Danıştay Kararı 10. Daire 2020/3084 E. 2023/231 K. 06.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/3084 E.  ,  2023/231 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/3084
Karar No : 2023/231

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Gıda Petrol Ürünleri Nakliyecilik Hayvancılık
İnşaat Taahhüt Tarım Ticaret ve Sanayi Ltd. Şti.
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği

İSTEMLERİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

DAVANIN_KONUSU : Davacı şirket tarafından işletilen ve Kırşehir ili, Merkez ilçesinde bulunan “… Salonu” isimli iş yerinin, 08/09/2015 tarihinde Kırşehir ilinde gerçekleştirilen eylemler sebebiyle zarara uğradığından bahisle uğranıldığı iddia edilen zararlara karşılık 1.000,00 TL (miktar artırımı dilekçesi ile 304.126,76 TL) maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

YARGILAMA SÜRECİ :
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; dava dosyasındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, olayların öğrenilmesi üzerine güvenlik güçlerinin görevlendirilmesi ve olay yerine intikali noktasında faaliyet ve kararlar alınmış ise de, olayların seyri gözönüne alındığında, 18.00 sıralarında başlayan ve 02.00 sıralarında asayişin sağlandığı belirtilen olaylarda, belli bir zaman dilimi sonrasında yaklaşık 1000-2000 kişilik kalabalığın dağıtılması veya başka şekilde etkisiz hale getirmeye yönelik faaliyetlerde, dolayısıyla kamu hizmetinin sağlanması ve korunması hususunda kolluk hizmetinin yetersiz kaldığı, kamu hizmetini gereği gibi yürütemeyen idarenin, davacı şirket tarafından işletilen işyerinde meydana gelen zararın oluşmasında hizmet kusuru, dolayısıyla tazmin sorumluluğunun bulunduğu, … Asliye Hukuk Mahkemesinin … D.İş sayılı dosyasında maddi zararın tespiti için yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve hükme esas alınabilecek nitelikte olan bilirkişi raporunda zararın hesaplandığı, işyerindeki toplam zararın 350.265,28 TL olduğunun belirtildiği, davacı tarafından miktar artırımında bulunurken, söz konusu işyerinin üzerinde kurulu bulunduğu bağımsız bölümlerin tamiratı için yapılacak ve gayrimenkullerin aynına ilişkin olan zararı gösteren ilk 19 maddedeki 37.869,67 TL’nin ve dava konusu işyeri ile aynı binada bulunan ve konut olarak kullanılan .. numaralı bağımsız bölümler için hesaplanan 8.268,85 TL zararın düşülmesi ile 304.126,76 TL zararın tazmininin istenildiği, davalı idare bünyesinde oluşturulan Hasar Tespit Komisyonu tarafından dava konusu işyerinde yapılan inceleme sonucunda 153.868,28 TL maddi hasar tespit edilerek, bu tutarın ödendiği anlaşıldığından davalı idarece ödenen tutarın da mahsup edilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, maddi tazminat isteminin 188.128,15 TL’lik kısmının kabulüne, kabul edilen tutarın 1.000,00 TL’lik kısmının (mükerrer olmamak kaydıyla) idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren, 187.128,15 TL’lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu gerekçesiyle taraflarca yapılan istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENLERİN_İDDİALARI : Davacı tarafından; keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak karar verilmesi gerektiği, şirket ortağına farklı iş yerleri için ödeme yapıldığı, yapılan ödemenin tazminattan düşülmesinin hatalı olduğu, olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmektedir. Davalı idare tarafından; mahkemenin hükme esas aldığı tespit dosyasında bulunan bilirkişi raporunun hukuka aykırı olduğu, zararın meydana gelmesinde idarelerinin hizmet kusurunun bulunmadığı ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davacı tarafından savunma verilmemiştir. Davalı idare tarafından, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının gerekçeli olarak ve düzeltilerek onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Temyize Konu Bölge İdare Mahkemesi Kararının Davanın Kısmen Kabulü, Kısmen Reddi Yolundaki İdare Mahkemesi Kararına Karşı Taraflarca Yapılan İstinaf Başvurularının Reddi Yönünden İncelenmesi:
Anayasanın 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu; 5. maddesinde, Devletin temel amaç ve görevlerinin, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini, Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak olduğu; 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, aynı maddenin son fıkrasında, idarenin eylem ve işlemlerinden doğan (maddi ve manevi) zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin hukuki sorumluluğu, kamusal faaliyetler sonucunda, idare ile bireyler arasında bireyler zararına bozulan ekonomik dengenin yeniden kurulmasını, idari etkinliklerden dolayı bireylerin uğradığı maddi ve manevi zararların idarece tazmin edilmesini sağlayan hukuksal bir kurumdur. Bu kurum, kamusal faaliyetler nedeniyle bireylerin mal varlığında ortaya çıkan eksilmelerin ya da artış olanağından yoksunluğun giderilebilmesi, yine bu suretle kişi varlığında oluşan manevi zararların karşılanabilmesi için aranılan koşulları, uygulanması gereken kural ve ilkeleri içine almaktadır.
İdare, Anayasanın 125. maddesinde de belirtildiği üzere, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Bunun yanında, idarenin faaliyet alanıyla ilgili, önlemekle yükümlü olduğu halde önleyemediği bir takım zararları da nedensellik bağı aramadan sosyal risk ilkesi gereği tazmin etmesi gerekmektedir. İdarenin kusura dayalı ya da kusursuz sorumluluğu yanında, Anayasanın öngördüğü sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olarak ve bu temel üzerinden, kolektif sorumluluk anlayışı çerçevesinde bilimsel ve yargısal içtihatlar ile geliştirilen sosyal risk ilkesi, Anayasa’nın yukarıda öngördüğü amaçların gerçekleştirilmesine yöneliktir.
Sosyal risk ilkesi ile toplumun içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanan, idarenin faaliyet alanında meydana gelmekle birlikte, yürütülen kamu hizmetinin doğrudan sonucu olmayan, toplumsal nitelikli riskin gerçekleşmesi sonucu oluşan, salt toplumun bireyi olunması nedeniyle uğranılan özel ve olağan dışı zararların da topluma pay edilerek giderilmesi amaçlanmıştır.
Bu bağlamda, yargısal ve bilimsel içtihatlarla geliştirilen sosyal risk ilkesinin uygulama alanına; “terör olayları”nın yanı sıra, ani bir şekilde gelişmesi nedeniyle idarece öngörülemeyen ve engellenemeyen, müdahale edilmesi halinde daha ağır sonuçların doğması kaçınılmaz olan geniş çaplı “toplumsal olaylar” nedeniyle oluşan özel ve olağan dışı zararların da dahil olduğunun kabulü gerekmektedir.
Buna göre, dava konusu olayın bir toplumsal olay olduğu, davalı idare tarafından öngörülemeyecek şekilde olayların büyüdüğü, olayda idarenin hizmet kusurunu gerektirecek bir hususun bulunmadığı dikkate alındığında sosyal risk ilkesi gereğince tazminata hükmedilmesi gerekirken hizmet kusuru bulunduğu kabul edilerek tazminata hükmeden İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularının reddine karar veren Bölge İdare Mahkemesi kararında bu yönden sonucu itibarıyla hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Temyize Konu Bölge İdare Mahkemesi Kararının İdare Mahkemesi Kararının, hükmedilen maddi tazminat tutarının 1.000,00 TL’lik kısmına idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren, 187.128,15 TL’lik kısmına ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine ilişkin kısmı yönünden incelenmesi:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde, temyiz incelemesi sonunda Danıştay’ın, kararda yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hatalar ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlıklar varsa kararı düzelterek onayacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği kuralı yer almakta olup, anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarihi, görevli olmayan adli yargıda dava açılması halinde adli yargıda dava açıldığı tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Kanun’un 16. maddesinin 4. fıkrasına 30/04/2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanun’un 4. maddesi ile “Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” cümlesi; aynı Kanun’un 5. maddesi ile de 2577 sayılı Kanun’a Geçici 7. madde olarak, “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla, bu Kanunun 16. maddesinin dördüncü fıkrasına eklenen hüküm, kanun yolu aşaması dahil, yürürlük tarihinde derdest olan davalarda da uygulanır.” cümlesi eklenmiştir.
Aktarılan düzenlemeyle, nihai karar verilinceye kadar harcı ödenmek ve bir defaya mahsus olmak üzere, “süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin” dava dilekçesinde gösterilen tazminat miktarının artırılmasına imkan verilmektedir. Böylelikle, artırılan miktar açısından da dava dilekçesinin verildiği tarihteki hukuksal koşullar geçerli bulunmaktadır.
Yapılan bu açıklamalar karşısında, miktar artırımına ilişkin dilekçenin yeni bir dava niteliğinde olmayıp mevcut davada talep edilen tazminat miktarının miktar artırım suretiyle artırımına olanak sağlayan yasal bir hakkın kullanımına ilişkin olduğu da göz önünde bulundurulduğunda, artırılan tazminat miktarı yönünden davanın kabul edilmesi halinde, yasal faizin başlangıcının bu miktar yönünden de, idarenin uyuşmazlığın esasında ihtilafa, bir başka anlatımla temerrüde düştüğü tarih olduğu; aksi bir durumun hakkaniyete aykırı olacağı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda; temyizen incelenen Bölge İdare Mahkemesi Kararında, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının hüküm fıkrasında yer alan ” …maddi tazminat isteminin 188.128,15 TL’lik kısmının kabulü ile kabul edilen tutarın 1.000,00 TL’lik kısmının (mükerrer olmamak kaydıyla) idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren, 187.128,15 TL’lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine” ibaresinin,” …maddi tazminat isteminin 188.128,15 TL’lik kısmının kabulü ile kabul edilen 188.128,15 TL’nin davalı idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine” şeklinde düzeltilmesi gerektiğinden, … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının hüküm fıkrasında yer alan “Tarafların istinaf istemlerinin reddi ile anılan kararın ONANMASINA” ibaresinin, 2577 sayılı Kanun’un 49. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca; “Tarafların istinaf istemlerinin reddi ile hüküm fıkrasında yer alan ” …maddi tazminat isteminin 188.128,15 TL’lik kısmının kabulü ile kabul edilen tutarın 1.000,00 TL’lik kısmının (mükerrer olmamak kaydıyla) idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren, 187.128,15 TL’lik kısmının ise miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihi olan 24/04/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıya ödenmesine” ibaresinin,” … kabul edilen 188.128,15 TL maddi tazminatın, davalı idareye başvuru tarihi olan 18/09/2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine şeklinde düzeltilmesine … ” şeklinde düzeltilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Tarafların temyiz istemlerinin esas yönünden REDDİNE, davacının temyiz isteminin yasal faizin başlangıç tarihi yönünden kısmen KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurularının reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ve şekilde düzeltilerek ONANMASINA,
3. Temyiz yargılama giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına, artan posta ücretinin aidiyetine göre taraflara iadesine,
4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine, 06/02/2023 tarihinde maddi tazminat yönünden esasta oy birliğiyle, gerekçede oy çokluğuyla, faiz başlangıç tarihi yönünden ise oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Temyize konu Bölge İdare Mahkemesi kararının esasa ilişkin kısmının, usul ve hukuka uygun olduğu ve kararın aynen onanması gerektiği oyuyla, Daire kararının temyize konu kararın esası yönünden gerekçeli olarak onanmasına ilişkin kısmına katılmıyorum.

(XX)-KARŞI OY :
Davacı lehine hükmedilen tazminatın miktar artırımı suretiyle artırılan kısmına işletilecek yasal faizin başlangıç tarihinin miktar artırımı dilekçesinin davalı idareye tebliğ edildiği tarih olarak belirlenmesi hukuka aykırıdır. Ancak bu husus, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Temyiz incelemesi üzerine verilecek kararlar” başlıklı 49. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın düzeltilerek onanmasını gerektiren, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayan maddi hata ile düzeltilmesi mümkün eksiklik veya yanlışlık kapsamında bulunmayıp, anılan maddenin 2. fıkrasının (b) bendi uyarınca kararın bozulmasını gerektiren, hukuka aykırılık teşkil ettiğinden; Bölge İdare Mahkemesi kararının, bu hususta yeniden bir karar verilmek üzere bozulması gerektiği oyuyla Daire kararına bu yönden katılmıyoruz.