Danıştay Kararı 10. Daire 2020/2605 E. 2020/4578 K. 05.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/2605 E.  ,  2020/4578 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2020/2605
Karar No : 2020/4578

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : Çocukları …, … ve …’a velayeten kendilerine asaleten 1- … 2…
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacıların olay tarihinde dört yaşında olan yakınları …’ın Şanlıurfa İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırlarında bulunan sulama kanalına 09/08/2015 tarihinde düşerek hayatını kaybetmesi olayında davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğundan bahisle olay nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık olmak üzere davacılardan anne … ve baba … için ayrı ayrı 10.000,00’er TL maddi ve 30.000,00’er TL manevi, diğer davacılar …, … ve … için 20.000,00’er TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olayın meydana geldiği yerin, yerleşim yeri dışında kaldığı, davacıların ikâmet ettiği tarlaya yapılan evin, sulama kanalına mesafesinin 100 metre olduğu, müteveffanın kanala düşerek hayatını kaybettiği yerin ise bu eve yaklaşık 400 metre mesafede olduğu, davalı idarece kanal boyu, tarla kenarlarının tel örgü ile kapatıldığı; ancak müteveffanın kanala düştüğü yerde kanal bakım onarımının yapılabilmesine yönelik olarak kanal üstü köprü geçişinin bulunduğu; bu kısımda yaklaşık 50 cm’lik bir köprü kenarı ile tel örgü arasında boşluğun bulunduğu, davalı idarece yerleşim yeri dışında kalan söz konusu kanalın kenarlarının tel örgü ile kapatıldığı, sadece kanal bakım onarımının yapılabilmesine yönelik olarak kanal üstü köprü geçişinin bulunduğu yerde 50 cm’lik bir açığın mevcut olduğu, davalı İdarenin yerleşim yeri dışında bulunan kanalda güvenlik tedbiri alması nedeniyle olayda idarenin hizmet kusurunun mevcut olmadığı, bir an için idarenin hizmet kusuru bulunduğu değerlendirilse dahi, ev başkanı olarak davacılardan anne ve babanın küçük çocuğun bakımı ve gözetimi görevlerini/yükümlülüklerini yerine getirmedikleri bu durumun idarenin eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını kestiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesince; davacıların istinaf başvuruları üzerine, meydana gelen olayda davalı idare tarafından kanal boyu, tarla kenarlarının tel örgü ile kapatıldığı, ancak müteveffanın kanala düştüğü yerde kanal bakım onarımının yapılabilmesine yönelik olarak kanal üstü köprü geçişinin bulunduğu, bu kısımda köprü kenarı ile tel örgü arasında yaklaşık 50 cm’lik bir boşluğun bulunduğu, bu nedenle idarenin alması gereken tedbirleri tam olarak almadığı ve olayda kusurlu olduğu, bunun yanında ölenin anne ve babası olan davacıların da, olay tarihinde 4 yaşında olan küçük çocuklarının, Medeni Kanun hükümlerine göre velayet yetkisinden kaynaklı bakım ve gözetim görevlerini/yükümlülüklerini yerine getirmedikleri, olayda %50 oranında müterafik kusurlu oldukları; davacıların uğradıklarını iddia ettikleri (destekten yoksun kalmadan kaynaklı) maddi zararlarının tespiti için yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen 24/11/2019 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınarak davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile … İdare Mahkemesi’nce verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın kaldırılmasına, davanın kabulü ile davacılardan anne … için 59.684,82 TL, davacılardan baba … için 35.854,22 TL olmak üzere toplam 95.538,44 TL maddi tazminatın 20.000,00 TL sinin idareye başvuru tarihi olan 11/02/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte kalan 75.538,44 TL’nin ise ıslah dilekçesinin idareye tebliği tarihi olan 13/05/2019 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacılara ödenmesine, olayda idarenin alması gereken tedbirleri almaması nedeniyle oluşan hizmet kusuru sonucu, davacıların duyduğu büyük üzüntü ve elem ile bu üzüntünün ömür boyu sürecek olması karşısında, müterafik kusur (%50) durumları da dikkate alınarak, dava dilekçesinde talep edilen 120.000,00 TL manevi tazminatın ise, idareye başvuru tarihi olan 11/02/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacılara ödenmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davalı idare tarafından, olayın meydana geldiği yerine meskun mahal dışında olduğu, buna rağmen kanal etrafında gerekli tedbirlerin alındığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacılar tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY_TETKİK_HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesi’nce, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY:
Davacıların olay tarihinde dört yaşında olan yakınları … Şanlıurfa İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırlarında 09/08/2015 tarihinde sulama kanalına düşerek hayatını kaybetmiştir.
