Danıştay Kararı 10. Daire 2019/7274 E. 2023/462 K. 09.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/7274 E.  ,  2023/462 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7274
Karar No : 2023/462

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı / ANKARA
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR) : Kendi adlarına asaleten …adına velayeten …, …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararının kabule ilişkin kısmının davalı idare tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, …’ın 18/11/2008 tarihinde saat 12:00 sularında Sivas Devlet Hastanesi koridorunda röntgen odası önündeki oturaklarda annesi …ile birlikte kan tahlili sonucu beklediği sırada röntgen çekim odasına girerek çalışmakta olan vantilatöre parmağını kaptırması sonucu parmağının kopması ile neticelenen hadisede idarenin hizmet kusur bulunduğundan bahisle uğranıldığı ileri sürülen zarara karşılık …için 19.000,00 TL (miktar artırımı ile 123.027,49 TL) maddi, 7.000,00 TL (miktar artırımı ile 30.000,00 TL) manevi, anne …için 2.000,00 TL (miktar artırımı ile 10.000,00 TL) manevi ve baba …için 2.000,00 TL (miktar artırımı ile 10.000,00 TL) manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …İdare Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; kusur bilirkişisi tarafından dosyaya sunulan 05/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda, olayda hastane baştabibinin %20, hastane müdürünün %20, radyolojiden sorumlu baştabip yardımcısının %20, hastane müdür yardımcısının %15, sorumlu röntgen teknisyeninin %15 oranlarında davalı idare kusuru ile %10 oranında davacı annenin kusuru bulunduğu yönünde görüş ve tespitlerine yer verildiği, kusura ilişkin bilirkişi raporunun hükme esas alınabilir nitelikte bulunduğu, maddi zararın hesabına ilişkin 05/09/2018 tarihli bilirkişi raporunda, davacı …’nın TRH 2010 tablosunun esas alınması halinde toplam maluliyet tazminatının 123.927,49 TL, PMF 1931 tablosunun esas alınması halinde toplam maluliyet zararının 99.795,95 TL olacağı yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği, ülkemize özgü ve güncel verileri içeren TRH 2010 tablosunun, tazminat hesabına esas bakiye ömrün belirlenmesinde nazara alınmasının zorunluluk arz ettiği, davacının 1. parmak ampütasyonuna bağlı özrünün %11 olduğu, %90 olan toplam idare kusuruna isabet eden maddi tazminatın 123.927,49 TL olduğu belirtildiğinden davacı tarafın miktar artırımı dilekçesi ile artırdığı ve harcını tamamladığı miktar ile bağlı kalınarak toplam 123.027,49 TL maddi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacı …’ya ödenmesi gerektiği, davalı idarenin belirtilen oranda hizmet kusuru ve manevi tazminatın manevi tatmin aracı olma niteliği de göz önünde bulundurulmak suretiyle takdiren davacılardan …için 28.000,00 TL, …ve …için ayrı ayrı 9.000,00 TL olmak üzere toplam 46.000,00 TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı idarece davacılara ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile davacılardan …için 123.027,49 TL maddi ve 28.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 151.027,49 TL tazminatın 26.000,00 TL’si için olay (18/11/2008) tarihinden 125.027,49 TL’si için miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliği (30/10/2018) tarihinden; anne …için 9.000,00 TL, baba …için 9.000,00 TL olmak üzere toplam 18.000,00 TL manevi tazminatın 4.000,00 TL’si için olay tarihinden, 14.000,00 TL’si için miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliğ tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı idare tarafından davacılara ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat istemlerinin