Danıştay Kararı 10. Daire 2021/1590 E. 2023/213 K. 19.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2021/1590 E.  ,  2023/213 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2021/1590
Karar No : 2023/213

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- …
2- …
3- …
VEKİLİ : Av. …
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Rektörlüğü
VEKİLİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih (Kararda sehven 18/12/2020 olarak yazılmıştır.) ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılardan …’ın 07/01/2008 tarihinde halsizlik sebebiyle Fırat Üniversitesi Hastanesine başvurduğu, böbrek rahatsızlığı teşhisi ile nefroloji servisine yatırılarak tedavi altına alındığı, bir ay kadar süren tedavi sonucunda kendisine böbrek kanseri teşhisi konularak üroloji servisinde yapılan ameliyatla iki böbreğinin alındığı, ancak bu süreçte yanlış tedavi uygulandığı, ameliyat sonrası yapılan incelemelerde her iki böbreğinde de kanser belirtisi olmadığının anlaşıldığı, yanlış teşhis ve tedavi sonucu bilgilendirme yapılmadan her iki böbreğinin alındığı, köyde tarım işlerinde çalıştığı, iş gücünü kaybettiği dolayısıyla iş göremez hale geldiği, henüz 27 yaşında olduğu ve bundan sonraki sosyal hayatının olumsuz etkilendiği ve bu durumun kendileri üzerinde manevi yıkıma neden olduğu ileri sürülerek uğranılan zararlara karşılık toplam 450.000,00 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden ve 350.000,00 TL manevi tazminatın ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyasındaki bilgi ve belgeler ile dava konusu olay kapsamında bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu raporunun değerlendirilmesinden, hizmet kusuru bulunduğu iddiasıyla davalı idareden tazminine karar verilmesi istenilen zararın meydana gelmesinde davalı idareye atfedilecek bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; olayda, her ne kadar meydana gelen zarar ile davalı idarece sunulan sağlık hizmeti kapsamındaki tıbbi uygulamalar arasında kesin bir illiyet bağı kurulamamış ise de dava dosyasında bulunan raporlara göre, hastanın kayıtlarında mevcut tedavi sürecinde MR veya BT çekimine ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığı, söz konusu radyolojik tetkiklerin hastane yönetimince arşivlenmemesinin bir eksiklik olarak değerlendirildiğinin anlaşıldığı, davacının tedavi sürecinde böbrek yetmezliğinin tedavisinde davalı idarece her türlü özenin gösterilmediği, bu nedenle davacının tedavisinin gerektiği gibi yürütülmesi durumunda her iki böbreğinin de alınıp alınmayacağı yönünde ömür boyu şüphe, endişe ve üzüntü duymalarına yol açacağı nedeniyle davacıların istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararın manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının kaldırılmasına, … için 20.000,00 TL, … için 5.000,00 TL, … için 5.000,00 TL manevi tazminatın 07/11/2008 tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, hükme esas alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğu, olayda hizmet kusurunun bulunduğu, aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirilmediği, hükmedilen manevi tazminatın yetersiz olduğu, davalı idare tarafından, olayda hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Bölge İdare Mahkemesi kararının, davacıların maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının onanması, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin 2. fıkrası uyarınca davacıların duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
A) Temyize konu kararın davacıların maddi tazminat isteminin reddine ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının incelenmesi:
Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Bölge İdare Mahkemesi kararının, davacıların maddi tazminat isteminin reddine ve manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımlarının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyize konu kararın davacıların manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının incelenmesi:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan … , 07/01/2008 tarihinde halsizlik sebebiyle Fırat Üniversitesi Hastanesine başvurmuş, böbrek rahatsızlığı teşhisi ile Nefroloji servisine yatırılarak tedavi altına alınmış, bir ay kadar süren tedavi sonucunda kendisine böbrek kanseri teşhisi konularak üroloji servisinde yapılan ameliyatla iki böbreği de alınmıştır. Davacılar, bu süreçte yanlış tedavi uygulandığı, ameliyat sonrası yapılan incelemelerde her iki böbrekte de kanser belirtisi olmadığının anlaşıldığı, yanlış teşhis ve tedavi sonucu bilgilendirme yapılmadan her iki böbreğin alındığı, köyde tarım işlerinde çalışan …’ın iş gücünü kaybettiği dolayısıyla iş göremez hale geldiği, …’ın henüz 27 yaşında olduğu ve bundan sonraki sosyal hayatının olumsuz etkilendiği ve bu durumun manevi yıkıma neden olduğu ileri sürülerek davalı idareye maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuşlar, başvurularının reddi üzerine bakılan davayı açmışlardır.
