Danıştay Kararı 10. Daire 2019/713 E. 2023/687 K. 21.02.2023 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/713 E.  ,  2023/687 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/713
Karar No : 2023/687

TEMYİZ EDEN (DAVACI): …
VEKİLİ: Av. …

KARŞI TARAF (DAVALILAR): 1- … Valiliği
VEKİLİ : Av. …

2- … Genel Müdürlüğü
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN_KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı tarafından; özel güvenlik kimlik kartı ve çalışma izninin iptal edilmesine ilişkin Diyarbakır Valiliği İl Özel Güvenlik Komisyonunun … tarih ve … sayılı kararının kendisine yönelik kısmının iptali istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; davacının yürüttüğü görevinin önemi ve özelliği ile belirtilen olguların niteliği göz önünde bulundurulduğunda, idarenin kanunen sahip olduğu takdir yetkisini, özel güvenlik görevinin önem ve özelliğine uygun olarak kullandığı, bu takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında subjektif nedenlerle kullandığına dair herhangi bir bilgi belge bulunmadığı da dikkate alındığında, davacının özel güvenlik kimlik kartı ve özel güvenlik çalışma izninin iptal edilmesine yönelik tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI: Davacı tarafından; FETÖ/PDY terör örgütü ile irtibatı veya iltisakının olduğu hususunun gerçeklerle bağdaşmadığı, dava konusu işleme gerekçe yapılan Bank Asya hesabının 2011-2012 yıllarında ikamet ettiği binanın yönetim kurulunda yer alması nedeniyle açıldığı, yalnızca hesabının olması nedeniyle çalışma izninin iptal edilmesinin anayasal çalışma hakkının ihlali olduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI: Davalı idarelerden Diyarbakır Valiliği tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmakta olup, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ: …
DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli ve 107175 sayılı Genel Yazısıyla; özel güvenlik şirketi, özel güvenlik eğitim kurumu ve alarm izleme merkezleri ile buralarda kurucu, yönetici, temsilci veya özel güvenlik görevlisi sıfatıyla çalışanların FETÖ/PDY terör örgütü ile aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunup bulunmadığının İstihbarat, KOM ve Terörle Mücadele Şube Müdürlükleri aracılığıyla araştırılarak terör örgütüne destek verdikleri tespit edilenler hakkında, özel güvenlik görevlilerinin kimlik kartlarının iptali de dahil olmak üzere, gerekli yasal işlemlerin yapılması hususunda 81 İl Valiliğine ve Jandarma Genel Komutanlığına talimat verilmiş; aynı idarenin … tarihli ve … sayılı işlemiyle, bir önceki Genel Yazı kapsamında yapılan araştırma ve incelemeler neticesinde FETÖ/PDY terör örgütü ile aidiyeti, iltisakı veya irtibatı bulunduğu tespit edilen özel güvenlik görevlilerine ait liste, söz konusu özel güvenlik görevlilerinin özel güvenlik kimlik kartlarının iptal edilmesini teminen ilgili Valiliklere gönderilmiş, anılan listede davacının adına da yer verilmiş; İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün söz konusu talimatına istinaden davalı Diyarbakır Valiliğince, davacı da dahil olmak üzere listede adı geçen özel güvenlik görevlilerine ait özel güvenlik kimlik kartları ve çalışma izinleri … tarih ve … sayılı işlemle iptal edilmiş, bunun üzerine davacı tarafından bahse konu işlemin kendisine ilişkin kısmının iptali istemiyle bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
