Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6420 E. 2020/5018 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6420 E.  ,  2020/5018 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6420
Karar No : 2020/5018

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. ….
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : …
VEKİLİ : Av. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, 29/02/2012 tarihinde yapılan ameliyat sırasında davalı idarenin hizmet kusuru sonucu göğsünün yandığı iddiasıyla 50.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla; ameliyat sırasında davacının sağ göğsünde yanık meydana geldiğinin hasta dosyası ve bilirkişi raporuyla sabit olduğu, Adli Tıp Kurumu raporunda yanığın koterden kaynaklandığı, bu tür aletlerin idare tarafından rutin kontrollerinin ve bakımlarının yaptırılmasının gerektiği, ancak rutin kontrole rağmen bu tür teknik cihazların müdahale sırasında da arızalanabileceği, idarenin sorumluluğunun rutin kontrollerin ve bakımların gerekli şekilde yapılmaması halinde oluşabileceğinin belirtildiği ve ameliyatta kullanılan koterin bakım ve kontrolünün eksiksiz yapıldığının davalı idarece ortaya konulamadığı anlaşıldığından zararın oluşumunda hizmet kusurunun bulunduğu, olayın niteliği gözetilerek davacıya 15.000,00 TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği sonucuna varıldığı gerekçesiyle dava kısmen kabul edilmiş, kısmen reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, hükmedilen tazminat miktarının manevi zararları karşılayamayacak kadar az olduğu ve faizin olay tarihinden itibaren işletilmesi gerektiği; davalı idare tarafından ise, koter cihazının bakımının eksiksiz yapıldığı ileri sürülmektedir.
TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Taraflarca savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Davacının temyiz isteminin kabulü, davalı idarenin temyiz isteminin ise reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davalı idareye bağlı hastanede gerçekleştirilen 29/02/2012 tarihli ameliyatta, davacının göğsünde koter cihazından kaynaklanan bir yanık oluşmuş ve meydana gelen olayın hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla da bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, başka bir ifadeyle zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
İdare kural olarak, yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar, idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.

Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarda hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Manevi zarar, kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, duyulan acı ve ıstırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmekte, fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik olmayıp, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Bu niteliği gereği manevi tazminatın, zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmekte ise de; tam yargı davalarının özelliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, manevi tatmin sağlayacak, olayın oluş şekli ve niteliğine uygun miktarda olması gerekmektedir.
İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının incelenmesi;
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.
Temyizen incelenen kararın manevi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmı, usul ve hukuka uygun olup, davalı idare tarafından ileri sürülen temyiz nedenleri kararın manevi tazminatın kısmen kabulüne ilişkin kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemektedir.

İdare Mahkemesi kararının, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısmının incelenmesi;
Temyize konu Mahkeme kararıyla, tazmini istenen zarara neden olan olayın gelişimi göz önünde tutularak 50.000,00 TL’lik manevi tazminat isteminin 15.000,00 TL’lik kısmı kabul edilmiş ise de; manevi tazminatın, sadece kişinin şeref ve haysiyeti gibi manevi değerlerin değil, yaşam, beden tümlüğü, sağlık gibi kişilik haklarına dahil olan bedensel değerlerinin ihlali halinde de ilgililerin duyduğu elem ve üzüntünün kısmen giderilmesini sağlayan manevi bir tatmin aracı olduğu gözetildiğinde, dava konusu olay nedeniyle davacı ….’ın, henüz yirmi üç yaşındayken sağ göğsünde ciltten kabarık, ciltten açık renkte 7+4 cm’lik bir yanık oluştuğunun Adli Tıp Kurumu raporuyla sabit olduğu ve hayatının geri kalan kısmında belirtilen yanık iziyle yaşamak zorunda kalacağı göz önünde bulundurulduğunda, davacının manevi varlığında meydana gelen zararın giderilebilmesi için uygun bir miktarda manevi tazminata hükmolunması gerektiği, İdare Mahkemesince takdir edilen manevi tazminatın az olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, temyize konu Mahkeme kararının manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmında hukuki isabet bulunmamaktadır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davalı idarenin temyiz isteminin reddine, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…., K:2015/124 sayılı temyize konu kararının davanın kısmen kabulüne yönelik kısmının ONANMASINA,
2. Davacının temyiz isteminin kabulüne, … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı temyize konu kararının davanın kısmen reddine yönelik kısmının BOZULMASINA,
3. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.