Danıştay Kararı 10. Daire 2020/3262 E. 2020/3803 K. 14.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/3262 E.  ,  2020/3803 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/3262
Karar No : 2020/3803

DAVACI : … Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı / …
VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. … Hukuk Müşaviri Av. …

DAVANIN_KONUSU : 30/01/2015 tarih ve 29252 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin 19. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinin; 7. maddesi ile değiştirilen 31. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinin; 9. maddesi ile değiştirilen Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin; 9. maddesi ile Ek 1. maddesinin 11. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “Tıp merkezleri” ibaresini “Muayenehane hariç sağlık kuruluşları” olarak değiştiren düzenlemenin; 10. maddesi ile Ek 2. maddesinin 2. fıkrasına eklenen “ile Bakanlıkça izin verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı poliklinik” ibaresinin; 12. maddesi ile değiştirilen Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasının; 13. maddesi ile geçici 12. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların; 16. maddesi ile değiştirilen Ek-1/d sayılı ekinin 7. maddesinin ve 14, 15 ve 16. maddelerinde yer alan “adli sicil beyanı” ibarelerinin iptali istenilmiştir.

DAVACININ_İDDİALARI : Dava konusu düzenlemelerinin hukuka, hizmet gereklerine aykırı olduğu, kamu yararı amacı taşımadığı, Ek 1. maddenin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresi yönünden, yapılan düzenlemeyle kendi isteği ile emekli olan hekimler ve 60 yaşından önce emekli olan hekimlerin özel sağlık kuruluşlarında bu madde uyarınca kadro dışı geçici çalışmalarının engellenerek Anayasa’da düzenlenen eşitlik ilkesinin ihlal edildiği, idarenin hekim istihdam açığı bulunduğunu sık sık tekrarladığı dikkate alındığında, mesleki tecrübesi ve birikimi olan hekimlerin istihdam dışına çıkarılmasının kamu yararına aykırı olduğu, dava konusu düzenlemelerin iptalinin gerektiği iddia edilmektedir.

DAVALININ SAVUNMASI : Dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu, Ek 1. maddenin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresi bakımından, düzenlemenin kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran hekimlerin planlamadan istisna olarak şahsa bağlı hak şeklinde istisnai olarak çalışmalarına izin verilmesine imkân sağlamak üzere yapıldığı, önceki düzenlemede yaş haddi sınır olarak belirlenmişken, yeni haliyle 60 yaşını dolduranların bu haktan yararlanabildiği, kamu ya da özelden emekli olma ayrımının kaldırıldığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin dördüncü fıkrası gereği, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı doğrultusunda dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin iptaline karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …
DÜŞÜNCESİ : Dava, 30.01.2015 tarih ve 29252 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 19. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinin; 7. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 31. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinin; 9. maddesi ile Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin onbirinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Tıp merkezleri” ibaresini “Muayenehane hariç sağlık kuruluşları” olarak değiştiren düzenlemenin ve 9. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin; 10. maddesi ile Yönetmeliğin Ek 2. maddesinin ikinci fıkrasına eklenen “ile Bakanlıkça izin verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı poliklinik” ibaresinin; 12. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin Geçici 7. maddesinin 1. Fıkrasının; 13. maddesi ile Yönetmeliğin geçici 12. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların;16. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin Ek-1/d sayılı ekinin yedinci maddesinin; 14, 15 ve 16. maddelerde yer alan “adli sicil beyanı” ibarelerinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek iptali istemiyle açılmıştır.
30.01.2015 tarih ve 29252 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 19. maddesinin 3. Fıkrası 12.12.2017 tarih ve sayılı 30268 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 3. Maddesiyle değiştirilmiş olduğundan bu maddeye yönelik olarak karar verilmesine gerek görülmemiştir.
