Danıştay Kararı 10. Daire 2019/6229 E. 2020/3584 K. 12.10.2020 T.

Danıştay 10. Daire Başkanlığı         2019/6229 E.  ,  2020/3584 K.
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6229
Karar No : 2020/3584

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …

TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLLERİ : Huk. Müş. Av. …
Huk. Müş. …

İSTEMLERİN_KONUSU : … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının taraflarca aleyhlerine olan kısımlarının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, soğuk algınlığı şikayetiyle gittiği …Devlet Hastanesinde yapılan hatalı enjeksiyon nedeniyle bacağında aksama meydana geldiğinden bahisle olayda idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddia edilerek bacağındaki aksama nedeniyle iş gücü kaybının tazmini için … TL maddi ve olay nedeniyle yaşadığı elem üzüntü dolayısıyla … TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; olaya ilişkin olarak … Asliye Ceza Mahkemesinin talebi üzerine Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan 30/03/2012 tarih ve 3365 sayılı raporda özetle, davacıya … Devlet Hastanesinde 16/09/2009 tarihinde uygulandığı bildirilen enjeksiyon sonrası gelişen bulguların, enjeksiyon nöropatisi ile uyumlu olduğu, enjeksiyonun doğru yere uygulanması durumunda da ödem, hematom, ilacın difüzyon yoluyla sinire toksit etkisi, vücut yapısı, siyatik sinirin anatomik lokalizasyon farkı gibi nedenlerle nöropatinin gelişebileceği, nöropatinin, enjeksiyon uygulamalarının beklenebilir komplikasyonu olarak değerlendirildiği, ancak enjeksiyonun yanlış yere uygulandığına dair enjeksiyonu yapan hemşire ve daha sonra enjeksiyon yerini kontrol eden doktorun ifadelerinin bulunduğu, yapılan enjeksiyon uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı yönünde görüş bildirildiği, davacının rahatsızlığının enjeksiyon uygulanması sonrası gerçekleşen enjeksiyon nöropatisi olması nedeniyle enjeksiyon uygulamasından kaynaklandığı ve enjeksiyonun tıp kurallarına uygun olmayan şekilde yapılması sonucu davacının bacağında rahatsızlığın meydana gelmesinde idarenin hizmet kusurunun bulunduğu, bu nedenle de davalı idarenin tazminat yükümlülüğünün bulunduğu, Mahkemenin talebi üzerine aynı İhtisas Dairesince düzenlenen 29/01/2014 tarih ve 976 sayılı raporda, davacının meslekte kazanma gücünü % 21,2 oranında kaybettiğinin tespit edildiğinin bildirildiği, davacıya uygulanan hatalı enjeksiyon sonucu enjeksiyona bağlı nöropati meydana gelmesi sonucunda idarenin hizmet kusuru nedeniyle davacının vücudunda kalıcı sakatlık meydana geldiği bu nedenle de meydana gelen olay nedeniyle davalı idarenin tazmin sorumluluğunun bulunduğu, davacının olayın meydan geldiği 16/09/2009 tarihinde … ili Çevre ve Orman İl Müdürlüğünde memur olarak görev yaptığı, daha sonra 2010 yılı Şubat ayından itibaren aynı kurumda bilgisayar işletmeni olarak görev yapmaya devam ettiği, Mahkemece, söz konusu görev değişikliğinin davacının sakatlanmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığının sorulduğu, bu hususta idarece somut bir bilgiye yer verilmemekle birlikte, söz konusu görev değişikliği nedeniyle davacının gelirinde herhangi bir azalmanın meydana gelmediği, bu nedenle de maddi mal varlığında herhangi bir azalmanın olmadığının anlaşıldığı, öte yandan davacının bilgisayar işletmenliği kadrosunda görev yaptığı değerlendirildiğinde davacının kalıcı sakatlığının aynı iş için daha fazla güç ve efor sarf etmesini gerektirecek nitelik ve boyuttta olmadığı göz önünde bulundurulduğunda, davacının maddi tazminat isteminin karşılanmasına hukuken imkan bulunmadığı sonucuna varıldığı, olayın niteliği ile idarenin bu olaydaki kusurunun niteliği, sorumluluğunun özelliği ve ağırlığı dikkate alınarak davacı için … TL manevi tazminat ödenmesi gerektiği, fazlaya ilişkin manevi tazminat isteminin reddi gerektiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI : Davacı tarafından, devlet memuru olarak çalıştığı, meslekte kazanma gücünü %21,2 oranında kaybettiği, önceki durumuna ve yaşıtlarına oranla daha fazla efor harcamak zorunda kaldığı, maddi tazminat talebinin mekanik bakış açısıyla reddedildiği, vücudundaki sinir tahribatı sebebiyle ciddi ağrı ve acı çektiği, hükmedilen manevi tazminat tutarının düşük olduğu, davanın kabul edilen kısmı nedeniyle nispi harcın davacıya tamamlattırılmasının kabul edilemeyeceği, dava tarihi itibarıyla davalı idarenin vekil marifetiyle temsil edilmesi, dolayısıyla vekalet ücretine hükmedilmesinin söz konusu olmadığı, bu nedenle davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
Davalı idare tarafından, davacının enjeksiyon sonrasında rahatsızlanmasının başlı başına tazminata hükmedilmesi için yeterli olmadığı, hizmetten yararlanan kişinin kişisel, bünyesel özelliklerine bağlı bir sonuç olup olmadığı, mahkeme kararı sırasındaki son sağlık durumunun, iyileşme düzeyinin ne olduğu hususlarının tespit edilmesi gerektiği, tazminata hükmedilmesini gerektirecek düzeyde ağır hizmet kusurunun bulunmadığı, dosyada bulunan raporda da istenmeyen sonucun bir komplikasyon olduğunun belirtildiği ileri sürülmektedir.

