Danıştay Kararı 10. Daire 2021/6707 E. 2023/124 K. 16.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2021/6707 E.  ,  2023/124 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/6707
Karar No : 2023/124

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN MÜDAHİL
(DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge idare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, taraflarca ve davalı yanında müdahil tarafından aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, yakınları … ‘nin Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesinde geçirdiği safra kesesi ameliyatı sonrasında sağlık hizmetinin kusurlu yürütülmesi nedeniyle hayatını kaybettiği iddiasıyla, zararlarına karşılık toplam 12.000,00 TL maddi ve 1.000.000,00 TL manevi tazminatın olayın gerçekleştiği tarihten itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacıların maddi tazminat istemlerinin reddine, manevi tazminat istemlerinin toplam 250.000,00 TL’lik kısmının kabulüne, kalan kısmının reddine, hükmedilen manevi tazminatın davalı idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge idare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; davacıların istinaf istemlerinin reddine, davalı idare ile davalı idare yanında müdahilin istinaf istemlerinin kısmen kabulüne, kısmen reddine, … İdare Mahkemesince verilen kararın davacıların maddi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmı ile manevi tazminat isteminin reddedilen kısmının hukuka ve usule uygun olduğuna, bu kısımlar yönünden ileri sürülen istinaf istemlerinin kararın bu kısımlarının kaldırılmasını gerektirecek nitelikte olmadığına, kararın manevi tazminata ilişkin kabul edilen kısmının kaldırılmasına, manevi tazminat yönünden yeniden incelenen davada toplam 45.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 19/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin ise reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının somut olaya uygun gerekçeden yoksun olduğu, somut olayda müdahil doktorun ağır kusurunun mevcut olduğu, özen yükümlülüğünün tüm aşamalarda ihlal edildiği ve tıbbi belgelerin özensiz tutulduğu; davalı idare tarafından, zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediği, somut olayda hizmet kusuru ve uygun illiyet bağı bulunmadığından tazmin şartlarının gerçekleşmediği, ceza mahkemesince alınan bilirkişi raporuna itibar edilemeyeceği; davalı yanında müdahil tarafından, zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediği, ceza davasında alınan bilirkişi raporunun hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına karar verildiğinden hükme esas alınamayacağı, bu dava kapsamında alınmış bir bilirkişi raporu bulunmadığı, meydana gelen zarar hizmet kusurundan kaynaklanmadığından tazmin şartlarının oluşmadığı, davacılardan … lehine müteveffa ile 17 yıl önce boşandığından tazminata hükmedilemeyeceği, diğer davacılar lehine hükmedilen tazminat miktarlarının ise fahiş olduğu belirtilerek Bölge İdare Mahkemesi kararının aleyhlerine olan kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI :Davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuş; davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını … 20/01/2016 tarihinde Zonguldak Atatürk Devlet Hastanesinde safra kesesi taşının alınmasına yönelik ameliyat olmuş ve 22/01/2016 tarihinde taburcu edilmiş, taburcu edildiği gün fenalaşması üzerine yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir.
Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığınca 29/05/2017 tarihinde düzenlenen iddianame ile müdahil doktor hakkında taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediğinden bahisle kamu davası açılmıştır.
Müteveffa …’nin çocukları olan …, …, … ve … tarafından, “müdahil doktor hakkında soruşturma izni verildiği, soruşturma izni verilmesine yönelik karara karşı yapılan itirazın Bölge İdare Mahkemesince reddedildiği, savcılıkça kamu davası açıldığı ve ceza yargılamasının devam ettiği, bu nedenle müdahil doktorun kusuru ile yakınlarının hayatını kaybettiğinden bahisle meydana gelen zararlarının tazmini gerektiği” belirtilerek 16/10/2017 tarihinde davalı idareye başvurulmuştur.
Müdahil doktor hakkında açılan ceza davası devam ederken Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle, müdahil doktorun uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı belirtilmiş ve müteveffa … ‘nin çocukları olan … ve .. . ile eski eşi olan … tarafından 15/08/2018 tarihinde, çocukları … ve … tarafından 16/08/2018 tarihinde davalı idare kayıtlarına giren dilekçe ile Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda müdahil doktora kusur atfedildiği belirtilerek zararlarının tazmini istemiyle başvuru yapılmıştır.