Dava konusu yönetmeliğin diğer madde hükümlerinin incelenmesine gelince;
Anayasanın 56. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu; üçüncü fıkrasında, Devletin, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği; dördüncü fıkrasında da, Devletin, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği hükmüne yer verilmiştir.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 1. maddesinde; kanunun amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde; Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 3. maddesinin (a) bendinde; sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği, (c) bendinde; bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde; tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde; sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları, 9. maddesinin (c) bendinde, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile bu Kanunla ilgili diğer hususların Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle tespit edileceği belirlenmiş, Ek 11. maddesinde ise; sağlık hizmeti sunumu ile ilgili tüm iş ve işlemlerin Sağlık Bakanlığınca denetleneceği, Bakanlıkça belirlenen kayıtları uygun şekilde tutmayan veya bildirim zorunluluğunu yerine getirmeyen sağlık kurum ve kuruluşlarının iki defa uyarılacağı, uyarıya uymayanlara bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde biri kadar idari para cezası verileceği, Sağlık Bakanlığınca belirlenen acil hastaya müdahale esaslarına, personel, tıbbi cihaz ve donanım, bina ve hizmet birimleri, malzeme ile ilaç standartlarına uyulmaması hâllerinde bir önceki aya ait brüt hizmet gelirinin yüzde beşine kadar idari para cezası uygulanacağı, bu maddedeki idari para cezasını gerektiren fiillerin bir yıl içinde tekrarı hâlinde idari para cezaları bir kat artırılarak uygulanacağı, üçüncü defa işlenmesinde ise sağlık kurum ve kuruluşunun ilgili bölümünün veya tamamının faaliyetinin on güne kadar durdurulacağı kurala bağlanmıştır.
663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2. maddesinde, herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamanın Bakanlığın görevi olduğu; bu kapsamda Bakanlığın, a) Halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, b) Teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, c) Uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin ülkeye girmesinin önlenmesi, ç) Sağlık eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi, d) Sağlık hizmetlerinde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tâbi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbî cihazların güvenli ve kaliteli bir şekilde piyasada bulunması, halka ulaştırılması ve fiyatlarının belirlenmesi, e) İnsan gücünde ve maddî kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, f) Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yöneteceği ve politikaları belirleyeceği; Bakanlığın bu amaçla; a) Strateji ve hedefleri belirleyeceği, planlama, düzenleme ve koordinasyon yapacağı, c) Rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapacağı, müeyyide uygulayacağı, d) Bölgesel farklılıkları gidermeye ve herkesin sağlık hizmetine erişimini sağlamaya yönelik tedbirler alacağı, e) İlgili kurum ve kuruluşların insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörler ve sosyal belirleyicilerle ilgili uygulamalarına ve düzenlemelerine yön vereceği, bunu teminen gerekli bildirimleri yapacağı, görüş bildireceği ve müeyyide uygulayacağı, f) Görevin ve hizmetin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağı belirtilmiş, 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın ülke düzeyinde dengeli, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının yapılandırılmaları, ruhsatlandırma işlemleri, faaliyetleri ve faaliyetlerine son verilmesi, denetimleri ve diğer hususlar ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla 15.02.2008 tarih ve 26788 sayılı Resmi Gazetede Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.
Yönetmeliğin 7. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin 31. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi incelendiğinde;
Dava konusu Yönetmeliğin 7. maddesi ile değiştirilen Ana Yönetmeliğin 31. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendinde, optisyenlik müessesesinin bulunduğu bina ve bahçesi ile müştemilatı içerisinde göz hastalıkları uzmanının mesleğini icra ettiği muayenehane ve diğer sağlık kuruluşlarının faaliyet gösteremeyeceği belirlenmiştir.
5193 sayılı Optisyenlik Hakkında Kanun’un 9. maddesinde; optisyenler ile göz hastalıkları uzmanı tabiplerin, vergi mükellefiyetleri ayrı olsa bile, aynı mekânda veya iç giriş kapıları veya iç bağlantıları bulunan müesseselerde birlikte mesleklerini icra edemeyecekleri, Sağlık kurum ve kuruluşları bünyesinde veya binasının içinde de optisyenlik müessesesi açılamayacağı düzenlenmiştir.
