Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6451 E. 2020/3091 K. 21.09.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6451 E.  ,  2020/3091 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6451
Karar No : 2020/3091

TEMYİZ EDEN (DAVACILAR) : 1-…
2- …
VEKİLLERİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı (… Kurumu)
VEKİLİ : Av. … / Aynı yerde

İSTEMİN KONUSU : … İdare Mahkemesi’nin … tarih ve E: ..; K: … sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacılar tarafından, 17 günlük bebekleri …’in 05/05/2013 tarihinde Sarıkamış Devlet Hastanesi acil servisine götürülmesine rağmen görevli hekim tarafından uygun tedavi yapılmadığından ölümüne sebebiyet verildiği ve olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddia edilerek, maddi ve manevi zararlarına karşılık olmak üzere davacı anne ve babanın her biri için şimdilik 1.000,00 TL maddi (destekten yoksun kalma), 30.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: …. İdare Mahkemesi … tarih ve E: …, K: .. sayılı kararıyla; Adli Tıp 1. İhtisas Kurulu raporunda, ilgili hekimin kusurlu olduğu, bunun yanında zamanında tanı konularak uygun tedaviye başlanılmış olması durumunda da çocuğun kurtulmasının kesin olmadığına ilişkin görüş bildirildiği, ölüm olayından hemen sonra gelen çocuk doktorunun çocuğun kusmuğunun ciğerine kaçması nedeniyle öldüğü yönünde teşhis koyduğu, akciğer enfeksiyonuna bağlı ölüm olduğuna dair kesin ölüm nedeninin ancak yapılan otopsi sonucu açığa çıktığı, Doktor Y.D.’nin taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı yargılandığı … Asliye Ceza Mahkemesi’nin Esas No:… sayılı davasında beraatine karar verildiği hususları dikkate alındığında, ilgili doktora atf-ı kabil bir kusur bulunmakla birlikte bunun ağır hizmet kusuru düzeyinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacılar tarafından, ağır hizmet kusurunun riskli operasyonlar ve müdahalelerin yapılmasının gerektiği durumlarda dikkate alınması gerektiği, tıbbi operasyon kapsamına dahil edilemeyecek bakım, gözetim ve yan müdahalelerin hiç veya gereği gibi yapılmaması nedeniyle oluşan zararlarda idarenin sorumluluğundan bahsedebilmek için ağır hizmet kusurunun aranmayacağı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelde yer alması nedeniyle 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2/1-ç ve 6/1 maddeleri uyarınca taraf sıfatını haiz bulunduğundan bakılan davada hasım mevkiine alınan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun, 25/08/2017 tarih ve 30165 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 203/1-ğ maddesi ile 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na ekli (I) sayılı cetvelden çıkartılarak anılan Kanun Hükmünde Kararname’nin 184. maddesi ile Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü adıyla Sağlık Bakanlığının hizmet birimi olarak teşkilatlandırıldığı anlaşıldığından dosya Sağlık Bakanlığı husumetiyle ele alınarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacılar, on yedi günlük bebekleri …’i 05/05/2013 Pazar günü sabah saat 10.30 sıralarında sürekli ağlama, huzursuzluk ve emme problemi şikayetleri için Sarıkamış Devlet Hastanesi acil servisine götürmüşlerdir. Hasta Görevli Doktor Y.D. tarafından muayene edilmiş ve infantil kolik tanısıyla Zinco isimli damla reçete edilerek taburcu edilmiş, aynı gün bebeğin bitkin düştüğü, burnunun, yanaklarının ve ellerinin soğuk olduğu fark edilmiş ve akşam saat 22.20 sıralarında tekrar acil servise getirilmiş, yapılan muayenede kalp tepe atımının ve dolaşımının olmadığı, siyonize olduğu belirlenmiş, entübe edilmiş, adrenalin uygulanmaya başlanmış, aspire edilmiş, uzunca bir süre resusitasyon uygulanmış, yanıt vermemesi üzerine öldüğüne karar verilmiştir.