Ceza yargılaması devam ederken Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan 26/12/2018 tarihli ek raporda özetle, müdahil doktorun uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı ve hatalı uygulamalar ile davacıların yakının ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu belirtilmiş, müteveffa …’nin çocukları …, …, … ve … ile eski eşi … tarafından 19/04/2019 tarihinde davalı idareye zararlarının tazmini istemiyle başvuru yapılmış ve bu başvurunun zımnen reddi üzerine 15/08/2019 tarihinde bakılmakta olan işbu tam yargı davası açılmıştır.
İşbu tam yargı davasının açılmasından sonra, 12/09/2019 tarihinde sonuçlanan ceza davasında müdahil doktorun görevi ihmal suçunu işlediğinin sübuta erdiği gerekçesiyle mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş, bu kararın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kısmı yapılan itiraz üzerine kaldırılmış ve yargılamaya devam edilmiştir.
… İdare Mahkemesince işin esası incelenmek suretiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş; … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince de yine işin esası incelenmek suretiyle davacıların istinaf başvurusunun reddine, davalı idarenin ve davalı yanında müdahilin istinaf başvurularının kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. Kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağandışı zararların idarece tazmini, Anayasa’nın 125. maddesi gereğidir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları ödemekle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Doğrudan doğruya tam yargı davası açılması” başlıklı 13. Maddesinden ön başvurusu tarihinde yürürlükte olan haliyle “İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” hükmüne yer verilmiştir.
İdari eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini talebiyle tam yargı davası açılabilmesi için, zarara sebep olan eylemin ve maddi olayın idariliğinin ve yol açtığı zararın kesin olarak ortaya çıkması zorunludur.
Bu itibarla; ancak, zararın varlığı, niteliği ve esaslı unsurları hakkında bir dava açmaya, o davayı ciddi ve objektif bir şekilde desteklemeye, gerekçelerini göstermeye elverişli yeterli hal ve şartların öğrenilmesi halinde zararın öğrenilmiş sayılacağının kabulü gerekmektedir.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir davranışı, bir tutumu veya hareketsizliği; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları ifade etmektedir. Dolayısıyla zarara sebep olan eylemin ve maddi olayın idariliği ve yol açtığı zarar bazen eylemin yapılmasıyla veya olayın gerçekleşmesiyle birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra, değişik araştırma, inceleme ve hatta ceza yargılaması sonucu da ortaya çıkabilmektedir.
Esasen, idari eylemin tamamlandığı ve zararın tam olarak ortaya çıktığı tarih dikkate alınmadan 2577 sayılı Kanunun 13. maddesinde öngörülen bir ve beş yıllık sürenin hesaplanması, bazı hallerde dava açma hakkının kullanılamaması sonucunu doğuracaktır. Zararın ortaya çıkmasıyla kullanılması mümkün olan dava açma hakkını ortadan kaldırır biçimde süre hesabı yapılmasının ise hak arama özgürlüğüyle bağdaşmayacağı açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; yukarıda ayrıntıları ile belirtildiği üzere, müdahil doktorun taksirle ölüme sebebiyet vermek suçunu işlediğinden bahisle Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame düzenlenip kamu davasının açılmasının ardından, davacıların bir kısmı tarafından davalı idareye hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarının tazmini istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca başvuru yapıldığı, ancak bu başvurunun zımnen reddi üzerine tam yargı davası açılmadığı, daha sonra, müdahil doktorun yargılandığı ceza davasında Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan bilirkişi raporunda müdahil doktora kusur atfedildiği belirtilerek, davacılar tarafından davalı idareye hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarının tazmini istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca ikinci kez (bazı davacılar yönünden ilk, bazı davacılar yönünden ikinci) başvuru yapıldığı, ancak bu başvurunun zımnen reddi üzerine de tam yargı davası açılmadığı, ceza davası devam ederken Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan ek bilirkişi raporunda müdahil doktorun kusurlu eylemleri ile meydana gelen ölüm olayı arasında illiyet bağı bulunduğunun belirtilmesi üzerine, davacılar tarafından davalı idareye hizmet kusurundan kaynaklanan zararlarının tazmini istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi uyarınca üçüncü kez (bazı davacılar yönünden ikinci, bazı davacılar yönünden üçüncü başvuru) başvuru yapıldığı ve bu başvurunun zımnen reddi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı görülmüştür.
