Danıştay Kararı 10. Daire 2019/9061 E. 2020/3437 K. 05.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/9061 E.  ,  2020/3437 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/9061
Karar No: 2020/3437

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş.
VEKİLİ : Av. …

MÜDAHİL (DAVACI YANINDA) : … Teknoloji Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından piyasaya arz edilen, … markalı, 1,7 lt Venüs model elektrikli sıvı ısıtıcısının temel emniyet gereklerini karşılamadığından (güvenli olmadığından) bahisle 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 5. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olarak piyasaya sunulması nedeniyle aynı Kanun’un 11. maddesinin ikinci fıkrası gereğince piyasaya arzının yasaklanması, toplatılması, bertaraf edilmesi ve mevzuata uygun olarak gerekli ilan, duyuru ve çağrıların yapılmasına ilişkin 23/12/2015 tarih ve 542 sayılı işlemin iptali istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: .. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Danıştay Onuncu Dairesinin 10/10/2016 tarih ve E:2016/11760, K:2016/3652 sayılı bozma kararına uyularak, davacı firma tarafından üretilip piyasaya arz edilen ürün hakkında yapılan analiz sonucunda TSE tarafından düzenlenen raporda, ürünün olumsuz sonuç verdiğinin tespiti üzerine 4703 sayılı Kanun’un 5/3 ve 11/2. maddeleri gereğince ürünlerin piyasaya arzının durdurulmasına, piyasaya arz edilmiş olan uygunsuz ürünlerin toplatılarak mümkün ise teknik düzenlemeye uygun hale getirilmesi, bu mümkün değil ise imha edilmesi, belirtilen uygunsuzluklarla ilgili hususların masrafları üreticiden karşılanmak üzere, ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle, risk altındaki kişilere duyurulmasının sağlanmasına ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu yaptırımın muhatabı olmadıkları, bu markadan kaynaklı hak ve yükümlülüklerin müdahil firmaya ait olduğu ileri sürülerek İdare Mahkemesinin kararının bozulması istenilmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından İdare Mahkemesi karanının onanması gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davalı idarenin gerçekleştirdiği piyasa gözetimi ve denetimi sonucu, davacı tarafından piyasaya arz edilen, … markalı, 1,7 lt Venüs model elektrikli sıvı ısıtıcısıyla ilgili alınan numune üzerinde yapılan test ve muayenede, ürünün standartlara uygun olmadığının TSE’nin 17/04/2014 tarih ve 215792 sayılı raporu ile tespit edildiği, denetimin yapıldığı … firmasından ürünün … firmasından tedarik edildiğine dair satış faturası sunulduğu, … firmasından savunma istenildiği, … firması tarafından ürünün … Dayanıklı Tüketim Malları Pazarlama A.Ş. firmasından tedarik edildiğine ilişkin satış faturası sunulduğu, davacı şirketten savunma talep edildiği, şirketin testlere yönelik yeniden değerlendirme istediği, şirketin sunduğu iki savunma yazısında da ürünün üreticisi olduğunu kabul ettiği, firma beyanları doğrultusunda üretici olduğu tespit edilen davacı şirket hakkında, piyasaya arz edilen … markalı, 1,7 lt Venüs model elektrikli sıvı ısıtıcısının temel emniyet gereklerini karşılamadığı ve bu şekilde güvensiz olduğu tespit edildiğinden bahisle 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 11.maddesi uyarınca söz konusu ürünlerin piyasaya arzının yasaklanması, piyasadan toplanması, güvenli hale getirilmesi, güvenli hale getirilemeyenlerin bertaraf edilmesi, alınacak önlemlere ilişkin bilgilerin risk altındaki kişilere duyurulmasına dair 23/12/2015 tarih ve 542 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
31/03/2005 tarih ve 25772 (Mükerrer) sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun “Genel kanun niteliği” başlıklı 3. maddesinde, “(Değişik: 6/12/2006-5560/31 md.) (1) Bu Kanunun; a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde, b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında, uygulanır.” hükmüne; “Yaptırım türleri” başlıklı 16. maddesinde, “(1) Kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımlar, idarî para cezası ve idarî tedbirlerden ibarettir. (2) İdarî tedbirler, mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirlerdir.” hükmüne yer verilmiştir.
5326 sayılı Kanun’un “Saklı tutulan hükümler” başlıklı 19. maddesinde, “(1) Diğer kanunlarda kabahat karşılığında öngörülen belirli bir süre için; a) Bir meslek ve sanatın yerine getirilmemesi, b) İşyerinin kapatılması, c) Ruhsat veya ehliyetin geri alınması, d) Kara, deniz veya hava nakil aracının trafikten veya seyrüseferden alıkonulması, gibi yaptırımlara ilişkin hükümler, ilgili kanunlarda bu Kanun hükümlerine uygun değişiklik yapılıncaya kadar saklıdır.” hükmü; “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinde, “(1) İdarî para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idarî yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idarî yaptırım kararı kesinleşir… (8) (Ek: 6/12/2006-5560/34 md.) İdari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idarî yargı merciinde görülür.” hükmü yer almaktadır.
