Danıştay Kararı 10. Daire 2020/3229 E. 2020/4630 K. 09.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/3229 E.  ,  2020/4630 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ONUNCU DAİRE

Esas No : 2020/3229

Karar No : 2020/4630

DAVACILAR : 1- … Diyaliz Hizmetleri A.Ş.

(… Diyaliz Hizmetleri A.Ş. … Şubesi)

2- …Sağlık Hizmetleri A.Ş. … Şubesi

VEKİLLERİ : Av. … – Av. …

3-Tasfiye Halinde … Tedavi Hizm. San. ve Tic. A.Ş.

DAVALILAR : 1- …Bakanlığı / …

VEKİLLERİ : Hukuk Müşaviri Av. …

Hukuk Müşaviri Av. …

2-… Başkanlığı

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN_ÖZETİ: 24/03/2013 tarih ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Hemodiyaliz Tedavileri” başlıklı 2.4.4.D-1. maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan “…hemodiyaliz uygulaması sırasında ortaya çıkan acil durumda yapılması gereken diğer tetkikler ile gerektiğinde ve özellik gösteren hastalara daha sık yapılan tetkiklerin tümü…” ibaresi ile “Tetkikleri yaptırılmayan hastaların tedavilerine ait ücretleri ödenmez.” ibarelerinin yürürlükten kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istenilmektedir.

DAVACILARIN_İDDİALARI : Dava konusu düzenleme ile paket fiyat kapsamının ucu açık şekilde belirlendiği; birbirinden bağımsız nitelikteki tetkiklerden herhangi birinin yapılmaması nedeniyle, yapılmış olan tetkiklerin ücretlerinin ödenmemesi sonucuyla karşılaşılacağı; muğlak olan düzenlemenin, keyfi ve birbirinden farklı uygulamalara neden olabileceği; düzenlemede paket içeriğinin ve diyaliz merkezlerinin hangi tetkikleri yapmaları gerektiğinin, açık ve net olarak belirlenmemesinin, idarenin kendisine tanınan yetkinin sınırlarını aşar mahiyette olduğu; 5510 sayılı Kanun’un 63. maddesindeki kanıta dayalı tıp uygulamaları ile teşhis ve tedavi maliyetlerini esas alan maliyet-etkililik ölçütlerinin, düzenleme yapılırken dikkate alınmadığı ileri sürülerek dava konusu düzenlemenin iptal edilmesi gerektiği iddia edilmektedir.

DAVALILARIN SAVUNMALARI:

Davalı … Bakanlığı tarafından, dava konusu düzenlemeler ile alakalı olarak Bakanlığın herhangi bir dahli olmadığı,… Kurumuna görüş dahi bildirilmediği, bu nedenle hasım mevkiinden çıkarılması gerektiği savunulmaktadır.

Davalı … Kurumu tarafından, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Hakkında Kanun’un 63. maddesinde Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin Sağlık Bakanlığının görüşü alınmak suretiyle belirlenmesinin öngörüldüğü, aynı Kanun’un 72. maddesine göre sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunun yetkili olduğu, Kurumun belirleme yaparken sağlık hizmetinin hayati öneme sahip olup olmaması, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınarak belirleme yapılacağının belirtildiği, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerine ilişkin düzenlemelerin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan Sağlık Uygulama Tebliğinde yer aldığı, bu tebliğin Sağlık Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı katılımları ile yapıldığı, çalışmaların her aşamasında üniversitelerin görüş ve önerilerinin değerlendirildiği, Sağlık Uygulama Tebliğinin Kurumun tek taraflı yaptığı bir düzenleme niteliğinde olmadığı, ülkenin sağlık politikalarını belirleyen ilgili tarafların uzlaşısı ile yapıldığı, buna göre Sağlık Uygulama Tebliğinin “2.2.2.B-1-Tanıya dayalı işlemlerin kapsamı” başlıklı maddesi uyarınca, hemodiyaliz tedavisi süresince Diyaliz Merkezleri Hakkında Yönetmelikte belirtilen tetkiklerin yanısıra, hemodiyaliz uygulaması sırasında ortaya çıkan acil durumlarda yapılması gereken ve hastalara yapılan tetkikler ile özellik gösteren hastalara yapılan tetkiklerin tümünün paket fiyata dahil olduğu, dava konusu düzenlemelerin hukuka uygun olduğu ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı üzerine davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI: …

