Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6304 E. 2020/4044 K. 21.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6304 E.  ,  2020/4044 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6304
Karar No : 2020/4044

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, güvenlik görevlisi olarak çalıştığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevini yapmaktayken üçüncü bir şahıs tarafından maruz kaldığı saldırı sonucu uğradığı iş gücü kaybı ve maddi zararların giderilebilmesi için fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 61.799,40 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla; olayda güvenlik görevlisi olması nedeniyle riskli bir görev ifa eden davacı hakkında meydana gelen haksız fiilin üçüncü kişinin fiilinden kaynaklandığı, olayda davalı idareye yüklenebilecek bir kusur bulunmadığı, davacı tarafından haksız fiili gerçekleştiren kişiye karşı adli yargıda açılan maddi ve manevi tazminat istemli davada … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…; K:… sayılı kararı ile, 61.779,40 TL maddi ve 15.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiili gerçekleştirenden alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği de göz önüne alındığında bakılan davada tazminata hükmedilmesi durumunda mükerrer tazminata da neden olacağı, ayrıca doktrin ve yargı içtihatlarıyla geliştirilen ve istisnai bir sorumluluk türü olan kusursuz sorumluluk kapsamında da değerlendirilecek bir olayın söz konusu olmadığının anlaşıldığı, davalı idareye atfı kabil bir kusurun bulunmaması ve kusursuz sorumluluğun da bakılan uyuşmazlıkta uygulanamayacağı sonucuna varılması nedeniyle maddi ve manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, görevini ifa ederken görevi dolayısıyla yaralandığı konusunda hiçbir ihtilaf bulunmadığı, silahlı bir kişinin hastaneye girişinde müdahaleye ehil ve yeterli sayıda personel bulundurulup bulundurulmadığı, yeterli sayıda personel bulunması veya koruyucu giysi gibi ekipman sağlanması durumunda da dava konusu olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, olayın etkisinin bu şekilde azaltılıp azaltılamayacağı hususlarının araştırılmadığı, adli yargı yerinde saldıran kişi uzun süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkum edildiği, hukuk mahkemesince hükmedilen tazminatın da tahsil edilme ihtimalinin bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :

MADDİ OLAY :
Davacının, 11/05/2005 tarihinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevini yaparken saat 04.45 sıralarında, dava dışı …’ın bir arkadaşı ile birlikte hasta ziyareti yapmak istediklerini beyan ederek hastanenin acil girişinden içeriye zorla girdiği, gözetim ve yönlendirme görevlilerince durumun davacıya bildirildiği, şahısların C blok merdivenlerinden üst katlara doğru çıkmaya başladığı, davacı ve yönlendirme görevlilerince yakalanarak indirildikleri sırada, davacının kolundan tutmakta olduğu … tarafından bıçaklanmak suretiyle yaralandığı, olay sonrasında görev yaptığı hastanede delici kesici alet yaralanması tanısıyla ameliyata alındığı, söz konusu yaralanmaya bağlı batın içi kanama nedeniyle splenektomi yapıldığı, 17/05/2005 tarihinde 30 günlük rapor verilmek suretiyle taburcu edildiği, rapor süresinin sonunda tam iyileşme gösteremediği için 17/06/2005 tarihinde 45 günlük ikinci bir rapor verildiği, güvenlik görevlisi olamayacağına ilişkin sağlık kurulu raporuna istinaden Ağustos 2006 döneminden itibaren veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yaptığı, ilk olarak … Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde davalı idare ve … aleyhine açılan tazminat davasının … tarih ve E:…, K:… sayılı kararla davalı idare yönünden görevsizlik nedeniyle reddine, … yönünden kısmen kabulüne kısmen reddine karar verildiği, bu kararın davacıya 03/08/2012 tarihinde tebliğ edildiği, 09/08/2012 tarihinde de bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinin son fıkrasında; idarenin eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır. İdarenin kamu hizmetinin yürütülmesinden doğan zarardan sorumlu tutulmasını gerektiren kuramlardan birisi hizmet kusurudur. İdarenin yürütmekle yükümlü olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
İdarenin hukuki sorumluluğundan söz edebilmek için, ortada bir zararın bulunmasının yanında, bunun idareye yüklenebilen bir işlem veya eylemden doğması, başka bir deyişle, zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının kurulabilmesi gerekir. Zararla idari faaliyet arasında nedensellik bağının bulunmaması, zararın idari faaliyetten doğmadığını gösterir. Zararın oluşmasında zarara uğrayanın veya üçüncü kişinin kusurunun bulunması halinde ise idarenin tazmin sorumluluğunun ortadan kalkacağı ya da kusur ölçüsünde azalacağı açıktır.

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya eksiklik şeklinde tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
Ayrıca, kamu görevlilerinin idari bir tasarruf yaparken, mevzuatın, üstlenilen ödevin ve yürütülen hizmetin kural, usul ve gereklerine aykırı olarak, kendilerine izafe edilebilecek boyutta ve biçimde, ancak yine de resmi yetki, görev ve olanaklardan yararlanarak, yaptıkları eylem ve kusurların, idareden ayrılamaması nedeniyle görevle ilgili olarak işlenen “görev kusuru” niteliğinde hizmet kusurunu oluşturmaktadır.
