Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6530 E. 2020/5288 K. 24.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6530 E.  ,  2020/5288 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/6530
Karar No: 2020/5288

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı (… Kurumu)
VEKİLLERİ : Huk. Müş. … – 1. Huk. Müş. Av. …

KARŞI TARAF (DAVACILAR): 1- …
2- …
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, çocukları …’ın 02/09/2003 tarihinde Soma Devlet Hastanesinde doktor ihmali sonucu vefat ettiği, meydana gelen istenmeyen ölüm olayının idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla zararlarına karşılık olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi ve 35.951,10 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; meydana gelen olayla ilgili olarak KBB Uzmanı Op. Dr. … ve Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. … hakkında dikkatsizlik ve tedbirsizlikle ölüme sebebiyet verme suçundan dolayı yapılan ceza yargılamasında, … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:…, K: … sayılı kararıyla sanıkların her biri için 5 ay hapis ve 70,00 TL adli para cezası verildiği, halkın sağlık hizmetlerini yürütmekle görevli olan davalı idarenin, hastanelerde yapılacak tedavilerin ve cerrahi müdahalelerin tıbbi esaslara uygun biçimde, hizmetin gerektirdiği yeterliğe sahip personelle ve gerekli dikkat ve özenin gösterilerek yapılmasını sağlamakla yükümlü olduğu, bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi ya da geç getirilmesinin hizmet kusuru niteliğinde olup, idarenin tazmin sorumluluğunu doğurduğu ve somut olayda davalı idarenin bu yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediği anlaşıldığından tazmin sorumluluğunun koşullarının oluştuğu, bu sonuçtan hareketle, davacıların çocukları olan …’ın ölmesi sonucu davacıların uğrayabileceği gelir kaybının tespiti amacıyla dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda, davacıların destekten yoksun kalma nedeniyle uğradıkları zararları hesaplanarak … açısından gerçek zararın 12.275,52 TL ve … açısından gerçek zararın 8.126,05 TL olarak belirlendiği, anılan raporun hesap kriterleri bakımından uygun bulunduğu, hukuki ve bilimsel verilere uygun olarak hazırlanan bilirkişi raporuna davalı idarece yapılan itirazların yerinde görülmediği ve toplam 20.401,60 TL maddi tazminatın adli yargıdaki dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği; manevi tazminatın, manevi tatmin aracı olmasından dolayı zenginleşmeye yol açmayacak miktarda, fakat olayın niteliği ile idarenin bu olaydaki kusurunun niteliği, sorumluluğunun özelliği ve ağırlığı ifade edilebilecek ölçüde saptanmak suretiyle davacıların çocuklarını idarenin hizmet kusuru nedeniyle kaybetmeleri sonucunda duydukları ve ömür boyu duyacakları ızdırabın karşılığı olarak istemleri doğrultusunda her biri için 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın, adli yargıdaki dava açma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI:Davalı idare tarafından, tazmin şartlarının gerçekleşmediği ve personelin herhangi bir kusurunun bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI:Davacılar tarafından, temyiz iddialarının hukuki dayanaktan yoksun olduğu temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığının hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Davacılar, çocukları …’ı 01/09/2003 tarihinde yüksek ateş şikayeti ile Soma Devlet Hastanesinin acil servisine götürmüşler, burada KBB Uzmanı Op. Dr. … tarafından yapılan muayenesi sonucu üst solunum yolu enfeksiyonu teşhisi konularak çocuğa Lincocin+Novalgin ampul uygulanmış ve taburcu edilmiş, yaklaşık bir saat sonra davacılar tarafından çocukları tekrar hastanenin acil servisine getirilmiş ve yapılan muayenede döküntüler olduğunun tespiti üzerine alerjik reaksiyon olabileceği düşünülerek çocuğa 1/2 ampul Avil+ 1/2 ampul Dekort İ.M. yapılarak icapçı olan Çocuk Hastalıkları Uzmanı Dr. …’a bilgi verilmiş, vücudundaki döküntü ve kızarıklıklarının artması üzerine çocuk üçüncü defa hastaneye getirildiğinde Çocuk Hastalıklan Uzmanı … tarafından yapılan muayene neticesinde hemorajik diyatez, ITP, alerjik reaksiyon tanıları ile ambulansla İzmir Tepecik Hastanesine sevkedilmiş, burada yapılan tüm müdahalelere rağmen 02/09/2003 tarihinde vefat etmesi üzerine istenmeyen ölüm olayının meydana gelmesinin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla adli yargıda açılan davanın görev ve husumet yönlerinden reddedilmesi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu hükme bağlanmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re’sen yapılacağı kurala bağlanmış ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 450. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış, aynı Kanun’un 447. maddesinin 2. fıkrası ile mevzuatta 1086 sayılı Kanun’a yapılan atıfların, 6100 sayılı Kanun’un bu hükümlerinin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı hüküm altına alınmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin atıfta bulunduğu 6100 sayılı Kanun’un 266. maddesinde, mahkemenin, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği, hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağı hükme bağlanmıştır.
Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporunun verilmesi” başlıklı 280. maddesinde; bilirkişinin, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye vereceği; raporun verildiği tarihin rapora yazılacağı ve duruşma gününden önce birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği, “Bilirkişi raporuna itiraz” başlıklı 281. maddesinin 1. fıkrasında ise; tarafların, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri düzenlenmiştir.
Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinin birinci fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesinin birinci fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyanın ve temyize konu kararın incelenmesinden;
1) Mahkemece, davacıların çocuklarının tedavisine katılmış olan Soma Devlet Hastanesinde görevli doktorların dikkatsizlik ve tedbirsizlik ile ölüme sebebiyet verme suçundan dolayı yargılandığı … Asliye Ceza Mahkemesinin mahkumiyete yönelik kararı gerekçe gösterilmek suretiyle davacıların çocuklarının hayatını kaybetmiş olması nedeniyle meydana gelen maddi ve manevi zararların hizmet kusuru sonucunda meydana geldiğine ve davalı idarenin tazmin yükümlülüğünün olduğuna hükmedilmiştir.
2) Meydana gelen olayla ilgili olarak dosya kapsamında alınmış olan üç adet bilirkişi raporu olduğu (… Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulunun … tarihli ve … karar numaralı raporu; Soma Asliye Ceza Mahkemesince alınan Yüksek Sağlık Şurasının … tarihli ve … karar sayılı raporu; … Asliye Hukuk Mahkemesince alınan … tarihli rapor ve anılan rapora itiraz üzerine düzenlenen 19/03/2013 tarihli ek rapor) görülmekle birlikte, idarenin hizmet kusurunun tespitine gerekçe olmak üzere hangi bilirkişi raporuna dayanıldığı ya da böyle bir değerlendirmenin yapılıp yapılmadığı kararın gerekçesinden anlaşılamamaktadır.
3) … Asliye Hukuk Mahkemesince alınmış olan bilirkişi raporunun yapılan yargılama esnasında taraflara tebliğ edildiği ve davalı idarenin itirazı üzerine ek rapor alındığı görülmekle birlikte; bakılmakta olan dava kapsamında belirtilen bu raporun da bahsi geçen diğer raporların da taraflara tebliğ edilmediği görülmektedir.
Uyuşmazlıkta, Mahkemece davacılara tazminat ödenmesine karar verildiğinden, dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan kişi veya kişilere davalı idare tarafından rücu edebileceği dikkate alındığında, bu kişilerin menfaatlerinin etkileneceği açık olup, yukarıda belirtilen Kanun hükümlerinde öngörülen davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşılmaktadır.
Öte yandan, yukarıda aktarılan düzenlemeler uyarınca, çözümü hukuk dışında özel ve teknik bilgiyi gerektiren durumlarda bilirkişinin görüşü alınmak suretiyle veya usul ekonomisi gereği aynı olaya özgü yapılmış olan bilirkişi incelemesi üzerine hazırlanan raporların değerlendirilmesi suretiyle ve hükme esas alınan bilirkişi raporunun birer örneği taraflara tebliğ edilerek, bilirkişi raporuna tarafların itiraz edebilmelerine de olanak tanınarak; Mahkemece, esas hakkında bir karar verilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, Mahkemece, davalı idareyi veya ilgili sağlık personelini kusurlandıran bilirkişi raporlarından hangisi veya hangilerinin hükme esas alındığı gerekçede belirtilmeden ve bahsi geçen bu raporlar dava kapsamında taraflara tebliğ edilmeden ve taraflara rapora itiraz hakkı tanınmadan, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan hukuki dinlenilme hakkının ve dolayısıyla savunma hakkının kısıtlanması suretiyle; ayrıca, davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşıldığından, dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek olan kişi veya kişiler tespit edilerek davanın res’en ilgili veya ilgililere ihbar edilmesi gerektiğinden, belirtilen hususlar gözetilmeksizin davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2.Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.