26/06/2004 tarihli ve 25504 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 5188 sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un (dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan hâliyle) “Özel güvenlik görevlilerinde aranacak şartlar” başlıklı 10. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, “Türk Ceza Kanununun 53 üncü maddesinde belirtilen süreler geçmiş olsa bile; kasten işlenen bir suçtan dolayı bir yıl veya daha fazla süreyle hapis cezasına ya da affa uğramış olsa bile devletin güvenliğine karşı suçlar, Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas, ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan malvarlığı değerlerini aklama, kaçakçılık veya fuhuş suçlarından mahkûm olmamak.” şartlarına yer verilmiş; “Çalışma izni” başlıklı 11. maddesinde, “Özel güvenlik görevlisi olarak istihdam edilecekler ile özel güvenlik şirketlerinde, alarm izleme merkezlerinde ve özel güvenlik eğitimi verecek kurumlarda kurucu ve/veya yönetici olarak çalışacaklar hakkında valilikçe güvenlik soruşturması yapılır. Soruşturma sonucu olumlu olanlara, bu Kanunun 14. maddesinde belirtilen özel güvenlik temel eğitimini başarıyla bitirmiş olmak şartıyla, valilikçe çalışma izni verilir. Ateşli silah taşımayacak özel güvenlik görevlileri hakkında sadece arşiv araştırması yapılır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bir ay içinde tamamlanır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması her beş yılda bir yenilenir. Göreve başlayan özel güvenlik görevlileri işveren tarafından onbeş gün içinde valiliğe bildirilir. Özel güvenlik görevlilerinde aranan şartlardan herhangi birisinin kaybedilmesi halinde çalışma izni iptal edilir.” hükümleri; “Kimlik” başlıklı 12. maddesinin 1. fıkrasında ise, “Özel güvenlik görevlilerine valilikçe kimlik kartı verilir. Kimlik kartında görevlinin adı ve soyadı ile silahlı ya da silahsız olduğu belirtilir.” hükümleri yer almıştır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Yukarıda yer verilen mevzuat hükümlerinin incelenmesinden; kanun koyucu tarafından Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde, özel güvenlik görevlisi olmaya engel suç ve cezalar sayma suretiyle belirlenmiş; 11. maddesinde ise, özel güvenlik görevlisi/adayı hakkında yapılacak güvenlik soruşturması sonucunun olumlu olması koşuluyla çalışma izni verileceği ifade edilmiştir.
Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırmasına İlişkin Sürecin Değerlendirilmesi:
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte, 5188 sayılı Kanun’a göre özel güvenlik görevlileri hakkında kimlik kartı (çalışma izni) düzenlenmesi aşamasında yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması işlemleri 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’a ve bu Kanun’a dayanılarak 12/04/2000 tarihli ve 24018 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Yönetmeliği’ne göre yürütülmektedir. 4045 sayılı Kanun’da güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının tanımları, hangi birimlerce ve kimler hakkında yapılacağı gibi detaylı düzenlemeler yer almazken söz konusu Yönetmelikte bu hususlara ilişkin detaylı düzenlemelere yer verilmiştir. Fakat her iki mevzuatta da soruşturma ve araştırma esnasında elde edilen kişisel verilerin ne şekilde kullanılacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye ilişkin nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin düzenlemelere yer verilmemiştir.
