Danıştay Kararı 10. Daire 2022/5568 E. 2022/6435 K. 22.12.2022 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2022/5568 E.  ,  2022/6435 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2022/5568
Karar No : 2022/6435

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …

KARŞI TARAF (DAVALI): … Başkanlığı
VEKİLİ: Av. …

İSTEMİN_ÖZETİ: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

SAVUNMANIN_ÖZETİ: Davalı idare tarafından, şikayet başvurusu üzerine tesis edilen ve neticesi itibarıyla yalnızca davacıyı etkileyebilecek bir idari işleme karşı açılan davanın, 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde sayılan temyizi kabil davalardan olmadığı belirtilerek temyiz isteminin incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14. maddesi uyarınca Tetkik Hakiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, gereği görüşüldü:
Dava; davacı tarafından, kişisel verilerini kamu gücü kullanarak ve açık rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak elde eden ve paylaşan gerçek ve tüzel kişiler hakkında yaptığı şikayetin reddine ilişkin Kişisel Verileri Koruma Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; … İdare Mahkemesince davanın reddi yolunda verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karara karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla kesin olarak reddedildiği; davacı tarafından Danıştaya hitaben verilen ve 26/05/2022 tarihinde kayda giren dilekçe ile … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin anılan kararının temyizen incelenerek bozulmasının istenildiği anlaşılmaktadır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 6545 sayılı Kanunla eklenen geçici 8. maddesinde, 6545 sayılı Kanunla kanun yollarına ilişkin getirilen hükümlerin 2576 sayılı Kanun’un anılan Kanunla değişik 3. maddesine göre kurulan bölge idare mahkemelerinin tüm yurtta göreve başlayacakları 20/07/2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanacağı; aynı Kanun’un “İstinaf” başlıklı 45. maddesinin 6. fıkrasında, bölge idare mahkemelerinin 46. maddeye göre temyize açık olmayan kararlarının kesin olduğu; “Temyiz” başlıklı 46. maddesinde, Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin bu maddede sayılan davalar hakkında verdikleri kararlara karşı Danıştayda temyiz isteminde bulunulabileceği; aynı maddenin 1. fıkrasının (m) bendinde de, düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından verilen görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davaların temyiz edilebilecek kararlardan olduğu; “Temyiz dilekçesi” başlıklı 48. maddesinin 6. fıkrasında, temyizin kesin bir karar hakkında olması halinde kararı veren merciin temyiz isteminin reddine karar vereceği; aynı maddenin 7. fıkrasında ise, temyizin kesin bir karar hakkında olduğunun anlaşıldığı hallerde altıncı fıkrada sözü edilen kararın Danıştayın ilgili dairesince kesin olarak verileceği, hükme bağlanmıştır.
Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından tesis edilen işlemler hakkında açılan davaların temyiz kanun yolu incelemesine tabi olup olmadığı hususunun değerlendirilmesi için öncelikle anılan kurullarca tesis edilen işlemlerin hukuki niteliğinin (piyasa veya sektöre ilişkin olup olmadığının) ortaya konulması gerekmektedir.
Düzenleyici ve denetleyici kurullarca, görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak “düzenleme, izleme, izin verme ve kural koyma” fonksiyonlarını kullanarak piyasa veya sektöre düzen vermenin, piyasa veya sektörün düzenini kurup korumak için düzenleyici işlemler tesis etmenin yanı sıra bu mahiyette olmayan kararlar da alınmaktadır. Anılan kurullar “denetleme” fonksiyonunu kullanarak ilgili mevzuata ve kendilerince tesis edilen düzenleyici işlemler ile getirilen kurallara aykırılık hallerinde piyasa veya sektördeki aktörlere idari para cezaları veya idari yaptırımlar uygulamakta olup; bu para cezaları ve idari yaptırımların, anılan kurulların görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili yukarıda çerçevesi çizilen kararlardan olduğundan bahsedilmesi mümkün görünmemektedir.