DÜŞÜNCESİ :Dava, 24/03/2013 günlü, 28597 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliğinin “Hemodiyaliz Tedavileri” başlıklı 2.4.4.D-1. maddesinin (11.) bendinde yer alan “…hemodiyaliz uygulaması sırasında ortaya çıkan acil durumda yapılması gereken diğer tetkikler ile gerektiğinde ve özellik gösteren hastalara daha sık yapılan tetkiklerin tümü…” ibaresi ile “Tetkikleri yaptırılmayan hastaların tedavilerine ait ücretleri ödenmez.” ibarelerinin yürürlükten kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun “Finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri ve süresi” başlıklı 63. maddesinde; Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları halinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri sayılmış; Komisyonların çalışma usul ve esaslarının Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirleneceği hükme bağlanmıştır.

“Sağlık hizmetlerinin ödenecek bedellerinin belirlenmesi” başlıklı 72. maddesinde de “65 inci madde gereği ödenecek gündelik, yol, yatak ve yemek giderlerinin Kurumca ödenecek bedellerini belirlemeye Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu yetkilidir. Komisyon, tıp eğitimini, hizmet basamağını, alt yapı ve kaynak kullanımı ile maliyet unsurlarını dikkate alarak sağlık hizmeti sunucularını fiyatlandırmaya esas olmak üzere ayrı ayrı sınıflandırabilir. Komisyon, 63 üncü madde hükümlerine göre finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin Kurumca ödenecek bedellerini; sağlık hizmetinin sunulduğu il ve basamak, Devletin doğrudan veya dolaylı olarak sağlamış olduğu sübvansiyonlar, sağlık hizmetinin niteliği itibarıyla hayati öneme sahip olup olmaması, kanıta dayalı tıp uygulamaları, maliyet-etkililik ölçütleri ve genel sağlık sigortası bütçesi dikkate alınmak suretiyle, her sınıf için tek tek veya gruplandırarak belirlemeye yetkilidir.” hükmü öngörülmüştür.

Anılan mevzuat doğrultusunda, tanı ve tedavi kapsamında yapılan tüm işlemlerin paket fiyat uygulaması yöntemiyle ödenmesi çerçevesinde yapılan dava konusu düzenlemelerde hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, davacılardan, … Sağlık Hizmetleri A. Ş. … Şubesi ile … Diyaliz Hizmetleri A. Ş. …Şubesi yönünden davanın ehliyet yönünden reddi, diğer davacı açısından ise davanın esastan reddi yolundaki Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 20/02/2018 tarih ve E:2013/10463, K:2018/1922 sayılı kararının, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının onanması, davanın esastan reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına dair Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/10/2019 tarih ve E:2018/2043, K:2019/4684 sayılı bozma kararına uyularak, bozulan kısım hakkında gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :

Dava, 24/03/2013 tarih ve 28597 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Hemodiyaliz Tedavileri” başlıklı 2.4.4.D-1. maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan “…hemodiyaliz uygulaması sırasında ortaya çıkan acil durumda yapılması gereken diğer tetkikler ile gerektiğinde ve özellik gösteren hastalara daha sık yapılan tetkiklerin tümü…” ibaresi ile “Tetkikleri yaptırılmayan hastaların tedavilerine ait ücretleri ödenmez.” ibarelerinin yürürlükten kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 20/02/2018 tarih ve E:2013/10463, K:2018/1922 sayılı kararı ile,

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 48., 365., 367., 370., 371. maddelerinden bahsedilerek, anonim şirketlere ait şubelerin, şirket tüzel kişiliğinden ayrı bir tüzel kişilikleri bulunmadığından, kendi adlarına veya şirket tüzel kişiliğini temsilen bir davada taraf olmalarına olanak bulunmadığı gibi, temsillerinin de söz konusu olmadığının anlaşıldığı; bu durumda, davacılardan …Sağlık Hizmetleri A.Ş. … Şubesi ile …Diyaliz Hizmetleri A.Ş. … Şubesinin dava açma ehliyeti bulunmadığından, bu davacılar yönünden davanın ehliyet yönünden reddine;

Diğer davacı … Tedavi Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. yönünden ise işin esasının incelemesine geçilerek davanın esastan reddine karar verilmiştir.

