükmedilmesinin talep edildiği görüldüğünden, bulunmayan maddi tazminat talebi için karar verilmesinde de hukuki isabet görülmemiştir.
C) Temyize Konu Kararın Hükmedilen Maddi ve Manevi Tazminata İşleyecek Faizin Başlangıç Tarihine Yönelik Kısmının İncelenmesi:
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatın ödendiği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanun’a göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ön karar başvurusunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi itibarıyla yasal faiz uygulanması Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
İdare Mahkemesince hükmedilen maddi tazminata işleyecek faizin başlangıç tarihi yönünden ikili ayrıma gidildiği, hükmedilen maddi tazminatın bir kısmına miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarihten itibaren, diğer kısmına ise idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işleyeceğine hükmedildiği, bunun yanında idareye başvuru tarihi olarak davacıların idareye başvuru dilekçesinin PTT tarafından teslim alındığı 13/05/2010 tarihinin baz alındığı, buna karşın anılan dilekçenin 18/05/2010 tarihinde idare kayıtlarına girdiği görülmektedir.
Dairemizin bozma kararı sonrasında yeniden karar verilirken ödenmesine karar verilecek maddi tazminata işleyecek yasal faiz başlangıç tarihi açısından Dairemizin son dönemdeki içtihatları doğrultusunda herhangi bir miktar ayrımına gidilmeksizin tümü için idareye başvuru tarihinin dikkate alınacağı, öte yandan idareye başvuru tarihinin 13/05/2010 tarihi değil, idarenin olay nedeniyle tazminat isteminden haberdar edilerek temerrüde düşürüldüğü 18/05/2010 tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Bu itibarla, temyize konu kararın bu kısmında da hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların ve davalı idarenin temyiz isteminin kısmen KABULÜNE, kısmen REDDİNE,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının manevi tazminata yönelik kısmının ONANMASINA, maddi tazminata ve hükmedilen maddi ve manevi tazminata işleyecek faizin başlangıç tarihine yönelik kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/01/2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.