Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6463 E. 2020/4300 K. 27.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6463 E.  ,  2020/4300 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No: 2019/6463
Karar No: 2020/4300

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR): Kendi Adına Asaleten …’ya
Velayeten …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı (… Kurumu)
VEKİLİ : 1. Hukuk Müşaviri Av. … / Aynı yerde

MÜDAHİLLER (DAVALI YANINDA) : 1- ….
2- …
3- …
4- …
5- …
6- … Sigorta A.Ş.
VEKİLLERİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Sakarya Kadın Doğum Hastanesinde 21/02/2013 tarihinde sezaryen ile doğum yapan ve sonrasında Sakarya Yenikent Hastanesi Yoğun Bakım Servisinde tedavisi devam eden müteveffa …’nun, sevk edildiği Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 15/03/2013 tarihinde vefat etmesinde davalı idarenin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle eşi … için 1.000,00 TL maddi ve 150.000,00 TL manevi, çocuğu … için 1.000,00 TL maddi ve 100.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 252.000,00 TL tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararıyla; hükme esas alınabilecek nitelikte bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda müteveffa …’ya gerek sezaryenla doğum yaptığı Sakarya Kadın Doğum Hastanesinde, gerekse takip ve tedavisine devam edildiği Sakarya Yenikent Hastanesi ile Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan tıbbi müdahalelerde herhangi bir hataya rastlanılmadığı, teşhis ve tedavilerin doğru yapıldığı, enfeksiyona dair herhangi bir bulgu saptanmadığı ve gerekli tüm tıbbi müdahalelere rağmen kurtarılamadığı, uyuşmazlık konusu ölüm olayında davalı idareye tazmin sorumluluğu gerektirir atfı kabil herhangi bir kusur yükletilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacılar tarafından, dava konusu olayda hizmet kusurundan kaynaklı bir ölüm vakasının olduğu, hastanede kapılan mikrop sonucunda ölümün gerçekleştiği ileri sürülerek Mahkeme kararının bozulması istenilmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Davalı idare ve davalı yanında mühahiller tarafından temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …

DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer aldığı cihetle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığının hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından, dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınıp, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenerek dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Müteveffa … 20/02/2013 tarihinde yaklaşık 38 gebelik haftasında başvuruda bulunduğu Sakarya Kadın Doğum Hastanesinde Opr. Dr. … tarafından yapılan sezaryenla 21/02/2013 tarihinde doğum yapmış ve 23/02/2013 tarihinde taburcu edilmiştir.
28/02/2013 tarihinde karın ağrısı şikayetiyle başvuruda bulunduğu Sakarya Kadın Doğum Hastanesinde genel cerrahi konsültasyonu sonrasında batında yaygın sıvı olması ve geçirilmiş yakın tarihli sezaryen öyküsü olması nedeniyle Dr. … ve Prof. Dr. … tarafından ameliyat edilmiş, 6 gün boyunca bu hastanenin servisinde takip edildikten sonra solunum sıkıntısına girmiş, pulmoner emboli ön tanısıyla Yenikent Devlet Hastanesine sevk edilmiştir.
Yenikent Devlet Hastanesinde yapılan ilk muayenesinde bilincinin açık olduğu ve acil müdahaleyi gerektiren herhangi bir bulguya rastlanmadığı görülmüş, 08-09/03/2013 tarihlerinde yapılan tetkikler sonucu tedavisine devam edilmiş, 10/03/2013 tarihinde genel cerrahi uzmanı Dr. … tarafından, karaciğerdeki lezyonun takibi için girişimsel radyoloji konsültasyon önerilmiş, hastanın durumunun daha da kötüleşmesi üzerine Yenikent Devlet Hastanesinde girişimsel radyoloji bulunmaması nedeniyle 11/03/2013 tarihinde Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiştir.
Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesinin yoğun bakımında tedavisine devam edilirken 15/03/2013 tarihinde saat 01.50’de ölüm olayı gerçekleşmiş, bunun üzerine 19/12/2013 tarihinde davacılar tarafından davalı idarenin ölüm olayında hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle idareye başvurulmuş, söz konusu başvurunun cevap verilmemek suretiyle reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Kanunu’nun 1. maddesinde; adalet işlerinde bilirkişilik görevi yapmak üzere Adalet Bakanlığına bağlı Adli Tıp Kurumu kurulduğu, 2. maddesinde, Adli Tıp Kurumunun, mahkemeler ile hakimlikler ve savcılıklar tarafından gönderilen adli tıp ile ilgili konularda bilimsel ve teknik görüşlerini bildirmekle yükümlü olduğu, 15. maddesinde, Adli Tıp Üst Kurullarının, adli tıp ihtisas kurulları ve ihtisas daireleri tarafından verilip de mahkemeler, hâkimlikler ve savcılıklarca kapsamı itibarıyla yeterince kanaat verici nitelikte bulunmadığı, sebebi de belirtilmek suretiyle bildirilen işleri, adli tıp ihtisas kurullarınca oybirliğiyle karara bağlanamamış olan işleri, adli tıp ihtisas kurullarının verdiği rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile ihtisas dairelerinin rapor ve görüşleri arasında ortaya çıkan çelişkileri, adli tıp ihtisas kurulları ile Adli Tıp Kurumu dışındaki sağlık kuruluşlarının heyet hâlinde verdikleri rapor ve görüşler arasında ortaya çıkan çelişkileri konu ile ilgili uzman üyelerin katılımıyla inceleyeceği ve kesin karara bağlayacağı düzenlenmiştir. 703 sayılı “Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname” ile anılan hükümler yürürlükten kaldırılmış olmakla birlikte, 15/07/2018 tarih ve 304794 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 4 No.lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 2.,3. ve 16. maddelerinde yukarıda yer verilen hükümler aynı şekilde yeniden getirilmiştir.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Davaya konu olay hakkında davalı idare tarafından … tarih ve … sayılı görevlendirme yazısı ile inceleme yapmak için görevlendirilen Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. …’in 01/04/2013 tarihli inceleme raporunda sonuç olarak, davacılar yakını …’nun ölümünün enfeksiyon ağırlıklı bir tablodan kaynaklandığı, Sakarya Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesinde yapılan enfeksiyon belirtisi olabilecek tahlillerdeki yükselme işaretlerinin varlığına rağmen tahlil sonuçlarındaki yükselmenin nedeni araştırılmadan, ilgili branşlara danışılmadan sezaryen sonrası hastanın taburcu edilmesinin kusurlu işlem olduğu, bunun ihmal olarak değerlendirilebileceği, Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi ve Yenikent Devlet Hastanesinde yapılan işlemlerde herhangi bir kusur-ihmal değerlendirmesi yapılacak durumun bulunmadığı, yönünde görüş yer almaktadır.
Dosyanın incelenmesinden; İdare Mahkemesince, dava konusu olayda idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olarak Adli Tıp 1. İhtisas Kurulundan alınan 24/12/2014 tarihli raporda yukarıda bahsi geçen inceleme raporuna yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Bakılmakta olan davada verilecek kararın adil ve tatminkar olabilmesi için Adli Tıp Uzmanı Doç. Dr. … tarafından hazırlanan 01/04/2013 tarihli inceleme raporunun değerlendirilmesi, anılan raporda yer alan tespitlerin davacıların iddiaları, dava konusu ölüm olayına ilişkin olarak alınan diğer inceleme raporları ve tüm tıbbi belgeler göz önünde bulundurularak irdelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunun yukarıda sayılan hususları karşılamadığı ve çelişkili olduğu açık olup, konu ile ilgili uzmanlardan oluşacak Adli Tıp Üst Kurulundan tarafların tüm iddia ve itirazlarını karşılayacak yeni bir rapor istenerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E: …, K: … sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.