Danıştay Kararı 10. Daire 2021/7630 E. 2023/127 K. 16.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2021/7630 E.  ,  2023/127 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/7630
Karar No : 2023/127

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

DAVANIN_KONUSU : Davacılar tarafından, Sultanbeyli Devlet Hastanesinde 08/10/2015 tarihinde gerçekleştirilen doğumdan sonra herhangi bir inceleme ve tedavi yapılmadan taburcu edilmeleri nedeniyle müşterek çocuklarının hayatını kaybettiği iddiasıyla, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını ileri sürdükleri zararlarına karşılık her biri için 500,00’er TL maddi ve 100.000,00’er TL manevi olmak üzere toplam 1.000,00 TL maddi ve 200.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

YARGILAMA SÜRECİ :
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davanın maddi tazminat istemleri yönünden reddine, manevi tazminat istemleri yönünden kısmen kabulüne, kısmen reddine ve her bir davacı için 25.000,00’er TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 19/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; tarafların istinaf başvuruları reddedilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, bilirkişi raporunda çocuklarının hayatını akciğer enfeksiyonu nedeniyle kaybettiğinin belirtildiği, mekonyumlu doğum nedeniyle akciğer enfeksiyonunun geliştiği ve tedavi uygulanmadan taburcu edilmelerinin hizmet kusuru olduğu, ayrıca kusursuz sorumluluk ilkesinin de mevcut olduğu ve illiyet bağının varlığının da açık olduğu, bu nedenle maddi tazminatın reddi yönündeki kararın usul ve yasaya aykırı olduğu, hükmedilen manevi tazminat miktarının ise çok düşük olduğu; davalı idare tarafından, bilirkişi raporu uyarınca hizmet kusuru ve illiyet bağı bulunmadığından tazmin şartlarının oluşmadığı ve bu nedenle manevi tazminata hükmedilemeyeceği, hükmedilen manevi tazminata idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davacılar ve davalı idare tarafından, karşılıklı temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan … 08/10/2015 tarihinde saat 08.00 civarında Sultanbeyli Devlet Hastanesine miadında ağrılı gebe olarak başvurmuş, saat 09.10’da tam açıklık sağlanması üzerine saat 09.15’te normal vajinal doğum ile apgarı 8/9 olan 3.210 gr. ağırlığında bir erkek bebek doğurtulmuş, 09/10/2015 tarihinde saat 10.20’de yapılan üçüncü muayenenin ardından anne ve bebek taburcu edilmiş, 10/10/2015 tarihinde saat 04.00’ten sonra emmesinin bozulması ve saat 07.00 civarında burnundan kan gelmesi üzerine bebek Sultanbeyli Devlet Hastanesinin acil servisine kaldırılmış, acil servise ‘nefes yok, kalp atımı yok, ekstremiteler ve gövde soğumaya başlamış’ olarak giriş yapmış ve 45 dakikalık müdahaleye rağmen geri döndürülemeyerek hayatını kaybetmiştir.
Davacılar tarafından, çocuklarında mekonyumlu doğum nedeniyle akciğer enfeksiyonu geliştiği ve gelişen akciğer enfeksiyonunun tedavisi yapılmadan taburcu edildiklerinden çocuklarının hayatını kaybettiği iddiasıyla, hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarının tazmini için davalı idareye başvuru yapılmış, bu başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine de bakılmakta olan dava açılmıştır.
Olayda, davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Mahkemece bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 8. İhtisas Kurulunca düzenlenen … tarih ve … karar numaralı raporda, “10/10/2015 tarihinde evde rahatsızlanması sonrası götürüldüğü hastanede öldüğü bildirilen … ve … oğlu 08/10/2015 doğumlu … hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler değerlendirildiğinde, bebeğin ölümünün akciğer enfeksiyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, normal doğum kararının doğru olduğu, travayda çekilen intrapartum trasede bebeğin intrauterin sıkıntıda olduğunu gösteren bulguların bulunmadığı, kısa süren travayda (doğum eyleminde) apgarı 8/9 olan bir bebek doğurtulduğu, doğan bebeğin doğumdan sonra 7. saat ta ve 23. saat ta ilk muayenesi yapan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uz. Dr. …’nun kayıt altına alınmış herhangi bir anormal fizik muayene bulguların olmaması, istedikleri kan tetkiklerinde çocuğun yatışını gerektirecek bir bulgunun bulunmadığı, 09/10/2015 tarihinde 25. saatında Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uz. Dr. … tarafından yapılan muayende bebeğin defekasyonunun yaptığını, sistem muayenelerin normal olduğu, annenin ifadesinde bebeğin eve geldikten sonra emmesinin normal olduğunu ve yenidoğan akciğer enfeksiyonlarında bulguların silik olabileceği bundan dolayı ortalama bir Çocuk Hekimin gözden kaçırabileceği cihetle bebeğin doğum ve doğum sonrası tedavisine katılan ilgili hekimlerin, yardımcı sağlık personelin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, idarenin uygulama hatasının bulunmadığı” yönünde görüş belirtilmiştir.