Bu nedenle, 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesinin 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı kararı ile, “…temel hak ve özgürlüklerin kanunla sınırlanacağı, özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamayacağı, herkesin, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olduğu, Anayasa Mahkemesinin yerleşik kararlarında belirtildiği üzere ‘…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…’ kişisel veri olarak kabul edildiği; kamu görevinde çalıştırılacak kişiler bakımından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesinin kanun koyucunun takdir yetkisinde olduğu, ancak bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu kapsamda kişisel veri niteliğindeki bilgilere ulaşması öngörülmüşken, Kanun’da bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemenin yapılmadığı, bir başka ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin keyfiliğe izin vermeyecek şekilde belirli ve öngörülebilir kanuni güvenceler belirlenmeksizin, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapmakla görevli olanların bu soruşturma ve araştırma kapsamında kişisel veri niteliğindeki bilgileri almakla yetkili olduklarının belirtildiği, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu…” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Benzer nitelikte bulunan ve 01/02/2018 tarihli ve 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 60. maddesiyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendinde yer alan “Güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmış olmak.” kuralının iptali istemiyle açılan davada da, Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2018/73, K:2019/65 sayılı kararıyla, “… Bu bağlamda güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasıyla elde edilen verilerin kişisel veri niteliğinde olduğu, kuralla güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında kamu mercileri tarafından özel yaşamı ile ilgili sorular sorulması da dâhil olmak üzere bir bireyin özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasının, kaydedilmesinin ve kullanılmasının özel hayata saygı hakkına sınırlama niteliğinde olduğu, …kamu görevine atanmadan önce kişilerin güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılmasını öngören kuralın kanun koyucunun takdir yetkisinde bulunduğu, ancak bu alanda düzenleme getiren kuralların kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde tedbirler uygulama ve özel hayatın gizliliğine yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve olası kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, kuralda güvenlik soruşturması ve/veya arşiv araştırması yapılmasının memurluğa alımlarda genel şartlar arasında sayılmasına karşın güvenlik soruşturmasına ve arşiv araştırmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin neler olduğuna, bu bilgilerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturma ve araştırmayı yapacağına ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığı, diğer bir ifadeyle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının yapılmasına ve elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının Devlet memurluğuna alımlarda aranacak şartlar arasında sayıldığı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda Devlet memurluğuna atanmada esas alınacak kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına ve işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesi Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddeleriyle bağdaşmadığından, kuralın Anayasa’nın 13., 20. ve 128. maddelerine aykırı olduğu…” gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin “arşiv araştırması/güvenlik soruşturması”na ilişkin yukarıda sözü edilen iptal kararlarında, kamu görevine alınmada idare tarafından güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılmasının öngörülmesinde hukuka aykırı bir yön bulunmamış olup, vurgulanan husus, güvenlik soruşturması veya arşiv araştırmasına dair temel ilkelerin kanunda gösterilmesi gerektiği, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının veya arşiv araştırmasının yapılabileceği ve elde edilen bilgilerin kamu görevine girmede dikkate alınabileceğidir.
Nitekim, dava konusu işlemin tesis edildiği tarih itibarıyla davacı hakkındaki güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması 4045 sayılı Kanun hükümlerine dayanılarak yapılmakta iken, 4045 sayılı Kanun’un 1. maddesinin 2. fıkrasının iptali istemiyle açılan davada, Anayasa Mahkemesince verilen 19/02/2020 tarihli ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı iptal kararının gerekçeleri de dikkate alınarak yasal düzenlemelerdeki eksiklikler giderilmek üzere 17/04/2021 tarihli ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan ve yayımı tarihinde yürürlüğe giren 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu ile 4045 sayılı Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.