Dava konusu düzenlemeyle, anılan Kanun’un 9. maddesinde optisyenler için getirilen kısıtlamanın benzerinin göz hastalıkları uzmanının çalışacağı muayenehane ve diğer sağlık kuruluşları yönünden de getirilmek suretiyle önceden faaliyete başlayan meslek türünün korumaya alındığı ve bu düzenlemeyle her iki meslek grubuna ilişkin mevzuatlarda karşılıklılık sağlandığı görülmüş olup, belirtilen amaçla yapıldığı anlaşılan düzenlemede kamu yararına ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin onbirinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “Tıp merkezleri” ibaresini “Muayenehane hariç sağlık kuruluşları” olarak değiştiren düzenlemenin incelenmesi,
663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin, 40. maddesi ve 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanununun 9. Maddesinin yukarıda metnine yer verilen (c) bendine göre, bütün kamu ve özel sağlık kuruluşlarının tesis, hizmet, personel, kıstaslarını belirlemeye, sağlık kurum ve kuruluşlarını sınıflandırmaya ve sınıflarının değiştirilmesine, sağlık kuruluşlarının amaca uygun olarak teşkilatlanmalarına, sağlık hizmet zinciri oluşturulmasına, hizmet içi eğitim usul ve esasları ile sağlık kurum ve kuruluşlarının koordineli çalışma ve hizmet standartlarının tespiti ve denetimi ile ilgili yönetmelik çıkarmaya Sağlık Bakanlığının yetkili olduğu tartışmasızdır.
Diğer yandan,663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 58. maddesi, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 1. Maddesi ile 4. maddesinin birinci cümlesinde ve 6283 sayılı Hemşirelik Kanunu’nun 3. Maddesinde yapılan düzenlemeler ile anılan yönetmeliğin dava konusu edilen hükmü birlikte değerlendirildiğinde, özel yasal düzenlemelerle yalnızca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının hizmet sunabileceği sağlık alanları istisna tutularak diğer alanlarda, yabancı eğitim kurumlarından diploma almış kişiler ile Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmayan kişilerin Türkiye’de mesleklerini icra edebilmelerine olanak sağlandığı görülmekte olup, dava konusu edilen yönetmelik maddelerinin anılan yasa hükümleriyle uyumlu olduğu, bu nedenle anılan madde hükmünde hukuka aykırı bir durum bulunmadığı anlaşılmaktadır.
9. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin incelenmesi;
Yönetmeliğin Ek 1 inci maddesinin dördüncü fıkrasının davaya konu değişiklikten önceki hali “Yaş haddinden/Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya emekliye ayrıldıktan sonra yaş haddine ulaşmış olan tabipler ile kamu kurum ve kuruluşlarından 60 yaşını doldurduktan sonra emekli olan tabipler bu maddenin ikinci fıkrasında sayılan kadrolu tabiplerin çalışma şekline uygun olarak kadro dışı geçici olarak çalışabilir.” şeklinde iken, dava konusu değişiklikle “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler ile engellilik oranı en az yüzde 60 olan tabipler bu maddenin ikinci fıkrasında sayılan kadrolu tabiplerin çalışma şekline uygun olarak kadro dışı geçici olarak çalışabilir.” olarak düzenlenmiş olup, kamu veye özel ayrımı yapılmaksızın kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya emekllik şartı aranmayan 60 yaşını dolduran tabiplerin planlamadan istisna tutularak çalışmalarına olanak sağlanmasına ilişkin dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Yönetmeliğin 10. maddesi ile ana Yönetmeliğin Ek 2. maddesinin ikinci fıkrasına eklenen “ile Bakanlıkça izin verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı poliklinik” ibaresinin incelenmesi;
Dava konusu yönetmeliğin 10. Maddesiyle ana Yönetmeliğin Ek 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “koruyucu ve destekleyici nitelikte poliklinikler” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile Bakanlıkça izin verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı poliklinik” ibaresi eklenmiştir.
