Danıştay Kararı 10. Daire 2019/8059 E. 2020/3951 K. 19.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/8059 E.  ,  2020/3951 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/8059
Karar No : 2020/3951

KARARIN DÜZELTİLMESİNİ
İSTEYENLER (DAVALILAR) : 1- … Bakanlığı
VEKİLİ : I. Hukuk Müş. Yrd. V. …

2- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- … 4- …
2- … 5- …
3- … 6- …

VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının bozulmasına dair Danıştay Kanunu’nun ek 1. maddesi uyarınca Danıştay Onuncu ve (Kapatılan) Onbeşinci Dairelerinden oluşan Müşterek Heyetin 14/11/2018 tarih ve E:2018/3538, K:2018/3507 sayılı kararının; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 11/05/2013 tarihinde Hatay İli, Reyhanlı İlçesi’nde meydana gelen patlamalar sonucunda hayatını kaybeden …’nin eşi …, annesi …, babası … ile kardeşleri …, … ve … tarafından; 5233 sayılı Kanun’a göre düzenlenmiş olan sulhnamenin gabin sebebiyle iptali ve İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 13. maddesi gereğince fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacı eş için 500,00 TL, davacı anne ve baba için ayrı ayrı 250,00 TL destekten yoksun kalma ve baba için 1.000,00 TL cenaze gideri olmak üzere toplam 2.000,00 TL maddi tazminat ile eş için 80.000,00 TL, anne ve baba için ayrı ayrı 30.000,00 TL, kardeşler için de ayrı ayrı 20.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesince; olayın bir terör eylemi olduğunun anlaşıldığı, idarenin hizmetin işleyişine ilişkin kusurunun bulunmadığının tespit edilmesi karşısında uyuşmazlığın çözümünde maddi tazminat istemlerinin özel bir kanun olan 5233 sayılı Kanun kapsamında, manevi tazminat istemlerinin ise sosyal risk ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek; sulhnamenin imzalandığı tarihten itibaren yasal dava açma süresi içinde dava açılması ya da 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında idareye başvurulup dava açılması gerekirken bu süreler geçirildikten sonra açılan davada sulhnamenin iptali istemi ile Hatay Valiliği yönünden maddi tazminat isteminin süre aşımı nedeniyle reddine; davacıların manevi tazminat isteminin Hatay Valiliği yönünden “5233 sayılı Yasa’nın terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler sonucu uğranılan maddi zararların tazminini öngördüğü, manevi zararların tazminini kapsamadığı” gerekçesiyle reddine; maddi tazminat isteminin İçişleri Bakanlığı yönünden “davacıların maddi tazminat talebinin yasal düzenlemelere uygun olarak 5233 sayılı Kanun kapsamında komisyon tarafından incelenerek karara bağlandığı, bu kısmı aşan maddi tazminat isteminin 5233 sayılı Kanun uyarınca İçişleri Bakanlığınca ödenmesinin mümkün olmadığı” gerekçesiyle reddine; manevi tazminat istemlerinin ise İçişleri Bakanlığı yönünden “terör olayları nedeniyle zarar gören bireylerin 5233 sayılı Kanun uyarınca maddi zararlarının karşılanmasına yönelik olarak sulhname imzalamış olmasının meydana gelen manevi zararların tazmini istemiyle dava açılmasına engel teşkil etmediği, bakılan davada hizmet kusuru saptanamadığından olayın oluş şekli ve zararın niteliği karşısında davacıların uğradığı zararın sosyal risk ilkesine göre tazmin edilerek toplumca paylaşılması gerektiği, olayda vefat eden …’nin yakınlarının duyduğu elem ve ızdırabı kısmen de olsa gidermek üzere takdiren eş için 80.000,00 TL, anne ve baba için ayrı ayrı 30.000,00 TL, kardeşlerin için de ayrı ayrı 20.000,00 TL manevi zararın sosyal risk ilkesine göre davalı Bakanlıkça tazmininin sosyal hukuk devleti ve hakkaniyet gereği olduğu” gerekçesiyle kabulü ile toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın davalı İçişleri Bakanlığınca ödenmesine karar verilmiştir.