Daire Kararının, davacılar tarafından temyizi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 24/10/2019 tarih ve E:2018/2043, K:2019/4684 sayılı kararıyla, anılan Kararın, davanın ehliyet yönünden reddine ilişkin kısmının onanmasına, davanın esastan reddine ilişkin kısmının ise bozulmasına karar verilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, idari dava daireleri tarafından ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen inceleneceği belirtilmiş, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 46. maddesinin birinci fıkrasında, Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği, 49. maddesinin dördüncü fıkrasında, Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde bu madde ile ısrar hariç 50. madde hükümlerinin kıyasen uygulanacağı, aynı Kanun’un 50. maddesinin beşinci fıkrasında ise, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu hüküm altına alınmış olup, anılan maddelerde, Danıştay İdari ve Vergi Dava Daireleri Kurulları kararlarına uyulmasının zorunlu olduğu belirtilerek, Danıştay dava dairelerinin ilk derece mahkemesi olarak verdiği kararların Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen bozulması halinde Danıştay dava dairelerine ısrar olanağı tanınmamıştır.

Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun dava şartlarını düzenleyen 114. maddesinin birinci fıkrasının (ı) bendinde; “Aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” hükmüne, aynı fıkranın (i) bendinde ise, “Aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması” hükmüne yer verilmek suretiyle “derdestlik” ve “kesin hüküm” olmaması halleri doğrudan dava açma şartları arasında sayılmış, Kanun’un 115. maddesinde ise, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde davayı usulden reddedeceği kurala bağlanmış; 303. maddesinin birinci fıkrasında ise; “Bir davaya ait şeklî anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir” hükmüne yer verilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda; “derdestlik” ve “kesin hüküm” müesseseleri düzenlenmemiş ve Kanun’un 31. maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ve onun yerine çıkarılan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ilgili maddelerine atıfta bulunulmamış olmakla birlikte, tarafları ve konusu aynı olan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açıldığının ve görülmekte olduğunun saptanması halinde, usul hukukunun temel kavramlarından olan derdestlik müessesesinin temelinde yatan, ilk davanın aynısı olan ikinci davanın açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı olgusundan hareketle, ikinci davanın derdestlik nedeniyle incelenmeksizin reddine karar verilmesi gerekmektedir.

Dosyanın incelenmesinden; davanın 24/03/2013 tarih ve 28597 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin “Hemodiyaliz Tedavileri” başlıklı 2.2.4.D-1. maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan “…hemodiyaliz uygulaması sırasında ortaya çıkan acil durumda yapılması gereken diğer tetkikler ile gerektiğinde ve özellik gösteren hastalara daha sık yapılan tetkiklerin tümü…” ibaresi ile “Tetkikleri yaptırılmayan hastaların tedavilerine ait ücretleri ödenmez.” ibarelerinin yürürlükten kaldırılması istemiyle yapılan başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin, yani özü itibarıyla Tebliğ’in 2.2.4.D-1. maddesinin onbirinci fıkrasında yer alan anılan ibarelerin iptali istemiyle açıldığı, öte yandan aynı davacılar tarafından aynı Tebliğ hükümlerinin iptali istemiyle Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin E:2013/10462 sayılı dosyasında da dava açıldığı ve bu davanın Dairemizin E.2020/3228 sayılı dosyası ile derdest olduğu anlaşılmakta olup, bu haliyle bakılmakta olan davanın aynı istemle açılmış ve tarafları da aynı olan ikinci bir dava olduğu sonucuna varıldığından, bu davanın derdestlik nedeniyle esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararına uyularak; davacı -tasfiye halinde- … Tedavi Hizmetleri Sanayi ve Ticaret A. Ş. yönünden davanın derdestlik nedeniyle İNCELENMEKSİZİN REDDİNE,

2.Dava sonucu itibarıyla kısmen ehliyet yönünden ret, kısmen incelenmeksizin ret ile sonuçlandığından, ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam … TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına,

3. Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 20/02/2018 tarih ve E:2013/10463, K:2018/1922 sayılı davanın kısmen ehliyet ret, kısmen esastan reddine ilişkin ilk kararında davalı idareler lehine vekalet ücretine hükmedildiği için bu aşamada yeniden vekalet ücretine hükmedilmemesine,

4. Temyiz aşamasında davacılar tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen … TL yargılama giderinin davacılar üzerinde bırakılmasına, taraflarca yapılan posta gideri avanslarından varsa artanının karar kesinleştikten sonra istemleri halinde taraflara iadesine,

5. Bu kararın tebliğini izleyen otuz (30) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyizen başvurulabileceğinin taraflara duyurulmasına, 09/11/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.