11/07/2001 tarih ve 24459 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un “Ürünlerin piyasaya arzında üreticilerin ve dağıtıcıların yükümlülükleri” başlıklı 5. maddesinin 1. fıkrasında, “Piyasaya arz edilecek yeni ürünlerin ilgili teknik düzenlemeye uygun olması zorunludur. Bu hüküm, kullanılmış olmakla birlikte değişiklik yapılarak piyasaya tekrar arz edilmesi hedeflenen ürünler ile Avrupa Birliği üyesi ülkeler dışındaki ülkelerden ithal edilen eski ve kullanılmış ürünlere de uygulanır.”; 3. fıkrasında, “Üretici, piyasaya sadece güvenli ürünleri arz etmek zorundadır. Teknik düzenlemelere uygun ürünlerin güvenli olduğu kabul edilir. Teknik düzenlemenin bulunmadığı hallerde, ürünün güvenli olup olmadığı; ulusal veya uluslararası standartlara; bunların olmaması halinde ise söz konusu sektördeki iyi uygulama kodu veya bilim ve teknoloji düzeyi veya tüketicinin güvenliğe ilişkin makul beklentisi dikkate alınarak değerlendirilir.”; 9. fıkrasında, “Dağıtıcı, sahip olduğu bilgiler çerçevesinde, güvenli olmadığını bildiği ürünleri piyasaya arz edemez. Dağıtıcı, faaliyetleri çerçevesinde, ürünlerin taşıdığı riskler ve bu risklerden korunmak için alınması gereken önlemler hakkında ilgililere bilgi verir. Üreticinin tespit edilemediği durumlarda, yetkili kuruluşça belirlenecek süre içinde üreticinin veya malı tedarik ettiği kişinin kimliğini bildirmeyen dağıtıcı, üretici olarak kabul edilir…”; “Piyasa gözetimi ve denetimi” başlıklı 10. maddesinde, “Piyasa gözetimi ve denetimi, ilgili teknik düzenlemelerde ve/veya bu Kanun ve bu Kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmeliklerde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde yapılır. Bunlara ilişkin idarî düzenlemeler yetkili kuruluşlarca hazırlanır. Yetkili kuruluşlar, piyasa gözetimi ve denetiminde, gerekli gördükleri durumlarda, gözetim ve denetime konu ürüne ilişkin uygunluk değerlendirme işlemlerinde yer almayan test, muayene ve/veya belgelendirme kuruluşlarının imkânlarından yararlanabilirler. Ancak piyasa gözetimi ve denetiminde nihaî karar, yetkili kuruluşlara aittir. Piyasa gözetimi ve denetiminde test, muayene ve/veya belgelendirme kuruluşlarının imkânlarından yararlanılması ve ürünün güvenli olmadığının tespit edilmesi halinde, test ve muayeneye ilişkin giderler üretici tarafından ödenir…” hükmü ve “Ürünün piyasaya arzının yasaklanması, toplatılması ve bertarafı” başlıklı 11. maddesinde, “İlgili teknik düzenlemeye uygunluğu belgelenmiş olsa dahi, bir ürünün güvenli olmadığına dair kesin belirtilerin bulunması halinde, bu ürünün piyasaya arzı, kontrol yapılıncaya kadar yetkili kuruluşça geçici olarak durdurulur. Kontrol sonucunda ürünün güvenli olmadığının tespit edilmesi halinde, masrafları üretici tarafından karşılanmak üzere, yetkili kuruluş; a) Ürünün piyasaya arzının yasaklanmasını, b) Piyasaya arz edilmiş olan ürünlerin piyasadan toplanmasını, c) Ürünlerin, güvenli hale getirilmesinin imkânsız olduğu durumlarda, taşıdıkları risklere göre kısmen ya da tamamen bertaraf edilmesini, d) (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle) (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen önlemler hakkında gerekli bilgilerin, masrafları üreticiden karşılanmak üzere ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle risk altındaki kişilere duyurulmasını, sağlar…” hükmü yer almıştır. Aynı Kanun’un “Ceza hükümleri” başlıklı 12. maddesinde ise idari para cezalarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiş Kanun’da, bu Kanun uyarınca verilen idari yaptırım kararlarına karşı yargı yolu gösterilmemiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
5326 sayılı Kanun’un 3. maddesinde, bu Kanunun idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması hâlinde uygulanacağı hükmüne yer verilmiş; 27. maddesinin 1. fıkrasında ise idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği kural altına alınmıştır. Her ne kadar bu fıkrada, sulh ceza mahkemesine başvurulması bakımından diğer idari tedbirlerin anılmadığı görülse de Kanun’un 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idarî yaptırımların, idari para cezası ve idari tedbirler olduğu; idari tedbirlerin de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olarak ifade edildiği dikkate alındığında, kanun yoluna ilişkin 27. maddenin 1. fıkrasının tüm idari tedbirleri kapsadığı sonucuna varılmaktadır. Öte yandan, 4703 sayılı Kanun’da, bu Kanun uyarınca verilen idari yaptırım kararlarına karşı itiraz ve dava yolu gösterilmemiştir. Bu nedenle, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun genel hükümleri gereğince, 4703 sayılı Kanun kapsamında verilen idari yaptırımlara karşı sulh ceza mahkemesine başvurulması gerekmektedir.