7315 sayılı Kanun’da hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılacaklar, arşiv araştırmasının ve güvenlik soruşturmasının tanımı ve kapsamı, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasını yapacak birimler detaylı olarak düzenlenmiştir. Bunun yanında Kanun’un 7. maddesinde, yaptırılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen verilerin değerlendirilmesi amacıyla Değerlendirme Komisyonu kurulmasına ve bu komisyonun çalışma esaslarına ilişkin kurallara, “Kişisel Verilerin Korunması” başlıklı Üçüncü Bölümünde, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması kapsamında erişilen bilgilerin ne şekilde işleneceğine, korunacağına, veri güvenliğine ilişkin önlemlerin alınacağına, elde edilen verilerin hangi sürede silinip, yok edileceğine dair hususlar düzenlenerek erişilen bilgilerin kişisel veri kapsamında korunmasına ilişkin esaslara yer verilmiştir. Yine, işlem tarihinden sonra 02/01/2017 tarihinde 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin 1. fıkrasına eklenen (h) bendinin iptali istemiyle itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulması akabinde Anayasa Mahkemesi tarafından, 30/06/2022 tarihli ve 31882 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 21/04/2022 tarihli ve E:2021/42, K:2022/45 sayılı kararla, “bakılmakta olan davanın konusunu mülga 4045 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilen güvenlik soruşturması faaliyetinin oluşturduğu, bu nedenle kurala ilişkin esas incelemenin “Mülga 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması” yönünden yapıldığı, Anayasa’nın 20. maddesi ile kişisel verilerin korunması hakkının özel hayatın gizliliğinin korunması kapsamında güvenceye kavuşturulduğu, kişisel verilerin korunmasını isteme hakkının, insan onurunun korunması ve bireyin kişiliğini serbestçe geliştirebilmesi hakkının özel bir biçimi olarak bireyin hak ve özgürlüklerini kişisel verilerin işlenmesi sırasında da korumayı amaçladığı, ‘…adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm verilerin…’ kişisel veri olarak kabul edildiği, bu bağlamda güvenlik soruşturmasıyla elde edilen verilerin de kişisel veri niteliğinde olduğu, itiraz konusu kuralın, güvenlik soruşturması yapmakla görevli birimler tarafından güvenlik soruşturması kapsamında kişilerin kişisel veri niteliğindeki özel hayatı, iş ve sosyal yaşamıyla ilgili bilgilerinin alınmasına ve bu kayıtların kullanılmasına imkân tanıması nedeniyle kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sınırlama getirdiği, 5188 sayılı Kanun ile özel güvenlik görevlilerinin yetkilerinin ayrıntılı olarak düzenlendiği, buna göre özel güvenlik görevlilerinin, koruma ve güvenliğini sağladıkları alanlara girmek isteyenleri duyarlı kapıdan geçirme, bu kişilerin üstlerini arama, 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90. ve 168. maddelerine göre yakalama, görev alanında haklarında yakalama emri veya mahkûmiyet kararı bulunan kişileri yakalama ve arama, yangın, deprem gibi tabiî afet durumlarında ve imdat istenmesi hâlinde görev alanındaki işyeri ve konutlara girme, genel kolluk kuvvetlerine derhal bildirmek şartıyla, aramalar sırasında suç teşkil eden veya delil olabilecek ya da suç teşkil etmemekle birlikte tehlike doğurabilecek eşyayı emanete alma, zor kullanma, silah taşıma ve bulundurma gibi yetkilere sahip olduğu, anılan yetkiler gözetildiğinde özel güvenlik görevlileri bakımından güvenlik soruşturması yapılması yönünde düzenlemeler getirilmesi kanun koyucunun takdir yetkisinde olsa da bu alanda düzenleme öngören kuralların kamu makamlarına hangi şartlarda ve hangi sınırlar içinde tedbirleri uygulama ve özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına yönelik müdahalelerde bulunma yetkisi verildiğini yeterince açık olarak göstermesi ve muhtemel kötüye kullanmalara karşı yeterli güvenceleri sağlaması gerektiği, itiraz konusu kuralla güvenlik soruşturmasının olumlu olmasının özel güvenlik görevlilerinde bulunması gereken şart olarak düzenlenmesine karşın 17/04/2021 tarihinden önceki süreç yönünden 4045 sayılı Kanun’da güvenlik soruşturmasına konu edilecek bilgi ve belgelerin ne şekilde kullanılacağına, hangi mercilerin soruşturmayı yapacağına, bu bilgilerin ne suretle ve ne kadar süre ile saklanacağına, ilgililerin söz konusu bilgilere itiraz etme imkânının olup olmadığına, bilgilerin bir müddet sonra silinip silinmeyeceğine, silinecekse bu sırada izlenecek usulün ne olduğuna, yetkinin kötüye kullanımını önlemeye yönelik nasıl bir denetim yapılacağına ilişkin herhangi bir düzenlemeye yer verilmediği, başka bir ifadeyle güvenlik soruşturmasının yapılmasında, elde edilecek verilerin kullanılmasına ilişkin temel ilkeler belirlenmeksizin kuralla sadece güvenlik soruşturmasının olumlu olmasının özel güvenlik görevlisi olmada aranacak şartlar arasında sayıldığı, güvenlik soruşturması sonucunda kişisel veri niteliğindeki bilgilerin alınmasına, kullanılmasına, işlenmesine yönelik güvenceler ve temel ilkeler kanunla belirlenmeksizin bunların alınmasına ve kullanılmasına izin verilmesinin Anayasa’nın 13. ve 20. maddeleriyle bağdaşmadığı, kuralın Anayasa’nın 13. ve 20. maddelerine aykırı olduğu…” gerekçesiyle 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesinin (h) bendinde düzenlenen güvenlik soruşturması olumlu olmak koşulunun mülga 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması yönünden iptaline karar verilmiştir.
