Danıştay Kararı 10. Daire 2020/1514 E. 2020/5136 K. 19.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2020/1514 E.  ,  2020/5136 K.
T.C.

D A N I Ş T A Y

ONUNCU DAİRE

Esas No : 2020/1514

Karar No : 2020/5136

DAVACI : …

DAVALILAR : 1- … / …

VEKİLİ : Av. …

2- … Müdürlüğü / …

VEKİLİ : Av. …

DAVANIN_KONUSU : 17/08/2013 tarih ve 28738 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğü’nün 69. maddesinin 5. fıkrasının iptali istenilmektedir.

DAVACININ_İDDİALARI : Dava konusu düzenlemenin 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’na aykırı olduğundan iptalinin gerektiği ileri sürülmektedir.

DAVALILARIN_SAVUNMASI: Düzenleme ile haczin terkin edildiği, takibin geçerliliğine ve haczin yenilenmesine etki edilmediği; düzenleme ile tapu sicilinin gerçek durumu göstermesinin amaçlandığı ileri sürülerek davanın reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı doğrultusunda “avukatlık ücreti” ile sınırlı olarak yeniden bir karar verilmesi gerektiği düşünülmektedir.

DANIŞTAY SAVCISI : …

DÜŞÜNCESİ : Dava; 17/08/2013 tarih ve 28738 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğünün 69’uncu maddesinin 5’inci fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 78’inci maddesinde, ödeme emrindeki müddet geçtikten ve borçlu itiraz etmiş ise itirazı kaldırıldıktan sonra mal beyanını beklemeksizin alacaklının haciz konmasını isteyebileceği, haciz istemek hakkının, ödeme emrinin tebliği tarihinden itibaren bir sene geçmekle düşeceği, haciz talebi kanuni müddet içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu müddet içinde yenilenmezse dosyanın işlemden kaldırılacağı; 79’uncu maddesinde, icra dairesinin talepten itibaren üç gün içinde haczi yapacağı; 80’inci maddesinde, icra memurunun haczi kendi yapabileceği gibi yardımcı veya katiplerinden birine de yaptırabileceği; 91’inci maddesinde, taşınmazın haczi ile tasarruf hakkının Medeni Kanunun 920’nci maddesi anlamında tahdide uğrayacağı, sicile kaydedilmek üzere haciz keyfiyeti, ne miktar meblağ için yapıldığı ve alacaklının adı ile tebliğe yarar adresinin icra dairesi tarafından tapu siciline bildirileceği, adresi değişen alacaklının masrafını vermek sureti ile yeni adresinin tapuya bildirilmesini icra dairesinden istemeye mecbur olduğu, hacze yeni alacaklılar iştirak eder veya haciz kalkarsa bu hususların da tapu siciline haber verileceği; 102’nci maddesinde, haczi talep edilen mal taşınmaz ise icra dairesinin 91’inci madde gereği haczi ait olduğu daireye tebliğ edeceği,106’ncı maddesinde, alacaklının, haczolunan mal taşınır ise hacizden itibaren altı ay, taşınmaz ise hacizden itibaren bir yıl içinde satılmasını isteyebileceği; 110’uncu maddesinde ise, bir malın satılması kanuni müddet içinde istenmez veya icra müdürü tarafından verilecek karar gereği gerekli gider onbeş gün içinde depo edilmezse veya talep geri alınıp da kanuni müddet içinde yenilenmezse o mal üzerindeki haczin kalkacağı, haczedilen resmi sicile kayıtlı malların, icra dairesiyle yapılacak yazışmalar sonucunda haczinin kalktığının tespit edilmesi hâlinde, sicili tutan idare tarafından haciz şerhinin terkin edileceği ve işlemin ilgili icra dairesine bildirileceği düzenlenmiştir.

Bilindiği üzere, alacaklıların özel hukuktan kaynaklanan hak ve alacaklarının borçlu tarafın rızası ile yerine getirilmemesi halinde, bu alanda kamu gücü kullanmaya görevli ve yetkili icra dairelerinin İcra ve İflas Kanununun uygulanmasından kaynaklanan görevleri sebebiyle icra dairesinin sorumlu amiri olan icra müdürü, özel hukuktan doğan hakların ihlalini kamu gücü kullanarak yerine getirdiği cebri icra işlemlerinde hiç bir makamdan emir ve talimat almadan karar verme ve cebri işlemini gerçekleştirme yetkisine sahip bulunmaktadır.

Bu kapsamda, 2004 sayılı Kanunun icra dairelerine verdiği en önemli görev ve yetkilerden biri de borçlunun taşınmazı üzerine haciz konulmasıdır.