reddine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca dava sonucu kabul edilen 169.027,49 TL tazminat miktarı üzerinden nispi olarak hesaplanan 18.002,20 TL vekalet ücretinin (12.592,20 TL maddi tazminat kısmı için, 5.410,00 TL manevi tazminat için) davalı idareden alınarak davacı tarafa verilmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca reddedilen manevi tazminat miktarı için maktu olarak belirlenen 1.090,00 TL vekalet ücretinin ise davacılar tarafından davalı idareye verilmesine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, olaya denetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı annenin sebebiyet verdiği, kusurun da ona izafe edilebileceği, manevi tazminat yönünden miktar artırımının mümkün olmadığı, hükmedilen tazminata olay tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceği iddialarıyla temyize konu kararın aleyhlerine olan kısımlarının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılardan 08/10/2001 doğumlu …’ın 18/11/2008 tarihinde annesi ile birlikte tedavi amacıyla Sivas Devlet Hastanesine gittiği, yapılan muayene sonrası kan tahlil sonuçlarını almak için hastane koridorunda röntgen odası önünde öğle arası saat 12:00 sıralarında beklerken …’ın röntgen odasına girdiği, girişten yaklaşık 6-7 metre uzaklıkta bulunan ve çalışmakta olan vantilatöre sağ el baş parmağını sıkıştırması sonucu parmağın IP eklem seviyesinden koptuğu, olay sonrası Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Araştırma ve Uygulama Hastanesi’nde parmağın ameliyat edilerek kopan parçanın yerine dikildiği, daha sonra aynı gün taburcu edildiği, 05/01/2009 tarihli davalı idareye yapılan başvuru ile de idarenin hizmet kusuru sebebiyle maddi ve manevi tazminat isteminde bulunulduğu, talebin reddi üzerine görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olay tarihinden sonra düzenlenen 19/11/2008 tarihli tutanakla da röntgen odasında bulunan vantilatörün tel kafesle muhafaza altına alındığı görülmüştür.
02/02/2009 tarihli soruşturma raporunda, kapının kapalı ya da açık olması konusunda anlatımlardan net bir çıkarım yapmanın mümkün olmadığı, annenin baskın kusurlu olduğu, …’nın kapısının açık ya da kapalı olması fark etmeksizin odaya girmesi ve 6-7 metre ötedeki vantilatöre elini kaptırmasının annenin tedbirsizliğini ortaya koyduğu, personel hakkında işlem yapılmasına gerek olmadığı belirtilmiştir.
…Sulh Ceza Hakimliği tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacıların çocuğunun parmağının kopmasına neden olan cihazın muhafazasını sağlamayan idarenin ve personelinin asli kusurlu bulunduğu, gözetim yükümlülüğünü yerine getirmeyen annenin ise tali kusurlu olduğunun ifade edildiği görülmektedir.
İdare Mahkemesince 26/09/2017 tarihli ara kararı ile bozmaya uyularak kusur oranlarının tespiti amacıyla dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve davacı …’nın çalışma gücü kaybının belirlenmesi için Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Araştırma ve Uygulama Hastanesine sevkine karar verildiği, kusur bilirkişisi tarafından sunulan 05/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda özetle; olayda hastane baştabibinin %20, hastane müdürünün %20, radyolojiden sorumlu baştabip yardımcısının %20, hastane müdür yardımcısının %15, sorumlu röntgen teknisyeninin %15 oranlarında davalı idare kusuru ile %10 oranında davacı annenin kusuru bulunduğu yönünde görüş ve tespitlerine yer verildiği ve yine Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Araştırma ve Uygulama Hastanesince düzenlenen 30/11/2017 tarihli heyet raporunda davacı …’nın engel oranının %11 olarak belirlendiği görülmüştür.