1219 sayılı Yasanın Ek-13. Maddesinde, Tabiplerce veya tabiplerin yönlendirmesiyle ilgili sağlık meslek mensubu tarafından uygulanmak şartıyla insan sağlığına yönelik geleneksel/tamamlayıcı tedavi yöntemlerinin alanları, tanımları, şartları ve uygulama usul ve esasları Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir hükmü yer almış olup dayanağını anılan yasa hükmünden alan dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 12. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin Geçici 7. maddesinin 1. fıkrası incelendiğinde;
Dava konusu düzenlemeyle, asıl Yönetmeliğin Geçici 7. maddesi; “(1) 3/8/2010 tarihinden önce açılmış olan muayenehaneler bina şartları ve fiziki standartları bakımından mevcut durumları ile faaliyetine devam ederler ve bu muayenehanelere Müdürlükçe 3/8/2015 tarihine kadar uygunluk belgesi düzenlenir. Bu süre içerisinde uygunluk belgesi almayan muayenehanelerin faaliyeti valilikçe durdurulur. Muayenehanelerin mevcut durumlarının tespitinde bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihteki resmi kayıtları esas alınır. ” (2)” Birinci fıkra kapsamındaki muayenehanelerin taşınma talepleri bu Yönetmelik hükümlerine göre değerlendirilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davacı tarafından; 03.08.2010 tarihinden önce açılan muayenehanelerin zaten çalışma belgelerinin bulunduğu, yeniden çalışma belgesi istenmesinin hizmet gereklerine uygun olmadığı, uygulamada bu düzenlemenin önceden açılmış muayenehanelerin de yeni şartları sağlaması gerektiği şeklinde değerlendirilerek hak kaybına neden olunacağı ileri sürülerek anılan düzenlemenin iptali istenilmekte; davalı idare ise; bu hükmün uygulanması için il müdürlüklerine gönderilen genel yazıda, 03.08.2010’dan önce açılan muayenehanelerin Yönetmeliğin 12/D maddesinde belirlenen fiziki şartlar aranmaksızın uygunluk belgelerinin yeniden düzenleneceğinin bildirildiğini savunulmakta olup; dava konusu düzenlemeyle, 03.08.2010 tarihinden önce açılan muayenehaneler yönünden, sadece uygunluk belgesi alabilmeleri için en son tarihin belirlendiği görülmekle, sağlık kuruluşlarının bu nedenle her hangi bir hak kaybına uğramayacakları ve uygulamanın zaten bu yönde olduğu anlaşılmakla anılan madde hükmünde hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 13. maddesi ile ana Yönetmeliğin geçici 12. maddesine eklenen 3. ve 4. Fıkralarının incelenmesi;
Dava konusu yönetmeliğin 13. Maddesiyle Aynı Yönetmeliğin geçici 12 nci maddesine “(3) 31/12/2013-21/3/2014 tarihleri arasında emekliye ayrılmış ve 21/3/2014 tarihi itibarıyla muayenehane hariç planlamaya tabi hiçbir özel sağlık kuruluşunda kadrolu olarak çalışmayan tabipler, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde başvuruda bulunmak kaydıyla özel sağlık kuruluşlarında kadro dışı geçici olarak çalışabilir. Bu şekildeki geçici çalışma, tabiplere yönelik şahsi bir hak olup, özel sağlık kuruluşlarına müktesep kadro hakkı vermez. Tabiplerin bu hakları çalıştığı kuruluştan ayrılarak başka kuruluşta çalışmak istemesi halinde de aynı şekilde devam eder.
(4) 15/2/2008 tarihinden itibaren özel sağlık kuruluşlarında, çalışma belgesi düzenlenmeksizin herhangi bir sürede sigortalı olarak çalıştığını belgeleyen ve 31/12/2013-21/3/2014 tarihleri arasında muayenehane hariç planlamaya tabi hiçbir özel sağlık kuruluşunda kadrolu olarak çalışmayan tabipler, bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içerisinde başvuruda bulunmak koşuluyla bir defaya mahsus özel sağlık kuruluşlarında kadro dışı geçici olarak çalışabilir. Bu şekilde çalışma, tabiplere yönelik bir hak olup, özel sağlık kuruluşlarına müktesep kadro hakkı vermez. Bu şekilde çalışan tabibin, özel sağlık kuruluşlarından ayrılarak başka özel sağlık kuruluşlarında çalışma talebi 19 uncu madde kapsamında değerlendirilir.” hükmü yer almıştır
Söz konusu düzenlemeler ile bu yönetmeliğin yayımından itibaren kadro planlamasından istisna olarak kadrolu çalışmayan hekimler ile özel sağlık kuruluşlarında hekimlik mesleğini yapmayıp idari bölümlerde görev yapan hekimlere hekimlik yapma imkanı getirilmiş olup dava konusu düzenlemelerde dayanağı mevzuat hükümlerine ve hukuka aykırılık görülmemiştir.
