Danıştay Kararı 10. Daire 2019/7212 E. 2020/7141 K. 29.12.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/7212 E.  ,  2020/7141 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/7212
Karar No : 2020/7141

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLLERİ : Av. …, Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından; Van ili, Çatak ilçesi, … köyü ve mezralarında ikamet etmekte iken yaşanan terör olayları nedeniyle mezrasını terk etmek zorunda kaldığından bahisle uğradığını ileri sürdüğü zararların 5233 sayılı Kanun kapsamında karşılanması talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin, Van Valiliği Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan 1 No’lu Zarar Tespit Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararının iptali ve uğradığını ileri sürdüğü zararlara karşılık 100.000,00 TL maddi, 50.000,00 TL manevi tazminatın talep tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 20/09/2018 tarih ve E:2014/912, K:2018/6395 sayılı bozma kararına uyularak, Anayasa Mahkemesinin 5233 sayılı Kanunun kapsam dışındaki zararları düzenleyen 2. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinde belirtilen karşılanmayacak zararlar kavramını yorumlayarak ceza konusu olay ile mal varlığına ulaşamama zararları arasında bir illiyet bağı aranmasına gerek olmadığına karar verdiği, ancak uyuşmazlık konusu olayda, dava konusu işleme esas alınan mahkûmiyetin davacı hakkında 08/05/1986 tarihinde …no’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesince mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 169. ve 173/3. maddesine göre verildiği, 5233 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde yer alan “Bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde ilgili valilik ve kaymakamlıklara başvurmaları halinde, 19/7/1987 tarihi ile bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih arasında işlenen 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya anılan tarihler arasında terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddî zararları hakkında da bu Kanun hükümleri uygulanır” hükmü gereği davacının mahkûmiyetinin belirtilen tarih aralığı içerisinde olmayıp daha önceki bir tarihte gerçekleştiği, dolayısıyla 5233 sayılı Kanunda kapsam dışı olarak sayılan hallere girmediği, bu durumda, 5233 sayılı Kanun kapsamında davacının yapmış olduğu başvurunun reddedilmesine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline; davanın maddi tazminata ilişkin kısmı yönünden, işlemin hukuka aykırı olduğunun tespit edilmesi karşısında, davalı idarece uyuşmazlık konusu olay hakkında yeniden bir inceleme yapılarak davacıya tazminat önerisinde bulunulacağı açık olduğundan bu aşamada, 100.000,00 TL maddi tazminat istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davanın manevi tazminata ilişkin kısmı yönünden ise, terör olayları nedeniyle meydana gelen ve sosyal risk ilkesi kapsamında bulunup 5233 sayılı Kanun uyarınca karşılanmayan ilgililerin ileri sürdükleri manevi zarara bağlı tazminat taleplerine ilişkin uyuşmazlıklarda, idare hukukunun tazminata ilişkin ilke ve kuralları çerçevesinde 2577 sayılı Kanunun öngördüğü usullere tabi olarak manevi tazminat ödenip ödenmeyeceğine ilişkin yargısal incelemenin yapılarak, manevi tazminat için koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilmesinin gerektiği ve manevi tazminata hükmedilebilmesi için idarenin işlemi ya da eylemi sonucunda ağır bir elem ve üzüntünün duyulmuş olması veya şeref ve haysiyetinin rencide edilmiş bulunmasının gerekmekte olduğu, söz konusu olayda ise manevi tazminat hükmedilebilmesi için bahsedilen koşulların oluştuğuna dair bir kanıtın bulunmadığı gerekçesiyle 50.000,00 TL manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI :Davacı tarafından, maddi zararlarının yıllardan beri haksız ve hukuka aykırı karar ve uygulamalarla ödenmediği, bu nedenle Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılarak maddi tazminat talepleri hakkında karar verilmesi ve ayrıca köyden göç etmek zorunda kalmanın çeşitli boyutlarda yarattığı manevi çöküntünün uygun bir manevi tazminatla karşılanması gerektiği iddiasıyla Mahkeme kararının maddi ve manevi tazminata ilişkin hükümlerinin temyizen incelenerek bozulması gerektiği ileri sürülürken; davalı idare tarafından, komisyonca yapılan inceleme ve araştırmada davacının, … Sıkıyönetim … Askeri Ceza Mahkemesinin kararıyla mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 169. ve 173/3 maddelerinden hüküm giydiği ve adli sicil arşiv kaydının olduğunun tespit edildiği, 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde ise, 3713 sayılı Terör ve Terörle Mücadele Kanununun 1. 