Danıştay Kararı 10. Daire 2022/7084 E. 2023/218 K. 06.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2022/7084 E.  ,  2023/218 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2022/7084
Karar No : 2023/218

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından; silahlı özel güvenlik kimlik belgesinin (çalışma izninin) yenilenmesi istemiyle yaptığı başvurunun, hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle reddi ile 5188 sayılı Kanun’un 10. ve 11. maddeleri uyarınca özel güvenlik görevlisi kimlik kartı verilmemesi yolunda tesis edilen Adana Valiliği İl Özel Güvenlik Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; … Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında ‘nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal’ suçundan yapılan yargılamanın devam ettiği gerekçesiyle işlem tesis edilmiş ve 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (d) bendindeki mahkûmiyet ibaresinden, “kesinleşmiş” mahkûmiyetin anlaşılması gerektiği açık ise de; silah taşıma yetkisi verilecek özel güvenlik görevlilerinin, 6136 sayılı Kanun’da ve bu Kanun’un uygulanmasına ilişkin Yönetmelikte, silah taşıma ruhsatı verilebilmesi için aranılan koşulları taşımaları gerektiği, 6136 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesi kapsamında herhangi bir kesinleşmiş mahkûmiyeti bulunanlar ile silahıyla suç işleyenlere hiçbir zaman; anılan madde kapsamında sayılan fiillerden kovuşturması devam edenlere ise, kovuşturma sonuçlanıncaya kadar silah taşıma ruhsatı verilemeyeceğinden bu kişilere, aynı süreyle sınırlı olarak, silahlı özel güvenlik görevlisi çalışma izni de verilemeyeceği, bu durumda, davacının ‘bina içerisinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında hırsızlık’ suçlamasıyla yargılandığı görülmekle, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 16. maddesinin 4. fıkrasında, 16. madde kapsamında adı geçen suçlardan dolayı hakkında kovuşturma yapılan kişiye kovuşturma sonuçlanıncaya kadar silah ruhsatı verilmesine ve yenilenmesine ilişkin işlemlerin bekletilip, silahın ilgili birimce emanete alınacağı düzenlendiğinden özel güvenlik görevlisi kimlik kartı da verilmesi mümkün olmadığından tesis edilen işlemde hukuka ve mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun kabulüne, Mahkemenin dava konusu işlemin iptaline ilişkin kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından; hakkında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının dayanağı olan yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, ayrıca silahlı ve silahsız özel güvenlik görevlisi olma şartlarının düzenlendiği 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. maddesinde silahlı/silahsız ayrımı yapılmaksızın söz konusu suçtan mahkumiyet şartı arandığı, alt düzenleyici işlem olan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ile silah taşıma yetkisi verilecek özel güvenlik görevlilerinin, 6136 sayılı Kanun’da ve 6136 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelikte düzenlenen şartları da sağlaması gerektiği yolundaki gerekçenin Kanunun kapsamını genişlettiği, silah taşıma yetkisine ilişkin hususların düzenlendiği 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun ve Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelik’te iligli suçtan mahkum olmama şartının arandığı, dolayısıyla yargılaması devam edenler yönünden kanun ve yönetmeliklerdeki kapsam genişletilemeyeceğinden Mahkeme kararında hukuki isabet bulunmadığı, idare tarafından silahlı özel güvenlik görevlisi kimlik kartı verilmesi uygun görülmemiş ise de, silahsız özel güvenlik görevlisi kimlik kartı hakkı olmasına rağmen bu husus değerlendirmeye alınmadan çalışma izninin iptal edildiği belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaktayken yenileme eğitimini tamamlayarak silahlı özel güvenlik görevlisi kimlik belgesinin yenilenmesi talebiyle davalı idareye başvuruda bulunmuş, söz konusu yenileme müracaatı akabinde davacı hakkında 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun, Uygulama Yönetmeliği ve Birleştirilmiş Genelgeye istinaden yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesinde, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında ‘nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal’ suçundan açılan kamu davasında yargılaması devam ettiğinden ve anılan yargılamaya konu suçun niteliği ve hassasiyeti itibarıyla özel güvenlik göreviyle bağdaşmadığından bahisle soruşturma sonucunun olumsuz değerlendirilmesi sebebiyle 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. ve 11. maddeleri gereğince silahlı özel güvenlik görevlisi kimlik kartı ve çalışma izni istemi reddedilerek özel güvenlik kimlik kartı verilmemesine karar verilmiştir. Bunun üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun ile özel güvenlik izninin verilmesine, bu hizmeti yerine getirecek kişi ve kuruluşların ruhsatlandırılmasına ve denetlenmesine ilişkin hususlar düzenlenmiş; 10. maddesinde, “Özel güvenlik görevlilerinde aşağıdaki şartlar aranır:
a) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak.
