Danıştay Kararı 10. Daire 2020/6349 E. 2020/6837 K. 23.12.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/6349 E.  ,  2020/6837 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/6349
Karar No : 2020/6837

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1- Kendi adına asaleten …, …, … ve …’a velayeten Muhside Taş
2- Kendi adlarına asaleten …’a velayeten … ve … … 9- …
VEKİLLERİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : Av. …
2- … Bakanlığı / …
VEKİLİ : 1. Huk. Müş. Yrd. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı davacıların maddi tazminat istemleri yönünden davanın kabulü yolundaki kararının temyizen incelenerek bozulması taraflarca istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların murisi olan …’ın 19/07/2005 tarihinde, adam öldürmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklanma istemiyle mevcutlu olarak gönderildiği Diyarbakır Adliyesinin 3. katında bulunan Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’nin önündeki banklarda oturduğu sırada hasmının yeğeni … isimli kişi tarafından tabancayla 7 el ateş edilerek öldürülmesi olayında idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle müteveffanın eşi için 34.000,00 TL, çocukları için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 134.000,00 TL maddi, eş, çocuklar ve anne-baba için ayrı ayrı 3.000,00 TL, kardeşler için de ayrı ayrı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 37.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 07/02/2018 tarih ve E:2015/2493, K:2018/250 sayılı bozma kararına uyulmak suretiyle aktüerya bilirkişisi tarafından yapılan hesaplama kapsamında mahkemece, maktül …’ın ağır tahrik altında suç işlediği, daha sonra sıkı güvenlik önlemleri bulunan adliye içerisinde öldürüldüğü, yine maktül …’ın katilinin kasten adam öldürme suçundan yapılan yargılamasında 10 yıl hapis cezası aldığı dikkate alındığında, maktülün ceza yargılaması yapılmış olsaydı alabileceği cezanın, ceza hukuku bilirkişisi tarafından yapılan hesaplamalardaki en az ceza olacağı kanaatine varılarak aktüerya hesabında en az ceza alması halinde hapiste kalacağı süre olan 6 yıl 242 gün sonra koşullu salıverilme tarihi olan 22/03/2012 tarihi dikkate alınarak bulunan destekten yoksun kalma tazminatının hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varıldığı, Mahkemece davacıların destekten yoksun kalma nedenine dayalı maddi zararının tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda, destekten yoksun kalmaya karşılık ölenin olay tarihindeki yaşı, sosyo-ekonomik durumu, almış olduğu hapis cezası dikkate alınarak yasalar uyarınca maddi zararın hesaplandığı, davacıların destek kaybının toplam 292.421,08 TL olduğunun görüldüğü, dava açılması aşamasında davacıların maddi tazminat isteminin 134.000,00 TL olduğu, hesap bilirkişi raporunun tebliğ edildiği, rapora karşı yapmış olduğu itirazların ve ek rapor talebinin reddine dair ara kararı alındığı bu kararın davacı vekiline tebliğine rağmen ıslah hakkının kullanılmadığı görülmekle taleple bağlılık ilkesi gereği, 134.000,00 TL maddi tazminatın davacılara ödenmesi gerektiği kanaatine varıldığı, davacıların manevi tazminat istemleri hakkında verilen kararın Danıştay Onuncu Dairesinin E:2009/5838 K:2013/9042 sayılı kararı ile onanarak kesinleştiği dikkate alındığında bu hususta yeniden karar verilmesine mevzuat uyarınca olanak bulanmadığı gerekçesiyle maddi tazminat yönünden davanın kabulüne, toplam 134.000,00 TL maddi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, maddi tazminatın dava dilekçesinde 134.000,00 TL ve enflasyon, hayat standartları ve yargılama sürecinin uzunluğu dikkate alınarak 100.000,00 Amerikan doları üzerinden talep edildiği, mahkemenin 2005 yılı koşullarında talep edilen miktar üzerinden hüküm kurduğu, oysaki 100.000,00 USD’nin karar tarihindeki Türk lirası karşılığı üzerinden karar verilmesi gerektiği, bu kapsamda dava değerini eş ve iki çocuk yönünden 202.201,51 TL olarak artırdıkları ileri sürülmektedir.
Davalı … Bakanlığı tarafından; kendilerinin eylemleri ile zarar arasında sebep sonuç ilişkisinin ve hizmet kusurunun bulunmadığı, kusursuz sorumluluklarından da söz edilemeyeceği ileri sürülmektedir.