3. ve 4. maddeleri kapsamındaki suçlar ile terör olaylarına yardım ve yataklık suçlarından mahkum olanların bu fiillerinden dolayı uğradığı zararların Kanun kapsamı dışında olduğunun düzenlendiği, bu durumda davacının talebinin karşılanmasının mümkün olmadığı, öte yandan 5233 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesiyle kanunun hangi yıllar arasındaki zararları kapsamakta olduğunun düzenlediği, dava konusu işlemin ise davacının 3713 sayılı Kanunda belirtilen suçlardan birini işlemesi sebebiyle 5233 sayılı Kanundan yararlanamamasına ilişkin olduğu ve 5233 sayılı Kanunun konuyla ilgili 2. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinde mahkumiyet ve suç tarihleri bakımından özel bir düzenlemede bulunulmadığı, bu nedenle Mahkemece 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinin Geçici 1. madde ile birlikte yapılan ve Geçici 1. maddenin uygulanma alanını genişleten yorumunun hukuka ve mevzuata aykırı olduğu iddia edilerek Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

TARAFLARIN SAVUNMALARI : Davacı tarafından, en son dosyaya sunduğu sabıka kaydında herhangi bir sabıkasının bulunmadığı, geçmişte işlediği iddia edilen suçun ve mahkumiyetin tarihinin de 5233 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinde yer alan zaman aralığının dışında, 19/07/1987 tarihinden önce olduğu; kaldı ki, 5233 sayılı Kanunun 2. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendinden anlaşılacağı üzere, 5233 sayılı Kanunun kapsam tarihinden önce 1986 yılında mahkum olmuş ise de, mahkum olduğu yardım ve yataklık suçundan dolayı yani yardım ve yataklık fiilinden dolayı bir zarara uğramışsa bu zararın karşılanmayacağı, bunun dışındaki zararlarının ise karşılanması gerektiği ileri sürülerek davalı idarenin temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Dairemizin 08/07/2020 tarihli ara kararına cevaben gönderilen Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğünün … tarih ve … sayılı yazısından, davacının … No’lu Sıkıyönetim Askeri Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı ilamından dolayı yasaklanmış haklarının iadesi talebine yönelik olan ve dosyada bulunan … Ağır Ceza Mahkemesinin … tarih ve … D.İş sayılı kararından başka, davacı hakkında … Ağır Ceza Mahkemesinin … Değişik İş sayılı memnu hakların iadesi kararının olduğu anlaşılmakla; anılan kararın celbi ile davacının terör amaçlı örgüte üye olma suçundan 31/01/1995 tarihinde gerçekleşen yakalaması ile bir ilgisinin bulunup bulunmadığının, bu anlamda davacının anılan tarihli yakalaması ile ilgili herhangi bir mahkumiyetinin bulunup bulunmadığının ve bu araştırma sırasında tespit edilecek ilgili mahkeme kararlarının mahiyetinin bir bütün olarak 5233 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasının (f) bendi ile birlikte değerlendirilip bir karar verilmesi gerektiği kanaatiyle davalı idarenin temyiz isteminin kabulü, davacının temyiz isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, dosyadaki belgeler incelendikten sonra; adli yardım talebi daha önce Mahkemece kabul edilen davacının adli yardım talebi hakkında ayrıca karar verilmesine gerek görülmeyerek ve davalının yürütmenin durdurulması talebi hakkında en son Dairemizin 08/07/2020 tarihli kararıyla, Mahkeme kararının iptale ilişkin kısmının ara karar cevapları geldikten sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar yürütülmesinin durdurulmasına karar verildiği ve gelinen son durumda dosyanın tekemmül ettiği anlaşılmakla davalının yürütmenin durdurulması ve davacının yürütmenin durdurulması kararının kaldırılması yönündeki talepleri hakkında ayrıca bir karar verilmesine gerek bulunmayarak esas hakkında gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür. Anılan Kanun’un 50. maddesinin 4. fıkrasında, “Danıştayın bozma kararına uyulduğu takdirde, bu kararın temyiz incelemesi, bozma kararına uygunlukla sınırlı olarak yapılır.” hükmü bulunmaktadır.
O halde, Mahkeme kararları Danıştay tarafından bozulduğunda; Mahkemelerce bozma kararına uyularak verilen yeni kararlara karşı yapılacak temyiz başvurularının incelemesi, bozma kararındaki esaslara uyulup uyulmadığı yönünden sınırlı olacaktır.
Bu bakımdan, temyiz istemlerine konu karar; Danıştay (Kapatılan) Onbeşinci Dairesinin 20/09/2018 tarih ve E:2014/912, K:2018/6395 sayılı bozma kararındaki esaslar doğrultusunda verildiğinden, usul ve hukuka uygun olup, ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacı ve davalının temyiz istemlerinin reddine,
2. … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29/12/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.