Olayda idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda; “Kişiye batın USG’de bilateral böbrek solid kitle tespit edilmesi üzerine iğne biyopsi yapıldığı ve patoloji sonucunun klasik tip renal hücreli karsinom olarak geldiği, bu tanıyla kişiye bilateral nefrektomi yapıldığı ve nefrektomi materyalinin patolojik incelenmesinde son dönem böbrek, kronik pyelonefrit, nefrokalsinozis, hyalen arteroskleroz tespit edildiğinin anlaşıldığı, kişinin 17/01/2008 tarihli tüm batın MR raporunda; bilateral böbreklerde tanımlanan lezyon alanları tariflendiği, bu lezyonların görünüm itibariyle bilateral RCC lehine anlamlı olduğu, bilateral RCC ve kistlerin bir arada bulunduğu VHL sendromu açısından böbrekteki lezyonlardan biyopsi önerildiği, 29/01/2008 tarihinde Üroloji Kliniğine yatırıldığı, üre 262 mg/dl, kreatinin 9 mg/dl olması üzerine 01-03 Şubat tarihleri arasında 3 kez, 06/02/2008 tarihinde 1 kez hemodiyalize alındığı, hastanın kronik böbrek yetmezliği olması ve kişide tespit edilen lezyonların yüksek derecede renal hücreli karsinom çıkma ihtimali bir arada değerlendirildiğinde kişiye gerçekleştirilen (bilateral nefrektomi) ameliyatın endikasyonunun doğru olduğu, ameliyat sonrası takip ve tedavilerinin tıbben uygun olduğu cihetle; dava konusu olayda kişinin tedavisine katılan sağlık görevlilerinin uygulamalarının tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olduğu, dolayısıyla ilgili sağlık çalışanlarına atfı-kabil kusur bulunmadığı oy birliği ile mütalaa olunur.” yolunda görüş bildirilmiştir.
İlk derece Mahkemesince, yukarıda anılan bilirkişi raporu hükme esas alınarak olayda idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Uyuşmazlıkta istinaf aşamasında, Bölge İdare Mahkemesince bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu 7. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı raporda; “Adli Tıp Kurumunun …-…, …-…, …-…, …-… tarih-karar nolu müzekkereleri ile kişinin ameliyat öncesi iğne biyopsisi preparatları ve MR görüntüleme asıllarının istenmiş olduğu, ancak dosyada yalnızca ameliyat sonrası nefrektomi materyaline ilişkin preparatların mevcut olduğu ve Fırat Üniversitesi Rektörlüğünün 16/03/2015 tarihli yazısında hastanın kayıtlarında mevcut tedavi sürecinde MR veya BT çekimine ilişkin herhangi bir kaydın bulunmadığının bildirildiği, söz konusu radyolojik tetkiklerin hastane yönetimince arşivlenmemesinin bir eksiklik olarak değerlendirildiği, mevcut belgelere göre yapılan değerlendirmede; halsizlik, ağrı, iştahsızlık, geceleri sık idrar çıkma şikayetleri ile Fırat Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne başvuran ve Batın Ultrasonografi ve Batın MR incelemede böbreklerinde bilateral solid kitle tespit edilen, laboratuvar bulguları son evre Kronik Böbrek Yetmezliği ile uyumlu olan ve iğne biyopsisi sonucu klasik tip renal hücreli karsinom ile uyumlu olarak raporlanan kişiye bilateral nefrektomi uygulanmasının tıbben doğru olduğu, kişide operasyona bağlı bir komplikasyon tanımlanmadığı, kişi opere edilmeseydi dahi her iki böbreğinde mevcut son dönem kronik böbrek hastalığı nedeniyle hemodiyaliz ya da transplantasyon ihtiyacı olacağı, her ne kadar kişinin ameliyat sonrası nefrektomi materyalinde patolojik olarak karsinom tespit edilmemiş ise de ameliyat öncesi böbrek karsinomu şüphesiyle yapılan iğne biyopsilerinin histopatolojik incelenmesinde her türlü dikkat ve özenin gösterildiği durumlarda bile tanıda yanlış pozitiflik olabileceğinin tıbben bilindiği, kişide ameliyat öncesi dönemde mevcut olan