Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6389 E. 2020/5004 K. 17.11.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6389 E.  ,  2020/5004 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6389
Karar No : 2020/5004

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Av. …
MÜDAHİL (DAVALI YANINDA) : …

KARŞI TARAF (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sol gözüne yapılan enjeksiyon sonucu görme fonksiyonunu kaybettiği, meydana gelen olayın idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddia edilerek zararlarına karşılık olmak üzere 20.000,00 TL (miktar artırımı ile 29.978,00 TL) maddi ve 70.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde davacıya 13/05/2010 tarihinde yapılan müdahalede hastalığın teşhisi, tedavi yöntemi ve tıbbi müdahalede hizmet kusuru bulunup bulunmadığının belirlenmesi amacıyla dosyanın ve davacının -muayene amaçlı- Adli Tıp Kurumu’na gönderildiği, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunun … tarih ve … sayılı raporunun sonuç kısmında, davacının sol gözüne yapılan ilaç enjeksiyonundan bir gün sonra ortaya çıkan göz içi iltihabının adı geçen işleme bağlı olduğu, göz hastalığının teşhisi, tedavi yöntemi ve gözün iltihabı ortaya çıktıktan sonra uygulanan tedavilerin tıbba ve fenne uygun olduğu, hastanın göz içinden elde edilen materyalden mikrop üretilmesinin enjeksiyon sırasında dışarıdan bir bulaşmanın delili olduğu, davacının diabet hastası olmasının göz içi iltihabın ortaya çıkmasında kolaylaştırıcı faktör olduğu, şeklinde değerlendirmelere yer verildiğinin görüldüğü ve raporun hükme esas alınabilecek nitelikte bulunduğu, göz hastalığının teşhisi, tedavi yöntemi ve gözün iltihabı ortaya çıktıktan sonra uygulanan tedavilerin tıbba ve fenne uygun olduğu görülmekte ise de, göz içinde oluşan iltihabın enjeksiyon sırasında dışarıdan bir bulaşmanın delili olduğunun söz konusu raporda belirtilmesi nedeniyle davacının sol gözünü kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu ve davacının uğradığı maddi ve manevi zararın idarece karşılanmasının gerektiği, davacının iş gücü ve meslekte kazanma gücü kaybının ortaya konulabilmesi için Adli Tıp Kurumu aracılığı ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiği, 3. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen … tarih ve … sayılı raporun sonuç kısmında, 13/05/2010 tarihli müdahale neticesinde davacının %16,8 oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı yönünde görüş belirtildiği ve davacının söz konusu rapora yaptığı itiraz yerinde görülmeyerek hükme esas alınabilecek nitelikte bulunduğu ve davacı tarafından servis şoförlüğü yaptığına ve aylık 1.250,00 TL gelir elde ettiğine dair yeterli bilgi ve belge sunulamadığından zararın aylık asgari ücret üzerinden hesaplanması yoluna gidilmesinin uygun olacağı sonucuna varıldığı, maddi zararın hesaplanması amacıya yaptırılan bilirkişi incelemesi neticesinde düzenlenen bilirkişi raporuna davacının uğradığı maddi zararın 29.978,07 TL olduğu şeklinde görüş belirtildiği, anılan rapora yapılan itirazlar yerinde görülmeyerek hükme esas alınabilecek nitelikte olduğu ve ıslah edilen miktar üzerinden 29.978,00 TL’nin idareye başvurunun yapıldığı 12/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tazmininin gerektiği, davacının uğradığı elem ve ızdırabın kısmen de olsa giderilebilmesi için takdiren 35.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvurunun yapıldığı 12/05/2011 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesi gerektiği, gerekçesiyle dava kısmen kabul edilmiş, kısmen de reddedilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, maddi olay açısından tazmin şartlarının gerçekleşmediği, zararın kesin ve gerçekleşmiş olmadığı, talep edilen miktarın kesin delillerle ispat edilemediği ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davacı tarafından, bilirkişi raporuna göre davalı idarenin hizmet kusurunun sabit olduğu ve temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının, 13/05/2010 tarihinde Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sol gözüne yapılan enjeksiyon nedeniyle görme fonksiyonunu kaybettiği ve meydana gelen olayın hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla maddi ve manevi zararlarına karşılık olmak üzere tazminat istemiyle davalı idareye yapmış olduğu başvurunun reddi üzerine bakılan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik” başlıklı 26. maddesinde, “1. Dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik ve niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar; gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçıları aleyhine takibi yenilemesine kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verilir. Dört ay içinde yenileme dilekçesi verilmemiş ise, varsa yürütmenin durdurulması kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. 2. Yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal edilir…” hükümlerine yer verilmiştir.