Davacılar tarafından, 11/02/2016 tarihinde yakınlarının düşerek hayatını kaybettiği sulama kanalı etrafında gerekli güvenlik tedbirlerinin alınmadığı, uğranılan zararların tazmin edilmesi istemiyle davalı idareye başvurulmuş, söz konusu başvuruya cevap verilmemesi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa’nın 17. maddesinde herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, 125. maddesinde, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararları ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Ancak, hizmet kusuru esasına göre idarenin tazmin sorumluluğuna gidilebilmesi için idarenin yapmakla görevli olduğu kamu hizmetini yerine getirirken hizmetin örgütlenmesinde, denetlenmesinde ve gerekli önlemlerin alınmasında yükümlülüklerini yerine getirmediğinin açıkça belirlenmesi, üçüncü kişi ya da zarara uğrayanın kusuru gibi idarenin tazmin sorumluluğunu ortadan kaldıran ya da azaltan durumların araştırılması gerekmektedir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen yaşama hakkı ile 125. maddesinde düzenlenen idarenin sorumluluğuna ilişkin hükümler birlikte değerlendirildiğinde, devletin kişilerin yaşama hakkının korunması açısından negatif yükümlülüklerinin yanında pozitif yükümlülüklerinin de bulunduğu (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50), bu kapsamda devletin öncelikle yaşama hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal düzenlemeleri yapması ve bununla da yetinmeyerek gerekli idari tedbirleri alması gerektiği açıktır.
Bir idari hizmetin yürütülmesi aşamasında yaşama hakkının korunmasına yönelik alınacak idari tedbirlerdeki eksiklikler, devletin yaşama hakkının korunmasına yönelik yükümlülüğünün ihlali sonucunu doğuracak, meydana gelen zarar ise idarenin sorumluluğu ilkesi gereğince tazmin edilecektir.
Bu bağlamda öncelikle somut olayın özelliğine göre idarenin yürüttüğü faaliyet incelenmeli ve idarenin bu faaliyeti nedeniyle alması gereken tedbirler belirlenmeli ancak bu durum davalı idare üzerinde aşırı bir yük oluşturacak şekilde yorumlanmadan idarenin sorumluluğunun sınırı tespit edilmelidir.
Somut olayda, sulama faaliyetlerinin niteliği itibarıyla kişilerin yaşamı ve vücut bütünlüğü bakımından birtakım riskler içermesi sebebiyle tehlikeli bir faaliyet olduğu bu bağlamda davalı idarenin sulama kanallarının işletilmesinde gerekli güvenlik tedbirlerini alarak; bu alanlarda istenmeyen ölüm ve yaralanma olaylarının önüne geçmek için makul ölçüler çerçevesinde gerekenleri yapması gerektiği konusunda tereddüt bulunmamaktadır.
Ancak, davalı idarenin yürüttüğü hizmetin niteliği ve boyutları göz önünde bulundurulduğunda; davalı idareden tüm tesislerinde her koşulda güvenlik tedbiri almasının beklenemeyeceği açıktır.
Bu nedenle, dava konusu uyuşmazlıkta boğulma olayının meydana geldiği yerin meskun mahal sınırları içinde bulunup bulunmadığının tespiti, davalı idarenin sorumluluğunun makul ölçüler içinde belirlenmesi konusundaki en önemli hususu teşkil etmektedir.