Yönetmeliğin 16. maddesi ile değiştirilen esas Yönetmeliğin Ek-1/d sayılı ekinin 7. maddesi incelenmesi;
03.08.2010 tarih ve 27661 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelikle asıl Yönetmeliğin Ek-1/d sayılı ekinin 7. maddesi; “binada, ilgili mevzuata uygun şekilde yangın için gerekli tedbirlerin alındığını, tesisatın kurulduğunu ve binanın bu açıdan uygunluğunu ayrıntılı olarak gösteren ve yetkili merciden alınan belge” şeklinde düzenlenmişken, dava konusu Yönetmeliğin 16. maddesi ile yeniden düzenlenerek, “muayenehanenin bulunduğu kısımda ilgili mevzuata göre yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına dair yetkili merciden alınan belge,” muayenehane açılması sırasında istenecek belgeler arasında sayılmıştır.
Davacı tarafından; muayenehanenin bulunduğu “kısım” ibaresinden neyin kastedildiğinin açıkça anlaşılmadığı, ortak yerler ve eklenti gibi alanların bu kapsama girip girmediğinin belirsiz olduğu, belge alınması için yapılan başvurular sırasında ilgili idarelerce maddenin farklı yorumlanması nedeniyle belge alınmasının zorlaşabileceği, uygulamada farklılıklara neden olunmaması için maddede açıkça “bağımsız bölüm”ün belirtilmesi gerektiği ileri sürülerek dava konusu düzenlemenin iptali istenilmekte olup; muayenehane açmak isteyenlerden, sadece binanın muayenehanenin faaliyet göstereceği kısımı yönünden, yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına dair yetkili merciden alınan belgenin getirilmesinin istenildiği açıkça belirtilmekte olup davacı iddiaları yerinde görülmemiştir.
Belirtilen nedenle, muayene açılması esnasında, muayenehanenin bulunduğu kısımda ilgili mevzuata göre yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına dair yetkili merciden alınan belgenin aranmasına iilişkin dava konusu düzenlemede hukuka aykırılık görülmemiştir.
30.01.2015 tarih ve 29252 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 14, 15 ve 16. maddelerinde yer alan “adli sicil beyanı” ibarelerinin
Dava konusu yönetmeliğin 14. Maddesiyle, Aynı Yönetmeliğin Ek-1/a sayılı ekinin “1- A ve B Tipi Tıp Merkezlerinde Ruhsatname Başvurusu İçin Gerekli Belgeler” kısmının 10 uncu maddesinin birinci cümlesinde yer alan “T.C. Kimlik Numarası beyanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “, adli sicil beyanı” ibaresi ve 11 inci maddesinin birinci cümlesinde yer alan “tabip odası kayıt belgesi” ibaresinden sonra gelmek üzere “, adli sicil beyanı” ibaresi eklenmiş; aynı ekin “2- Polikliniklerde Ruhsatname Başvurusu İçin Gerekli Belgeler” kısmının 9 uncu maddesinin birinci cümlesinde yer alan “T.C. Kimlik Numarası beyanı” ibaresinden sonra gelmek üzere “, adli sicil beyanı” ibaresi eklenmiş ve 4 üncü maddesi ile 10 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; aynı ekin “3-Laboratuvar/Müessese Ruhsatname Başvurusu İçin İstenen Belgeler” kısmının “G) Laboratuvar ve Müessese Ruhsat Başvuru Dosyasında Bulunması Gereken Belgeler” bölümüne aşağıdaki 15 inci madde eklenmiştir.“4) Polikliniğin olduğu binada yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına ilişkin olarak ilgili mevzuata göre yetkili mercilerden alınmış olan belge,” “10) Poliklinikte çalışacak tabip ve diş tabipleri için adli sicil beyanı ve ilgili oda kaydı belgesi ile poliklinik ortağı tabipler, poliklinikte çalışacak tabip ve tabip harici sağlık çalışanlarının ikişer adet vesikalık fotoğrafları,” “15. Tabip ve diş tabipleri için ilgili oda kaydı belgesi ve adli sicil beyanı,” 15. maddesiyle, Aynı Yönetmeliğin Ek-1/b sayılı ekinin 3 üncü maddesinde yer alan “T.C. Kimlik Numarası Beyanı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “, adli sicil beyanı” ibaresi ve 4 üncü maddesinin (b) bendinde yer alan “poliklinik ortağı tabiplerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “adli sicil beyanı ve” ibaresi eklenmiştir; 16. maddesinde, Aynı Yönetmeliğin Ek-1/d sayılı ekinin üçüncü ve yedinci maddeleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.“3) Muayenehane açacak olan tabibin diplomasının ve varsa uzmanlık belgesinin Müdürlükçe tasdikli sureti, adli sicil beyanı, tabip odası kayıt belgesi ile iki adet vesikalık fotoğrafı,”“7) Muayenehanenin bulunduğu kısımda ilgili mevzuata göre yangına karşı gereken tedbirlerin alındığına dair yetkili merciden alınan belge,” Hükmü yer almıştır.