Dava dosyanın incelenmesinden, davacının, 11/05/2005 tarihinde güvenlik görevlisi olarak çalıştığı Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinde görevini yaparken saat 04.45 sıralarında, dava dışı …’ın bir arkadaşı ile birlikte hasta ziyareti yapmak istediklerini beyan ederek hastanenin acil girişinden içeriye zorla girmesinin akabinde gözetim ve yönlendirme görevlilerince durumun davacıya bildirildiği, şahısların C blok merdivenlerinden üst katlara doğru çıkmaya başladığı, davacı ve yönlendirme görevlilerince yakalanarak indirildikleri sırada, davacının kolundan tutmakta olduğu … tarafından bıçaklanmak suretiyle yaralandığı, olay sonrasında anılan hastanede delici kesici alet yaralanması tanısıyla ameliyata alındığı, söz konusu yaralanmaya bağlı batın içi kanama nedeniyle splenektomi yapıldığı, 10/08/2006 tarihinden itibaren de veri hazırlama ve kontrol işletmeni olarak görev yapmakta olduğu anlaşılmaktadır.
Olaya yönelik olarak başlatılan ceza soruşturması neticesinde dava dışı … hakkında görevli memura mukavemet suçu dolayısıyla açılan ceza davasında, … Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve E:.., K:… sayılı kararıyla 2 yıl 18 ay 10 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın … Ceza Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla bozulduğu, bozma kararı üzerine alınan aynı Mahkemenin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, “Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesinin … tarihli raporuna göre katılanın yaralanmadan dolayı hayati tehlike geçirdiği, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olup yapılan ameliyatta dalağının çıkarıldığı ve durumunun organ yitirilmesi niteliğinde olduğunun bildirildiği, sanığın suç tarihinde katılanın görevli olduğu Numune Hastanesine geldiği, hastanede gözetmen ve yönlendirici olarak görev yapan …, … ve …’ün sanığa aşırı sarhoş olması ve geldiği saatin sabaha karşı 05:00 sırasında olması nedeniyle müsade etmedikleri, bunun üzerine güvenlik amiri olan katılana durumu bildirdikleri, sanığın buna rağmen hastaneye zorla girmeye çalıştığı, aralarında çıkan tartışma sonucunda rastgele salladığı bıçakla mağduru yukarıda belirtilen şekilde yaraladığı, yapılan ameliyatta dalağının çıkarıldığı ve durumunun organ yitirilmesi mahiyetinde olduğu” gerekçesiyle adı geçenin kasten yaralama suçunu işlediğinden bahisle 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, bu kararın aynı …Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla onanarak kesinleştiği görülmektedir.
Olayın davacının güvenlik görevlisi olarak çalıştığı hastanede, görevi nedeniyle meydana geldiği dikkate alındığında, davalı idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini ifa ederken bu hizmetin getirdiği tüm riskleri göz önüne alarak hareket etmesi gerekirken yeterli güvenlik önleminin alınmamış olması, bir başka ifadeyle, kendi personelinin hayatını ve vücut bütünlüğünü korumak için bıçak ve benzeri eşya ile ziyaretçilerin hastaneye girmemesini teminen gerekli, makul ve yeterli tedbirlerin hayata geçirilmemiş olması nedeniyle olayda davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı tarafından, davalı idare ile dava dışı …’a karşı açılan tazminat davası neticesinde … Asliye Hukuk Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, davalı idare yönünden görevsizlik nedeniyle reddine, … yönünden, 61.799,40 TL maddi, 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş olup, bu karara karşı kanun yolu başvurusunda bulunulup bulunmadığı dosya kapsamından anlaşılamamaktadır.
Tazminat hukukunda, çağın gereklerine uygun olarak geliştirilen içtihatlarla, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle beden gücü kaybına bağlı olarak gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi güç (efor) kaybı tazminatı olarak adlandırılan tazminatın ödenmesi gerektiği kabul edilmektedir. Beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı görevi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek zararı, bir anlamda, bu “fazladan sarf edilen gücün” oluşturduğu esası benimsenmektedir. Bu doğrultuda kamu görevlilerinin, görevlerinin neden ve etkisinden kaynaklanan güç (efor) kaybına dayanan maddi zararlarının tazmin edilmesi gerektiğinde duraksama yoktur.
İdare hukuku ilkelerine göre maddi zarar; idari işlem veya eylem nedeniyle kişinin mal varlığının (patrimuanın) aktifinde meydana gelen azalma nedeniyle uğranılan zarar ile elde edilmesi kesin olan gelirden yoksun kalma sonucu uğranılan toplam zarar olup; bedensel nitelikteki maddi zarar ise, kişinin sağlığına kavuşmak için yaptığı tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalması ya da yok olması nedeniyle elde edeceği gelirde ve gücünde meydana gelen azalmayı ifade etmektedir.