b) Silahsız olarak görev yapacaklar için en az sekiz yıllık ilköğretim veya ortaokul; silahlı olarak görev yapacaklar için en az lise veya dengi okul mezunu olmak.
c) 18 yaşını doldurmuş olmak.
d) 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olsa bile;
1) Kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına mahkûm olmamak.
2) Affa uğramış olsa bile Devletin güvenliğine, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata ve hayatın gizli alanına ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçları, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık ve fuhuş suçlarından mahkûm olmamak.
3) Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine, özel hayata ve hayatın gizli alanına, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar ile uyuşturucu veya uyarıcı madde suçlarından dolayı hakkında devam etmekte olan bir soruşturma veya kovuşturma bulunmamak.

f) Görevin yapılmasına engel olabilecek vücut ve akıl hastalığı ile engelli bulunmamak.
g) 14 üncü maddede belirtilen özel güvenlik temel eğitimini başarıyla tamamlamış olmak.
h) Güvenlik soruşturması olumlu olmak” hükümlerine; 11. maddesinde, “Özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilecekler ile özel güvenlik şirketlerinde, alarm izleme merkezlerinde ve özel güvenlik eğitimi verecek kurumlarda kurucu ve/veya yönetici olarak çalışacaklar hakkında valilikçe güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır. Soruşturma sonucu olumlu olanlara, bu Kanunun 14. maddesinde belirtilen özel güvenlik temel eğitimini başarıyla bitirmiş olmak şartıyla, valilikçe çalışma izni verilir. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bir ay içinde tamamlanır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması her kimlik verilmesi veya ihtiyaç duyulması halinde yenilenir. Şirketlerde eğitici ve temsilci olacaklar ile şirket ortağı tüzel kişi ortaklarında da kurucularda aranan şartlar aranır ve güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılır.
Göreve başlayan özel güvenlik görevlileri işveren tarafından onbeş gün içinde valiliğe bildirilir.
Yönetici veya özel güvenlik görevlisi olabilme şartlarını taşımadığı veya bu şartlardan herhangi birini sonradan kaybettiği tespit edilenlerin kimliği iptal edilir.” hükümlerine yer verilmiştir.
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan 17/07/2012 tarihli ve Bakanlık Genelge No:2012/42, EGM Genelge No:2012/71 sayılı Özel Güvenlik Hizmetleri Birleştirilmiş Genelgesi’nin “Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması” başlıklı bölümünde yer alan “Usûl” alt başlıklı 6.1. maddesinin (ç) bendinde; “5188 sayılı Kanunun 10 uncu maddesi (d) bendinde belirtilen şartları taşımasına rağmen hakkında yapılan güvenlik soruşturması olumsuz olan şahıslara çalışma izni verilip verilmemesine il özel güvenlik komisyonu karar verebilecektir.” düzenlemesi yer almıştır.
5188 sayılı Kanun’un 26. maddesine dayanılarak hazırlanıp yürürlüğe konulan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 17. maddesinde, “Özel güvenlik görevlilerinde ve yöneticilerde aranan şartlardan herhangi birisinin kaybedildiğinin tespiti halinde kimlik kartı ve çalışma izni Bakanlıkça/Valiliklerce iptal edilir.” kuralı; “Silah Bulundurma ve Taşıma İzni Verilmesi” başlıklı 24. maddesinde, “Koruma ve güvenliğin sağlanabilmesi için fiziki önlemlere ve güvenlik cihazlarına öncelik verilir. Komisyon, orantılılık ilkesine uygun olarak canlılar üzerinde kalıcı etkisi olmayan kimyasalların kullanılmasına izin verebilir. Görevin niteliği gereği bu tedbirlerin yeterli olmayacağının anlaşılması halinde, 10/07/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna göre ruhsatlandırılması mümkün olan yarı otomatik tabancaların ve 11/09/1981 tarihli ve 2521 sayılı Kanun kapsamına giren av silahlarının bulundurulmasına ve taşınmasına Komisyonca karar verilir. Bu silahların sayısı ve niteliği Komisyon kararında belirtilir Görev alanında ateşli silah taşıyacak özel güvenlik görevlilerinde, 6136 sayılı Kanun ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelikte belirtilen şartlar aranır.” düzenlemesi yer almaktadır.
6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna dayanılarak çıkarılan 21/03/1991 tarihli ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı eki Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan haliyle “Silah ruhsatı verilmesini engelleyen haller” başlıklı 16. maddesinde, “Aşağıda belirtilen kişilere hiç bir şekilde ateşli silah ve mermilerini taşıma ya da bulundurma izni verilmez ve verilmiş ruhsatlar iptal edilir.
a) Ateşli silahla işlenen suçlardan mahkum olanlara.
b) Ruhsatlı silahıyla suç işleyenlere veya silahın muhafazasındaki ihmali ya da kusuru neticesi başkaları tarafından bir suç işlenmesine veya intihar ya da intihara teşebbüs edilmesine neden olanlara
d) Zimmet, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, her türlü kaçakçılık, bilişim alanındaki suçlar, ihaleye fesat karıştırma, yağma, uyuşturucu, 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 282 nci maddesinin ikinci fıkrası hariç olmak üzere suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, suç işlemek amacıyla örgüt kurma veya yönetme ya da üye olma, insan ticareti, organ ve doku ticareti, kişilerin hayatı, sağlığı veya malvarlığı bakımından tehlikeli olacak biçimde ya da kişilerde korku, kaygı veya panik yaratabilecek tarzda silahla ateş etme veya patlayıcı madde kullanma, fuhuş, sistemi engelleme, bozma, verileri yok etme veya değiştirme, kasten öldürme, silahla kasten yaralama veya çocukların cinsel istismarı suçlarından en az birinden dolayı mahkum olanlara.
e) Devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, Devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk, terör eylemlerine katılma veya bu gibi eylemleri tahrik ve teşvik suçlarından en az birinden dolayı mahkum olanlara.

Birinci fıkranın (a),(b),(d) ve (e) bentlerinde belirtilen suçlardan dolayı hakkında kovuşturma yapılan kişiye kovuşturma sonuçlanıncaya kadar, milli güvenliğe tehdit oluşturan terör örgütlerine aidiyeti, iltisakı veya irtibati nedeniyle görevden uzaklaştırılan kişiye ise tekrar göreve iade edilinceye kadar silah ruhsatı verilmesine ve yenilenmesine ilişkin işlemler bekletilir ve silah ilgili birimce emanete alınır.
Bu maddede belirtilen mahkumiyet, kesinleşmiş mahkumiyettir.
Mahkemelerce verilen hapis cezaları, adli para cezasına çevrilmiş olsa dahi bu maddenin uygulanmasında hapis cezası esas alınır.” kuralları yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden; kanun koyucu tarafından Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, özel güvenlik görevlisi olmaya engel suç ve cezalar sayma suretiyle belirlenmiş; aynı fıkranın (h) bendinde ise, özel güvenlik görevlisi/adayı hakkında yapılacak güvenlik soruşturması sonucunun olumlu olması özel güvenlik görevlilerinde aranan şartlar arasında sayılmıştır.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Sürecin Değerlendirilmesi:
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, 5188 sayılı Kanun’a göre özel güvenlik görevlileri hakkında kimlik kartı (çalışma izni) düzenlenmesi aşamasında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması işlemleri 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’a ve bu Kanun’a dayanılarak 12/04/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’ne göre yürütülmektedir. 4045 sayılı Kanun’da güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının tanımları, hangi birimlerce ve kimler hakkında yapılacağı gibi detaylı düzenlemeler yer almazken söz konusu Yönetmelikte bu hususlara ilişkin detaylı düzenlemelere yer verilmiştir. Fakat her iki mevzuatta da soruşturma ve araştırma esnasında elde edilen kişisel verilerin ne şekilde kullanılacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye ilişkin nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmemiştir.