1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 28. maddesinde “(Değişik: 23/1/2008-5728/25 md.) Hekimlik mesleğinin icrası için; Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı beş yıl veya daha fazla süreyle ya da devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, (…) (1) zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından hapis cezasına mahkûm olmamak gerekir. İcrayı sanat etmesine mani ve gayrıkabili şifa bir marazı aklı ile malul olduğu bilmuayene tebeyyün eden tabipler, Sağlık Bakanlığının teklifi ve Sağlık Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla icrayı sanattan menolunur ve diplomaları geri alınır.” hükmüne yer verilmiş olup, anılan Maddede sayılan suçlardan hükümlü bulunmayanların hekimlik mesleğini icra etmeleri mümkün olduğundan, bu mesleği yapmak isteyenlerin bu görevi yapmalarına adli yönden sakınca bulunup bulunmadığının tespiti ancak adli sicil kayıtlarından anlaşılabilecektir.
Bu durumda, muayehane açacak tabipler dahil tıp merkezi mesul müdürü ve çalışmak isteyen tüm hekimler için yasada belirtilen adli suçlardan cezaları bulunmadığına dair adli sicil beyanı aranmasında hizmet gerekleri, kamu yararı ve mevzuat hükümlerine aykırılık görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, davanın 30.01.2015 tarih ve 29252 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile değiştirilen Yönetmeliğin 19. maddesinin 3. Fıkrasına yönelik kısmı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, anılan yönetmeliğin dava konusu edilen diğer madde ve ibarelerine ilişkin kısmının ise reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 28/02/2018 tarih ve E:2015/3765, K:2018/2148 sayılı kararının, İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/11/2019 tarih ve E:2018/3622, K:2019/5949 sayılı kararıyla kısmen onanıp kısmen bozulması üzerine, bozulan kısım hakkında tetkik hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Dava, 30/01/2015 tarih ve 29252 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 6. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin 19. maddesinin 3. fıkrasının 2. cümlesinin; 7. maddesi ile değiştirilen 31. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinin; 9. maddesi ile değiştirilen Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin; 9. maddesi ile Ek 1. maddesinin 11. fıkrasının 1. cümlesinde yer alan “Tıp merkezleri” ibaresini “Muayenehane hariç sağlık kuruluşları” olarak değiştiren düzenlemenin; 10. maddesi ile Ek 2. maddesinin 2. fıkrasına eklenen “ile Bakanlıkça izin verilen geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarının yapıldığı poliklinik” ibaresinin; 12. maddesi ile değiştirilen Geçici 7. maddesinin 1. fıkrasının; 13. maddesi ile geçici 12. maddesine eklenen 3. ve 4. fıkraların; 16. maddesi ile değiştirilen Ek-1/d sayılı ekinin 7. maddesinin ve 14, 15 ve 16. maddelerinde yer alan “adli sicil beyanı” ibarelerinin iptali istemiyle açılmıştır.
Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 28/02/2018 tarih ve E:2015/3765, K:2018/2148 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının anılan kararı temyiz etmesi üzerine İdari Dava Daireleri Kurulunun 27/11/2019 tarih ve E:2018/3622, K:2019/5949 sayılı kararı ile; Daire kararının dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresi yönünden davanın reddine ilişkin kısmının bozulmasına, diğer kısımlarının onanmasına karar verilmiştir.
Anılan karara karşı karar düzeltme isteminde bulunulmamıştır.
Buna göre, 30/01/2015 tarih ve 29252 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresi yönünden İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı üzerine yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

İLGİLİ MEVZUAT :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay Dava Daireleri kararlarına karşı Danıştay’da temyiz yoluna başvurulabileceği; 2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, İdari Dava Dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanunun 49. maddesinin 4. fıkrasında da idare mahkemelerinin bozmaya uymayarak eski kararında ısrar edebileceği ancak Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu kurala bağlanmış; böylece Danıştay dava dairelerine, ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.