Davalı … Bakanlığı tarafından; bilirkişi raporunda dört tercihli hesaplama yapıldığı, Mahkemenin ise davacılar lehine olan hesaplamayı kabul ettiği, oysaki davacılar murisinin en az cezayı almasının mümkün olmadığı, tahliyesinde ise koşullu salıverme tarihinin değil bihakkın tahliye tarihinin dikkate alınması gerektiği ve davacılar murisine kusur izafe edilmemesinin de hatalı olduğu ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMASI : Davalı idareler tarafından, davacıların temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulü, davacıların temyiz istemlerinin reddi ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosya tekemmül ettiğinden davalı … Bakanlığı’nın yürütmenin durdurulması istemi hakkında bir karar verilmeksizin, davacıların miktar artırımı talebi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:
Davacıların temyiz isteminin incelenmesi;
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın dava değerine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, davacıların dilekçesinde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

Davalı İdarelerin Temyiz İsteminin İncelenmesi:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Davacıların murisi olan …’ın 19/07/2005 tarihinde, adam öldürmeye teşebbüs suçlamasıyla tutuklanma istemiyle mevcutlu olarak gönderildiği Diyarbakır Adliyesinin 3. katında bulunan Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’nin önündeki banklarda oturduğu sırada hasmının yeğeni … isimli kişi tarafından tabancayla 7 el ateş edilerek öldürülmesi olayında idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle müteveffanın eşi için 34.000,00 TL, çocukları için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 134.000,00 TL maddi, eş, çocuklar ve anne-baba için ayrı ayrı 3.000,00 TL, kardeşler için de ayrı ayrı 2.000,00 TL olmak üzere toplam 37.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinde itibaren işletilecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacılar murisi …’ın 19/07/2005 tarihinde, … isimli kişiyi üzerine neft döküp öldürmek amacıyla yaktığı iddiasıyla … Cumhuriyet Başsavcılığı’na mevcutlu olarak getirildiği, Cumhuriyet Savcısı tarafından savunması alındıktan sonra adam öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanması istemiyle polis memurları nezaretinde Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesine gönderildiği, hazırlık evrakı incelenmek üzere Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderildiği sırada, … isimli kişinin kimliği tespit edilemeyen bir arkadaşıyla birlikte saat 14:00 civarında ruhsatsız tabancası ile adliye binasına girdiği, cezaevinden gelen mahkumların mahkemesinin nerede görüldüğünü öğrenerek davacılar murisini aramaya başladığı ve bir süre sonra davacılar murisini görmesi üzerine yanına yaklaşarak 7 el ateş etmek suretiyle davacılar murisini öldürdüğü, …’un, hakkında tasarlayarak adam öldürmek suçlamasıyla … Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada yaptığı savunmasında; olay günü ruhsatsız tabancasıyla adliye önüne geldiğini ancak kapıda kontrol yapıldığını görerek geri döndüğünü, daha sonra kapıda bir kamyonun durduğunu, kamyondan kolilerin indirildiğini ve bu kapıdan giriş çıkış olduğunu, kolilerin bazılarının kamyondan yere bırakılmış olduğunu bazılarının da içeriye alınmakta olduğunu gördüğünü, bu kapıdan 2-3 kadının geçtiğini görünce kendisinin de bunların arkasından içeriye girdiğini, yani çıkış kapısından girdiğini, daha sonra davacılar murisini görmesi üzerine de ateş etmeye başladığını belirttiği, olayda kusuru bulunduğu iddia edilen polis memurları hakkında yapılan soruşturma sonucunda Diyarbakır Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu’nun … tarih ve … sayılı kararı ile polis memurları …, …, … ve …’ın Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğü’nün 13. ve 15. maddeleri gereğince “görevin takdir ve yerine getirilmesinde hoşgörü veya savsaklama ” suçundan dolayı “16 ay süreli durdurma” cezası ile cezalandırıldıkları, anılan cezanın iptali istemiyle polis memuru … tarafından açılan davanın da … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile reddedildiği ve bu kararın davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmemesi nedeniyle kesinleştiği, ayrıca yine polis memuru … hakkında görevi kötüye kullanmak suçlamasıyla … Sulh Ceza Mahkemesi’nde açılan dava sonucunda da … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla mahkumiyet hükmü verildiği, davacılar murisini öldüren … hakkında yapılan ceza yargılaması neticesinde ise … Ağır Ceza Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile kasten adam öldürme suçundan 10 yıl hapis cezası ve ruhsatsız silah taşıma suçundan da 1 yıl 8 ay hapis cezası ve 407,00 TL adli para cezası ile cezalandırıldığı ve bu kararın … Ceza Dairesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla onandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, davacıların yakını …’ın katilinin kasten adam öldürme suçundan yapılan yargılamasında 10 yıl hapis cezası alması dikkate alınarak, davacıların yakınının ceza yargılaması yapılmış olsaydı alabileceği cezanın, ceza hukuku bilirkişisi tarafından yapılan hesaplamalardaki en az ceza olacağı kanaatine varılarak aktüerya hesabında en az ceza alması halinde hapiste kalacağı süre olan 6 yıl 242 gün sonra koşullu salıverilme tarihi olan 22/03/2012 tarihi dikkate alınarak bulunan destekten yoksun kalma tazminatının hakkaniyete uygun olacağı sonucuna varılmış ise de; davacılar yakınının yargılanması halinde en az ceza olan 10 yıl hapis cezası alabileceği kanaatinin yerinde olduğu ancak koşullu salıverme tarihinin değil bihakkın tahliye tarihinin (18/07/2015) dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla; hesap bilirkişisi tarafından en az ceza olan 10 yıla ve bihakkın tahliye tarihine göre yapılan hesaplama dikkate alınarak karar verilmesi gerekmektedir. Ancak bu hesaplamada da geçmiş dönem hesabında her yıl için günlük ücretin, 2019 yılı asgari net ücret üzerinden hesaplandığı görülmektedir. Bu hesaplama yöntemi hukuka uygun olmayıp, yeniden yapılacak hesaplamada bihakkın tahliye tarihi olan 18/07/2015 tarihi ile rapor tarihi arasındaki dönem için her yıla ait bilinen asgari net ücret üzerinden hesaplama yapılması gerektiği açıktır.
Bu durumda; İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine,
2. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne, temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının maddi tazminat istemleri bakımından davanın kabulü yönünden BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/12/2020 tarihinde davacıların temyiz istemi yönünden oy birliğiyle, davalı idarelerin temyiz istemi yönünden ise esasta oy birliğiyle, gerekçede oy çokluğuyla karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Davanın; davacılar murisi …’ın 19/07/2005 tarihinde … isimli kişiyi üzerine neft döküp öldürmek amacıyla yaktığı iddiasıyla … Cumhuriyet Başsavcılığı’na mevcutlu olarak getirildiği, davacılar murisinin Cumhuriyet Savcısı tarafından savunması alındıktan sonra adam öldürmeye teşebbüs suçundan tutuklanması istemiyle Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi’ne çıkarılmak için polis memurları nezaretinde mahkemeye gönderildiği, davacılar murisinin Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi duruşma salonu karşısında hazırlık evrakının incelenmek üzere Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği’ne gönderildiği sırada, … isimli kişinin kimliği tespit edilemeyen bir arkadaşıyla birlikte saat 14:00 civarında ruhsatsız tabancası ile adliye binasına girdiği, cezaevinden gelen mahkumların mahkemesinin nerede görüldüğünü öğrenerek davacılar murisini aramaya başladığı ve bir süre sonra davacılar murisini görmesi üzerine yanına yaklaşarak 7 el ateş etmek suretiyle davacılar murisini öldürmesi nedeniyle idarelerin hizmet kusurunun bulunduğu gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece; davacıların uğramış olduğu zararların idarelerin hizmet kusuru çerçevesinde tazmin edilmesi gerektiği belirtilerek karar verilmiş ise de; davacılar yakınının gerçekleştirdiği haksız fiil sonrasında 3. kişinin eylemi ile ölüm olayının gerçekleştiği, öte yandan adliye içerisine silah ile girilmesinde davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğu açık ise de tazminat hesabı yapılırken gerek davacılar yakınının gerekse 3. kişinin hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müterafik kusurlu oldukları gözetilerek idarenin ödeyeceği tazminat miktarında indirime gidilmek suretiyle hesaplama yapılması gerekirken bu husus dikkate alınmadan verilen Daire kararına bu gerekçelerle katılmıyoruz.