Bu nedenle, 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile “…temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanacağı, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere ‘…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…’ kişisel veri olarak kabul edildiği; kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken, Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, bir başka ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Benzer nitelikte bulunan ve 01/02/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 60. maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.” kuralının iptali istemiyle açılan davada da, Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2018/73, K:2019/65 sayılı kararıyla; “… Bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen verilerin kişisel veri niteliğinde olduğu, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dâhil olmak üzere bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasının, kaydedilmesinin ve kullanılmasının özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğinde olduğu, …kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kuralın kanun koyucunun takdir yetkisinde bulunduğu, ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmasının memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı, diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının Devlet memurluğuna alımlarda aranacak şartlar arasında sayıldığı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda Devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin “arşiv araştırması/güvenlik soruşturması”na ilişkin yukarıda sözü edilen iptal kararlarında, kamu görevine alınmada idare tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının öngörülmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamış olup, vurgulanan husus, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasına dair temel ilkelerin kanunda gösterilmesi gerektiği, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının veya arşiv araştırmasının yapılabileceği ve elde edilen bilgilerin kamu görevine girmede dikkate alınabileceğidir.
Nitekim, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla davacı hakkındaki güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması 4045 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak yapılmakta iken, 4045 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesince verilen 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı iptal kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yasal düzenlemelerdeki eksiklikler giderilmek üzere 17/04/2021 tarihli ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu ile 4045 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
7315 sayılı Kanun’da hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacaklar, arşiv araştırmasının ve güvenlik soruşturmasının tanımı ve kapsamı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak birimler detaylı olarak düzenlenmiştir. Bunun yanında Kanun’un 7. maddesinde, yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla Değerlendirme Komisyonu kurulmasına ve bu komisyonun çalışma esaslarına ilişkin kurallara, “Kişisel Verilerin Korunması” başlıklı Üçüncü Bölümünde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında erişilen bilgilerin ne şekilde işleneceğine, korunacağına, veri güvenliğine ilişkin önlemlerin alınacağına, elde edilen verilerin hangi sürede silinip, yok edileceğine dair hususlar düzenlenerek erişilen bilgilerin kişisel veri kapsamında korunmasına ilişkin esaslara yer verilmiştir. Yine 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinin iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulması üzerine Anayasa Mahkemesi tarafından, 30/06/2022 tarihli ve 31882 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 21/04/2022 tarihli ve E:2021/42, K:2022/45 sayılı kararla, “bakılmakta olan davanın konusunu mülga 4045 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen güvenlik soruşturması faaliyetinin oluşturduğu, bu nedenle kurala ilişkin esas incelemenin “Mülga 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması” yönünden yapıldığı, Anayasa’nın 20. maddesi ile kişisel verilerin korunması hakkının özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulduğu, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında da korumayı amaçladığı, ‘…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…’ kişisel veri olarak kabul edildiği, bu bağlamda güvenlik soruşturmasıyla elde edilen verilerin de kişisel veri niteliğinde olduğu, itiraz konusu kuralın, güvenlik soruşturması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği, 5188 sayılı Kanun ile özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin ayrıntılı olarak düzenlendiği, buna göre özel güvenlik görevlilerinin, koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini arama, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. ve 168. maddelerine göre yakalama, görev alanında haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama, yangın, deprem gibi tabiî afet durumlarında ve imdat istenmesi hâlinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme, genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma, zor kullanma, silah taşıma ve bulundurma gibi yetkilere sahip olduğu, anılan yetkiler gözetildiğinde özel güvenlik görevlileri bakımından güvenlik soruşturması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisinde olsa da bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi şartlarda ve hangi sınırlar içinde tedbirleri uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, itiraz konusu kuralla güvenlik soruşturmasının olumlu olmasının özel güvenlik görevlilerinde bulunması gereken şart olarak düzenlenmesine karşın 17/04/2021 tarihinden önceki süreç yönünden 4045 sayılı Kanunda güvenlik soruşturmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, başka bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının yapılmasında, elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturmasının olumlu olmasının özel güvenlik görevlisi olmada aranacak şartlar arasında sayıldığı, güvenlik soruşturması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu” gerekçesiyle 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (h) bendinde düzenlenen güvenlik soruşturması olumlu olmak koşulunun mülga 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması yönünden iptaline karar verilmiştir.