05/09/2018 tarihli maddi zararın hesabına ilişkin bilirkişi raporunda, davacı …’nın TRH 2010 tablosunun esas alınması halinde toplam maluliyet tazminatının 123.927,49 TL, PMF 1931 tablosunun esas alınması halinde toplam maluliyet zararının 99.795,95 TL olacağı yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği, 25/09/2018 tarihli miktar artırım dilekçesi ile de …için talep edilen 19.000,00 TL maddi tazminat miktarının 123.927,49 TL’ye, 7.000,00 TL olan manevi tazminat miktarının 30.000,00 TL’ye; …ve …için ayrı ayrı talep edilen 2.000,00 TL manevi tazminat miktarının, her biri için 10.000,00 TL’ye artırıldığı anlaşılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
A) Temyize Konu Kararın …’ın Maddi Tazminat İsteminin Kabulüne Yönelik Kısmının İncelenmesi ;
Uyuşmazlık konusu olayda, dosyadaki belgelerden anlaşıldığı üzere, röntgen odasındaki vantilatörün tel kafes ya da başka bir şekilde muhafaza altına alınmayıp açık bırakıldığı ve etrafında da el ya da herhangi bir cisim sokulmaması yönünde uyarı yazısı bulunmadığı, vantilatörün bulunduğu röntgen odasının öğlen arası kilitli olması gerekirken kilitli olup olmadığı hususunun dosyadaki çelişkili beyanlardan anlaşılamadığı, bunun yanında olaya ilişkin olarak …Sulh Ceza Hakimliği tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ve bozma kararı sonrası İdare Mahkemesi dosyasına sunulan raporlarda davacıların çocuğunun parmağının kopmasına neden olan cihazın muhafazasını sağlamayan idarenin ve personelinin asli kusurlu bulunduğu, annenin tali kusurlu olduğunun ifade edildiği görüldüğünden, davalı idarenin gerekli önlemleri zamanında almaması nedeniyle olayın gerçekleşmesinde asli kusurunun bulunmasının yanı sıra anne …’ın da müterafik kusurunun bulunduğu anlaşılmakla birlikte davalı idarenin ve anne …’ın olayın gerçekleşmesindeki kusur oranlarının ayrı ayrı belirlenmesi gerekmektedir.
05/01/2018 tarihli bilirkişi raporunda, olayda, annenin %10 oranında kusuru bulunduğu yönünde görüş ve tespitlere yer verildiği görülmüşse de, çocuk yaşta olan …’nın olayın gerçekleştiği anda annesinin gözetimi ve denetimi altında bulunduğu, özellikle vantilatörün röntgen odasının girişinden 6-7 metre uzakta olması da dikkate alındığında, …’nın odaya girip, vantilatörle oynaması arasında beli bir süre geçtiğinin kabulü gerektiği, bu süre zarfında da annenin bakım ve gözetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği anlaşıldığından, bu haliyle olayın gerçekleşmesine asli kusurlu olan davalı idarenin %60, gözetim ve denetim yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmeyen ve tali kusurlu olan anne …’ın ise %40 oranında kusurlu olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, işbu bozma kararı sonrası karar verilirken, yeniden hesap raporu alınmaksızın davalı idarenin % 60, anne …’ın % 40 kusuru bulunduğunun kabulü ile hesap raporunda ortaya konulan maddi zarar tutarına oranlama yapılarak karar verilmesi gerekmekte olup, davalı idarenin %90, anne …ın %10 kusuru bulunduğu varsayımı ile maddi tazminat miktarının belirlenmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.
B) Temyize Konu Kararın Davacıların Manevi Tazminat İsteminin Kabulüne Yönelik Kısmının İncelenmesi ;

Bakılan uyuşmazlıkta, dava açıldıktan sonra ilk talep edilen manevi tazminat miktarının artmasına neden olabilecek nitelikte yeni bir hukuki veya maddi durumun ortaya çıktığını, başka bir ifadeyle uğranıldığı ileri sürülen manevi zararın artmasına neden olabilecek bir hususun bulunduğunu gösterir bilgi ve belge sunulmadığı görüldüğünden, davacıların hükmedilen manevi tazminatın artırımına yönelik miktar artırım başvurularının kabulüne olanak bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu durumda, İdare Mahkemesince davacıların manevi tazminata yönelik miktar artırım başvuruları kabul edilmeyerek, olayın oluş şekli ve zararın niteliği de dikkate alındığında, dava dilekçesinde manevi tazminata yönelik ilk talep tutarları olan … için 7.000,00 TL, anne …için 2.000,00 TL ve baba …için 2.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminata yönelik miktar artırım başvurularının kabulü ile karar verilmesinde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bununla birlikte, davacıların manevi tazminata ilişkin miktar artırım istemleri kabul edilmediğinden, manevi tazminata yönelik olarak davacıların dava dilekçesinde belirtilen istemleri tamamen kabul edilmiş olacağı ve bu kısma yönelik olarak davalı idare lehine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği de açıktır.