Daire kararının özeti: Davacı ve davalı İçişleri Bakanlığı’nın Mahkeme kararının aleyhlerine olan kısımlarına yönelik temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onuncu ve (Kapatılan) Onbeşinci Dairelerinden oluşan Müşterek Heyet tarafından, 11/05/2013 tarihinde Hatay ili, Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlamalarda hizmet kusurunun bulunduğunun, idarenin kendi müfettişince hazırlanan ön inceleme raporu, Hatay Valiliği İl İdare Kurulu’nun soruşturma izni verilmesine ilişkin kararı, bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin … Bölge İdare Mahkemesi kararı, Cumhuriyet Savcılığınca hazırlanmış olan iddianameler ve kamu görevlileri hakkında açılmış olan ceza davaları ile ortaya konulduğu, söz konusu patlamalarda hayatını kaybeden …’nin yasal mirasçıları ile, gerçekleştiği tarih itibarıyla olayın terör eylemi olarak değerlendirilmesi sonucunda 5233 sayılı Kanun kapsamında sulhname imzalanarak, yasal mirasçılar olan davacı eş ve dava dışı oğluna ödeme yapıldığı, ancak, patlamaların meydana geldiği veya sulhnamenin imzalandığı tarihler itibarıyla olayda hizmet kusuru bulunduğu ve davalı idarelerin faaliyeti ile olay arasında nedensellik bağının var olduğu hususları henüz net olarak bilinmediğinden, daha sonra resmi belgelerle olayın meydana gelmesinde hizmet kusuru bulunduğu ortaya konulduğundan ve hizmet kusuru ilkesi idarelerin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturduğundan, 5233 sayılı Kanun’a göre sulhname imzalanarak ödeme yapılmış olmasının, hizmet kusuru nedeniyle genel ilkelere göre tazminat ödenmesine engel oluşturmayacağı, 11/05/2013 tarihinde Reyhanlı ilçesinde meydana gelen patlamalar birer terör eylemi olmakla birlikte, idarelerin eylemin gerçekleşmesinde hizmet kusurunun bulunduğuna resmi belgelerde yer verildiğinden, söz konusu patlamalar nedeniyle zarar görenler tarafından açılan davalarda artık 5233 sayılı Kanun ve sosyal risk ilkesi kapsamından çıkılarak; davacıların, davalı idarelerin hizmet kusurundan kaynaklanan gerçek zararlarının tespit edilerek maddi ve manevi tazminat istemlerinin hizmet kusuruna dayanılarak tazminat hukukunun genel ilkelerine göre değerlendirilmesi gerektiği, bu doğrultuda, Hatay İli, Reyhanlı ilçesinde 11/05/2013 tarihinde meydana gelen patlamalardan kaynaklı uyuşmazlıkta, idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan 5233 sayılı Kanun’un uygulanma ihtimalinin kalmaması, uyuşmazlığın 5233 sayılı Kanun’un çerçevesinden çıkması ve idarelerin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturan hizmet kusuru ilkesi uyarınca tazminat hukukunun genel ilkelerine göre çözümlenecek olması, davalı idarelerce olayın terör eylemi olarak değerlendirilmesi suretiyle düzenlenmiş olan sulhnamenin de iptalini gerektirdiğinden; sulhname ile ödenmiş olan miktarın, hizmet kusuru çerçevesinde hesaplanacak olan maddi tazminattan mahsup edilerek, davacı eş, anne ve babanın maddi tazminat istemleri hakkında karar verilmesi gerektiği, davacılar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 19/07/2016 havale tarihli dilekçe ile kabul edilen manevi tazminat için Mahkeme kararında faize hükmedilmediği, ancak idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; gerek idareye başvuru, gerekse dava dilekçesinde, talep edilmiş olan manevi tazminat için faiz isteminde bulunulmadığından, İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle temyize konu karar hukuk ve usule aykırı bulunmuş ve kararın bozulmasına karar verilmiştir.