Söz konusu karar incelendiğinde, 5188 sayılı Kanun gereğince özel güvenlik görevlilerinde aranan güvenlik soruşturmasının olumlu olması şartının iptal edilmediği, 4045 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılan güvenlik soruşturmaları ile sınırlı olarak verilen bir iptal kararı olduğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, güvenlik soruşturmaları ve arşiv araştırmaları 7315 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 17/04/2021 tarihine kadar 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülmekte iken, anılan Kanun’un 07/04/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’yla yürürlükten kaldırılması üzerine bu faaliyetler 17/04/2021 tarihinden itibaren 7315 sayılı Kanun hükümlerine göre yürütülmeye devam edilmiştir. Bu itibarla, 5188 sayılı Kanun’un 10. maddesine, 02/01/2017 tarihli ve 680 sayılı KHK’nın 69. maddesi ile eklenen ve 01/02/2018 tarihli ve 7072 sayılı Kanun’un 67. maddesiyle aynen kabul edilen (h) bendinde düzenlenen güvenlik soruşturmasına yönelik kural, hem mülga 4045 sayılı Kanun hem de 7315 sayılı Kanun uyarınca gerçekleştirilen güvenlik soruşturması faaliyetleri bakımından geçerli, ortak kural niteliğindedir.

Anayasa Mahkemesi Kararlarının Görülmekte Olan Uyuşmazlığa Etkisi:
Anayasa’nın 152. maddesinin 3. fıkrasında “…Anayasa Mahkemesinin kararı, esas hakkındaki karar kesinleşinceye kadar gelirse, mahkeme buna uymak zorundadır.” kuralı, ayrıca 153. maddesinin 3. fıkrasında, “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, Resmi Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez”; 5. fıkrasında, “İptal kararları geriye yürümez.”; 6. fıkrasında ise, “Anayasa Mahkemesi Kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlar.” kuralları yer almaktadır.
Anayasa’nın metnine yer verilen hükümleri uyarınca; itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulan bir kurala ilişkin kararın hüküm kesinleşinceye kadar gelmesi durumunda mahkemeler bu karara uymak zorundadır ve bu karar yasama, yürütme ve yargı organları, idare makamları, gerçek ve tüzel kişiler için bağlayıcıdır.
Bu hukuksal durumun doğal sonucu olarak, bir kanun ya da kanun hükmünde kararnamenin uygulanması nedeniyle dava açmak durumunda kalan ve Anayasa’nın 153. maddesi uyarınca itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulmasını isteme hakkına sahip olan kişilerin açmış olduğu davalarda da; uyuşmazlığın çözümünde esas alınacak olan kuralın iptal davası veya itiraz yoluyla daha önce yapılan başvuru sonucunda Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş olması halinde, iptal hükmünün uyuşmazlık yönünden değerlendirilmesi Anayasa’da yer alan eşitlik ve hukuk devleti ilkelerinin bir gereği olduğundan, bu durum Anayasa’nın 153. maddesinin 5. fıkrasında yer alan iptal kararlarının geriye yürümezliği ilkesine aykırılık teşkil etmez.

Uyuşmazlığın Değerlendirilmesi:
Dava konusu işlemin tesis edildiği tarihte yürürlükte olan mevzuatta, özel güvenlik görevlileri hakkında gerek kimlik belgesi ve çalışma izni verilmesi gerekse bunların yenilenmesi sırasında güvenlik soruşturması yapılacağı, söz konusu soruşturmanın sonucu olumlu olanlara ve mevzuatta aranan diğer şartları taşıyanlara çalışma belgesi düzenleneceği, çalışma şartlarını kaybeden ve güvenlik soruşturması olumsuz olanların da belgelerinin iptal edileceği düzenlenmiştir.
Bu kapsamda da, dava konusu olayda, özel güvenlik görevlisi olarak görev yapmakta iken davalı idare tarafından davacı hakkında 4045 sayılı Kanun uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılarak, dava konusu işlem tesis edilmiş olup, işlemin sebep unsuru olarak, FETÖ/PDY terör örgütüne ait olduğu tespit edilerek TMSF’ye devredilen Asya Katılım Bankasında (Bank Asya) davacının hesabının bulunması ve bu hesapta artış olduğunun tespit edilmesi olduğu ifade edilmiştir.
Bakılan uyuşmazlıkta, dava konusu işlemin dayanağını oluşturan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunda elde edilen ve davalı idarece kullanılan davacıya ait kişisel veri niteliğindeki bilgilere, güvenlik soruşturması yapmakla görevli birimler tarafından ulaşılabileceğine ve anılan birimlerin bu kapsamdaki bilgileri alabileceğine dair kanuni düzenleme olan 4045 sayılı Kanun’a göre yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması neticesi ulaşılmış olup; Anayasa Mahkemesinin 24/07/2019 tarih ve E:2018/73, K:2019/65 sayılı, 19/02/2020 tarih ve E:2018/163, K:2020/13 sayılı, 21/04/2022 tarih ve E:2021/42, K:2022/45 sayılı kararlarıyla anılan Kanuna göre yapılan güvenlik soruşturmaları hukuka aykırı bulunarak iptali talep edilen yasal düzenlemelerin iptal edilmiş olması karşısında; Anayasa’nın 153. maddesinde yer alan, Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğuna dair hüküm ile Danıştayın yerleşmiş içtihatlarıyla istikrarlı bir şekilde belirtildiği üzere, Anayasa’ya aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğu bilindiği halde görülmekte olan davaların Anayasa’ya aykırılığı saptanmış hükümler dikkate alınarak çözümlenmesinin, Anayasa’nın üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesine aykırı olacağı ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu ile 4045 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırıldığı hususları da göz önünde bulundurulduğunda 4045 sayılı Kanun uyarınca yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlandığından bahisle davacı hakkında tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte, dava konusu işlemin belirtilen gerekçe ile hukuka uygun olmadığına karar verilmiş olması, davacı hakkında güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yapılamayacağı ya da hiçbir işleme gerek olmadan doğrudan güvenlik soruşturması sonucunun olumlu olduğu ve buna dayanılarak ilgili statüye geçirilmesi sonucunu doğurmamaktadır. Nitekim, idarelerce yapılacak güvenlik soruşturmalarıyla ilgili olarak 17/04/2021 tarih ve 31457 sayılı Resmi Gazete’de, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu yayımlanarak yürürlüğe konulmuş olup, Kanun’un 13. maddesinin 8. fıkrası ile 4045 sayılı Kanun’un yürürlükten kaldırıldığı ve 14. maddesiyle, 4045 sayılı Kanun’a yapılan atıfların bu Kanun’a yapılmış sayılacağı düzenlemesine yer verilmiş olduğu gözetildiğinde; davalı idarece, 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu’nda öngörülen temel ilkelere, usul ve esaslara uygun olarak, davacı hakkında yeniden bir güvenlik soruşturması yapılabileceği ve neticesine göre yeni bir işlem tesis edilebileceği de kuşkusuzdur.
Bu itibarla, davanın reddi yönündeki … İdare Mahkemesi kararına yönelik davacının istinaf isteminin reddine ilişkin temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KABULÜNE,
2. Davanın reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak yapılan istinaf başvurusunun reddi yolundaki temyize konu … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 21/02/2023 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.