Danıştay Kararı 10. Daire 2020/375 E. 2020/4450 K. 03.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/375 E.  ,  2020/4450 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/375
Karar No : 2020/4450

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDENLER (DAVALILAR): 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Yrd. V. …
2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, İstanbul ili, Beşiktaş ilçesinde bulunan … isimli gece kulübünde 01/01/2017 tarihinde meydana gelen silahlı saldırıda yaralanmaktan son anda kurtulduğu ancak olay sonrasında stres bozukluğu nedeniyle psikolojik olarak etkilendiği, terör eylemine bağlı oluşan manevi zararının kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarelerce tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülerek, manevi zararına karşılık olarak 371.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; manevi tazminatın, patrimuanda meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracı olduğu, başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışının, manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu hale getirdiği, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçladığı, belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de, tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek miktarın aynı zamanda duyulan elem ve ızdırabı giderecek bir oranda olması gerektiği, 5233 sayılı Kanun kapsamında maddi tazminat taleplerine ilişkin düzenlemelerin yer aldığı, manevi tazminata ilişkin düzenleme bulunmadığı, ancak söz konusu durumun manevi tazminata hükmedilmesine ilişkin şartların oluşması halinde manevi tazminatın hükmedilmesine engel bir durum oluşturmadığı gerekçesiyle davacının manevi tazminat isteminin sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılarak, davacının terör saldırısı sonrasında travma sonrası stres bozukluğu nedeniyle psikolojik olarak hastalanması neticesinde duyduğu üzüntü, acı, psikolojik çöküntü nedeniyle takdiren 15.000,00 TL manevi tazminat talebinin kabulü ile davalı idareye başvuru tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat talebinin ise reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu … İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davacı ve davalı idareler tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği belirtilerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca tarafların istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, panik ataklarının halen devam ettiği, idari hizmet kusurunun yoğun olduğu, …’da avukat olarak çalışması nedeniyle aylık gelirinin 10.000 Euro olduğu, yaşam standardı düşünüldüğünde verilen tazminatın az olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idarelerden …Bakanlığı tarafından, idarelerinin kusurlu veya kusursuz sorumluluğunun bulunmadığı, maddi ve manevi tazminattan sorumlu tutulamayacağı ileri sürülmektedir.
Davalı idarelerden … Valiliği tarafından, terör eyleminin düzeni yıkmayı amaçladığı, kişisel husumetten kaynaklanmadığı, hizmet kusurunun bulunmadığı, takdir edilen manevi tazminat miktarının fahiş olduğu ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI: Davalı idarelerden … Bakanlığı tarafından, olayla ilgili olarak idarenin istihbari bilgisinin bulunmadığı, herhangi bir şüpheli durum ya da duyumun olmadığı, dolayısıyla hizmet kusurlarının da mevcut olmadığı belirtilerek istemin reddi gerektiği savunulmuştur.
Davacı ve davalı idarelerden … Valiliği tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacı tarafından, 01/01/2017 yılbaşı gecesi … adlı eğlence merkezinde meydana gelen terör saldırısı sonucunda yaralanmaktan kurtulmasına rağmen travma sonrası stres bozukluğu yaşadığı, psikolojik olarak etkilendiği iddiası ile açılan davada, davacının olay gecesinde … eğlence merkezinde bulunduğuna dair bir belge ve bilginin dosyaya sunulmaması, Mahkeme tarafından da bu yönde bir araştırma yapılmadan manevi tazminata karar verilmesi nedeniyle davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabul edilerek, Bölge İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacı tarafından, İstanbul ili, Beşiktaş ilçesinde bulunan … isimli gece kulübünde 01/01/2017 tarihinde meydana gelen silahlı saldırıda yaralanmaktan kurtulduğu ancak olay sonrasında stres bozukluğu nedeniyle psikolojik olarak etkilendiği, terör eylemine bağlı oluşan manevi zararının kusursuz sorumluluk ilkesi uyarınca davalı idarelerce tazmin edilmesi gerektiği ileri sürülerek, manevi zararına karşılık olarak 371.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle bakılmakta olan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin; toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevlerinin; Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak, kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde ise, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup, idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru, hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kollektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi de, Anayasanın öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Sosyal risk ilkesinin, terör olaylarına ilişkin olarak 5233 sayılı Kanun ile yasalaşması karşısında, terör eylemleri nedeniyle uğranılan maddi zararlara yönelik istemlerin anılan Kanun çerçevesinde karara bağlanması gerektiği açıktır. Ancak, 5233 sayılı Kanun, sosyal risk ilkesi dışında, nedensellik bağına dayalı hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk sebebine dayanılarak 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesine göre tam yargı davası açılmasına engel oluşturmadığı gibi, olayda idarelerin hizmet kusurunun ya da kusursuz sorumluluğunun saptandığı durumlarda, olay terör eylemi olsa bile uyuşmazlığın 5233 sayılı Kanun kapsamında çözümlenemeyeceğinde duraksama bulunmamaktadır. Dairemizin konuyla ilgili yerleşik içtihadı da; terör eylemi sonucu bir zararın ortaya çıkması durumunda, öncelikle söz konusu olayın meydana gelmesinde idarelere atfı kabil bir hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk hallerinin bulunup bulunmadığının araştırılması, idarenin gerek hizmet kusuru gerekse kusursuz sorumluluk hallerinin olayda bulunmaması durumunda 5233 sayılı Kanun kapsamında gerekli inceleme ve araştırma yapılarak karar verileceği yönündedir.