TARAFLARIN_SAVUNMALARI : Davacı tarafından, enjeksiyonu yapan hemşirenin uygulamasının tıp kurallarına uygun olmadığı, bu hususunun Adli Tıp Raporu ile sabit olduğu, ilgili şahıs hakkında ceza yargılaması neticesinde mahkumiyet kararı verildiği, davacının iyileşme ihtimalinin olmadığı, olayda hizmet kusuru bulunduğu, davalının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idare tarafından, tazmin müessesesinin bir zenginleşme vasıtası olmadığı, davacı kamu görevlisi olduğundan çalışma hayatında mali ve özlük hakları bakımından herhangi bir değişiklik olmadığı, bu anlamda parasal bir kaybının bulunmadığı, 659 sayılı Kanun Hükmünde Kararname yürürlüğe girdikten sonra alınan kararda, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka uygun olduğu, olayda hizmet kusuru bulunmadığından davacının fahiş olan manevi tazmin talebinin de kabul edilemeyeceği, davacının temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü ile İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacı, soğuk algınlığı şikayetiyle 16/09/2009 tarihinde …Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine başvurmuş, burada yapılan muayenesinin ardından a. tonsilit tanısıyla dikloron adlı ilaç hemşire tarafından kas içine uygulanmış, sonrasında sol bacağında güçsüzlük gelişmiş, birkaç saat daha müşahade altında tutulmuş, ortopedi doktoru tarafından da muayene edilerek önerilerle taburcu edilmiştir.
01/10/2009 tarihinde özel bir sağlık kuruluşunda yapılan EMG tetkikinde, sol siyatik sinirin proksimalinde posterior tibial dalında belirgin, fibuler dalında daha ılımlı parsiyel aksonal dejenerasyonu ile uyumlu olduğu, henüz dejenerasyon izine rastlanmadığı hususları, 20/10/2009 tarihinde yapılan EMG tetkikinde ise, bulguların sol siyatik sinirin tibial dalının bacakta ileri parsiyel, ayakta ise total aksonal dejenerasyonu ile uyumlu olduğu, henüz rejenerasyon bulgusu olmadığı hususları saptanmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
20/01/1982 tarih ve 17580 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 31. maddesinin birinci fıkrasında, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hususlarda; hakimin davaya bakmaktan memnuiyeti ve reddi, ehliyet, üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, tarafların vekilleri, feragat ve kabul, teminat, mukabil dava, bilirkişi, keşif, delillerin tespiti, yargılama giderleri, adli yardım hallerinde ve duruşma sırasında tarafların mahkemenin sukünunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler, elektronik işlemler ile ses ve görüntü nakledilmesi yoluyla duruşma icrasında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı; ancak, davanın ihbarının Danıştay, mahkeme veya hâkim tarafından re’sen yapılacağı kurala bağlanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesinin birinci fıkrasında, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu; 61. maddesinin birinci fıkrasında, taraflardan birinin, davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebileceği; 65. maddesinin birinci fıkrasında, bir yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişinin, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında, asli müdahale davası ile asıl yargılamanın birlikte yürütüleceği ve karara bağlanacağı; 66. maddesinde ise üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği hükümleri yer almaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Bakılan davada, davacı tarafından, hatalı enjeksiyon nedeniyle bacağında aksama meydana geldiği iddiasıyla davalı idare aleyhine açılan tam yargı davasında yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün olduğuna hükmedilmesi halinde davalı idarenin dava konusu olaya ilişkin olarak sorumluluğu olan kişi veya kişilere rücu edebileceği dikkate alındığında bu kişilerin menfaatlerinin etkileneceği açıktır.
Bu itibarla; yukarıda belirtilen Kanun hükümlerinde öngörülen davanın ihbarı için geçerli koşulların oluştuğu anlaşılmakta olup, Mahkemece, esastan yeniden karar verilirken dava konusu olayda idare ile arasında rücu ilişkisi doğabilecek kişi veya kişilerin tespit edilerek davanın res’en ilgililere ihbar edilmesi gerektiğinden bu husus gözetilmeksizin yapılan yargılama sonucunda verilen kararda hukuka uygunluk bulunmamaktadır.
Öte yandan, … Asliye Ceza Mahkemesinin (raporda sehven … Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasının incelendiği belirtildiğinden) E:… sayılı dosyasında aldırılan ve bakılan davada hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu … Adli Tıp İhtisas Kurulunca hazırlanan 30/03/2012 tarih ve 3365 sayılı raporun, taraflara tebliğ edilmediği görülmüş olup, işbu karardan sonra İdare Mahkemesince, 2577 sayılı Kanunun 31. maddesinin birinci maddesinin atfıyla uygulanan 6100 sayılı Kanunun 280. maddesi uyarınca anılan raporun taraflara tebliğ edilerek aynı Kanun’un 281. maddesi kapsamında rapora itiraz imkanının tanınacağı açıktır.

KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacı ve davalı idarenin temyiz istemlerinin kabulüne,
2. Davanın kısmen kabulü ile kısmen reddi yolunda verilen temyize konu … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun’un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12/10/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.