İncelenen uyuşmazlıkta, 4703 sayılı Kanun uyarınca davacı şirket hakkında uygulanan idari yaptırımların, idari tedbirlerden ibaret olduğu hususunda duraksama bulunmamaktadır. Söz konusu idari yaptırımların; 5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde sözü edilen ilgili kanunlarda yer alan tedbirler kapsamında olduğu; 5326 sayılı Kanun’un 19. maddesi ve 27. maddesinin 8. fıkrası kapsamına giren idari işlemlerden de olmadığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, 4703 sayılı Kanun’da kanun yolu gösterilmediği dikkate alındığında; idari para cezası ve idari tedbirlerden oluşan idari yaptırımlara, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun genel hükümlerinin uygulanması ve bu yaptırımlara karşı açılan davanın sulh ceza mahkemesinde görülmesi gerekmektedir.
… Mahkemesi Hukuk Bölümünün … tarih ve E:…, K:… sayılı kararında, “…Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nce, idari para cezası yönünden oluşan olumsuz görev uyuşmazlıklarının çözümünde, idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması ve dosya içeriğinden bu kararın idari yargı yerinde dava konusu edildiğinin anlaşılması halinde; idari para cezasına ilişkin kararın hukuka aykırılığı iddiasının da, idari yargı yerinde görüleceği sonucuna varılarak, idari yargı yerince verilen görevsizlik kararlarının kaldırılmasına karar verilmiştir. Somut olayda, idari para cezasına konu işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak mülkiyetin kamuya geçirilmesi amacıyla ‘ürünlerin piyasaya arzının yasaklanması, masrafların üreticisi tarafından karşılanmak üzere piyasada bulunan ürünlerin üreticisi tarafından toplanması, güvenli hale getirilmesi mümkün olan ürünlerin tespit edilen uygunsuzluklarının düzeltilerek güvenli hale getirilmesi ve güvenli hale getirildiği kanıtlanmadan piyasaya sunulmaması, güvenli hale getirilemeyen veya getirilmesi mümkün olmayan ürünlerin bertaraf edilmesi, alınacak önlemlere ilişkin bilgilerin risk altındaki kişilere duyurulması amacıyla mevzuata uygun olarak gerekli ilan, duyuru ve çağrıların yapılmasına’ da karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açıldığı anlaşılmış ise de; yukarıda anlatıldığı şekilde, söz konusu yaptırımın kabahatler karşılığında uygulanacak olan ilgili kanununda yer alan diğer tedbirler içinde sayılan yaptırımlardan biri olduğu ve bu karara karşı 4703 sayılı Kanun’da kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmediği gözetildiğinde, oluşan olumsuz görev uyuşmazlığının çözümünde, ‘ürünlerin piyasaya arzının yasaklanması, masrafların üreticisi tarafından karşılanmak üzere piyasada bulunan ürünlerin üreticisi tarafından toplanması, güvenli hale getirilmesi mümkün olan ürünlerin tespit edilen uygunsuzluklarının düzeltilerek güvenli hale getirilmesi ve güvenli hale getirildiği kanıtlanmadan piyasaya sunulmaması, güvenli hale getirilemeyen veya getirilmesi mümkün olmayan ürünlerin bertaraf edilmesi, alınacak önlemlere ilişkin bilgilerin risk altındaki kişilere duyurulması amacıyla mevzuata uygun olarak gerekli ilan, duyuru ve çağrıların yapılmasına’ ilişkin işlemin iptali istemiyle idari yargı yerinde açılan davanın bir öneminin bulunmadığı, davanın adli yargı yerinde görüleceği açıktır…” gerekçesine yer verilerek idari para cezasına karşı açılan davanın çözümünde adli yargı yeri görevli görülmüştür. … Mahkemesinin, … tarih ve E:…, K:… sayı ile … tarih ve E:…, K:… sayılı kararları da aynı yöndedir.
Bu nedenle, davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasının incelenmesi suretiyle davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.