Danıştay Kararı 10. Daire 2020/5439 E. 2023/142 K. 17.01.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/5439 E.  ,  2023/142 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/5439
Karar No : 2023/142

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYEN (DAVACILAR) : … mirasçıları:
1- …
2- …
3- …
4- …
5- …
6- …
7- …
VEKİLLERİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Valiliği / …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : …İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının onanmasına dair Danıştay Onuncu Dairesinin 25/12/2019 tarih ve E:2019/3424, K:2019/10925 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 13/05/1994 tarihinde, Diyarbakır ili, Lice ilçesi, …köyü, … mezrasında, murisleri …’un güvenlik güçlerince göz alındıktan sonra kaybolduğu ve sonrasında öldüğünden bahisle uğradıklarını ileri sürdükleri zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması istemiyle yaptıkları başvurunun kısmen reddine ilişkin Diyarbakır Valiliği 4 No’lu Zarar Tespit Komisyonu’nun … tarih ve … sayılı işleminin iptali ile davacıların murislerinin ölümü nedeniyle her bir davacı için ayrı ayrı 1.000,00 TL olmak üzere toplam 7.000,00 TL maddi ve her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL olmak üzere toplam 70.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; işlemin iptali istemi yönünden, davacıların başvurularının reddine ilişkin ilk işlemin iptali yolundaki yargı kararı ile davacıların murisinin ölümünün, 5233 sayılı Kanun kapsamında değerlendirmesi gerektiğinin ortaya konulduğu, yargı kararını uygulama yükümlülüğü bulunan davalı idarece Kanun hükümleri kapsamında davacılara 26.349,30 TL tazminat ödenmesi yolunda tesis edilen dava konusu komisyon kararında hukuka aykırılık bulunmadığı; maddi tazminat istemi yönünden, davacılara murislerinin ölümü nedeniyle 5233 sayılı Kanun hükümleri gereğince dava konusu komisyon kararı ile 26.349,30 TL tazminat ödenmesine karar verilmiş ve davacılar tarafından söz konusu tazminat tutarının kabul edilmemesine ilişkin “uyuşmazlık tutanağı” düzenlenmiş ise de, işbu davanın sonuçlanmasının ardından hukuka uygun olduğu Mahkeme hükmü ile belirlenmiş olan komisyon kararı uyarınca söz konusu tazminat tutarının davacılara ödenmesi gerekeceğinden, maddi tazminat istemlerinin konusuz kalması nedeniyle incelenmesine olanak bulunmadığı; manevi tazminat istemleri yönünden ise, davacıların genel hükümler çerçevesindeki manevi tazminat istemlerini de içeren ve 27/07/2005 tarihinde idareye tebliğ edilen idari başvurunun, 60 günlük süre içinde cevap verilmeyerek zımnen reddedildiği, davacılar tarafından bu sürenin bittiği 26/09/2005 tarihini izleyen 60 gün içerisinde ve en geç 25/11/2005 tarihine kadar tazminat davası açılması gerekmekte iken, söz konusu süreler geçirildikten sonra, 23/03/2015 tarihinde açılan işbu davanın manevi tazminata ilişkin kısmının süre aşımı nedeniyle esasının incelenme olanağı bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine, maddi tazminat istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına, manevi tazminat istemi yönünden davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacının temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu Dairesince, temyize konu karar hukuk ve usule uygun bulunmuş ve kararın onanmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME
TALEP_EDENLERİN_İDDİALARI :Davacılar tarafından, dava konusu olayın hizmet kusuru kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiği, manevi tazminat açısından da süre aşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ :Karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın kaldırılarak, İdare Mahkemesi kararının kısmen onanması, kısmen bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçesinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay Onuncu Dairesinin 25/12/2019 tarih ve E:2019/3424, K:2019/10925 sayılı kararı kaldırılarak davacıların temyiz istemleri yeniden incelendi:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacıların yakını …’un, 1994 yılında Diyarbakır ili, Lice ilçesi, … mevkiinde güvenlik kuvvetlerince gözaltına alındığı, bu tarihten sonra kendisinden haber alınamadığı ve sonrasında cenazesinin bir toplu mezarda bulunduğu ileri sürülerek yakınlarının ölümünde davalı idarenin sorumluluğu bulunduğundan bahisle maddi ve manevi zararlarının 5233 sayılı Kanun kapsamında tazmini istemiyle 27/07/2005 tarihinde idareye başvurulduğu, Diyarbakır