Danıştay Kararı 10. Daire 2020/4054 E. 2020/4796 K. 11.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/4054 E.  ,  2020/4796 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/4054
Karar No : 2020/4796

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ İSTEYEN (DAVALI) : … Kaymakamlığı
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_ÖZETİ : Danıştay Onuncu Dairesince verilen 10/02/2020 tarih ve E:2019/8190, K:2020/326 sayılı kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesi uyarınca düzeltilmesine karar verilmesi istenilmektedir.

SAVUNMANIN_ÖZETİ : Davacı tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı Kanun’un 54. maddesinde öngörülen nedenler bulunmadığından, kararın düzeltilmesi isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra dosyanın tekemmül ettiği görülmekle, davalı idarenin yürütmenin durdurulması istemi hakkında karar verilmeyerek gereği görüşüldü:
Danıştay dava daireleri ile İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarının temyiz üzerine verilen kararları hakkında, ancak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmaya devam edilen) 54. maddesinde yazılı nedenlerle kararın düzeltilmesi istenebilir. Kararın düzeltilmesi dilekçesinde öne sürülen hususlar ise, anılan maddede yazılı nedenlerden hiçbirine uymamaktadır.
Bu nedenle, kararın düzeltilmesi isteminin reddine, 11/11/2020 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X) KARŞI OY :

4070 sayılı Kanunun 7. maddesinde, Hazineye ait söz konusu arazilerin kullanıcılarına “satılabileceği”; bu Kanunun yollamada bulunduğu 2886 sayılı Kanunun 9. maddesinde de tahmin edilen bedelin “idarelerce” tespit edileceği ya da ettirileceğinin ve yine Yönetmeliğin 12. maddesinde, taşınmazın konumu ve özelliklerinin gözönünde bulundurulması suretiyle bedel tespiti yapılacağının ve 4070 sayılı Kanunun 3. maddesinde, tarım arazilerinin satışı ile ilgili ihalelere, taşınmazın bulunduğu köy veya belde nüfusuna kayıtlı, o köyde oturmakta olan veya 31/12/2002 tarihinden önce o köyde bir taşınmaz malı malik veya zilyet olarak tasarruf eden gerçek kişilerin katılabileceğinin belirtilmiş olması karşısında; mevzuattaki düzenlemeler doğrultusunda idarece yapılan bedel tespitinin fahiş olduğu iddiasıyla açılan davada, taşınmazın idare tarafından yapılacak ihale sonucunda satılmasının ve davacının da bu ihaleye katılabilmesi ile birlikte 4070 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca öncelikli alım hakkına sahip olduğu göz önünde tutulduğunda, idarenin tamamen takdirinde olan ve yapılacak ihale ile taşınmazın piyasa değerinin ortaya çıkması nedeniyle de kamu yararının gözetildiği bir hususta Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle daha düşük bir bedel tespit edilmesi ve bu bedel üzerinden idarenin satışa zorlanması sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı, dolayısıyla davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulü ile Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına katılmıyorum.

(XX) KARŞI OY :

4070 sayılı Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun’un 7. maddesinde, “Hazineye ait tarım arazileri, 31/12/2002 tarihinden önce beş yıl süreyle fiilen tarımsal amaçla kullanılması ve bu hususun Hazinece belirlenmiş olması şartıyla kullananlara doğrudan satılabilir.” hükmü getirilmiştir.
Zikredilen hükümden de anlaşılacağı üzere Hazine, tarım arazilerinin 7. Maddedeki şartları taşıyan kullanıcıya doğrudan satabileceği gibi 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’na göre ihale suretiyle de satabilir.
Hazinenin şartları taşıyan davacıya doğrudan satış için teklif ettiği bedeli, davacının yüksek bulması durumunda satın almaya yanaşmama hakkı olduğu gibi, 4070 sayılı Kanun’un satışı usulü olarak göndermede bulunduğu 2886 sayılı Kanun’da ayrıntısı düzenlenen ihale suretiyle satımı esnasında idarece belirlenen muhammen bedel üzerinden de kanundan kaynaklanan şufa hakkını kullanarak satın alabileceği tereddütsüzdür.
Mezkur mevzuattaki düzenlemeler dikkate alındığında; doğrudan satış yöntemini kullanan Hazinenin tespit ettiği bedeli fahiş bulan davacının, idarenin bedel belirleme yöntemleri takdirinde olan konuyla ilgili, dava açılarak Mahkemece oluşturulan bilirkişi raporuna dayanılarak, idarenin takdir ettiği bedelden farklı bir bedel tutarında satışa zorlanması sonucunu doğuracak şekilde hüküm kurulmasında hukuki yarar bulunmadığından, davalı idarenin karar düzeltme isteminin kabulüyle Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.