İdare Mahkemesince, dosyada mevcut tüm bilgi ve belgeler ile Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulunun raporu birlikte değerlendirildiğinde; davacıların bebeğinin mekonyum aspire ettiğine ilişkin bir bulgu olmadığı, bebeğin ölümünün akciğer enfeksiyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği, bebeğin doğumu ve doğumu sonrası tedavisine katılan hekimlerin, yardımcı sağlık personelinin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu, idarenin uygulama hatasının bulunmadığı, akciğer enfeksiyonu sonucu bebeğin ölümü ile neticelenen süreçte idari eylemle dava konusu zarar arasında bir illiyet bağının bulunmadığı, maddi zararın meydana gelmesinde idareye izafe edilebilecek bir kusur bulunmadığından davacıların maddi tazminat istemlerinin reddi gerektiği; hatalı tıbbi uygulama yapıldığı ortaya konulamadığından maddi tazminata hükmedilmesinin koşulları oluşmamakla birlikte, Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulunun raporunda davacıların bebeğinin ölümünün akciğer enfeksiyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana geldiği ve yeni doğan akciğer enfeksiyonlarında bulgular silik olabileceğinden ortalama bir çocuk hekiminin gözden kaçırabileceği belirtildiğinden, davacıların çocuklarında yeni doğan akciğer enfeksiyonu oluşmasına yol açan nedenlerin neler olduğu hususunda açıklık bulunmadığı ve davacıların, doğumdan kısa bir süre sonra bebeklerinin ölümü ile sonuçlanan sürece ilişkin olarak maddi gerçek (rahatsızlığa yol açan nedenler) hususunda ömür boyu şüphe duyacakları dikkate alındığında, uğradıkları manevi zararın kısmen de olsa tazmini gerektiği gerekçesiyle, davanın maddi tazminat istemleri yönünden reddine, manevi tazminat istemleri yönünden kısmen kabulüne, kısmen reddine ve her bir davacı için 25.000,00’er TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 19/12/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine karar verilmiştir. Bölge İdare Mahkemesince de tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetine yönelik tam yargı davalarında, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Ayrıca, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. maddesinde, hakimin, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği öngörülmüş; aynı Kanun’un 280. maddesinde, bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği, raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; 281. maddesinin 1. fıkrasında, tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda; bebeğin ölümünün akciğer enfeksiyonu ve gelişen komplikasyonlar sonucu meydana gelmiş olduğu, yenidoğan akciğer enfeksiyonlarında bulguların silik olabileceği ve bundan dolayı ortalama bir çocuk hekimi gözden kaçırabileceğinden, ilgili hekimlerin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bulguların silik olabileceği, hekimlerin gözünden kaçabileceği gibi ihtimale dayalı değerlendirmeler yapıldığı görüldüğünden; uyuşmazlıkta, meydana gelen zararın hizmet kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığı açık, anlaşılır ve net bir değerlendirme ile ortaya konulmadan karar verilmiş olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Bu durumda, doğumdan sonra gerçekleştirilen muayenelerde davacıların çocuklarında meydana gelen akciğer enfeksiyonunun tespit edilip edilemeyeceği ve somut olayda tespit edilememesinin tıbbi uygulama hatası olup olmadığı, mevcut bulgular ile davacıların çocuklarının taburcu edilmesinin tıbben uygun olup olmadığı hususlarının açık, anlaşılır ve net bir şekilde değerlendirildiği bir bilirkişi raporu uyarınca davanın esası hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, hizmet kusurunun tespitine yönelik olarak düzenlenecek olan yeni bilirkişi raporunun, üniversitelerin tıp fakültelerinde görevli alanında uzman öğretim üyelerinden oluşturulacak bir kurul tarafından hazırlanması ve bu kurulda en az birer tane çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı, enfeksiyon hastalıkları uzmanı ve göğüs hastalıkları uzmanının bulunması gerekmektedir.
Bu itibarla, meydana gelen zararın hizmet kusurundan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespitine yönelik olarak alınacak yeni bir bilirkişi raporu uyarınca davanın esası hakkında karar verilmesi gerekmekte iken; hükme esas alınamayacak nitelikteki bilirkişi raporu uyarınca verilen davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki karara karşı yapılan istinaf başvurularının reddine yönelik temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 16/01/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.