KARAR DÜZELTME
TALEP EDENLERİN İDDİALARI : Davalı İçişleri Bakanlığı ve Hatay Valiliği tarafından, önceki savunma ve temyiz dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, 5233 sayılı Kanun’un maddi zararların karşılanmasına yönelik olduğu, davacılar ile ilgili Kanun kapsamında usul ve hukuka uygun olarak sulhname imzalandığı, bu nedenle davacıların maddi ve manevi tazminat taleplerini kabul etmediklerini, olayın ağır hizmet kusuru olarak nitelendirilebilmesi için kamu görevlileri hakkında yargı kararıyla uygun illiyet bağı doğrultusunda kusurlarının tespiti gerektiği ileri sürülerek kararın düzeltilmesi istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Düzeltilmesi istenen kararın usul ve yasaya uygun olduğu, ileri sürülen nedenlerin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 54. maddesine uymadığı, bu nedenle istemlerin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme istemlerinin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
Kararın düzeltilmesi dilekçelerinde ileri sürülen nedenler, 2577 sayılı Kanun’un Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Danıştay Onuncu ve (Kapatılan) Onbeşinci Dairelerinden oluşan Müşterek Heyetin 14/11/2018 tarih ve E:2018/3538, K:2018/3507 sayılı kararı kaldırılarak uyuşmazlık yeniden incelendi:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
A- İdare Mahkemesi kararının dava konusu sulhnamenin iptali ile maddi tazminat isteminin davalı Hatay Valiliği yönünden süreaşımı nedeniyle, davalı İçişleri Bakanlığı yönünden esastan reddine, anne-baba-kardeşler için manevi tazminat isteminin davalı Hatay Valiliği yönünden reddine, davalı İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne ilişkin kısımlarının temyiz incelemesi:
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın sulhnamenin iptali ile maddi tazminatın süreaşımı nedeniyle reddine, esastan reddine ve manevi tazminatın anne-baba-kardeşlere yönelik kabulüne ilişkin kısımları usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri bu kısımların bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B- İdare Mahkemesi kararının manevi tazminatın eş için davalı İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne ilişkin kısmının temyiz incelemesi:
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin malvarlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi ve tam yargı davalarının niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri olayların bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı bir miktarda olması gerekmektedir.
Bakılan uyuşmazlıkta, … İdare Mahkemesince söz konusu patlamalarda vefat eden kişilerin yakınlarının açmış olduğu manevi tazminat istemli dosyalarda aynı derecede yakınlık bağı bulunan kişiler için farklı miktarlarda manevi tazminata hükmedildiği görülmektedir. İş bu dosyada davacı eş için 80.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiş olup, hükmedilen manevi tazminatların Dairemiz içtihatlarına göre yüksek takdir edildiği, zenginleşmeye sebep olacak miktarda fahiş olduğu görülmektedir. Bu nedenle manevi tazminatın amaç ve niteliği de dikkate alınarak olay karşısında duyulan acıyla da orantılı olacak şekilde yeniden takdiri yapılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen 19/07/2016 havale tarihli dilekçe ile kabul edilen manevi tazminat için Mahkeme kararında faize hükmedilmediği, ancak idareye başvuru tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de; gerek idareye başvuru, gerekse dava dilekçesinde, talep edilmiş olan manevi tazminat için faiz isteminde bulunulmadığından, İdare Mahkemesi kararının bu kısmında hukuka aykırılık görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz isteminin reddine, davalının temyiz isteminin kısmen kabulüne, kısmen reddine,
2. Temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının, dava konusu sulhnamenin iptali ve maddi tazminat isteminin davalı Hatay Valiliği yönünden süreaşımı nedeniyle reddine, davalı İçişleri Bakanlığı yönünden esastan reddine, manevi tazminatın davalı Hatay Valiliği yönünden reddine, manevi tazminatın anne-baba-kardeşler için davalı İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne ilişkin kısımlarının oyçokluğuyla ONANMASINA, manevi tazminatın eş için davalı İçişleri Bakanlığı yönünden kabulüne ilişkin kısmının oyçokluğuyla BOZULMASINA,
3. Manevi tazminatın eşe ilişkin kısım yönünden yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine, 19/10/2020 tarihinde kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY (X) :
… İdare Mahkemesi kararının bozulmasına ilişkin Müşterek Heyet kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davalı idarelerin karar düzeltme istemlerinin reddi gerektiği oyuyla Dairemiz çoğunluk kararına katılmıyorum.