3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 1. maddesinde; Kanun’un amacının, sağlık hizmetleri ile ilgili temel esasları belirlemek olduğu, 2. maddesinde; Milli Savunma Bakanlığı hariç bütün kamu kurum ve kuruluşları ile özel hukuk tüzelkişileri ve gerçek kişileri kapsadığı, 3. maddesinin (a) bendinde; sağlık kurum ve kuruluşlarının yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca, diğer ilgili bakanlıkların da görüşü alınarak plânlanacağı, koordine edileceği, mali yönden destekleneceği ve geliştirileceği, (c) bendinde; bütün sağlık kurum ve kuruluşları ile sağlık personelinin ülke sathında dengeli dağılımı ve yaygınlaştırılmasının esas olduğu, sağlık kurum ve kuruluşlarının kurulması ve işletilmesinin bu esas içerisinde Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığınca düzenleneceği, (e) bendinde; tesis edilecek eğitim, denetim, değerlendirme ve oto kontrol sistemi ile sağlık kuruluşlarının tespit edilen standart ve esaslar içinde hizmet vermesinin sağlanacağı, (i) bendinde; sağlık hizmetlerinin yurt çapında istenilen seviyeye ulaştırılması amacıyla, bakanlıklar seviyesinden en uçtaki hizmet birimine kadar kamu ve özel sağlık kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları arasında koordinasyon ve işbirliği yapılacağı, sağlık kurum ve kuruluşlarının coğrafik ve fonksiyonel hizmet alanlarının, verecekleri hizmetler, yönetim, hizmet ilişki ve bağlantıları gibi konularda tespit edilen esaslara uymak ve verilen görevleri yapmakla yükümlü oldukları belirtilmiştir.
Dava konusu düzenlemenin yapıldığı tarihte yürürlükte olan haliyle 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinde; herkesin bedenî, zihnî ve sosyal bakımdan tam bir iyilik hâli içinde hayatını sürdürmesini sağlamanın Bakanlığın görevi olduğu; bu kapsamda Bakanlığın, a) Halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi, hastalık risklerinin azaltılması ve önlenmesi, b) Teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, c)Uluslararası önemi haiz halk sağlığı risklerinin ülkeye girmesinin önlenmesi, ç) Sağlık eğitimi ve araştırma faaliyetlerinin geliştirilmesi, d) Sağlık hizmetlerinde kullanılan ilaçlar, özel ürünler, ulusal ve uluslararası kontrole tâbi maddeler, ilaç üretiminde kullanılan etken ve yardımcı maddeler, kozmetikler ve tıbbî cihazların güvenli ve kaliteli bir şekilde piyasada bulunması, halka ulaştırılması ve fiyatlarının belirlenmesi, e) İnsan gücünde ve maddî kaynaklarda tasarruf sağlamak ve verimi artırmak, sağlık insan gücünün ülke sathında dengeli dağılımını sağlamak ve bütün paydaşlar arasında işbirliğini gerçekleştirmek suretiyle yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunumunun sağlanması, f)Kamu ve özel hukuk tüzel kişileri ile gerçek kişiler tarafından açılacak sağlık kuruluşlarının ülke sathında planlanması ve yaygınlaştırılması ile ilgili olarak sağlık sistemini yöneteceği ve politikaları belirleyeceği; Bakanlığın bu amaçla; a) Strateji ve hedefleri belirleyeceği, planlama, düzenleme ve koordinasyon yapacağı, b) Uluslararası ve sektörler arası işbirliği yapacağı, c)Rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapacağı, müeyyide uygulayacağı, ç)Acil durum ve afet hallerinde sağlık hizmetlerini planlayacağı ve yürüteceği, d) Bölgesel farklılıkları gidermeye ve herkesin sağlık hizmetine erişimini sağlamaya yönelik tedbirler alacağı, e) İlgili kurum ve kuruluşların insan sağlığını doğrudan ve dolaylı olarak etkileyen faktörler ve sosyal belirleyicilerle ilgili uygulamalarına ve düzenlemelerine yön vereceği, bunu teminen gerekli bildirimleri yapacağı, görüş bildireceği ve müeyyide uygulayacağı, f) Görevin ve hizmetin gerektirdiği her türlü tedbiri alacağı belirtilmiş, 40. maddesinde ise; Bakanlık ve bağlı kuruluşların görev, yetki ve sorumluluk alanına giren ve önceden kanunla düzenlenmiş konularda idarî düzenlemeler yapabilecekleri hükmüne yer verilmiştir.