17.8.2013 gün ve 28738 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğünün iptali istenilen 69’uncu maddesinin 5’inci fıkrasında, ”21.7.1953 gün ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri uyarınca takip edilen kamu alacaklarına ilişkin haciz, iflas, konkordato ile verilen süre ve 9.6.1932 tarih ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 150/c maddesi şerhi bulunan taşınmazlar hariç olmak üzere, tapu siciline yapılan şerhten itibaren iki yıllık sürenin sonunda Müdürlüğe yenilendiği bildirilmemiş olan hacizler, taşınmaz malikinin istemi üzerine terkin edilir ve durum icra müdürlüğüne bildirilir.” hükmüne yer verilmiş olup; bakılan davada, Tapu Sicili Tüzüğünün 69’uncu maddesinin 5’inci fıkrasında yer alan düzenlemeyle “tapu müdürlüğü”ne taşınmaz üzerine konulan haciz şerhini, şerhin konulmasının üzerinden belli bir süre geçtikten sonra malikinin istemi üzerine re’sen terkin etme yetkisi verilmektedir.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun yukarıya aktarılan hükümleri değerlendirildiğinde; ödeme emri kesinleştikten sonra alacaklının talebi üzerine borçlunun mallarına haciz koyma yetkisinin icra dairesine ait olduğu, haczedilen malların taşınmaz olması halinde icra dairesinin taşınmazın haczedildiğini, haczin sicile kaydedilmesi amacıyla, tapu müdürlüğüne bildirmekle yükümlü olduğu; tapu müdürlüğünün, İcra ve İflas Kanunu kapsamındaki yetkisinin, taşınmazın haczedildiğinin icra dairesi tarafından bildirilmesi halinde bu durumu sicile tescil etmekle, haczin kalktığının bildirilmesi halinde de sicile yapılan şerhi terkin etmekle sınırlı olduğu görülmektedir.

Bu itibarla, “tapu müdürlüğü”ne taşınmaz üzerindeki haczi, taşınmaz malikinin istemi üzerine re’sen kaldırma yetkisi veren dava konusu düzenlemede hukuka uygunluk bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, 17/08/2013 gün ve 28738 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğünün 69’uncu maddesinin 5’inci fıkrasının iptaline karar verilmesinin uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince; 18/03/2016 tarih ve E:2013/7077, K:2016/1514 sayılı kararının, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 26/11/2018 tarih ve E:2016/3552, K:2018/5224 sayılı kararıyla, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yönünden bozulması üzerine bozma kararı uyarınca gereği görüşüldü:

MADDİ OLAY VE HUKUKİ SÜREÇ :

Dava, 17/08/2013 tarih ve 28738 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tapu Sicili Tüzüğü’nün 69. maddesinin 5. fıkrasının iptali istemiyle açılmıştır.

Danıştay Onuncu Dairesince verilen 18/03/2016 tarih ve E:2013/7077, K:2016/1514 sayılı kararla; dava konusu düzenlemenin iptaline karar verilmiş ve davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir.

Anılan karar, davalı idarelerden … Genel Müdürlüğü tarafından esas yönünden, …(…) tarafından ise esas ve davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti yönünden temyiz edilmiştir.

Temyiz istemi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 26/11/2018 tarih ve E:2016/3552, K:2018/5224 sayılı kararla Daire kararının esasa ilişkin kısmı onanmış; vekalet ücretine ilişkin kısmı ise “davacı dava konusu uyuşmazlıkta bir avukat aracılığıyla temsil edilmediğinden, davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı” gerekçesi ile bozulmuştur.

Anılan karara karşı davalı idarelerce yapılan karar düzeltme istemleri reddedilmiştir.

İLGİLİ MEVZUAT:

2575 sayılı Danıştay Kanunu’nun 38. maddesinde, idari dava dairelerinden ilk derece mahkemesi olarak verilen kararların İdari Dava Daireleri Kurulunca temyizen inceleneceği; 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 46. maddesinin 1. fıkrasında, Danıştay dava daireleri kararlarına karşı Danıştayda temyiz yoluna başvurulabileceği; 49. maddesinin 6. fıkrasında da Danıştayın ilk derece mahkemesi olarak baktığı davaların temyizen incelenmesinde de bu maddenin 4. fıkrası hariç diğer fıkralarının kıyasen uygulanacağı belirtilerek böylece Danıştay dava dairelerine, ilk derece mahkemesi olarak verdikleri kararların temyizen bozulması halinde ısrar olanağı tanınmamıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :

Davanın esası hakkında verilen dava konusu düzenlemenin iptali yolundaki karar kesinleştiğinden; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun bozma kararı doğrultusunda “avukatlık ücreti” ile sınırlı olarak yeniden bir karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :

Açıklanan nedenlerle;

1. Davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesine,

2. Davalı idarelerce yatırılan posta gideri avansından artan kısmın karar kesinleştikten sonra istemleri halinde davalı idarelere iadesine,

3. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 (otuz) gün içerisinde Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 19/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.