2577 sayılı Kanun’un 26. maddesinin “yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçeler iptal olunur” hükmünden kastedilen münhasıran ölenin şahsına sıkı sıkıya bağlı olan, başkalarına devir ve temliki veya miras yoluyla intikali mümkün olmayan haklarla ilgili davalardır. Bunun dışında, Türk Medeni Kanunu hükümleri uyarınca, ölene ait bulunan bütün haklar, mallar ve borçlar mirasçılara geçeceğinden, dava açılmakla mameleki niteliğe dönüşen haklar da ölenin mal varlığının bir bölümünü oluşturacağından, açılmış bulunan bu tür davaları ölenin mirasçılarının takip etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Dava dosyasının incelenmesinden; davacı …’ın, …. İdare Mahkemesinin temyize konu … tarih ve E:…, K:… sayılı kararından sonra, 15/03/2016 tarihinde vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, davacının vefat etmiş olması ve uyuşmazlığın yalnız öleni ilgilendiren bir dava niteliğinde bulunmadığı gözetilerek, 2577 sayılı Kanunun 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davayı takip hakkı kendisine geçen mirasçıların başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekmektedir.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı Kanun ‘un 26. maddesinin 1. fıkrası hükmünün uygulanmasını teminen temyize konu davanın kısmen kabulü, kısmen reddi yolundaki …. İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
2. 2577 sayılı Kanun ‘un 26. maddesinin 1. fıkrası uyarınca işlem yapılmak üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
3. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/11/2020 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 26. maddesinde, dava esnasında ölüm veya herhangi bir sebeple tarafların kişilik veya niteliğinde değişiklik olursa, davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar, gerçek kişilerden olan tarafın ölümü halinde, idarenin mirasçılar aleyhine takibi yenilemesine kadar, dosyanın işlemden kaldırılmasına ilgili mahkemece karar verileceği, yalnız öleni ilgilendiren davalara ait dilekçelerin iptal edileceği, dosyanın işlemden kaldırılmasına dair kararların diğer tarafa tebliğ edileceği kurala bağlanmıştır.
UYAP kayıtlarının incelenmesinden, davacının, Mahkeme kararının temyizen incelenmesi aşamasında, 15/03/2016 tarihinde vefat ettiği anlaşıldığından, yukarıda anılan Kanun hükmü uyarınca varsa davayı takip hakkı kendisine geçenin başvurmasına kadar dosyanın işlemden kaldırılması gerektiği kuşkusuz ise de, temyiz incelemesine konu dosyanın tekemmülü sağlandıktan, dolayısıyla dosya temyiz incelemesi yapılabilecek hale geldikten sonra davacının vefat ettiği, diğer yandan dosya işlemden kaldırıldıktan sonra varsa davayı takip hakları kendisine geçenin dosyanın işleme konulması talebiyle başvurması halinde yargılama safahatının geriye götürülmeyip kaldığı yerden devamının sağlanması, yargılama süresinin gereksiz uzatılmaması ve usul ekonomisi yönlerinden adil yargılanma hakkına daha uygun düşeceğinden Dairemizce bu aşamada temyiz incelemesi yapılarak gerekli olan kararın verilmesi ve davacı yönünden de 2577 sayılı Kanun’un 26. maddesi hükümlerinin temyiz kararından sonraki safahata yönelik olarak uygulanmak üzere dosyanın … İdare Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiği oyuyla temyize konu Mahkeme kararının salt davacının ölümü nedeniyle bozulması yönündeki çoğunluk kararına katılmıyorum.