Bu haliyle; davacılar tarafından, zararlarının oluşmasına neden olan kusurlu eylem ve bu eylemin idariliğinin en geç ceza davası kapsamında alınmış olan 28/03/2018 tarihli bilirkişi raporu ile öğrenilmiş olduğunun kabulü gerektiği, ayrıca, davacıların bir kısmı tarafından bu tarihten dahi önce, tamamı tarafından ise bu bilirkişi raporundan sonra davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığını iddia ettikleri zararlarının tazmini istemiyle 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi kapsamından başvuru yapıldığı, ancak bu başvuruların zımnen reddi üzerine tam yargı davası açılmadığı görüldüğünden, davacılar tarafından 19/04/2019 tarihinde davalı idareye zararlarının tazmini istemiyle yapılan (bazı davacılar yönünden ikinci, bazı davacılar yönünden üçüncü) başvurunun, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesi ile düzenlenen süreleri yeniden canlandırmayacağı ve açılan işbu tam yargı davasının süresinde olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Nitekim, aynı maddi olay nedeniyle müteveffa … ‘nin kızı olan … tarafından… İdare Mahkemesinin E:… sayısına kayıtlı olarak açılan bir diğer tam yargı davasında, ilk derece mahkemesince işin esası incelenmek suretiyle verilen karar … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararı ile kaldırılarak davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş ve bu karar Dairemizin 16/01/2023 tarih ve E:2021/5022, K:2023/123 sayılı kararıyla onanarak kesinleşmiştir.
Bu durumda, … İdare Mahkemesince davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına geçilerek yapılan yargılama üzerine verilen kararda ve bu karara karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine işin esası incelenmek suretiyle verilen temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamıştır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine, davalı idare ve davalı idare yanında müdahilin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge idare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 16/01/2023 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X) – KARŞI OY :
Dosyanın incelenmesinden, müdahil doktorun yargılanmış olduğu ceza davasında alınan 28/03/2018 ve 26/12/2018 tarihli Adli Tıp Kurumu raporlarında müdahil doktorun uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı ve meydana gelen ölüm olayı ile hatalı tıbbi uygulamalar arasında illiyet bağı bulunduğunun belirtildiği; … Asliye Ceza Mahkemesinin 12/09/2019 tarihli kararıyla da müdahil doktorun mahkumiyetine karar verildiği görülmektedir.
Bu haliyle, Adli Tıp Kurumunun kusur atfeden raporlarının öğrenilmesi sonucunda oluşan yeni hukuki durum ile müdahil doktorun kusurunun, bir başka deyişle eylemin idariliğinin kesin olarak öğrenilmiş olduğu sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporları ile davalı idarenin hizmet kusurunun öğrenildiği kabul edildiğinden, anılan ceza yargılamasının kesinleşmesi akabinde yapılacak başvuru üzerine açılacak davanın süresinde olduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Nitekim, tazminat istemli 19/04/2019 tarihli başvurunun anılan ceza yargılaması devam ederken yapılmış olduğu görüldüğünden; bu başvurunun zımnen reddi üzerine açılan davanın her halükarda süresinde olduğu kuşkusuzdur.
Açıklanan bu nedenlerle, uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle verilen Bölge İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan temyiz başvurularının uyuşmazlığın esası incelenmek suretiyle sonuçlandırılması gerektiğinden, işbu tam yargı davasının süresinde açılmadığı gerekçesiyle uyuşmazlığın esasının incelenmesine olanak bulunmadığı belirtilerek verilen bozmaya yönelik Daire kararına katılmıyorum.