Bu bağlamda davacının, dava konusu olay nedeniyle %17,2 oranında meslekte kazanma gücü kaybına uğradığı dikkate alındığında; güç (efor) kaybı nedeniyle uğranılan zararının, Mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesinde, öncelikle davacının muhtemel yaşam süresinin TRH 2010 Ulusal Mortalite Tablosuna göre belirlenmesi ve davacıya bu olay nedeniyle tabi olduğu mevzuat uyarınca bir ödeme yapılıp yapılmadığının, davacı tarafından …’a karşı açılan tazminat davasında verilen kararın kesinleşip kesinleşmediğinin sorularak, hesaplanması gerekmektedir.
İşgücü kaybına uğramakla birlikte mevcut görevine devam eden veya başka bir göreve atanmak suretiyle kamu görevine devam eden kamu görevlilerinin, görevlerinin neden ve etkisinden kaynaklanan güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminat istemleri, mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle aşağıda belirtilen ilkeler çerçevesinde hesaplanmalıdır.
A-)Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, idarece bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmamış ise, kamu görevlisi olan davacının yeni görev yerindeki aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.
Güç (efor) oranı ise yalnızca Adli Tıp Kurumu veya diğer kamu hastanelerinin sağlık kurulları tarafından belirlenen meslekte kazanma gücü oranına bağlı olmayıp, kişinin yaptığı kamu görevinin niteliğine ve kalıcı sakatlığının yani mevcut sağlık durumunun sürdürdüğü kamu görevine etkisinin belirlendiği oran olmalıdır.
B-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan kamu görevlisi beden gücü kaybına uğramasından sonra, bedensel kaybına uygun yeni bir göreve atanmış ve yeni görev yerindeki aylık gelirinde bir azalma olmuş ise, davacı kamu görevlisinin önceki görev yeri aylık geliri ile yeni görev yeri aylığı arasındaki “fark” kadar ve ayrıca davacının yeni görev yerinde aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine tespit edilen bu oran uygulanmak suretiyle belirlenecek “tutar” kadar toplam güç (efor) zararı bulunduğu dikkate alınarak hesaplama yapılmalıdır.
C-) Kalıcı sakatlık nedeniyle beden gücü kaybına uğrayan davacı kamu görevlisi aynı işi yapmaya devam ediyor ise, kamu görevlisi davacının aynı işi yapan emsali kamu görevlilerine nazaran ne kadar daha fazla güç (efor) sarfedeceği hususu oran olarak tespit edilmeli ve tespit edilen bu oran davacı kamu görevlisinin aylık net gelirine uygulanmak suretiyle güç (efor) tazminatı hesaplanmalıdır.
Ayrıca, güç (efor) kaybına dayanan maddi tazminatın hesabında, kamu görevlisinin yasal emeklilik yaşını tamamladığı tarihten muhtemel bakiye yaşam süresinin sonuna kadar geçen pasif devrede de, beden gücü kaybı nedeniyle daha fazla efor sarf ederek yaşamını devam ettirmesi söz konusu olacağından, zararın oluşacağının ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerekmektedir.
Pasif dönem zararının hesaplanması sırasında esas alınan ücret, bir çalışmanın karşılığı değil, ekonomik bir değer taşıyan yaşamsal faaliyetlerin sürdürülmesinin karşılığıdır. Hal böyle olunca da ücretle fiilen çalışanlara uygulanmak için getirilen asgari geçim indiriminin ücretli bir çalışmanın söz konusu olmadığı pasif dönem zararının hesaplanmasında dikkate alınamayacağı açıktır. Zira asgari geçim indirimi ücretin eki olmadığından, tazminat alacaklarının hesaplanmasında esas ücrete dâhil edilemez. Pasif dönemde güç (efor) kaybına dayanan maddi zararın asgari geçim indirimi hariç bilinen son asgari ücret miktarı 1/Kn katsayısına göre her yıl %10 artırılmak ve %10 iskontoya tabi tutulmak ve daha fazla güç (efor) sarfına ilişkin tespit edilecek oran uygulanmak suretiyle hasaplanmalıdır.
Bu durumda; İdare Mahkemesince, davacının maddi zararının yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, beden gücü kaybına uğradıktan sonra çalıştığı dönemlerde yaptığı görevler ile güncel hukuki durumu da araştırılıp saptanarak, aktif çalışma dönemi ve pasif dönemi belirlenmek suretiyle, bilirkişi marifetiyle hesaplattırılması ve maddi tazminat istemi yönünden mükerrer ödemeye mahal vermeyecek şekilde, manevi tazminat istemi yönünden ise olayın oluş şekli ve niteliği ile idarenin kusurunun ağırlığı dikkate alınarak takdiren belirlenecek manevi tazminatın davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken, davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Ayrıca, işbu bozma kararı üzerine yeniden yapılacak yargılama neticesinde, maddi tazminat yönünden davanın reddi halinde Dairemizin yerleşik içtihatları gereği maktu vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Yukarıda özetlenen gerekçeyle davanın reddine ilişkin temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi