Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6574 E. 2020/4980 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6574 E.  ,  2020/4980 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6574
Karar No : 2020/4980

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … (…)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı (Mülga … Kurumu)
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: … Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yapan davacı tarafından, acil serviste nöbetçi olduğu sırada migren ağrısı şikayeti sonrasında talebi üzerine aynı hastanede kadın doğum servisinde ebe olarak görev yapan sağlık personelince 21/04/2013 tarihinde uygulanan enjeksiyondan sonra sol bacağında siyatik sinir hasarı oluştuğu belirtilerek uğradığı zararların karşılığı olarak 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 101.000,00 TL tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya ilişkin olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Ana Bilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen … tarih ve … sayılı raporda özetle, sağlık alanında parenteral ilaç uygulamalarının, hızlı etki görülmesi, uzun süre etki sağlanabilmesi ve düşük doz ilaç gereksinimi gibi nedenlerle sıklıkla tercih edildiği, bu uygulamaların tedavi edici olabildiği gibi destekleyici amaçlarla da yapılabildiği, tedavi edici maddelerin kas içi enjeksiyonuna bağlı gelişen sinir hasarlarının uzun yıllardır bilindiği, bu hasarların iğnenin yanlış bölgeye uygulanması nedeniyle sinirin zarar görmesi şeklinde oluşabileceği gibi iğnenin doğru bölgeye uygulanması durumlarında uygulanan maddenin sinire nüfuz ederek toksik etki göstermesi ve enjeksiyon sonrası hematom ve ödem gelişmesine bağlı olarak sinirin basıya maruz kalması gibi nedenlerle de oluşabildiği, kas içi ilaç uygulamalarında, büyük çocuk ve yetişkinlerde genellikle kalça tercih edildiği, klinik uygulamada kalça dört kadrana bölündüğünde enjeksiyonun üst-dış kadrana gerçekleştirildiği, kas içi enjeksiyonlara bağlı sinir hasarlarında, geçici duyu kusurundan kalıcı nitelikteki düşük ayağa varan değişkenlikte kusurlar görülebildiği, uygulanan bölgenin yakınından (alt içi kadran) siyatik sinir geçtiği, doğru bölgeye (üst dış kadran) enjeksiyon yapılması sinirin hasar gelişmemesi adına önem taşıdığı, enjeksiyonun doğru bölgeye uygulanması durumunda da uygulanan ilacın difüzyonla yayılarak sinire zarar vermesi, kanama ve ödem gibi nedenlerle siyatik sinir hasarı görülebildiği, davacıda enjeksiyon sonrası oluşan sinir hasarının uygulanan ilaç, uygulanma gerekçesi, uygulandığı yer ve uygulayan kişi dikkate alındığında daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek, herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olduğu, enjeksiyonu uygulayan hemşire ve hastaneye kusur izafe edilemeyeceği, davalı idareye izafe edilebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı yönünde görüş bildirildiği, dosyadaki bilgi ve belgelerle anılan rapor birlikte değerlendirildiğinde, … Devlet Hastanesinde yapılan enjeksiyon sonrasında davacıda meydana gelen rahatsızlığın bir komplikasyon olduğu ve davacıya yapılan iğnede davalı idareye izafe edilebilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin hukuka uygun bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, enjeksiyon işleminden hemen sonra uyuşma, his kaybı, ağrı ve güç kaybı olduğu, iğnenin yanlış bölgeye uygulandığı, sol bacak kaslarını çalıştıran sinirlerin tamamının hasarlı olduğu, yüzde 47 oranında iş ve güç kaybı oluştuğu, bacağı fark edilir derecede inceldiği için estetik bozukluk oluştuğu, halen fizik tedaviye devam ettiği, aksayarak yürüdüğü, davacı muayene edilmeden, son emg tetkikleri incelenmeden tıbbi bir tartışma ve değerlendirme yapılmadan rapor düzenlendiği, davacıda sinir varyasyonu bulunmadığı, uygulama yerinin siyatik sinir ile çakıştığı, kullanılan dikloron adlı ilacın difüzyon hızının bu hasarı yapacak derecede güçlü olmadığı, olayda uygulama hatası bulunduğu, siyatik sinirde doğrudan hasar oluştuğu, aksi yöndeki bilirkişi raporunun kabul edilemeyeceği, ilgili personel hakkında soruşturma izni verildiği, olayda davalı idarenin ağır hizmet kusuru bulunduğu ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, sağlık hizmetinden faydalananların hizmetin yapılmasından ve tıbbi müdahaleden doğabilecek bazı komplikasyonlar ile karşı karşıya kalmalarının muhtemel olduğu, bu durumda idarenin kusurlu olup olmadığının kesin ve açık bir şekilde tespit edilmesi gerektiği, idarenin kamu hizmeti yerine getirirken hizmetten yararlanan fertlerin uğradıkları zararların tazminiyle mükellef tutulabilmesi için gerekli şartların olayda gerçekleşmediği, davalı idare personelinin hizmet kusuru ve herhangi bir haksız fiilinin bulunmadığı, dosya kapsamındaki bilirkişi raporunun da bu yönde olduğu, talep edilen maddi zararın kanuni delillere dayanmadığı, temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığı’nın hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya sadece Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddi yolundaki …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının ONANMASINA,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.