Söz konusu karar incelendiğinde, 5188 sayılı Kanun gereğince özel güvenlik görevlilerinde aranan güvenlik soruşturmasının olumlu olması şartının iptal edilmediği, 4045 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan güvenlik soruşturmaları ile sınırlı olarak verilen bir iptal kararı olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları 7315 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 17/04/2021 tarihine kadar 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülmekte iken, anılan Kanun’un 07/04/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’yla yürürlükten kaldırılması üzerine bu faaliyetler 17/04/2021 tarihinden itibaren 7315 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülmeye devam edilmiştir. Bu itibarla, 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesine, 02/01/2017 tarihli ve 680 sayılı KHK’nın 69. maddesi ile eklenen ve 01/02/2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun’un 67. maddesiyle aynen kabul edilen (h) bendinde düzenlenen güvenlik soruşturmasına yönelik kural, hem mülga 4045 sayılı Kanun hem de 7315 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilen güvenlik soruşturması faaliyetleri bakımından geçerli, ortak kural niteliğindedir.
Anayasa Mahkemesi Kararlarının Görülmekte Olan Uyuşmazlığa Etkisi:
Anayasa’nın 152. maddesinin 3. fıkrasında “…Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı, ayrıca 153. maddesinin 3. fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; 5. fıkrasında, “İptal kararları geriye yürümez.”; 6. fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” kuralları yer almaktadır.
Anayasa’nın metnine yer verilen hükümleri uyarınca; itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulan bir kurala ilişkin kararın hüküm kesinleşinceye kadar gelmesi durumunda mahkemeler bu karara uymak zorundadır ve bu karar yasama, yürütme ve yargı organları, idare makamları, gerçek ve tüzel kişiler için bağlayıcıdır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin açmış olduğu davalarda da; uyuşmazlığın çözümünde esas alınacak olan kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün uyuşmazlık yönünden değerlendirilmesi Anayasa’da yer alan eşitlik ve hukuk devleti ilkelerinin bir gereği olduğundan, bu durum Anayasa’nın 153. maddesinin 5. fıkrasında yer alan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesine aykırılık teşkil etmez.
Uyuşmazlığın Değerlendirilmesi:
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan mevzuatta, özel güvenlik görevlileri hakkında gerek kimlik belgesi ve çalışma izni verilmesi gerekse bunların yenilenmesi sırasında güvenlik soruşturması yapılacağı, söz konusu soruşturmanın sonucu olumlu olanlara ve mevzuatta aranan diğer şartları taşıyanlara çalışma belgesi düzenleneceği, çalışma şartlarını kaybeden ve güvenlik soruşturması olumsuz olanların da belgelerinin iptal edileceği düzenlenmiştir.