Tazminat hukukunda asıl olan, ortaya çıkan zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunması olup, hizmet kusuru nedeniyle idarenin sorumluluğuna gidebilmek için ortaya çıkan zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunması şarttır. Zarar ile idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabildiği hallerde öncelikle idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkesine göre zararın tazmin edilip edilmeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bu sebeple, hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağandışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır. Genel bir ifade ile “terör olayları” olarak nitelenen eylemlerin, Devlete yönelik olduğu, Anayasal düzeni yıkmayı amaçladığı, bu tür olaylarda zarar gören kişi ve kuruluşlara karşı kişisel husumetten kaynaklanmadığı bilinmekte ve gözlenmektedir. Sözü edilen olaylar nedeniyle zarara uğrayan kişiler, kendi kusur ve eylemleri sonucu değil, toplumun bir bireyi olmaları nedeniyle zarar görmektedirler. Belirtilen şekilde ortaya çıkan zararların ise, özel ve olağandışı nitelikleri dikkate alınıp, terör olaylarını önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemeyen idarece, yukarıda açıklanan sosyal risk ilkesine göre, topluma pay edilmesi suretiyle tazmini hakkaniyet gereği olup, sosyal devlet ilkesine de uygun düşecektir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dosyanın incelenmesinden; davacının 01/01/2017 tarihinde silahlı saldırı sonucunda meydana geldiğini iddia ettiği manevi zararının tazmini amacıyla 20/12/2017 tarihli dilekçe ile davalı …Bakanlığı’na başvuruda bulunduğu, başvurunun … tarih ve … sayılı yazı ile ve 5233 sayılı Kanunun maddi zararların karşılanmasına yönelik olduğu, manevi tazminat talebinin karşılanamayacağı gerekçesiyle reddedilmesi üzerine 22/01/2018 tarihinde 371.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte tazminine karar verilmesi istemiyle temyize konu davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu yapılan, bir diğer ifade ile davada talep sonucu olarak varlığı ileri sürülen subjektif bir hakkın var olup olmadığının anlaşılması, maddi hukukun o hakkın doğumunu veya sona ermesini kendisine bağladığı vakıaların doğru olup olmadığının tespit edilmesi sonucunda mümkün olur. Dava konusu hakkın dayandığı vakıaların var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. Vakıa (olgu) kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylardır. Bir vakıanın ispatı için başvurulan araçlara ise delil (kanıt) denir.
Silahlı saldırı sonucunda stres bozukluğu yaşandığı iddiası ile manevi tazminat ödenmesi istemiyle açılan davanın çözümlenebilmesi için, öncelikle davacının saldırı anında …’da bulunup bulunmadığının delillerle ispat edilmesi gereklidir.
Hal böyleyken, …’dan alınan bir takım sağlık belgelerinin dosyaya sunulmasına rağmen, bu belgelerin davacının olay anında …’da bulunduğunu kanıtlayacak nitelikte olmadığı davacı tarafından 01/01/2017 gecesi … gece kulübünde bulunduğuna dair ispata yarar herhangi bir bilgi ve belgenin dosyaya sunulmadığı, İdare Mahkemesi tarafından da bu yönde bir araştırma yapılmadığı, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu görülmüştür.
Bu durumda, davacının silahlı saldırı sonrasında stres bozukluğu yaşadığı, gerekçesiyle sosyal risk ilkesi uyarınca davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik davalı idarelerin istinaf istemlerinin reddine ilişkin temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine, davalı idarelerin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu …Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesine gönderilmesine, 03/11/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.