Davacılar tarafından, bebekleri …’in hekim hatası ve ihmali nedeniyle vefat ettiğinden bahisle davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ileri sürülerek oluşan maddi ve manevi zararın tazmini için davalı idareye başvuru yapılmış, yapılan başvurunun zımnen reddi üzerine de bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re’sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinin 1. fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesinin 1. fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 66. maddesinde ise, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesinden, davacılar, on yedi günlük bebekleri …’in 05/05/2013 Pazar günü sabah saat 10.30 sıralarında sürekli ağlama, huzursuzluk ve emme problemi şikayetleri nedeniyle başvurmuş oldukları Sarıkamış Devlet Hastanesi acil servisinde görevli Doktor Y.D. tarafından gerekli tıbbi müdahalenin yapılmadığı ve konunun uzmanı hekime haber verilmediği ve bu nedenle istenmeyen ölüm olayının meydana geldiği iddiasıyla bakılmakta olan davanın açıldığı; İdare Mahkemesince, davalı idare tarafından yapılan ön inceleme kapsamında alınmış olan bilirkişi raporu ve Doktor Y.D.’nin yargılandığı ceza davasında alınmış olan Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu raporunda, Doktor Y.D.’nin çocuk hastalıkları uzmanı kosültasyonu istememesi ve hastayı yatırarak tedaviyi yaptırmaması nedeniyle kusurlu olduğu, bunun yanında zamanında tanı konularak uygun tedaviye başlanılmış olması durumunda da çocuğun kurtulmasının kesin olmadığına ilişkin görüş bildirildiği, ölüm olayından hemen sonra gelen çocuk doktorunun çocuğun kusmuğunun ciğerine kaçması nedeniyle öldüğü yönünde teşhis koyduğu, akciğer enfeksiyonuna bağlı ölüm olduğuna dair kesin ölüm nedeninin ancak yapılan otopsi sonucu açığa çıktığı, Doktor Y.D.’nin taksirle ölüme sebebiyet vermekten dolayı yargılandığı … Asliye Ceza Mahkemesi’nin Esas No: … sayılı davasında beraatine karar verildiği hususları dikkate alındığında, ilgili doktora atf-ı kabil bir kusur bulunmakla birlikte bunun ağır hizmet kusuru düzeyinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Temyize konu İdare Mahkemesi kararının gerekçesine konu olan ceza davasında ilgili hekimin taksirle ölüme sebebiyet verme suçundan delil yetersizliği ve şüphe hali nedeniyle beraatine karar verildiği görülmekle birlikte; anılan karar Yargıtay … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, solunum yetmezliği ve kabızlık etkisine maruz kalmış öleni stabilizasyonu sağlanıncaya kadar çocuk hastalıkları uzmanı konsültasyonu istemesi ve hastayı yatırarak tedavi yaptırması gerekirken taburcu ederek evine göndermesi suretiyle ilgili hekimin görevinin gereklerini yerine getirmekte ihmal gösterdiği ve eyleminin ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçu kapsamında değerlendirilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ve Mahkemesince bozma üzerine henüz yeni bir karar verilmemiştir.
Bu durumda, İdare Mahkemesinin temyize konu kararının gerekçesinin dayanağının ortadan kalkmış olduğu ve dosya kapsamındaki raporlarda da ilgili hekime kusur atfedildiği görüldüğünden; Ceza Mahkemesince yeniden yapılacak yargılama neticesinde verilecek karar ve dosya kapsamındaki diğer bilgi ve belgeler ile bilirkişi raporları da dikkate alınmak ve hükme esas alınan raporlar taraflara tebliğ edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği sonucuna varıldığından; temyize konu İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan, yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün olduğuna hükmedilmesi halinde, davalı idarenin dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan kişi veya kişilere rücu edebileceği dikkate alındığında bu kişilerin menfaatlerinin etkileneceği açıktır.
Bu nedenle, bakılan davada yukarıda belirtilen Kanun hükümlerinde öngörülen davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup; Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın ilgili veya ilgililere ihbar edilmesinin gerektiği de kuşkusuzdur.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacıların temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın reddine yönelik … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, 21/09/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.