Danıştay Kararı 10. Daire 2021/7121 E. 2023/636 K. 16.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2021/7121 E.  ,  2023/636 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/7121
Karar No : 2023/636

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
4- …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …Üniversitesi Rektörlüğü
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları …’un … Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesinde larinks kanseri tanısıyla 02/03/2017 tarihinde yapılan ameliyat sonrasında yatırıldığı cerrahi yoğun bakım ünitesinde yataktan kalkmaya çalışırken düşmesi sonucunda hayatını kaybettiği iddiasıyla, davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını ileri sürdükleri zararlarına karşılık … için 100.000,00 TL, …için 80.000,00 TL, …ve …’ın her biri için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 230.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge Mahkemesi kararının özeti: …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; davacıların istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, yakınlarının geçirmiş olduğu ameliyatın ağır bir ameliyat olduğu, yataktan düştüğünün sabit olduğu, bu nedenle temyize konu kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar yakını … Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Hastanesinde larinks kanseri tanısıyla 02/03/2017 tarihinde ameliyat olmuş, ameliyattan sonra alındığı yoğun bakım ünitesinde saat 19.15 civarında yataktan kalkmaya çalışırken düşmüş, yapılan fizik muayene ve tetkiklerde cerrahi müdahalenin yapıldığı bölgede herhangi bir patoloji olmadığı ve acil cerrahi müdahale gerekmediği, başındaki şişliğin cilt altı hematom olduğu ve 24 saat şuur takibi yapılması gerektiği belirtilmiş, ertesi gün sabah 08.50 civarında ağzından kanaması olması üzerine acilen ameliyata alınmasına rağmen hayatını kaybetmiş; davacılar tarafından, yakınlarının düşmesi ve sonrasında hayatını kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle zararlarının tazmini istemiyle yapılan başvurunun reddi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.
Davacıların yakınının ölümü nedeniyle … Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun …tarih ve …karar numaralı raporunda, “…hakkında düzenlenmiş adli ve tıbbi belgelerde bulunan veriler birlikte değerlendirildiğinde; 1- Otopsisinde dış muayenede tespit edilen travmatik değişimlerin lokalizasyonları, özellikleri, ağırlıkları itibariyle ölüm meydana getirebilecek nitelikte olmadıkları, iç muayenede kafatasında kırık, kafa içi kanama, beyin doku harabiyeti, beyin kanaması, iç organ ve büyük damar lezyonu tespit edilmediğine göre; kişinin travmatik bir tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, 2- Otopsisinde alınan doku örneklerinin Kimya İhtisas Dairesinde yapılan tetkikinde; tespit edilen maddelerin kişinin tedavisinde kullanılan ilaç etken maddeleri olduğu, tedavi düzeyinde oldukları, toksik düzeyde olmadıkları, aranan toksik maddelerin bulunmadığı bildirildiğine göre; kişinin zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, 3- …Üniversitesi Hastanesinin …adına düzenlenmiş tıbbi belgesinde; kişinin larenks kanseri tanısıyla ameliyat edildiği, ameliyat sonrası yoğun bakım ünitesinde takibi esnasında yataktan kalkma esnasında düştüğü, kafa sol tarafta şişlik oluştuğu, beyin cerrahisi kliniği tarafından yapılan muayenesi ve tetkikleri sonrası düşmeye bağlı kafa içinde kanama, beyin doku harabiyeti, beyin kanaması oluşmadığının tespit edildiği, ameliyat bölgesinde şişlik oluştuğu, yeniden ameliyata alındığı, boynundaki kanamanın durdurulduğu, ameliyat sonrası solunumu ve dolaşımının durduğu, yapılan yeniden canlandırma işlemine cevap alınamadığının kayıtlı olduğu, otopsisinde bulgular birlikte değerlendirildiğinde; kişinin ölümünün larenks kanseri nedeniyle yapılan ameliyat ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu” yönünde görüş belirtilmiştir.
İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen rapor ile davacıların yakını …’un travmatik bir tesirle veya zehirlenerek öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı, ölümünün larenks kanseri nedeniyle yapılan ameliyat ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği, dolayısıyla, davacıların yakınının ölümüne cerrahi yoğun bakım ünitesinde yataktan kalkmaya çalışırken düşmesinin neden olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davalı idareye atfı kabil bir kusur ve zarar ile eylem arasında illiyet bağının bulunmadığı, ayrıca, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgelerin incelenmesinden davalı idarece oryantasyon ve hizmet içi eğitimlerin verildiğinin, olay günü anılan ünitede görevli olan hemşirenin de söz konusu eğitimlere katıldığının ve yürütülen soruşturma kapsamında hemşirelik hizmetleri koordinatörü tarafından verilen ifadede ise bu hemşirenin yaptığı değerlendirmede herhangi bir eksiklik olmadığı yönünde görüş belirtildiğinin görüldüğü, bu nedenle hastanın yataktan düşmesi olayında da davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; Bölge İdare Mahkemesince de davacıların istinaf başvurusu reddedilmiştir.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi, 1. fıkrası, (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla belirlenip hüküm altına alınmasını sağlamaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetimi yapılacağından, mahkemece, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmektedir. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
İdarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak, yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütme yükümlülüğünün bulunduğu tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Öte yandan, manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere maruz kalmış ya da kişilerin vücut bütünlüğünün ihlal edilmiş olmasına, ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp; idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları da manevi zararın varlığı ve manevi tazminatın hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır. Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, manevi tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli ve idari faaliyetin niteliği gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Buna göre, manevi tazminat takdir edilirken, davacı(lar) yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı(lar) yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
…Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan bilirkişi raporunda, davacıların yakınının travmatik bir tesirle değil de larenks kanseri nedeniyle yapılan ameliyat ve gelişen komplikasyonları nedeniyle hayatını kaybettiği belirtildiğinden, davacılar yakınının hayatını kaybetmesinin davalı idarenin hizmet kusuru sonucunda meydana gelmediği sabittir.
Öte yandan, dosyada bulunan tıbbi evraktan, ameliyat sonrası alındığı yoğun bakım ünitesinde, yetişkin hastaların düşme riskinin değerlendirildiği itaki ölçeğine göre, davacılar yakınının düşme riskinin saat 17.00 itibarıyla 13, saat 18.00 itibarıyla 8 puan olarak değerlendirildiği, bu saatten sonra ise herhangi bir değerlendirme yapılmadı ve kısıtlamasına saat 18.45’te ara verildiği, itaki ölçeğine göre ise 5 ve 5’in üstündeki puanların yüksek risk grubu olduğu görülmektedir.
Bu haliyle, davacıların yakınının, itaki ölçeğine göre yapılan saat 17.00 ve 18.00’deki değerlendirmelerinde düşme riski yönünden yüksek risk grubu içerisinde bulunduğu, bu duruma rağmen saat 18.45’te itaki ölçeği yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadan kısıtlamasına son verildiği ve saat 19.15 civarında yatağından düştüğü görüldüğünden; Adli Tıp Kurumu raporunda da belirtildiği üzere, davacılarının yakınının hayatını kaybetmesinde davalı idarenin herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı sabit olmakla birlikte, davacıların yakınının geçirmiş olduğu ameliyattan sonra alınmış olduğu yoğun bakım ünitesindeki yatağından düşmesinin davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, davacılar yakınının davalı idarenin gözetimi altında iken yatağından düşmesinin hizmet kusurundan kaynaklandığı açık olduğundan, davacıların bu nedenle uğramış oldukları manevi zararlarının makul bir tazminata hükmedilmek suretiyle giderilmesi gerekirken, davacıların manevi tazminat istemiyle açmış oldukları davanın reddine yönelik verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan …TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacılara iadesine,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 16/02/2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X) – KARŞI OY :
Temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararı usul ve yasaya uygun olup, onanması gerektiği oyuyla aksi yöndeki Daire kararına katılmıyorum.