Bu kapsamda da, dava konusu olayda, özel güvenlik görevlisi kimlik kartının (çalışma izninin) yenilenmesi istemiyle yapılan başvuru neticesinde davalı idare tarafından davacı hakkında 4045 sayılı Kanun uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılarak, dava konusu işlem tesis edilmiş olup, işlemin sebep unsuru olarak, davacının, … Asliye Ceza Mahkemesi’nin E:… sayılı dosyasında ‘nitelikli hırsızlık ve iş yeri dokunulmazlığını ihlal’ suçundan açılan kamu davasının bulunduğu ve işlem tarihinde halen devam ettiği, Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde tahdidi olarak sayılan mahkumiyet şartının gerçekleşmediği, ancak Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Hizmetleri Birleştirilmiş Genelgesi’nde yer alan “Kanunun 10. maddesi (d) bendinde belirtilen şartları taşımasına rağmen hakkında yapılan güvenlik soruşturması olumsuz olan şahıslara çalışma izni verilip verilmemesine il özel güvenlik komisyonu karar verebilecektir.” düzenlemesine istinaden davacının işlemiş olduğu suçun konusu ve hassasiyeti itibarıyla göreviyle bağdaşmadığı gösterilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen ve davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere, güvenlik soruşturması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve anılan birimlerin bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair kanuni düzenleme olan 4045 sayılı Kanun’a göre yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesi ulaşılmış olup; 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (h) bendinde düzenlenen güvenlik soruşturması olumlu olmak koşulunun 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması yönünden Anayasa Mahkemesinin 21/04/2022 tarihli ve E:2021/42, K:2022/45 sayılı kararıyla iptal edilmiş olması karşısında; Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştayın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı hususu da göz önünde bulundurulduğunda, 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte, dava konusu işlemin belirtilen gerekçe ile hukuka uygun olmadığına karar verilmiş olması, davacı hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılamayacağı ya da hiçbir işleme gerek olmadan doğrudan güvenlik soruşturması sonucunun olumlu olduğu ve buna dayanılarak ilgili statüye geçirilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Nitekim, idarelerce yapılacak güvenlik soruşturmalarıyla ilgili olarak 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu yayımlanarak yürürlüğe konulmuş olup, Kanun’un 13. maddesinin 8. fıkrası ile 4045 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırıldığı ve 14. maddesiyle, 4045 sayılı Kanun’a yapılan atıfların bu Kanun’a yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilmiş olduğu gözetildiğinde; davalı idarece, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nda öngörülen temel ilkelere, usul ve esaslara uygun olarak, davacı hakkında yeniden bir güvenlik soruşturması yapılabileceği ve neticesine göre yeni bir işlem tesis edilebileceği de kuşkusuzdur.
Öte yandan; Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’da hırsızlık suçunun özel güvenlik görevlisi olarak çalışmaya ve bu kapsamda çalışma izni verilmesine engel olabilmesi için anılan suçtan mahkum olunması gerektiği; 5188 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılan Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun Uygulanmasına İlişkin Yönetmelikte, görev alanında ateşli silah taşıyacak özel güvenlik görevlilerinde, 6136 sayılı Kanun ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin Yönetmelikte belirtilen şartların aranacağı; atıfta bulunulan Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmelikte ise, hırsızlık suçundan kesinleşmiş mahkumiyetin bulunması halinin silah taşıma ve bulundurma izni verilmesine engel, verilmiş iznin ise iptaline neden olacağı; bu suçtan kişi hakkında kovuşturma bulunması halinde ise kişiye kovuşturma sonuçlanıncaya kadar silah ruhsatı verilmesine ve yenilenmesine ilişkin işlemlerin bekletileceği kurala bağlanmıştır.
Bu doğrultuda, söz konusu düzenlemelere göre, hırsızlık suçunun, silah taşıma ve bulundurma yetkisinin, dolayısıyla silahlı özel güvenlik görevlisi kimlik kartının (çalışma izni) verilmemesi sonucunu doğurması için, bu suçtan mahkum olunması ve ayrıca kovuşturma sonuçlanana kadar tedbir mahiyetinde silah ruhsatı verilmesi işlemlerinin askıya alınması gerekmekte olup; yargılaması devam eden davacının silahlı özel güvenlik görevlisi kimlik kartı (çalışma izni) verilmesi amacıyla yaptığı başvurunun yargılama sonuçlanıncaya kadar “askıya alınması” yerine reddedilerek özel güvenlik kimlik kartı “verilmemesi” yolunda davalı idarece tesis edilen işlemde, bu yönden de hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Bu itibarla, dava konusu işlemin iptali yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın dava konusu işlemin iptaline ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 06/02/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.