C) Temyize Konu Kararın Hükmolunan Maddi ve Manevi Tazminatın Dava Dilekçesinde Talep Edilen Kısmına Olay Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesine Yönelik Kısmının İncelenmesi ;
Faiz; en basit biçimiyle, idarenin tazmin borcu bağlamında; kişilerin, idarenin eylem ve/veya işlemlerinden dolayı uğradıkları zararların giderilmesi istemiyle başvurmalarına karşın, idarenin zararı kendiliğinden ödemeyip, yargı kararıyla tazminata mahkûm edilmesi sonucunda, idarenin temerrüde düştüğü tarihten tazminatı ödediği tarihe kadar geçen süre için 3095 sayılı Kanuna göre hesaplanacak tutarı ifade etmektedir.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun, uyuşmazlık bakımından ön karar başvurusunda bulunulduğu tarihteki haliyle 13. maddesinde, idari eylemlerden hakları ihlal edilmiş olanların dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendikleri tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde idareye başvurarak haklarının yerine getirilmesini istemeleri gerektiği; bu isteklerinin kısmen veya tamamen reddi halinde, bu konudaki işlemin tebliğini izleyen günden itibaren veya istek hakkında altmış gün içinde cevap verilmediği takdirde bu sürenin bittiği tarihten itibaren dava süresi içinde dava açılabileceği kuralı yer almaktadır.
Anılan maddede, idari eylemler nedeniyle uğranılan zararın tazmini için idareye başvuruda bulunulmasının, dava ön şartı olarak öngörülmesi ve zararın idare tarafından en erken bu tarihte sulhen ödenebilecek olması nedeniyle yargı yerince hükmedilecek tazminat miktarına, ön karar için idareye yapılan başvuru tarih itibarıyla yasal faiz uygulanması, Danıştay’ın yerleşik içtihatlarıyla kabul edilmiştir.
Bakılmakta olan davada da Danıştay’ın yerleşik içtihatlarında yer aldığı üzere, faizin başlangıç tarihine, davalı idarenin temerrüde düştüğü, dolayısıyla davacıların idareye başvurduğu tarihin esas alınması gerekirken, hükmolunan maddi ve manevi tazminatın dava dilekçesinde talep edilen kısmına işleyecek faizin başlangıç tarihi olarak olay tarihinin esas alınmasında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Bununla birlikte, İdare Mahkemesince …’ın maddi tazminat istemi yönünden miktar artırımı ile artırılan kısım için miktar artırım dilekçesinin davalı idareye tebliği tarihinden itibaren faize hükmedildiği görülse de, davacılar tarafından temyiz talebinde bulunulmadığından, işbu bozma kararı sonrası yeniden karar verilirken, miktar artırımı ile artırılan kısım yönünden miktar artırım dilekçesinin idareye tebliğ edildiği tarih yerine, anıldığı gibi idareye başvuru tarihinden itibaren faiz yürütülmesine aleyhe bozma yasağı kapsamında hukuki olanak bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının kabule ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/02/2023 tarihinde maddi tazminat ve faiz başlangıç tarihi yönünden oy birliğiyle, manevi tazminat yönünden oy çokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 16. maddesinin 4. fıkrasında, “Taraflar, sürenin geçmesinden sonra verecekleri savunmalara veya ikinci dilekçelere dayanarak hak iddia edemezler. Ancak, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktar, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabilir ve miktarın artırılmasına ilişkin dilekçe otuz gün içinde cevap verilmek üzere karşı tarafa tebliğ edilir.” kuralına yer verilmiştir.
Anılan kuralın incelenmesinden, maddi veya manevi tazminat istemi bakımından ayrım yapılmaksızın, tam yargı davalarında dava dilekçesinde belirtilen miktarın, süre veya diğer usul kuralları gözetilmeksizin nihai karar verilinceye kadar, harcı ödenmek suretiyle bir defaya mahsus olmak üzere artırılabileceği anlaşılmaktadır. Bu nedenle, talep edilen manevi tazminat miktarının artırılması için, miktar artırımına neden olabilecek nitelikte yeni bir hukuki veya maddi durumun ortaya çıkması gibi bir zorunluluk bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Bu itibarla, temyize konu kararın manevi tazminata yönelik kısmının onanması gerektiği oyuyla bu kısma yönelik Daire kararına katılmıyorum.