böbrek yetmezliğinin tedavi edilebilir bir durum olmadığı, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; kişinin tedavisine katılan hekimlerin uygulamalarında tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmayan bir durum tespit edilmediği oy birliği ile mütalaa olunur.” yolunda görüş bildirilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları doğrudan zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davaları olup, idarenin hukuki (mali/tazmin) sorumluluğunun yargı aracılığıyla yerine getirilmesini sağlamaktadır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Kusursuz (objektif) sorumluluk, kamu hizmetinin görülmesi sırasında kişilerin uğradıkları özel ve olağan dışı zararların idarece tazmini esasına dayanmakta olup; kusur sorumluluğuna oranla ikincil derecede bir sorumluluk türüdür. Başka bir anlatımla idare, hukuka uygun olarak yürüttüğü hizmetin doğrudan sonucu olan, idari faaliyet ile nedensellik bağı kurulabilen, istisnai bir risk sonucu oluşan, özel ve olağan dışı zararları kusursuz sorumluluk ilkesi gereği tazmin etmekle yükümlüdür.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden, ceza yargılamasına da konu olan uyuşmazlıkta, 07/02/2008 tarihinde …’ın böbreklerinin alındığı tıbbi müdahaleye ilişkin rızasının olduğunu belirten bilgilendirme formu veya buna ilişkin herhangi bir belgenin düzenlenip düzenlenmediği hususunun sorulması için Fırat Üniversitesi Hastanesi Başhekimliğine yazılan müzekkere üzerine, davalı idare tarafından istenilen belgeye ulaşılamadığının bildirildiği görülmüştür.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği, zararlı sonuca etkisi ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Temyiz konusu Bölge İdare Mahkemesi kararıyla dava konusu olay nedeniyle davacıların toplam 350.000,00 TL’lik manevi tazminat isteminin 30.000,00 TL’lik kısmı kabul edilmiş ise de; manevi tazminatın ilgililerin duyduğu elem ve üzüntünün kısmen giderilmesini sağlayan manevi bir tatmin aracı olduğu gözetildiğinde, dava konusu olayın davacılar üzerinde yarattığı etki, davacıların tedavisi süresince yaşadıkları sıkıntılar ve yukarıda belirtildiği üzere dava konusu olayda hasta veya hasta yakınından aydınlatılmış onam belgesinin alınmadığı göz önünde bulundurulduğunda; Bölge İdare Mahkemesince yerinde görülen davacılar için takdir edilen manevi tazminat miktarının, duyulan elem ve ıztırabı kısmen de olsa giderecek düzeyde olmadığı görülmektedir.
Bu itibarla, olayın gelişim ve seyrindeki bu aksaklığın davacıların manevi tazminat istemlerinin tamamının (toplam 350.000,00 TL) kabulünü gerektirdiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının manevi tazminatın kısmen reddine ilişkin kısmında hukuka uygunluk bulunmamakta olup, Bölge İdare Mahkemesince, davacıların manevi tazminat istemlerinin tamamının kabulüne karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin REDDİNE, davacıların temyiz isteminin kısmen KABULÜNE, kısmen REDDİNE,
2. Davanın reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak taraflarca yapılan istinaf başvurusunun kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih (Kararda sehven 18/12/2020 olarak yazılmıştır.) ve E:…, K:… sayılı kararının davacıların maddi tazminat isteminin reddi ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının ONANMASINA, davacıların manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının BOZULMASINA,
4. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 19/01/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.