Zira, boğulma olayı meydana gelen yerin meskun mahal dışında bulunması durumunda davalı idareden vatandaşların yaşama hakkını korumak amacıyla sıkı güvenlik tedbirlerini alması beklenemeyecek, dolayısıyla idarenin sorumluluğundan söz edilemeyecektir. Sulama kanalının zaman içerisinde meskun mahalde kaldığının anlaşılması halinde söz konusu alanı yerleşime açan idarenin de sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ayrıca incelenmelidir.
Dava konusu olayda, İdare Mahkemesince olayın meydana geldiği yerin, yerleşim yeri dışında kaldığı, davalı idarenin yerleşim yeri dışında dahi kanalın etrafına tel örgü yapmak suretiyle gerekli güvenlik tedbirlerini aldığı, davalı idareye yükletilecek hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, istinaf başvurusu üzerine Bölge İdare Mahkemesince ise, olayın meydana geldiği yerin meskun mahal içinde kalıp kalmadığı hususu irdelenmeden davalı idarenin güvenlik amacıyla yaptırdığı tel örgü ile kanal üzerinde bulunan köprü geçişi arasında bırakılan yaklaşık 50 cm’lik boşluk nedeniyle olayın meydana geldiği, olayda davalı idarenin alması gereken tedbirleri tam olarak almaması nedeniyle %50 oranında, davacı anne babanın ise Medeni Kanun hükümlerine göre velayet yetkisinden kaynaklı bakım ve gözetim görevlerini/yükümlülüklerini yerine getirmemeleri nedeniyle %50 oranında müterafik kusurlu oldukları belirtilerek davanın kabulüne karar verildiği görülmektedir.
Bu durumda, yukarıda yer verilen hususlar gözetilerek, öncelikle olayın meydana geldiği yerin meskun mahal sınırları içinde kalıp kalmadığının açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde ortaya konulmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, Bölge İdare Mahkemesince davalı idarece alınan güvenlik tedbirlerindeki eksikliğin kusur kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin …. İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına davanın kabulüne dair temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi …. İdare Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdare Dava Dairesi gönderilmesine, 05/11/2020 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

(X)-KARŞI OY :
Temyiz istemine konu Bölge İdare Mahkemesi kararı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğinden, davalı idarenin temyiz isteminin reddi ile Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği oyuyla çoğunluk kararına katılmıyorum.

(XX)-KARŞI OY :
Uyuşmazlıkta, boğulma olayının yaşandığı sulama kanalının Şanlıurfa İli, … İlçesi, … Mahallesi sınırları dahilinde veya meskun mahal dışında ancak etrafında yerleşim yerlerinin bulunduğu bir bölgede bulunup bulunmadığının açık şekilde ortaya konulmadığı görülmekte olup öncelikle bu hususa ilişkin tereddütün giderilmesi gerekmektedir.
Yapılacak inceleme neticesinde sulama kanalının meskun mahal dışında ancak etrafında yerleşim yerlerine yakın bir yerde olduğunun tespit edilmesi halinde ise, her ne kadar meskun mahal dışında olsa da çevrede bulunan vatandaşların can güvenliğinin sağlanması açısından davalı idarenin sulama kanalı etrafından koruyucu güvenlik tedbirlerini alması gerekeceğinden, bu konudaki eksikliğin hizmet kusuru teşkil edeceği açıktır.
Bu durumda, Bölge İdare Mahkemesince dava konusu uyuşmazlığın çözümü için öncelikle, söz konusu sulama kanalının meskun mahal içinde kalıp kalmadığı, meskun mahal dışında olsa dahi etrafında yapılaşma bulunup bulunmadığının tespit edilip, olay tarihinde davalı idarece yeterli düzeyde uyarıcı ve önleyici tedbirlerin alınıp alınmadığı incelenerek yeniden bir karar verilmesi gerektiği oyuyla Daire kararına gerekçesi yönünden katılmıyorum.