Valiliği 5 No’lu Zarar Tespit Komisyonunun … tarihli ve … sayılı kararıyla başvurunun reddedilmesi üzerine açılan iptal davasında … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararı ile davacıların murisinin öldürülmesi olayının, oluş şeklinden adi bir olay olmadığı, o tarihte bölgede yaşanan yaygın ve yoğun terör olaylarının bir neticesi olduğu ve bu haliyle 5233 sayılı Kanun kapsamında kaldığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verildiği, davalı idarenin temyiz isteminin Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 19/02/2015 tarih ve E:2014/5656, K:2015/944 sayılı kararı ile reddedildiği, davalı idarenin kararın düzeltilmesi isteminin de aynı Dairenin 07/12/2015 tarih ve E:2015/7929, K:2015/8646 sayılı kararı ile reddedilerek kararın kesinleştiği, iptal kararı verilmesi üzerine Zarar Tespit Komisyonunca yargı kararının uygulanması amacıyla yapılan değerlendirme sonucunda davacılara 26.349,30 TL tazminat ödenmesine karar verildiği, davacılar tarafından bu miktar kabul edilmeyerek uyuşmazlık tutanağı imzalandığı ve söz konusu işlemin iptali ile maddi ve manevi zararlarının tazmini istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
A) Temyize konu kararın, dava konusu işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının incelenmesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın, dava konusu işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısımının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyize konu kararın, maddi tazminat istemi yönünden dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının incelenmesi:

İLGİLİ MEVZUAT:
27/07/2004 tarih ve 25535 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 17/07/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 1. maddesinde, Kanunun amacının, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uğrayan kişilerin, bu zararlarının karşılanmasına ilişkin esas ve usulleri belirlemek olduğu; 2. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun’un, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsadığı hükümlerine yer verilmiş; 7. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar arasında ölüm hâllerinde uğranılan zararlar ile cenaze giderleri sayılmış; 9. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde, (7000) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucunda bulunan miktarın, ölenlerin mirasçılarına elli katı tutarında nakdî ödeme yapılacağı öngörülmüş; 12. maddesinde, “Komisyon, doğrudan doğruya veya bilirkişi aracılığı ile yaptığı tespitten sonra 8 inci maddeye göre belirlenen zararı, 9 uncu maddeye göre hesaplanan yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerindeki nakdî ödeme tutarını, 10 uncu maddeye göre ifa tarzını ve 11 inci maddeye göre mahsup edilecek miktarları dikkate alarak, uğranılan zararı sulh yoluyla karşılayacak safi miktarı belirler. Komisyonca, bu esaslara göre hazırlanan sulhname tasarısının örneği davet yazısı ile birlikte hak sahibine tebliğ edilir.Davet yazısında hak sahibinin sulhname tasarısını imzalamak üzere otuz gün içinde gelmesi veya yetkili bir temsilcisini göndermesi gerektiği, aksi takdirde sulhname tasarısını kabul etmemiş sayılacağı ve yargı yoluna başvurarak zararının tazmin edilmesini talep etme hakkının saklı olduğu belirtilir. Davet üzerine gelen hak sahibi veya yetkili temsilcisi sulhname tasarısını kabul ettiği takdirde, bu tasarı kendisi veya yetkili temsilcisi ve komisyon başkanı tarafından imzalanır. Sulhname tasarısının kabul edilmemesi veya ikinci fıkraya göre kabul edilmemiş sayılması hâllerinde bir uyuşmazlık tutanağı düzenlenerek bir örneği ilgiliye gönderilir. Sulh yoluyla çözülemeyen uyuşmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna başvurma hakları saklıdır.” kuralı yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Uyuşmazlıkta, Zarar Tespit Komisyonu tarafından hesaplanan tazminat miktarı hukuka ve mevzuata uygun olmakla birlikte, davacılar tarafından uyuşmazlık tutanağı imzalandığı dikkate alındığında, idarece davacıların zararının karşılanabilmesi için Mahkemece maddi tazminata hükmedilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, davacıların maddi tazminat istemi hakkında işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

C) Temyize konu kararın, manevi tazminat istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının incelenmesi:

İLGİLİ MEVZUAT:
5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsamaktadır.
Terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerinde ise, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılması gerekmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun ön karar başvurusunun yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 13. maddesinin 1. fıkrasında, ” İdari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka süretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gereklidir. Bu isteklerin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren, dava süresi içinde dava açılabilir.” hükmü düzenlenmiştir.
İdari eylem, idarenin işlevi sırasında bir hareketi, bir olayı, bir tutumu; idari karar ve işlemle ilgisi olmayan, başka bir deyişle öncesinde, temelinde bir idari karar veya işlem olmayan salt maddi tasarrufları anlatır. Söz konusu eylemlerin idariliği ve doğurduğu zarar bazen eylemin yapılmasıyla birlikte ortaya çıkarken, bazen de çok sonra araştırma, inceleme ve hatta yargılama sonucu ortaya çıkabilmektedir.
Dava açma süresini saptarken, bir yandan davanın hakkaniyetine halel getirecek kadar abartılı şekilcilikten, öte yandan, kanunla öngörülmüş olan usul şartlarının ortadan kalkmasına neden olacak kadar aşırı bir gevşeklikten kaçınılması gerektiğinden, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nda yer alan süreye ilişkin mevzuat kurallarının yorumlanmasında kişilerin haklarının ihlali yönünde ağır sonuçlara varan yorumdan kaçınmak gerekmektedir.
Hukuki sorumluluğun koşullarının, her zaman, maddede öngörülen süreler içinde, olayın meydana geldiği anda ve bir arada ortaya çıkması mümkün olamamaktadır.
Zararın idari eylemden kaynaklandığının bu sürelerden sonra ortaya çıkması mümkün olabildiği gibi, zararın gerçek miktarı veya illiyet bağı daha sonra da ortaya çıkabilmektedir. Bütün bu olasılıklar göz önünde bulundurulduğunda, 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesinin, yargıya başvuru hakkını ortadan kaldırmayacak, ancak maddeyi de işlevsiz bırakmayacak bir şekilde yorumlanması ve uygulanması gerekmektedir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davacılar yakını ..’tan 1994 yılında güvenlik güçlerince gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamadığı ve sonrasında vefat ettiğinin öğrenildiği, davacılar tarafından meydana gelen ölüm olayı sebebiyle uğranıldığı iddia edilen zararlarının tazmini istemiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddi üzerine iptal davası açıldığı, yapılan yargılama neticesinde dava konusu olayın adi bir olay olmadığının, bölgede yoğun bir şekilde yaşanan terör olayları neticesinde gerçekleştiğinin … İdare Mahkemesi kararının davacılara tebliği ile öğrenildiği dikkate alındığında; dava açma süresinin, davacıların yakınlarını terör eylemi nedeniyle kaybettiklerini ve olayda idarenin sorumluluğu bulunduğunu öğrendikleri tarih olan mahkeme kararının kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren başlatılması gerekmektedir.
UYAP üzerinden yapılan incelemede, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı iptal kararının, davacılara tebliğ edildiği tarih tespit edilememekte ise de, Mahkemece 07/04/2014 tarihinde onaylanan bahse konu kararın davacılara 08/04/2014 tarihinde tebliğe çıkarıldığı anlaşıldığından, kararın davacılara tebliğinden önceki bu tarihin esas alınması halinde dahi, bu tarihten itibaren 2577 sayılı Kanun’un 13. maddesindeki bir yıllık süre içinde 23/03/2015 tarihinde açılan davanın süresinde olduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, manevi tazminat istemlerinin esası hakkında karar verilmesi gerekirken, süre aşımı nedeniyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararının bu kısmında da hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının dava konusu işlemin iptali istemi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, maddi ve manevi tazminata ilişkin kısımlarının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısımlar hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 17/01/2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.