Danıştay Kararı 10. Daire 2020/2969 E. 2020/2751 K. 09.07.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/2969 E.  ,  2020/2751 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/2969
Karar No : 2020/2751

DAVACI : … Federasyonu
VEKİLİ : Av. …

DAVALI : … Bakanlığı

DAVANIN_ÖZETİ: 09/05/2020 tarih ve 31122 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Sigortacılık Kapsamında Değerlendirilecek Faaliyetlere, Tüketici Lehine Yapılan Sigorta Sözleşmeleri ile Mesafeli Akdedilen Sigorta Sözleşmelerine İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 1. maddesinin, 4. maddesiyle düzenlenen esas Yönetmeliğin 9. maddesinin sekizinci fıkrasının, 5. maddesiyle düzenlenen esas Yönetmeliğin 10. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları ile 6. maddesiyle eklenen 10/A maddesinin birinci fıkrasının iptali istenilmektedir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Kendi tüzel kişiliğine yönelmeyen dava konusu Yönetmelik hükümlerinin iptalini istemekte doğrudan bir menfaati bulunmayan federasyonun, üyesi olan derneklerin ayrı ayrı dava açabilecekleri düzenlemelere karşı dava açma ehliyeti bulunmadığından davanın ehliyet yönünden reddine karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 2577 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca Tetkik Hakiminin raporu ve sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
USUL YÖNÜNDEN: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, iptal davalarının idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılacağı; “Dilekçeler üzerine ilk inceleme” başlıklı 14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin, davacının dava açma ehliyeti olup olmadığı yönünden inceleneceği; “İlk inceleme üzerine verilecek karar” başlıklı 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde, davacının, iptali istenen işlem yönünden dava açma ehliyetinin bulunmadığı anlaşıldığında davanın reddine karar verileceği hükümlerine yer verilmiştir.
İptal davaları, idarenin hukuka uygun davranmasını sağlayan en önemli denetim araçlarından olmakla birlikte, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idari işlemlerde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunmasını öngören kanun koyucu, iptal davaları için menfaat ihlalini, subjektif ehliyet koşulu olarak getirmiştir.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir sorun olması dolayısıyla idari işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim; çevre, tarihi ve kültürel değerlerin korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin; ancak bu idari işlemle doğrudan meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi hâlde, her idari işlemle dolaylı da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 96. maddesinde, federasyonların, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulacağı, her federasyonun bir tüzüğünün bulunacağı, 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 2. maddesinde ise, üst kuruluşun, derneklerin oluşturduğu tüzel kişiliği bulunan federasyonları ve federasyonların oluşturduğu konfederasyonları ifade edeceği hüküm altına alınmıştır.
Kanuni çerçevesi sendika konfederasyonlarına benzeyen bir üst kuruluş olan dernek federasyonlarının, üyesi olan derneklerin ayrı ayrı dava açabilecekleri düzenlemelere karşı dava açma ehliyeti bulunmamaktadır.
Dosyanın incelenmesinden, davacı federasyon tarafından, federasyon üyesi dernekler ile anılan derneklerin üyesi olan acentelerin menfaatlerinin ihlal edildiğinden bahisle, davanın konusu bölümünde yer alan düzenleyici işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır
Bu itibarla, davacı Federasyonun, kendi tüzel kişiliğine yönelmeyen dava konusu Yönetmelik hükümlerinin iptalini istemekte doğrudan bir menfaatinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Öte yandan, davacı Federasyonun dava konusu Yönetmeliğin iptali istemiyle dava açma ehliyeti bulunmadığından, davacı yanında davaya katılmak isteyen … Sigorta Acenteleri, … Sigorta Acenteleri ve …’ın bu taleplerinin incelenmesi hukuken mümkün görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1-Davanın EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2-Aşağıda dökümü yapılan … TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
3-Kullanılmayan … TL yürütmenin durdurulması harcı ile kararın kesinleşmesinden sonra artan posta ücretinin isteği halinde davacıya iadesine,
4- Müdahale talepleri hakkında herhangi bir karar verilmediğinden başvurma harçlarının istekleri halinde müdahale talebinde bulunanlara iadesine,
5- Kararın tebliğini izleyen günden itibaren 30 (otuz) gün içinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.