Bu durumda, davacı tarafından, kişisel verilerini kamu gücü kullanarak ve açık rızası olmaksızın hukuka aykırı olarak elde eden ve paylaşan gerçek ve tüzel kişiler hakkında yaptığı şikayetin reddine ilişkin Kişisel Verileri Koruma Kurulunun … tarih ve … sayılı kararının iptali istemiyle açılan dava, dava konusu işlem düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlar kapsamında değerlendirilemeyeceğinden, 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinde sayılan davalar arasında yer almadığından, … Bölge İdare Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun reddi yolunda verilen karar kesin olup, temyizen incelenmesine hukuki olanak bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE, adli yardım isteminin kabul edilmiş olması nedeniyle ödenmemiş olan temyiz yargılama giderlerinin davacıdan tahsili için mahkemesince ilgili vergi dairesine müzekkere yazılmasına, 22/12/2022 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Temyiz” başlıklı değişik 46. maddesinde, “Danıştay dava dairelerinin nihai kararları ile bölge idare mahkemelerinin aşağıda sayılan davalar hakkında verdikleri kararlar, başka kanunlarda aksine hüküm bulunsa dahi Danıştayda, kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde temyiz edilebilir.” hükmü getirilmiş; aynı maddenin (a) bendinde, “Düzenleyici işlemlere karşı açılan iptal davaları”, (b) bendinde, “Konusu yüzbin Türk lirasını aşan vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler hakkında açılan davalar”, (m) bendinde de, “Düzenleyici ve denetleyici kurullar tarafından görevli oldukları piyasa veya sektörle ilgili olarak alınan kararlara karşı açılan davalar” temyize tabi davalar arasında sayılmıştır.
Kişisel Verileri Koruma Kurumu, 5018 sayılı Kanun’a ekli (III) sayılı Cetvelde sayılan düzenleyici ve denetleyici kurumlar arasında yer almaktadır.
6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun “Kişisel Verileri Koruma Kurumu
” başlıklı 19. maddesinin 4. fıkrasında, Kurumun karar organının Kurul olduğu; “Kurulun görev ve yetkileri” başlıklı 22. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, kişisel verilerle ilgili haklarının ihlal edildiğini ileri sürenlerin şikâyetlerini karara bağlamak; aynı fıkranın (ğ) bendinde ise, bu Kanunda öngörülen idari yaptırımlara karar vermek Kurul’un görev ve yetkileri arasında sayılmıştır.
Dava dosyasının incelenmesinden; davacının, 15/01/2019 tarihinde ağır engelli hasta olan babasının tedavisi için hastaneye gittiği, hastane görevlileri …, … ve … ile şiddetli sözlü tartışma yaşadıkları ve veri giriş personeli … tarafından beyaz kod verildiği, davacının kimlik bilgilerini paylaşmak istememesi nedeniyle beyaz kod tutanağının davacının hastanede kayıtlı bilgilerine hastane personelince ulaşılarak doldurulduğu, kimlik bilgilerinin rızası olmaksızın tutanağa işlendiğinden bahisle davacı tarafından davalı idareye şikayette bulunulduğu, söz konusu şikayetin kişisel bilgilerin veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirmesi kapsamında işlendiğinden ve 6698 sayılı Kanun kapsamında yapılacak bir işlem olmadığından bahisle reddine karar verilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu işlem; her ne kadar bireysel bir şikayet başvurusu üzerine tesis edilmiş ise de, işlemde şiddete maruz kalan sağlık çalışanlarınca uygulamada sıklıkla başvurulan beyaz kod tutanağının doldurulmasında ilgili kişinin rızası olmaksızın kişisel verilerinin işlenip işlenemeyeceğine yönelik değerlendirmelerde bulunulduğundan, bu haliyle dava konusu işlemin sektöre yön veren bir niteliğinin olduğu da açıktır.
Bu durumda; düzenleyici ve denetleyici kurul olan Kişisel Verileri Koruma Kurulunca tesis edilen ve niteliği itibarıyla görevli olduğu sektöre yön veren işlemin iptali istemiyle açılan davanın 2577 sayılı Kanun’un 46. maddesinin 1. fıkrasının (m) bendi kapsamında kaldığı, dolayısıyla uyuşmazlığın esasının incelenerek bir karar verilmesi gerektiği oyuyla aksi yönde oluşan Daire kararına katılmıyorum.