Sağlık Bakanlığı tarafından, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu ve 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye dayanılarak, kaynak israfı ve atıl kapasiteye yol açılmaksızın ülke düzeyinde dengeli, verimli ve kaliteli sağlık hizmeti sunulmasını sağlamak üzere ayakta teşhis ve tedavi yapılan özel sağlık kuruluşlarının yapılandırılmaları, ruhsatlandırma işlemleri, faaliyetleri ve faaliyetlerine son verilmesi, denetimleri ve diğer hususlar ile ilgili usûl ve esasları düzenlemek amacıyla Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresi yönünden;
Dava konusu değişiklikle; kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler ile engellilik oranı en az yüzde 60 olan tabiplerin bu maddenin 2. fıkrasında sayılan kadrolu tabiplerin çalışma şekline uygun olarak kadro dışı geçici olarak çalışabilecekleri belirtilmiştir.
Davacı tarafından; maddedeki koşullarda olmayan diğer emekliler için kadro dışı çalışabilme haklarının ortadan kaldırıldığı, emekliler arasında ayrım yapılmasının eşitlik ilkesine aykırı olduğu, bu hakkın istisna olmaksızın bir hak olarak düzenlenmesi gerektiği ileri sürülmüştür.
Kadro dışı geçici çalışmayı kadrolu bir özel sağlık kuruluşunda çalışmaya bağlayan asıl düzenleme olan Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 2. fıkrasının 1. cümlesinin, Danıştay Onbeşinci Dairesinin 22/05/2014 tarih ve E:2013/3062, K:2014/4112 sayılı kararı ile anılan maddede, 1219 sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’da olmayan bir koşul getirilerek, bir sağlık kuruluşunda kadro dışı geçici çalışabilmenin, bir tıp merkezi veya özel hastanede kadrolu çalışma şartına bağlandığı, tabiplik mesleğinin, tabibe verdiği çalışma hakkının, Kanun’daki sınırlamaları aşar nitelikte engellendiği gerekçesiyle hukuka aykırı bulunduğu ve kararın bu kısmının Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 13/12/2017 tarih ve E:2014/5564, K:2017/4249 sayılı kararı ile onandığı dikkate alındığında; bazı emekliler için öngörülen kadro dışı geçici çalışma hakkının, 1219 sayılı Kanun’un 12. maddesine uygun olmak koşuluyla, her tabip için geçerli olduğu; bu nedenle dava konusu düzenlemede yer alan sınırlamanın hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, dava konusu düzenlemenin, bu haliyle, maddede belirtilen durumlarda olmayan emekli tabiplerin kadro dışı geçici çalışma hakkını engellediği sonucuna varıldığından; düzenlemede hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 30/01/2015 tarih ve 29252 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ayakta Teşhis ve Tedavi Yapılan Özel Sağlık Kuruluşları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 9. maddesi ile değiştirilen asıl Yönetmeliğin Ek 1. maddesinin 4. fıkrasındaki “Kadrosuzluk nedeniyle emekli olan veya 60 yaşını dolduran tabipler” ibaresinin İPTALİNE,
2. Sonucu itibarıyla dava kısmen iptal, kısmen retle sonuçlandığından, davacı tarafından yapılan ve ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davadaki haklılık oranına göre yarısı olan … TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, diğer yarısı olan … TL’nin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine,
3. Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca duruşmalı işler için belirlenen … TL vekâlet ücretinin davalı idareden alınarak davacıya verilmesine, davanın retle sonuçlanan ve onanarak kesinleşen kısmı için ilk kararda davalı idare lehine vekalet ücreti takdir edildiğinden bu konuda yeniden vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
4. Posta gideri avansından artan tutar varsa kararın kesinleşmesinden sonra istemi halinde davacıya iadesine,
5. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 14/10/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.